Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/812 E. 2019/289 K. 28.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/812
KARAR NO : 2019/289
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 17/01/2018
NUMARASI : 2014/1533Esas- 2018/37 Karar
DAVANIN KONUSU: Franchise Sözleşmesinden Kaynaklanan|Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirket ile davalı şirket arasında 5 yıl süreli franchise sözleşmesi imzalandığını, bu bağlamda müvekkili şirketin çalışanlarını K.K.T.C.’de eğitime yolladığını, 10.000,00 TL masraf yaptığını, sözleşme gereği müvekkili şirketin iş için gerekli olan bütün hazırlıklarını tamamladığını ve iş yapılmadığı için bütün yatırımların heba olduğunu, müvekkili şirketin ciddi zarara uğradığını, söz konusu sözleşmenin geçerli olduğu tek ülkenin Türkiye olduğunu, başka bir ülkede geçerli olmayan bir sözleşmenin yapılmasının hakkaniyete aykırı olduğunu, müvekkili şirketin davalı şirkete ödeme yaptığını, müvekkilinin haklı sebeplerle fesih hakkının doğduğunu belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, şimdilik 10.000,00 TL tazminatın en yüksek ticari temerrüt faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında; müvekkili davalı şirketin hisselerinin el değiştirdiğini, davacı tarafın davaya konu sözleşmeyi tek taraflı olarak feshettiğini, müvekkili şirket tarafından sözleşmeye aykırı bir davranışta bulunulmadığını, izah edilen nedenlerle davacının tüm taleplerinin reddine, davaya konu sözleşmenin 06/03/2013 tarihinde haksız olarak feshedilmiş olduğunun kabulüne, davacının fesih tarihindeki taleplerini arttırmasına muvafakatlerinin olmaması sebebiyle davacının fazlaya dair taleplerinin reddine, davacıdan davaya konu sözleşme gereği alacaklı olduklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”…Taraflar arasında akdedilen franchise sözleşmesinin 5.3.c maddesi ile franchise verenin ‘Franchise konusu ile ilgili Türkiye çapında tanıtım, pazarlama, reklam ve halkla ilişkiler faaliyetleri yürütmek ve koordine etmek’, 5.3.d maddesinde ‘Franchise konusu hizmet çeşitlerini arttırmak ve franchise alanlara yeni iş olanakları yaratmaya çaba göstermek’ şeklinde yükümlülükleri bulunduğu, anılan maddeler ile sözleşmenin tamamının yorumlanması neticesinde Türkiye’den KKTC’ye giden araçların herhangi bir kazaya karışması halinde ve zeyilname ile yurtdışı teminatı bulunması durumunda sigorta şirketi ile franchise verenin-alanın anlaşması neticesinde mini onarım servisinden ücretsiz yararlandırılacağı hususunun sözleşmenin esaslı unsuru olduğu davacı tarafça ispat edilememiştir.”Esasen davacı tarafından franchise sözleşmesinin KKTC’de geçerli olmadığı iddia edilmiş, davacı tarafından sunulan dava dilekçesi ekindeki belgeden davalı franchise veren ile KKTC’de mukim sigortacı arasında akdedilen sözleşmeden ve KKTC’de geçerli sigortacılık mevzuatından franchise sözleşmesinin KKTC’de de geçerli olduğu anlaşılmış ; davacı tarafın, yalnız Türkiye’den KKTC’ye giden araçların bir kazaya karışması neticesinde davacıdan ücretsiz (sigorta şirketinin karşılayacağı) hizmet alınacağı hususunun sözleşmenin esas unsuru olarak kararlaştırıldığı iddiasının ispat edilemediği, sözleşmenin geçerliliğini etkileyen bir durumun mevcut olmadığı anlaşılmakla…” gerekçesiyle, davanın reddine karar vermiştir.Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Davalı tarafça sözleşmenin gerçekleşmesi için KKTC’ de bulunan sigorta şirketleri ile bir türlü anlaşma sağlanamadığını, müvekkili firmanın artık davalı şirketin franchise sözleşmesine dayalı bakım onarım işlerinin yapılabilmesi için KKTC’de bulunan sigorta şirketleri ile anlaşma ihtimalinin kalmadığını anladığını, bunun üzerine daha fazla zarara uğramamak için sözleşmenin haklı olarak feshedildiğini, davalı tarafın sigorta şirketi ile anlaşmasının mevcut olması halinde ancak franchise verdiği bayinin iş yapmasının mümkün olduğunu, Davalı tarafça öncelikle KKTC’de bulunan sigorta şirketleri ile anlaşma sağlanması sonrası iş bu franchise sözleşmesinin imzalanması gerektiğini, yine bilirkişi raporunda her ne kadar müvekkil firmanın basiretli bir tacir gibi davranmadığının belirtilmiş ise de hukukta aydınlatma yükümlülüğü müessesine, basiretli bir tacir gibi davranma müessesesine oranla daha büyük önem arz edildiğini, öyle ki aydınlatma yükümlülüğünü ihlal eden tarafa, basiretli bir tacir gibi davranma kuralını ihlal eden taraftan çok daha fazla yaptırımlar öngörüldüğünü,İlk derece mahkemesi tarafından her ne kadar sözleşmenin tümden hükümsüzlüğünü iddia edenin bu iddiasını ispatla yükümlü olacağını belirtmiş ise de olayımızda tek taraflı gerçek gizli uyuşmazlığın varlığından söz etmek mümkün olduğunu ve bu durumunda hakim tarafından resen dikkate alınması gerektiğini,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, franchise sözleşmesinin haklı nedenlerle feshi nedenine dayalı tazminat istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.HMK’nın 355.maddesi uyarınca istinaf incelemesi, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasındaki uyuşmazlık;01/04/2011 tarihli tacirler arası franchise sözleşmesinden kaynaklanmaktadır. Eldeki davada franchise alanın davacı franchise verenin davalı olduğu, franchise sözleşmesi kapsamında davalının KKTC’de, oranın mevzuatına uygun olarak kurulmuş sigorta şirketleri ile araç parçalarının onarımı için yapacağı anlaşmalar çerçevesinde, KKTC’de meydana gelen kaza sonucu araçlarda oluşan hasara ilişkin olarak ilgili servise başvurulduğunda davacının mini onarım servisini bedelsiz olarak yapılacağının kararlaştırılmış olduğu anlaşılmaktadır. Davacı istinaf dilekçesinde, davacının KKTC’de iş yapabilmesi için davalı tarafın KKTC’de bulunan sigorta şirketleri ile anlaşılmasının son derece önemli olduğunu, bu hususun aradaki franchise sözleşmesinin esaslı unsuru niteliğinde bulunduğunu, somut olayda, sözleşmenin esaslı noktalarına ilişkin gerçek gizli uyuşmazlığın varlığından bahsetmenin gerekeceğini ve bu durumunda hakim tarafından resen dikkate alınması gerektiğini belirtmektedir. Sözleşmenin geçerli olarak meydana gelmediği, hüküm ve sonuçlarını doğurmadığı hususu cevaba cevap dilekçesinde de davacı tarafından dile getirilmiş ve istinaf dilekçesine konu edilmiştir. Davacının bayi olarak KKTC’de iş yapabilmesi için davalı tarafın KKTC’de bulunan sigorta şirketleri ile anlaşılmasının sözleşme içerisindeki esaslı nokta olduğu iddiası karşısında, bu hususun açıkça irdelenmesi gerekecektir. Sözleşmenin 5.maddesinde, franchise verenin borçları düzenlenmiştir. Sözleşmenin 5.3.d maddesinde, franchise verenin, hizmet çeşitlerini artırmak ve franchise alanlara yeni iş alanları yaratmaya çaba göstermek gibi bir yükümlülüğü bulunmakta ise de sigorta şirketleriyle anlaşmalar yapmak gibi bir yükümlülüğünün bulunduğu yazılmamıştır. Sözleşmenin 3. maddesinde, sözleşmenin konusu, “İş bu sözleşmenin konusuFranchise Veren tarafından iş bu sözleşmenin ayrılmaz bir parçası olan Ek-1’de listesi verilen Sistem ile üretilen hizmetlerin tüketiciye ‘…’ markası altında yeknesak bir görüntü ve tefriş ile belirlenen standartlarda sunulması için verilen franchise hakkının kullanımına ilişkin husus ve şartlarının belirlenmesidir.”Yani, sözleşme hükümleri ışığında, davalının esaslı edimleri arasında, sigorta şirketleriyle anlaşma yapma edimi bulunmamaktadır.Diğer yandan, taraflar, irade özerkliğinin doğal sonucu olarak, bir yan noktayı, sözleşmenin esaslı noktası haline getirebilirler. Bu, ya tarafların birlikte kararlaştırmaları ya da taraflardan birinin karşı tarafın anlayabileceği bir davranışla bunu sözleşmenin zorunlu şartı esaslı noktası sayması yoluyla gerçekleşir. Bu şekilde, sözleşmenin içeriğine taraflarca birlikte sokulan veya diğer tarafın bilgisi altında yalnız bir tarafça sözleşmeye mutlaka sokulması istenerek esaslı nokta haline getirilen yan noktaya, sübjektif esaslı nokta”adı verilir.Taraflardan biri, herhangi bir yan nokta olmaksızın sözleşmeyi yapmayacak idiyse, bu nokta kural olarak sübjektif esaslı noktadır. Bir yan noktayı sözleşme yapma iradesinin zorunlu şartı sayan, yani sübjektif esaslı nokta hâline getirmek isteyen taraf, bunu açıkça karşı tarafa bildirmek zorundadır.Uyuşmazlığa konu franchise sözleşmesi incelendiğinde, franchise verenin yükümlülüklerini düzenleyen 5. maddede, davalı franchise verenin KKTC’de yer alan belirli sayıda sigorta şirketleri ile bağlantı kurarak anlaşması, bunun akabinde de franchise verdiği bayinin kaza neticesi oluşan basit tamir işlemini yaparak bedelini franchise verenin anlaşmış olduğu bu sigorta şirketlerinden alabileceğine yönelik açık bir sözleşme maddesi bulunmadığı görülmektedir. Somut olay açısından davalı tarafın sigorta şirketleriyle bağlantı kurma zorunluluğunun davaya konu sözleşme ilişkisi içerisinde subjektif esaslı nokta haline getirilmiş olduğuna ilişkin olarak davacının her türlü tereddütten uzak açık bir irade açıklaması bulunmamaktadır. Kaldı ki bu husus taraflarca esaslı nokta haline getirilmiş olsa idi davalının hangi koşullarda, hangi sayıda, hangi nitelikte sigorta şirketi ile anlaşmak zorunda olduğunun da hüküm altına alınması gerekecekti. Sonuç olarak davaya konu franchise sözleşmenin her iki tarafında karşılıklı özgür iradesine uygun olarak düzenlenmiş olduğu; söz konusu sözleşmede esas ve şekil yönünden bir eksiklik bulunmadığı gibi yürürlükte bulunan mevzuata göre geçersiz olmasını gerektiren bir nedenin de olmadığı, aynı zamanda davacının iddia ettiği gibi davalı tarafın sigorta şirketleri ile bağlantı kurma zorunluluğunun taraflarca esaslı nokta haline getirilmediği anlaşılmaktadır. Bahsedilen sebeplerle davacı vekilinin bu konudaki istinaf sebebi yerinde değildir.Davacı aradaki sözleşmeye istinaden karşı tarafa ihtarname göndermek suretiyle fesih iradesini ortaya koymuştur. Her ne kadar davacı karşı tarafın kendisini sözleşme öncesi bilgilendirerek aydınlatma yükümlülüğüne aykırı davranmış olduğunu öne sürmüş olsa da taraflar arasındaki uyuşmazlığa konu franchise sözleşmesi incelendiğinde; davalının yapılan sözleşme kapsamında böyle bir yükümlülüğünün bulunmadığı, netice itibariyle her iki tarafın da tacir olduğu, Kıbrıs Mevzuatı ile ilgili olarak sözleşme konusuna ilişkin uygulamanın nasıl yapılacağına dair davalının karşı tarafı aydınlatarak bilgilendirmek zorunda olduğu iddiasının davacı tarafça kanıtlanamadığı anlaşılmaktadır. Davacı, sözleşmeyi fesih gerekçesini, davalının akde aykırılık oluşturan davranışları nedeniyle işlemin temelinin çökmüş olduğu iddiasına dayandırmaktadır. Ancak davacı gerek cevaba cevap dilekçesinde gerekse istinaf dilekçesinde, bir yandan sözleşmenin baştan itibaren geçersiz olduğu, çünkü somut olayda irade beyanları arasında gerçek gizli uyuşmazlık bulunduğunu iddia etmekte, diğer yandan da 06/03/2013 tarihli … yevmiye nolu Beyoğlu …Noterliği tarafından çekilen ihtarname ile sözleşmenin10/e. maddesi uyarınca sözleşmeyi feshetmiş olduğunu bildirerek dava açmaktadır. Davacının beyanları bu nedenle çelişkilidir. İşlem temeli teorisine göre, sözleşmenin kuruluşu aşamasında öngörülmesi mümkün olmayan ve sözleşme kurulduktan sonra ortaya çıkan olağan üstü şartlar nedeniyle ivazlar arasında bir oransızlık doğmuşsa ve bu oransızlık, alacaklının sözleşmeden doğan taleplerinin aynen ifasında ısrar etmesi durumunda hakkın kötüye kullanılması sonucunu doğuracak kadar fazla ise, hakim, iyiniyet ve dürüstlük kuralına dayanarak, sözleşmeyi ya değişen koşullara uydurur ya da sona erdirir. Bu teori genel anlamda franchise sözleşmesi açısından irdelendiğinde işlem temelinin çökmesinin, sözleşmenin olağanüstü feshine sebep olan bir haklı neden olduğu söylenebilir. Ancak somut olayda, davalı tarafın sigorta şirketleriyle bağlantı kurması gerektiğine ve davalının aydınlatma yükümlülüğüne aykırı davranış sergilediğine yönelik iddiaların davacı taraf açısından işlem temeli niteliğinde bir öneme sahip olup olmadığı noktasında ise basiretli bir tacir gibi davranma yükümlülüğü bulunan davacının, davalının bahsi geçen sözleşmesel yükümlülüğe aykırılık teşkil edecek nitelikteki davranışlarının, öngörülemeyen olağanüstü durum şeklinde nitelendirilmesi kabul edilemez. Ayrıca, zaten uyuşmazlığa konu francise sözleşmesinin 7/1. maddesiyle sözleşme süresinin 5 yıl olduğu belirtilmiş ve yenileme şartı kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin 8. maddesinin, bu madde ve sözleşmenin diğer maddeleriyle birlikte yorumlanması gerekir. Zaten TBK’nın, sözleşmenin yorumunu düzenleyen 18. maddesine göre, iki tarafın gerek sehven, gerek akitteki gerçek maksatlarını gizlemek için kullandıkları tabirlere bakılmayarak onların hakiki ve müşterek maksatlarını aramak gerektiğinden ve dava konusu sözleşmenin niteliğine göre 8. maddenin, sözleşmenin süresine ilişkin 7/1. maddesi de dikkate alınarak yorumlanması gerektiğinden ve 8. maddedeki derhal fesih koşullarının varlığının ayrıca kanıtlanması gerekmekle, bu maddeye dayanılarak sözleşmenin fesih ihbarı haklı bulunmamıştır (Yargıtay 11.HD’nin 13/04/2012 tarih, 2010/14494 E., 2012/6002K.sayılı ilamı). O halde davacının, sözleşmeyi haklı nedenlerle feshettiğini kanıtladığı söylenemeyecektir.Tüm bu açıklamalara göre, davacı taraf, davalının sözleşmeye aykırı davrandığını, sözleşmenin görüşmelerinde kusurlu davrandığını, işlem temelinin çöktüğünü kanıtlayamadığından, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş olması isabetli olup, davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,6-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 28/02/2019