Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/776 E. 2018/1334 K. 15.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/776
KARAR NO : 2018/1334
KARAR TARİHİ: 15/11/2018
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/12/2017
NUMARASI : 2015/634 -2017/1511 E.K
DAVANIN KONUSU : Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraflar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, davacının “…” firma ismiyle gıda sektöründe faaliyet göstermekte olup, “…” tanınmış markasının sahibi olduğunu, yurtiçi ve yurt dışında Franchise vermekte olduğunu, davacının “…” markası altında 8 ülkede (Türkiye, Almanya, Hollanda, İsviçre, İngiltere, Fransa, Belçika, Avusturya) 300’ün üzerinde franchise verdiği şubelerinin mevcut olduğunu, özellikle Avrupa Birliği sağlık standartlarına uygun ürettiği ürünleri ile sektöründe Avrupa’da en fazla şubesi olan firma olduğunu, davalının ise, “…” ismiyle gıda sektöründe faaliyette bulunduğunu, davacı ile dava dilekçesi ekinde sunulan ve 2009 yılında akdettikleri Franchise sözleşmesi ile davacı markası olan “…”‘in Eskişehir sınırları dahilinde üretici bayiliğini yapmakta ve ayrıca kendi adına bir şube işlettiğini, davacının Eskişehir sınırları dâhilinde, davalı dışında 2 firmaya daha Franchise verdiği şubeleri mevcut olduğunu, davacının üretici bayilik modeli ile şubelerinin olduğu yerlerde bir üretici bayii tesis edip, merkezden bu üretici bayiye baharat ve bulgur karışımından meydana gelen “çeşni mix” adlı bir ürün göndermekte ve çiğköftenin bu üretici bayilerde günlük olarak yapımını temin edip, üretici bayii eliyle de diğer şubelere ulaştırmakta olduğunu, müvekkilinin Avrupa’daki şube sayısı bakımından sektörün lideri konumuna geldiğini, davalı tarafın, ilk defa davacının üretici bayisi olarak sektöre geldiğini, o tarihe kadar herhangi bir ticari faaliyetinin bulunmadığını ve hiçbir çevresinin olmadığı Eskişehir’de 5 yıl boyunca davacının markası altında faaliyet gösterdiğini ve çok ciddi satış rakamlarına ulaştıklarını, davalının ilk defa davacının üretici bayiisi olarak bir ticari faaliyette bulunduğu Eskişehir’de bu kadar ciddi müşteri çevresi edinebilmesinin yegâne sebebinin, “…M” markasının tanınırlığı ve kalitesi olduğunu, davalının davacı firmanın sahip olduğu “…” markasını kullanmak suretiyle müşteri çevresi oluşturduğunu ve çok ciddi satış rakamlarına ulaştığını, bu sayede Eskişehir’de beş yıl içerisinde birçok gayrimenkul edindiğini, çeşitli araçlar satın aldığını, taraflar arasındaki Franchise sözleşmesinin davalı tarafın gönderdiği fesih ihbarnamesi ile 11.05.2015 tarihinde fesholunmuşken ve davalının sözleşmenin 19.3. maddesi uyarınca sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren müvekkilinin adını ve markasını hiçbir şekilde kullanmayacağı düzenlenmişken, davalı tarafın 21.05.2015 tarihine kadar “…” markasını kullanmaya devam ettiğini ve bu marka altında kendi adına faaliyet gösterdiğini, daha sonra aynı adreste davalı tarafın kendi adına faaliyette bulunduğu “…” markasının birebir davacının markasına benzediğinden ve haksız rekabet ve markaya tecavüz fiiline sebebiyet verdiğinden 22.05.2015 tarihinde Eskişehir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından delil tespiti yaptırıldığını, Franchise sözleşmesinin 19.4. maddesi uyarınca davalı tarafın, bu ürünlerin teslimatını yapmadığı her gün için 5.000 USD tazminat ödeme zorunluluğu olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmenin fesholunduğu ve en geç 11.05.2015 tarihinde sona erdiği dikkate alınarak, bu tarihten itibaren, iş bu davanın açıldığı güne kadar günlük 5.000 USD cezai şartın davalıdan alınıp, davacıya verilmesini talep ettiklerini, sözleşmenin 19.6. maddesi uyarınca sözleşmenin feshi halinde broşürlerde belirtilen franchise alana (davalıya) ait sipariş telefonlarının üçüncü şahıslara satılamayacağı, kullandırılamayacağı, franchise veren’e (müvekkile) devir edileceği veya altı ay süreyle kapatılacağı düzenlenmişken, davalı tarafın halen bu telefonları kullanmaya devam ettiğini, işbu sebeple davalı tarafın sipariş için kullandığı bu telefon numaralarının altı ay süreyle kullanımının engellenmesine karar verilmesini talep ettiklerini beyanla, davalı tarafın, Franchise sözleşmesinin 19.3. maddesi uyarınca sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren davacı markasını taşıyan tüm ürünleri-ekipmanları, katalogları ve sair, davacıya teslim etmesi gerekirken, davanın açıldığı tarihe kadar bu yönde bir teslimat yapılmadığından, sözleşmenin 19.4. maddesi uyarınca işbu davanın açıldığı 09.06.2015 tarihine kadar (28 gün) toplam 140.000,00 USD cezai şartın davalı taraftan alınıp davacı davacıya verilmesine, davalı tarafın sözleşme ile kararlaştırılan rekabet etmeme yasağına aykırı hareketlerinden dolayı sözleşmenin 14.6. maddeleri uyarınca 150.000,00 USD cezai şartın davalıdan hüküm ve tahsiline ve müvekkiline ödemesine, davalı tarafın, davacı firma haricindeki yerlerden ürün alışı yaptığından sözleşmenin 12.3. maddesi uyarınca 50.000,00 USD cezai şartın davalıdan hüküm ve tahsili ile davacıya ödemesine karar erilmesini istemiş, davalı tarafın akde aykırılığı açık olduğundan, dava sonunda alacakların teminat altına alınabilmesi için davalının adına kayıtlı taşınmaz ve araç kayıtları üzerine ihtiyati haciz niteliğinde ihtiyati tedbir konulmasına, davalı taraftan toplamda 340.000,00 (üçyüzkırk bin) USD tutan cezai şartın, davanın açıldığı tarihteki kur üzerinden (09.06.1015 tarihli USD kuru, 1$ = 2,76 TL) 938.400,00 TL’nin, dava tarihinden itibaren işletilecek en yüksek oranlı ticari avans faizi üzerinden faiz işletilmek suretiyle davalıdan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya dair haklarımızın saklı tutulmasına karar verilmesini talep etmiştir
Davalı vekili, sözleşmenin 19.3. ve 19.4. maddelerinde “sözleşmenin feshi halinde Franchise alan Franchise verene yada gösterdiği üçüncü bir kişiye tüm ürünleri teslim edecektir. Ayrıca Franchise alanda bulunan tüm malzeme bedelsiz olarak alınır” ibarelerinin yer aldığını, davalının da davacının herhangi bir nesnesinin bulunmadığını, davalının beş yıl boyunca davacıdan almış olduğu tüm ürünlerin ücretini davacıya ödediğini, aynı ürünler için tekrar cezai şart hükmü konmasının hukuka aykırı olmakla beraber, davacı lehine sebepsiz zenginleşme hükümleri doğuracağını, ayrıca davacı tarafından davalıya, fesihten sonra iddia ettikleri ürünlerin teslimi konusunda bir ihtarname gönderilmediğini, ayrıca sözleşmenin 19.3. maddesinde teslim ibaresi yer almakta iken 19.4. maddesinde ise alınır ifadesinin yer aldığını, iki madde arasında çelişki mevcut olup, bu hükmün geçersiz olduğunu, her iki maddede de herhangi bir süre belirtilmediğini, davacı tarafın ilgili sözleşmenin 12.3. maddesini dayanak göstererek müvekkilinden 50.000 USD cezai şart talep ettiğini, ancak davalının sözleşme boyunca 12.3. maddeye aykırı bir davranış içeriside olmadığını, tüm ürünleri davacıdan satın aldığını ve kullandığını beyanla, davacı tarafın tüm taleplerinin reddine karar verilmesini, ayrıca haksız rekabet yasağı kapsamındaki taleplerin de koşulları oluşmadığını, sözleşmenin 14.6. maddesi uyarınca talep edilen rekabet etmeme yasağına aykırı bir fiil söz konusu olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalının, taraflar arasındaki franchise sözleşmesini haklı bir sebep bulunmaksızın feshettiği, davacının, sözleşmenin 19.3.maddesi uyarınca, sözleşmenin sona erdiği tarihten itibaren davacı markasını taşıyan tüm ürünlerin, ekipmanların, katalogların ve benzeri malzemelerin teslim etmesi gerekirken davanın açıldığı tarihe kadar bu yönde bir teslimat yapılmadığı, ancak davacının da bu ürünlerin kendisine teslim edilmesi konusunda davalıdan talepte bulunmadığı, davalının bu ürünleri kullanarak ticari faaliyetine devam ettiğinin kanıtlanmadığı, dolayısıyla davacının, sözleşmenin 19.4.maddesi uyarınca cezai şart talep hakkının bulunmadığı; davalının sözleşme süresi içinde başka firmalardan ürün aldığına dair davacı iddiasının kanıtlanamadığı, bu nedenle davacının sözleşmenin 12.3.maddesi uyarınca tazminat talebinin bulunmadığı; davalının sözleşmenin 19.5. maddesi uyarınca franchise alanın işbu sözleşmenin herhangi bir sebeple feshi veya yenilenmemesi halinde çiğköftem konseptindeki hiçbir ürünü aynı veya farklı bir işyerinde imal etmeyeceğini, satmayacağını, sattırmayacağını kabul ve taahhüt ettiği, bu maddenin ihlal edilmesi halinde 50.000Euro tazminat ödemeyi kabul ettiği, davalının bu taahhüdüne aykırı olarak, sözleşmenin sona ermesinden sonra aynı yerde aynı sektörde faaliyet göstermeye devam ettiği ve davacının bu madde uyarınca cezai şart talep hakkının bulunduğu gerekçeleriyle, ” Davacının davasının KISMEN KABUL / KISMEN REDDİ ile, davalının rekabet yasağına aykırı davranması sebebiyle davalı aleyhine 40.000 € karşılığı 123.856,00 TL dava tarihi olan 09/06/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, kalan kısımlar yönünden davanın REDDİNE,” karar verilmiştir.
Bu karara karşı her iki taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
İlk derece mahkemesinin delilleri tam olarak toplamadan karar verdiğini, yapılan bilirkişi incelemelerinin eksik ve yetersiz olduğunu, ispat külfetinde hataya düşüldüğünü,
Davalının, sözleşmeyi haksız olarak ve tek taraflı beyanla feshettikten sonra, sözleşmenin 19.3 ve 19.4.maddeleri uyarınca davacıya iade etmesi gereken, davacıya ait markayı taşıyan tabela, afiş, broşür vb.tüm malzemeleri iade etmediğini ve bu malzemeyi kullanmaya devam ettiğini, davalının, sözleşme sona erdikten sonra aynı adreste, davacının markasıyla iltibas oluşturacak … markası adı altında faaliyetine devam ettiğini, davalının malzemeleri iade etme yükümlülüğüne aykırı davranarak bunları kullanmaya devam ettiğini, bu nedenle cezai şart taleplerinin kabulü gerekirken ilk derece mahkemesince bu talebin reddine karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu,
Sözleşmenin 14.6.maddesine göre, aynı işin farklı bir marka kullanılarak yapılmayacağına ilişkin taahhüdün ihlali nedeniyle cezai şart alacağının doğduğunu, buna rağmen ret kararı verilmesinin isabetsiz olduğunu, sözleşmenin 14.6.maddesiyle 19.5.maddesinin birbirinden tamamen farklı konuları düzenlediğini, mahkemenin bu konuda yanlış değerlendirme yaptığını,
Mahkemenin hakkaniyet indirimi yapmasının hukuka aykırı olduğunu,
Sözleşmenin 12.1 ve 12.3.maddelerine göre davalının, davacıya ait ürün ve formül dışında faaliyette bulunarak sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle cezai şart alacaklarının doğduğunu,
İlk derece mahkemesinin müvekkili aleyhine haksız olarak fazla vekalet ücretine hükmettiğini,
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin kısmı ret kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın tümümün kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle;
İlk derece mahkemesinin kısmi ret kararının hukuka uygun olduğunu, ancak müvekkilinin rekabet yasağını ihlal ettiği gerekçesiyle davanın kabul edilen kısmına ilişkin kararının hukuka aykırı olduğunu, sözleşmenin 19.5 ve 14.6.maddelerinin mahkemece yanlış yorumlandığını, davacının sözleşmenin 19.5.maddesine göre hüküm kurulamayacağına yönelik kabulünün bulunduğunu, buna rağmen cezai şarta hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, mahkemenin sözleşme hükümlerini yanlış yorumlayarak sonuca gittiğini,
Mahkemenin taleple bağlılık ilkesini ihlal ettiğini, talep dışındaki bir para birimi esas alınarak hüküm kurulduğunu, taraflarca getirme ilkesinin ve buna bağlı olarak tasarruf ilkesinin ihlal edildiğini, mahkemenin davayı geri çekme yasağını yok saydığını, mahkemenin rekabet hukuku açısından eksik değerlendirme yaptığını, çünkü mahkemenin, sözleşmenin rekabet hukuku açısından uygunluğunu denetlemesi gerektiğini, süre ve mekan sınırlaması olmaksızın konulan rekabet yasağının kanuna ve ilgili ikincil mevzuata aykırı olduğunu,
Davacının, rekabet yasağının ihlal edildiğine ilişkin iddiasını kanıtlayamadığını, cezai şartın hukuki koşullarının oluşmadığını, davacının taleplerinin fahiş olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin hukuka aykırı olarak davanın kısmen kabulüne ilişkin olarak verdiği kararın kaldırılmasına ve davanın tümünün reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Dava, hukuki niteliği itibariyle, franchise sözleşmesinin haksız fesih sonucu cezai şart alacaklarının tahsili istemine ilişkindir.
Taraflar arasında imzalandığı ihtilafsız olan 16.12.2009 tarihli Franchising Satış Sözleşmesi uyarınca davacının davalıya kendi marka ve know-how’unu kullanma hakkı verdiği, fesih tarihine kadar taraflar arasındaki ilişkinin sözleşme kapsamında devam ettiği, ancak sözleşmenin fesih sonucu sona erdiği anlaşılmaktadır.
Davacı iş bu davada, davalının sözleşmeyi haksız olarak feshettikten sonra davacıya ait çiğköftem markasını içeren tüm ürünleri davacıya devretmeyi ve markayı kullanmamayı taahhüt etmesine rağmen bu yükümlülüğe uymadığını, sözleşmenin sona ermesinden sonra davacıya ait markayı içeren ürünleri teslim etmeyerek faaliyete devam ettiğini, daha sonra aynı adreste kendi adına … markası altında, davacının markasına benzer bir isimle haksız rekabet ve markaya tecavüz oluşturacak şekilde ticari faaliyetine devam ettiğini, davacının sözleşmedeki rekabet etmeme yükümlülüğünü ihlal ettiğini iddia ederek cezai şart talebinde bulunmuştur.
Davacının davalıya kullandırdığı Çiğköftem markasının tescilli bir marka olduğu dosya kapsamı ile sabittir. Davacının bu davaya konu ettiği iddialar franchise sözleşmesine dayalı olması yanında, marka hakkına da dayalıdır. Franchise sözleşmesi, davalıya davacıya ait markayı kullanma hakkı vermiş olup davacı, davalının sözleşme ilişkisi sona erdikten sonra da bu markayı haksız olarak kullandığını, markayı içeren emtianın davacıya teslim edilmediğini, rekabet yasağının ihlal edildiğini iddia ederek cezai şart talebinde bulunmuştur.
HMK’nın 114.1.c. maddesi uyarınca mahkemenin görevli olması dava şartıdır. Aynı Kanun’un 115/1. maddesi uyarınca, dava şartlarının mevcut olup olmadığı davanın her aşamasında mahkemece kendiliğinden araştırılır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler. Yine aynı Kanun’un 355. maddesi uyarınca, bölge adliye mahkemesi kamu düzenine aykırılık gördüğü takdirde bunu resen gözetir. Dava şartları kamu düzenine ilişkin olup ilk derece mahkemesinin görevi konusundaki değerlendirme Dairemizce resen yapılmıştır.
Davalı vekili, benzer bir davada asliye ticaret mahkemesinin fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı verdiğini belirterek görev konusunda araştırma yapılmasını istemiş, ilk derece mahkemesi 23.11.2016 tarihli duruşmada, hiçbir gerekçe göstermeksizin, davalı tarafın görev itirazını reddetmiştir.
Bizzat davacı vekilinin sunduğu cevaba cevap dilekçesi ekindeki Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2012/10309 E. – 2014/1890 K.sayılı emsal nitelikli kararında da belirtildiği üzere; taraflar arasındaki uyuşmazlığın, esas itibariyle davacıya ait tescilli markanın davalı tarafından kullanımını da içeren franchise sözleşmesi imzalanmış olmasına, uyuşmazlığın bu sözleşmede kararlaştırılan rekabet etme yasağının ihlali iddiasından kaynaklanmasına, davacının sözleşme sonrasında, tescilli markanın unsuru olduğu iddia edilen dekorasyon ve konseptin kullanıldığının iddia edilmesine, anılan iddianın tescilli markayı da kapsar şekilde bir bütün olarak değerlendirilmesinin ihtisas mahkemesince yapılmasının gerekmesine göre, davaya bakma görevinin ihtisas mahkemesi olan fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesine ait olduğunun kabulü gerekir.
Davacının delil tespit talebinin de Eskişehir 3.Asliye Hukuk Mahkemesince Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi sıfatıyla yapıldığı anlaşılmaktadır.
Tüm bu tespitlere göre, davaya bakma görevi fikri ve sınai haklar hukuk mahkemesine ait olup, ilk derece mahkemesince görevsizlik kararı verilerek dava dosyasının görevli mahkemeye gönderilmesi gerekirken, davanın esasının karara bağlanması isabetsiz olmuştur.
Davalı vekili, Dairemize hitaben verdiği dilekçeyle, ilk derece mahkemesinin davalının malları üzerine koyduğu ihtiyati tedbirin kaldırılmasını istemiş ise de davalının bu talebinin görevli mahkemece değerlendirilmesi gerektiğinden bu konuda bir karar verilmemiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.3. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinaf incelemesine konu kararının kaldırılmasına ve davanın yeniden görülmesi için dosyasının görevli İstanbul Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR :Açıklanan bu gerekçelerle;
1-HMK.nun 353/1.a.3 maddesi uyarınca, kararı veren ilk derece mahkemesinin görevli olmadığı, görevli mahkemenin İstanbul Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi olduğu anlaşılmakla, esasa dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın görevli İstanbul Nöbetçi Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesine UYAP üzerinden ve fiziken derhal aktarılmak üzere, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Taraflarca sarfedilen istinaf başvuru harçlarının ilk derece mahkemesi tarafından talep halinde davacıya iadesine,
4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas yargılama içinde ilk derece mahkemesince değerlendirilmesine,
5-Gerekçeli kararın bir örneğinin, görevli ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair;
HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 15/112018 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU : HMK. 353/1.a ve 362/1.c maddesi uyarınca karar kesindir.