Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/793 E. 2018/1563 K. 20.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/793
KARAR NO : 2018/1563
KARAR TARİHİ: 20/12/2018
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/11/2017
NUMARASI : 2017/957- 2017/1064 E.K
DAVANIN KONUSU: TESPİT
Taraflar arasındaki tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı tasfiye halindeki şirketi temsilen tasfiye memuru ile feri müdahil vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkilinin, davalı şirketin %50 hissesine sahip iki ortağından biri olduğunu, davalı şirketin diğer ortağının ise şirketi tek başına temsil yetkisine sahip olan … olduğunu, müvekkilinin davalı şirkete 2010 yılının Temmuz ayında ortak olduğunu ve bu tarihten 06/03/2012 tarihine kadar şirket faaliyetlerini tek başına temsil yetkisine sahip olan …’ın sürdürdüğünü, …’ın yapmış olduğu usulsüz işlemler yönünden sorumluluktan kurtulmak amacı ile şirket hissesini 05.03.2012 tarihinde müvekkilinin tanımadığı ve ortaklık hususunda muvafakatinin olmadığı davalı … isimli sahsa devrettiğini ve devamında, 06.03.2012 tarihinde … ve davalı …’in bir araya gelerek, müvekkilin imzasını taklit etmek suretiyle, müvekkilin rızası hilafına, eski ortak …’ın imzasının bulunmadığı, dava konusu 2012/1 nolu 06/03/2012 tarihli ortaklar kurulu kararının alındığını, bu kararın yok hükmünde olduğunu, dava konusu genel kurul kararında yasada aranan şartların mevcut olmadığını ileri sürerek 06/03/2012 tarihli 2012/1 nolu ortaklar kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespitine ve 06/03/2012 tarihli 2012/1 nolu ortaklar kurulu kararının ticaret sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı .., …’ın kendisini işe alma ve sigorta yapma vaadiyle kandırdığını, bu şirketi alırsan sana para vereceğim diyerek 400 TL karşılığında şirket hissesini kendisine devrettiğini, sonrasında kendisini işe almadığını, diğer ortağı hiç tanımadığını, ayrıca diğer ortak yerine imzayı kendisinin değil …’ın attığını, …’ın kendisine karar almamız gerekiyor diye bir yazı hazırladığını ve kendisinin de bu kağıda imza attığını, diğer ortak …’ın imza atması gereken yere ise …’ın diğer ortağın imzasını benzeterek attığını, kendisinin olaylarla hiç bir alakasının olmadığını, parası ve işi olmadığı için … tarafından kandırıldığını, kimsenin imzasını taklit etmediğini, kendisine devredilen firmanın üzerinden kaldırılmasını ve davanın geri çekilmesini istemiş, yargılamada da aynı beyanlarını tekrar etmiştir.
Feri müdahil … vekili, hisse devrinin usul ve yasaya uygun olduğunu, evrak aslı olmadan imza incelemesi yapılamayacağını, şirket işlerini davacının eşinin yürüttüğünü, dolayısıyla imzanın davacının eşinin de atmış olabileceğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, 27.12.2016 tarihli 2014/491 Esas-2016/918 Karar sayılı kararıyla, davanın davalı … yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davalı şirket yönünden kabulü ile davalı şirketin 06.03.2012 tarihli 2012/1 nolu ortaklar kurulu kararının batıl olduğunun tespiti ile ticaret sicilinden terkinine karar verilmiş, bu karara karşı feri müdahil vekili ile davalı şirket tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, Dairemizin 14.09.2017 tarih, 2017/465-525 E.K sayılı kararı ile, davalı şirket yönünden usulüne uygun taraf teşkili sağlanmadığı, bu davalıya savunma hakkı tanınmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmiştir. Bu karar üzerine ilk derece mahkemesindeki yargılama tekrar yapılmıştır.
Davalı tasfiye halindeki şirketi temsilen tasfiye memuru, davacının davalı şirkette kayden hisse sahibi olarak görünmesine karşın hisselerinin ve şirket yönetiminin davacının eşi … tarafından yapıldığını, ortaklar kurulundaki imzanın davacıya ait değilse bile bu imzanın davacının eşi tarafından atılmış olabileceğini, fotokopi belge üzerinde yapılan incelemenin geçerli olmadığını, davacının süresi içinde dava açmadığı gibi dava açmakta hukuki yararının olmadığını, diğer davalının çelişkili beyanları üzerinde durulmadığını, şirkete ait defterlerin davacının uhdesinde olduğunun tanık beyanları ile anlaşıldığı halde bu hususun dikkate alınmadığını, davacının iddiasını ispat edemediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve toplanan deliller sonucunda, karar ve pay defterinin aslının tüm araştırmalara rağmen temin edilememesi nedeniyle karar defteri fotokopisi üzerinde yapılan grafolojik inceleme neticesinde, butlanı talep edilen 06.03.2012 tarihli genel kurul kararındaki davacı …’a atfen atılan imzanın adı geçene ait olmadığının tespit edildiği, incelemenin fotokopi belge üzerinden yapılmış olması nedeniyle tek başına davacı iddiasının kabulü için yeterli değilse de davalı … .’in duruşmada tekrarladığı cevap dilekçesi, adı geçen hakkında yaptırılan ekonomik ve sosyal durum tahkikatı, ayrıca adı geçen hakkında benzer hisse devirlerinden kaynaklı cezai soruşturmaların yapılmış olması gibi hususlar birlikte değerlendirildiğinde, feri müdahil … ile davalı …. arasındaki davalı şirkete ait hisse devrinin gerçek bir işleme dayanmadığı ve dolayısıyla gerçek hisse devrine dayanmayan devrin pay defterine işlenmesine ilişkin genel kurul kararının da butlanla sakat olduğu, dava konusu ortaklar kurulu kararı hisseyi devralan davalı ….ile davacı …’ın imzasını içerdiğinden, hisse devri yapan feri müdahil …’ın anılı kararda imzası bulunmadığından anılı kararın da yok hükmünde batıl kararlardan olduğu gerekçesiyle davanın davalı … . yönünden pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine, davanın davalı … Tic. Ltd. Şti. yönünden kabulü ile davalı şirketin 06.03.2012 tarihli 2012-1 nolu ortaklar kurulu kararının batıl olduğunun tespiti ile ticaret sicilden terkinine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı tasfiye halindeki şirketi temsilen tasfiye memuru ile feri müdahil vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
A-Davalı tasfiye halindeki şirketi temsilen tasfiye memurunun istinaf dilekçesinde özetle;
-Mahkeme tarafından dosyada taraf teşkilini sağlamaya yönelik herhangi bir işlem yapılmadığını, tasfiye dosyası üzerinde inceleme yapılmadığını,
-Davalı şirketin fesih ve tasfiyesinin kesinleştiğini, bu nedenle davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmadığı gibi, davanın süresi içinde açılmadığını,
-İmza incelemesi yapılan dava konusu belgenin fotokopi olup, bu belge üzerinden imza incelemesinin uyuşmazlığı çözmeye yeterli olmadığını,
-Davalı … .’in huzurdaki davada ve taraflar arasındaki diğer davalardaki beyanlarının çelişkilerle dolu olduğunu, buna rağmen mahkemece davalının beyanlarının hükme esas alındığını, şirket defterlerinin davacının uhdesinde olduğu tanık anlatımları ile sabit olmasına karşın davacı kötüniyetli olduğundan, şirket defterlerini mahkemeye sunmayarak fotokopi üzerinden inceleme yapılmasına neden olduğunu, davacının aslında şirket işleri ile hiç ilgilenmediği düşünüldüğünde bahse konu imzanın eşi tarafından atılmasının ihtimal dahilinde olduğunu, davacının iddiasını ispat edemediğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanı reddine karar verilmesini istemiştir.
B-Feri Müdahil vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davalı şirket tasfiye memuru tarafından ileri sürülen istinaf sebeplerini aynen tekrar etmiş, bu sebeplerinin yanında asli müdahale talebi konusunda mahkemece olumlu olumsuz bir karar verilmediğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Dava, davalı şirketin 06.03.2012 tarihli, ortaklar kurulu kararının yok hükmünde olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Davacı, şirket ortağı …’ın hissesinin davalı … .’e devrinin onayına ve pay defterine işlenmesine dair alınan dava konusu ortaklar kurulu kararında kendisine atfen atılı olan imzanın sahte olduğunu iddia ederek dava konusu ortaklar kurulu kararının yoklukla malul olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … ., hisse devrinin gerçek devir olmadığını, hissesini devren …’ın kendisini aldattığını, davacının imza atması gereken yere ise …’ın diğer ortağın imzasını benzeterek attığını beyan etmiştir.
Davalı şirket tasfiye memuru ve feri müdahil, hisse devrinin usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Davaya davalı şirketin yanında feri müdahilliğine karar verilen feri müdahilin sonradan ibraz etmiş olduğu dilekçenin asli müdahale talebi koşullarını haiz olmadığından bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir.
Uyuşmazlık, dava konusu hisse devir işleminin devir için yasada öngörülen şekil koşullarına haiz olmadığından geçersiz olup olmadıkları noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, 2009 yılında kurulan davalı şirketin 10 yıl süre ile temsil etmek üzere feri müdahil …’ın müdür olarak atandığı, 05/03/2012 tarihli noterde düzenlenen hisse devri sözleşmesi ile şirketteki hissesinin tamamını davalı … ’devrederek şirket müdürlüğünden çıkartıldığı, hisse devrinin onayına ve pay defterine işlenmesine dair dava konusu 06/03/2012 tarihli ortaklar kurulu kararında davacı ortak … ve hisseyi devralan …’in imzalarının bulunduğu ve fakat belge aslının temin edilemediği, belge fotokopisi üzerinde yapılan incelemede davacıya atfen atılı imzaların davacının eli ürünü olmadığının belirlendiği dosya kapsamı ile sabittir.
Feri müdahil …’ın şirket müdürlüğünden çıkarılmasına rağmen şirketi temsil etmek üzere yeni müdür atanmadığı gibi, dava tarihi itibariyle şirketi temsile yetkili bir müdür bulunmadığından şirket müdürlüğü sonaeren feri müdahil tarafından şirket defterlerini teslimine ilişkin yazılı delil dosyaya ibraz edilmediğinden ve dosyaya yansıyan tüm delillere göre, ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi yerindedir.
Kaldı ki, dava konusu hisse devrine ilişkin olarak pay devir sözleşmesinin noter önünde usulüne uygun olarak yapıldığı sabit ise de şirket hissesinin tamamını devrini onaylayıp karara bağlayan dava konusu 06.03.2012 tarihli 2012/1 nolu ortaklar kurulu kararına henüz ortaklık sıfatı taşımayan pay devralan ortağın iştirak etmiş olduğu görülmüştür.
Somut olaya uygulanması gereken 6762 Sayılı TTK’nın 520. maddesinde “Bir payın devri, şirket hakkında ancak şirkete bildirilmek ve pay defterine kaydedilmek şartıyla hüküm ifade eder” hükmü mevcut olup, 520/2. maddesi hükmünde ise devir hususunun pay defterine kaydedilebilmesi için ortaklardan en az dörtte üçünün devre muvafakat etmesi ve bunların esas sermayesinin dörtte üçüne sahip olmasının şart olduğu öngörülmüştür. Bu durumda, dava konusu karar bakımından gerek paya ilişkin gerekse paydaş sayısına ilişkin 3/4’lük yetersayı gerçekleşmemiş olduğundan, yoklukla maluldur. Yoklukla kesin hükümsüzlük, herkes tarafından her zaman ileri sürülür ve hakim tarafından kendiliğinden dikkate alınır.
Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, davalı tasfiye halindeki şirketi temsilen tasfiye memurunun ve feri müdahil vekilinin, istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, istinaf edenlerin başvurularının esastan reddine,
2-İstinaf edenler tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-İstinaf edenler tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından taraflara tebliğine,
5-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 20/12/2018 tarihinde oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU :HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.