Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/770 E. 2019/290 K. 28.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/770
KARAR NO : 2019/290
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/12/2017
NUMARASI : 2017/171 Esas-2017/1190 Karar
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle mahkemenin görevsizliğine ilişkin verilen hükme karşı davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalı ile bir Foreks-Kaldıraçlı Alım Satım sözleşmesi imzaladığını, süreç içerisinde işlemlerin USD try konumunda bir müddet devam etmiş olduğunu, ancak ilerleyen süreçte davalı şirket kötü niyetli olarak bir takım …plus gün sonu hesaplamaları …hesap adı ile 2015 yılı itibari ile müvekkilinin hesabında para kalmadığı gerekçesiyle sel pozisyonunu kapatmış hesabı stop out olarak haksız yere tanımlandığını, mağduruyeti devam eden davacının, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına davalı hakkında şikayet dilekçesi verdiğini, kamu davası açılmak üzere soruşturma aşamasında olduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik Foreks-Kaldıraçlı Alım Satım sözleşmesi sonucu müvekkilin uğradığı zararlara karşılık 500 ABD doları kuru 2.000,00 TL’nin banka reeskont faiziyle birliket davalıdan tahsilini, davalının davacıya vaki sataşmasının önlenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekilinin cevap dilekçesi ile; davacının kısmi dava açmakta hukuki yararı bulunmadığını, uyuşmazlık konusu olayların müvekkilin kusuru ve müdahalesi bulunmaksızın, kaldıraçlı işlemlerin genel işleyişine uygun olarak gerçekleştiğini, davacının iddiaları ihtisas mercii konumundaki SPK tarafından incelendiğini ve müvekkilin işlemlerinde aykırılık tespit edilmediğini, davacının haksız taleplerinin reddedildiğini, davacının kısmi dava açılması konusunda hukuki yararının bulunmaması sebebiyle davanın usul yönünden reddini, müvekkilin davaya konu olaylara ilişkin herhangi bir hukuki sorumluluğunun bulunmaması ve zararın davacının kendi eylemlerinin sonucu olması sebebiyle davanın esas yönünden reddini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ : İlk Derece Mahkemesinin kararında; ” Taraflar arasındaki ilişkinin, tüketici işlemi kapsamında kaldığı ve bu ilişkiden kaynaklanan uyuşmazlıklarda Tüketici Mahkemelerinin görevli olduğu, yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesi Başkanlığı’nın 2016/90 Esas ve 2016/6987 Karar sayılı ilamının da bu yönde olduğu anlaşılmakla, açılan davanın HMK’nın 115/2. maddesi uyarınca aynı kanunun 114/l-(c) maddesinde belirtilen dava şartı noksanlığı nedeniyle Mahkemenin görevsizliğine” karar vermiştir.Bu karara karşı davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; İlk derece mahkemesinin görevsizlik kararında, somut olayda tüketici işleminden söz edilebilmesi için gerekli şartların mevcudiyeti ve davacının tüketici olup olmadığına yönelik hiçbir tespit ve değerlendirme yer almadığını, hiçbir hukuki gerekçeye dayanmayan görevsizlik kararının açıkça hukuka aykırı olduğunu,İlk derece mahkemesi kararında, TKHK’nın 49. maddesinde düzenlenen finansal hizmetlere ilişkin mesafeli sözleşmeleri referans göstermekle yetinilmiş olup somut olayda tüketici işleminden söz edilebilmesi için gerekli şartların mevcudiyeti ve davacının tüketici vasfına yönelik hiçbir tespit ve değerlendirmede bulunmadığını, taraflar arasındaki sözleşmenin “mesafeli” sözleşme niteliğinde olmadığının dikkate alınmadığını, Somut olayda taraflar arasındaki uyuşmazlığın tüketici işleminden kaynaklanmadığının açık olduğunu,Kanunun 3/1 (k) bendinde tüketici, “ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi” olarak tanımlanmakla birlikte, somut olayda ticari ve mesleki amaçlarla hareket eden davacının, tüketici sıfatını haiz olmadığını, Davacının yatırım ve malvarlığını değerlendirilmesi amaçlarıyla hareket ettiğini, sermaye piyalasarında gerçekleştirdiği alım satım işlemleri ile kazanç elde etmeyi amaçladığı ve bu nedenlerle ticari ve mesleki amaçla hareket eden gerçek kişi konumunda olduğunu, Bir hukuki işlemin sadece TKHK’da düzenlenmiş olmasının, tek başına o işlemden kaynaklanan uyuşmazlığın tüketici mahkemesinde görülmesini gerektirmediğini, bir hukuki işlemin tüketici işlemi sayılabilmesi ve TKHK kapsamında kaldığının kabul edilmesi için taraflardan birinin mutlak suretle tüketici olması gerektiğini, uyuşmazlık ticari dava niteliğinde olup, ticaret mahkemeleri tarafından görülmesi gerektiğini, TTK’nın 4. maddesinin (a)-(f) bentleri arasında sayılan davalar tarafların kimliğine, işin niteliğine bakılmaksızın kanunen mutlak ticari dava niteliğinde olduğunu,Uyuşmazlığın çözümünde ticaret mahkemelerinin uzmanlığından faydalanılamaması ve uyuşmazlığın niteliği ile hiçbir şekilde bağdaşmayan basit yargılama usulünün tatbiki, tarafların adil yargılanma haklarına ve görev kuralları ile gözetilen kamu düzenine aykırı olacağını,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu görevsizlik kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, … işlemlerine aracılık hizmeti veren davalının hukuka aykırı uygulamaları nedeniyle zarara uğranıldığı iddiasına dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir.Taraflar arasında kaldıraçlı alım satım işlemleri çerçeve sözleşmesi ve risk bildirim formu sözleşmesi düzenlenmiştir.Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun’un 3/1- k maddesinde “tüketici”, ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi olarak, 3/1-l maddesinde ise “tüketici işlemi”, mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekalet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dahil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlem olarak ifade edilmiştir. Yine anılan yasanın 73/1. maddesinde tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemelerinin görevli olduğu, 83/2. maddesinde ise taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu işlemler ile ilgili diğer kanunlarda düzenleme olmasının bu işlemin tüketici işlemi sayılmasını ve bu kanunun göreve ve yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanmasını engellemeyeceği hükme bağlanmıştır. Davanın 28/05/2014 tarihinden sonra açılmış bulunmasına ve somut olayda uyuşmazlık, davacı tüketicinin tarafı olduğu tüketici sözleşmesi niteliğindeki sözleşmeden kaynaklanmasına göre, anılan sözleşme ile ilgili uyuşmazlıkların çözüm yerinin tüketici mahkemeleri olduğu nazara alındığında, ticaret mahkemesince görev yönünden davanın usulden reddine dair vermiş olduğu karar isabetlidir ( Yargıtay 11.H.D’nin 2016/11909 E.-2016/8559 K. sayılı emsal ilamı).Bu sebeplerle davalının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince HMK’nın 20. maddesi gereğince taraf vekillerine tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 28/02/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.