Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/768 E. 2019/166 K. 07.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/768
KARAR NO : 2019/166
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 29/12/2017
NUMARASI : 2014/1504 2017/1100
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hükme davacı istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkili şirketin … İşletmesi olarak turizm sektöründe faaliyet gösteren Turizm İşletme Belgesine sahip kurumsal bir işletme olduğunu,… işletmesi’nin bankacılık işlemlerini toplamda 30 adet TL ve döviz vadesiz mevduat hesabı ve çok sayıda TL ve döviz vadeli mevduat hesabında kasa ve banka sorumlusu olarak çalışan … tarafından yürüttüğünü, 2005 yılından 09.04.2012 tarihine kadar “Davalı bankanın kendisine özel olarak bastırdığı/ürettiği orjinal antetli dekontlarla/makbuzlarla düzenlenmiş belgelerle, yine özellikle davalı bankanın kaşeli, imzalı mutabakat mektupları/yazılarıyla, yine banka şubesinin faks makinesini kullanmak suretiyle müvekkilini 3.639.057,27-TL zarara uğrattığını, bu durumun bankanın Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından düzenlenen raporda da tespit edildiğini, davalı bankanın iç işleyişindeki dikkatsizlik, tedbirsizlik ve özensizliği nedeniyle oluşan zararı gidermekle yükümlü olduğunu, çalışan …’in 7 yıl boyunca devam eden eylemleriyle muhtelif tarihlerde paraları yüzlerce defada zimmetine geçirdiğini, şirketin gönderdiği mutabakat mektuplarına/ yazılarına, davalı bankanın kaşeli imzalı cevaplarında, fiilen olmayan tutarların “varmış gibi’ gösterildiğini ,…’in davalı banka bilgisayarlarından dekont yazdırmak için sadece banka personelinin kullanması gereken davalı bankanın özel olarak bastırdığı antetli boş orjinal banka dekontlarını kullandığını, dekontların yanı sıra üzeri doldurulmaya müsait davalı bankanın orjinal kaşeli boş evraklarını da temin ettiğini, davalı Bankanın Teftiş Kurulu Başkanlığınca hazırlanan Teftiş Raporunda da belirtildiği üzere; davalı banka personelinin hem kendi iç prosedürlerine uymadığını, hem de …’in suç teşkil eden eylemlerine imkan sağladığını, hatta mutabakat mektuplarında çift imza olması gerekirken, aksine banka personelinin tek imza attığını, bazılarının ise imza yetkisi olmayan banka personeli tarafından imzalandığını, davalı banka çalışanlarının kusurlu eylemleri nedeniyle İstanbul Anadolu CBS’na müracaat ettiklerini 2012/42231 soruşturma nolu dosya üzerinden yapılan soruşturma neticesinde “Teftiş raporunda banka çalışanlarının kusurlu oldukları belirtilmiş ise de, bunların hukuki sorumluluklarının bulunduğuna ve …’in eylemlerine iştirak ettiklerine dair delil elde edilemediği, ” gerekçesiyle kovuşturmaya yer olmadığına karar verildiğini, ancak davalı banka müfettişince düzenlenen 18/06/2012 tarihli soruşturma raporunda … tarafından hazırlanan belgelerde imzası tespit edilen çalışanlar, servis yetkilileri ve ikinci müdürün kusurlu bulunduklarını, keza … hakkında açılan kamu davasında İstanbul Anadolu 30.Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda verilen 30.05.2013 tarih ve 2012/1196- 2013/987 E. K.sayılı karar ile; “…sanığın hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediğinin sabit olduğu anlaşıldığından TCK’un 155/2. maddesi gereğince 4 yıl 2 ay hapis ve 8.320 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına..” karar verildiğini, müvekkili şirketin uğradığı toplam 3,639.657,27 TL maddi zararın, 31.03.2012 tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili le müvekkiline verilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesi ile; dava edilen alacağın zamanaşımına uğradığını, davanın pasif husumet yokluğundan reddi gerektiğini, davacı şirketin öncelikle kendi firma çalışanı olan …’den maddi zararını tazmin etmeye çalışması gerektiğini, davaya konu edilen 3.639.657,27-TL tutarındaki zarara davacının firmasında kasa ve banka sorumlusu olarak çalışan … tamamen kötü niyetli davranışları sonucunda sebep olduğundan işbu davanın davacı şirket çalışanı …’e ihbar edilmesini iddia edilen zarara sebebiyet veren davacı tarafın ağır kusuru olduğunu, davacı şirket basiretli bir tacir olarak çalışanı …’i yıllarca kontrol etmeden çalıştırdığı için kusurlu ve sorumlu olduğunu, müvekkili bankanın , davacı şirketin hesapları ile ilgili olarak KMPG Adli Bağımsız Denetleme Kuruluşu’na faks göndermediğini, dava dilekçesinin 2 nolu ekinde yeralan faks kapağı ve ekindeki sayfalardaki imzaların sahte olup vekiledeni bankayı bağlamadığını, Teştif Kurulu tarafından düzenlenen 18.06.2012 tarihli rapor, vekiledeni bankanın iç denetimi, nizam ve intizamını sağlamak için hazırlanan, incelemeyi yapan müfettişin kişisel kanaatini belirten bir rapor olup, öte yandan davacının iddiasının aksine davacı firmanın hesapları ile muhasebe sistemi arasında mutabakatsızlığın bankanın kusurundan kaynaklanmadığını, raporda bu bakımdan vekiledeni banka çalışanlarına kusur ithaf edilmediğini belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesinin kararında; ” … Somut olayda ekonomik durum itibarıyla küçümsenmeyecek kadar yüksek meblağlı ve haksız olduğu bildirilen işlem ve eylemlerin 7 yıl boyunca sürdürülebilmiş olmasının ve davacı yanca denetlenememesinin hayatın olağan akışına aykırı olmasına, nihayet davacının basiretli bir tacir olmasına, davacı çalışanı …’in yıllar sonra kendi kendisini ihbar etmesinin de ilginç ve dikkate şayan olmasına, davalı banka çalışanlarının kusurlu işlemleri tespit edilse dahi bunun sadece iç işlerinde disiplin yönünden önemli olmasına, çalışanların … ile birlikte hareket ettiklerine, zimmete para geçirdiklerine, davacıyı zarara uğratmak amacıyla hareket ettiklerine dair hiçbir delil bulunmamasına, yıllar boyu aynı insanla muhatap olan çalışanların bir nebze gevşek davranmasında mahsur görülmemesine, özellikle ve önemle davada davacının iğfal edildiği ileri sürülen belgelerin, banka tarafından düzenlenen belgelerdeki karakteristik özellikleri itibarıyla iğfal kabiliyeti bulunmadığına, davacı tarafından en basit bir araştırma/ denetimle eylemin ortaya çıkarılabileceğine ancak ne yazık ki somut olayda davacı yetkililerinin böyle bir istem duymamasına, dolayısıyla davacı ile çalışanının birlikte hareket ettiklerine dair oluşan kanaate, çalışan …’in yaptığı işlemlerin davacı şirket tarafından benimsendiğine ve zararın karşılanması yönünden öncelikle …’e müracaat edildiğine dair herhangi bir bilgi ve dava bulunmamasına bu itibarla işbu davanın erken açılan dava olmasına göre ve nihayet somut eylemde banka çalışanlarının, dolayısıyla davalı bankanın TBK 116 madde (BK 100 madde) kapsamında sorumluluk koşulunun gerçekleşmediği anlaşılıp kabul edilmekle davanın reddine” karar vermiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF BAŞVURU DİLEKÇESİNDE;
Müvekkil şirket’in … İşletmesi, turizm sektöründe faaliyet gösteren T.C. Turizm Bakanlığı tarafından verilen Turizm İşletme Belgesine sahip kurumsal bir tesis olduğunu, banka ile bankacılık hizmetlerinin devamı süresince, yıl içerisinde her üç ayda bir müvekkili şirketin muhasebe kayıtlarında görülen paranın, banka nezdindeki hesaplarda bulunup bulunmadığını teyit/kontrol için “mutabakat mektupları” alındığını, müvekkil şirketin … İşletmesi’nde kasa ve banka sorumlusu olarak çalışmakta olan …; müvekkil şirketi 3.639.657,27-TL zarara uğrattığını,. söz konusu durum bizzat davalı bankanın Teftiş Kurulu Başkanlığının düzenlediği raporla tespit edildiğini,Müvekkili şirket, davalı banka çalışanlarının suistimalleri nedeniyle söz konusu zararların tazminini davalı bankanın adam çalıştıranın sorumluluğuna binaen dava açtıklarını, yargılama sonucunda, davalı bankanın müvekkil şirketin 3.639.657,27-TL zarara uğramasında sorumluluğu bulunmasına yönelik haklı gerekçelerinin dikkate dahi alınmadığını ve davanın reddine karar verildiğini, Yerel mahkemede yapılan yargılamada adeta banka lehine yorum ilkesi benimsenmiş, dava dışı …in eylemlerine davalı banka çalışanlarının zemin hazırladığı hususu dosyaya mübrez 18 Haziran 2012 tarihli davalı bankanın iç teftiş raporuyla ispat edilmiş olmasına rağmen adam çalıştırması nedeniyle Borçlar Kanunu m.116 gereğince kusursuz sorumlu olan davalı bankaya hiçbir sorumluluk yüklenmemiş olduğunu, Müvekkili şirket ticari defter ve kayıtları üzerinde yerinde inceleme yapılmadığını, beyan ve taleplerine rağmen bilirkişilerce yerinde inceleme yapılmadığını, delil listelerinin 10. maddesinde dayanmış oldukları ticari defter ve kayıtlar şirket merkezinde incelenmediğini, Dosyaya mübrez 18 Haziran 2012 tarihli davalı banka iç teftiş raporunda mutabakat mektuplarının varlığı ve bunların davalı banka çalışanlarının imzasını taşıdığı kabul edildiğini, davalı banka da bu durumu 14.01.2015 tarihli davaya cevap dilekçesinde teyit ettiğini, tüm bunlara rağmen mutabakat mektuplarının banka tarafından hazırlandığı yönünde bir netlik bulunmadığına ilişkin hatalı (gerçek duruma aykırı) gerekçe ile hüküm kurulduğunu, Müvekkili şirketin, davayı ispat yükünü sunduğu davalı banka kaşeli/imzalı ve davalı bankanın Kozyatağı şubesinden gönderilen faks çıktısı ile yerine getirdiğini, …, ceza davasındaki ifadesinde söz konusu mutabakat mektubunu, banka yetkililerinin zaafından yararlanarak, bankanın faksından, banka adına denetim şirketine kendisinin gönderdiğini ifade ettiğini, davalı banka ise 14.01.2015 tarihli davaya cevap dilekçesinin 6. maddesinde dava dışı … Bağımsız Denetim Şirketine faks gönderilmediğini ve faks kapağı ile ekinde sayfalardaki imzaların sahte olduğunu iddia ettiğini,. davalı banka bu iddialarını tevsik eden hiçbir delili dosyaya sunmayarak bu iddiasını somutlaştıramadığını,Davalı tarafın salt soyut beyanları ile müvekkili şirketin ispat yükünü yerine getirmediğinin tespiti ile hüküm kurulması hatalı olduğunu, Müvekkili ticari defter ve kayıtları, davalı banka çalışanlarına ait kaşe ve imzaları barındıran mutabakat mektupları ile davalı banka tarafından gönderilen faks çıktısı dava konusu açısından son derece önemli, yerel mahkeme tarafından verilecek karara etki edecek deliller olduğunu, yerinde inceleme yapılmadan, ilgili faks çıktısı celb edilmeden ve en önemlisi banka çalışanlarının imzalarını taşıyan mutabakat mektupları değerlendirilmeden ispat hakkımızın kısıtlandığı söz konusu durumda hukuki dayanaktan yoksun, soyut gerekçeyle hüküm kurulması sonucu hukuki dinlenilme haklarının ihlal edildiğini, Medeni usûl hukukuna hakim olan ilkeler çerçevesinde incelenmesi neticesinde davanın kabulü gerektiğini,Yerel mahkemece yapılan yargılamada adeta banka lehine yorum ilkesi benimsenerek müvekkili şirketin adil yargılanma hakkı ihlal edildiğini, Yerel mahkeme gerekçeli kararında davalı banka çalışanlarının ihmal ve suistimallerini tevsik etmesine rağmen davalı bankaya herhangi bir sorumluluk yüklemediğini, bu durumun gerekçesi olarak ise dava dışı …’in eylemlerinin banka çalışanlarının ihmal ve suistimalleri olmasa dahi gerçekleşebileceği şeklinde varsayımsal bir gerekçe gösterdiğini, Gerçekten de yerel mahkemece müvekkili şirketin dosyaya ibraz ettiği delillerin hiçbiri dikkate alınmadığını, banka çalışanlarının ihmalinin neden olduğu deliller olmasa dahi …’in eylemlerini gerçekleştirebileceği şeklindeki hukuki olmayan bir gerekçe ile davanın reddine karar verildiğini,
Davalı bankanın kaşeli, imzalı mutabakat mektupları ile müvekkil şirketin hesaplarında fiilen olmayan tutarların “varmış gibi” gösterildiği dosyaya mübrez deliller ile sabitken, müvekkili şirket tarafından mutabakat yükümlülüğünün yerine getirilmediğinden bahisle hüküm kurulması hukuka aykırı olduğunu,Gerekçeli kararda belirtilenin aksine; dosyaya mübrez davalı bankanın kaşeli, imzalı tüm mutabakat mektupları muhasebe kayıtlarında görünen paranın davalı banka nezdindeki hesaplarda olup olmadığının anlaşılması için müvekkili şirket tarafından her yıl 4 defa olmak üzere mutabakatın yapıldığını, belirtilen mutabakatların eksik yapılmış olduğu kabul görse dahi bu durumun, davalı bankanın müvekkili şirketin zararlarından sorumluluğunu tamamen bertaraf etmeyeceği ortada olduğunu, Davalı banka çalışanlarının ağır ihmalleri ve suistimalleri olmasa dahi …’in eylemlerini gerçekleştirebileceği hususu, huzurdaki davanın inceleme konusunu oluşturmadığını, tartışma konusu davalı bankanın gerçek duruma ve hukuka uygun düzenlenmiş evrakı üzerinde tahrifat yapılıp yapılmadığı olmadığını, inceleme konusunu oluşturan husus davalı banka çalışanlarının …’in söz konusu eylemlerini gerçekleştirmesine zemin hazırlayıp hazırlamadığının tespit edilmesi olduğunu; ki davalı banka çalışanlarının söz konusu eylemlerin gerçkeleşmesinde ağır ihmalleri bulunduğunu,Yerel mahkemece hükme esas alınan İstanbul 30. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/1196 E. sayılı ceza dosyasına dair karar kesinleşmemiş olmasına rağmen ilgili karar dayanak alınarak hüküm kuruluması hukuka aykırı olduğunu, kesinleşmesi beklenilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle hüküm tesis edilmesi hatalı olduğunu,Ceza dosyasındaki karara göre banka çalışanlarının objektif özen ödevini ihlal etmesi ile müvekkils şirketin zararları arasındaki uygun illiyet bağı olduğunu,Hal böyleyken davalı banka çalışanlarının iğfal kabiliyeti olmadığı iddia edilen birden fazla mutabakat mektubunu her seferinde banka kaşesi ile birlikte imza altına alması davalı bankanın objektif özen yükümlülüğünü ihlal ettiğini gösterdiğini, zira eğer banka çalışanları bu belgeleri banka kaşesi ile imza altına almasaydı müvekkili şirket nezninde bu zarar doğmamış olacağını, Objektif özen yükümlülüğünün bir gereği olarak bankalar, sadece kasıt veya ağır ihmalden değil, hafif ihmallerinden de sorumludurlar. yerel mahkemenin banka çalışanlarının … eylemlerine iştirak etmediğine ilişkin kovuşturmaya yer olmadığına dair kararı davanın reddine gerekçe göstermesi, kanuna ve hukuka aykırılık teşkil ettiğini, yerel mahkeme ancak hükme esas alınan ceza dosyalarındaki maddi olgularla bağlı olacağını,Dava konusu uyuşmazlıkta dosyaya mübrez bankaca kaşeli ve imzalı mutabakat mektupları ile dekontların iğfal kabiliyeti olmadığı hususu, İstanbul Anadolu 30. Asliye Ceza Mahkemesinin 2012/1196 E, 2013/787 K. numaralı kararı ile tespit edildiğini, anılan ceza davasındaki karar henüz kesinleşmemiş olduğundan, ceza mahkemesi kararı burada bir olgu olarak da dikkate alınamayacağını, “…’e müracaat edildiğine dair herhangi bir bilgi ve belge bulunmamasına bu itibarla işbu davanın erken açılan dava olmasına göre… davanın reddine karar vermek yasal ve yerinde görülmüştür”Yerel mahkemenin, haksız fiil teşkil eden eylemleri gerçekleştiren …’e bir husumet yöneltilmemesinden bahisle müvekkili şirketin davasının reddine karar vermesinin hiçbir hukuki dayanağı bulunmadığını,Müvekkili şirket, davalı bankanın bir güven kurumu olması ve çalışanlarının eylemlerinin objektif özen yükümlülüğüne aykırılık teşkil etmesi nedeniyle söz konusu davayı davalı bankaya yöneltildiğini, yerel mahkemenin erken açılan davaya ilişkin gerekçesi kanuna ve hukuka aykırı olup yerel mahkeme kararının bu sebeple kaldırılması gerektiğini, Yerel mahkemenin 29/12/2017 tarihli gerekçeli kararının 4. sayfasında;“…sözlü yargılamaya geçildikten sonra sırf dosyada alınan bilirkişiler heyeti raporunu bertaraf etmek amacıyla uzman görüşü sunulamaz. Sözlü yargılamaya geçilen 27/04/2017 tarihli 8 no’lu celsede verilen ara karar uyarınca müvekkil şirkete esasa dair beyanlarını sunması için iki haftalık süre verildiğini, müvekkili şirket esasa ilişkin beyanlarını içeren 11.05.2017 tarihli dilekçesini ve bunu destekleyen biri Emekli Banka Müdürü bilirkişi, diğeri Hukuk Profesörü iki ayrı uzmanın görüşlerini dosyaya sunduğunu, sunulan uzman görüşlerinin yerel mahkeme tarafından değerlendirmeye tabi tutulmaması hatalı olduğunu, Banka tarafından kaşeli ve imzalı mutabakat belgelerinin ve dekontların banka çalışanları tarafından imzalandığı hususu dosyaya mübrez banka iç teftiş raporu ve dava dosyasına celb edilen İstanbul Anadolu 30. Asliye Ceza Mahkemesi dosyası ile müvekkili şirket tarafından ispat edildiğini, Banka tarafından mutabakat mektuplarının içerik doğrulaması yapılmadan imzalandığı, bazen yetkisiz imzayla bazen tek imzayla imzalanıp, …’in eylemlerine imkan ve zemin hazırlandığı anlaşıldığını, şirketin tüm kontrol mekanizmalarını bertaraf eden bu durum müvekkili şirketin zararını doğurduğunu,Banka, kendi kontrolünde bulunan ve kullanımı sadece kendisine ait olan orjinal baskılı dekont ve makbuzları 3. şahısların kolayca erişemeyeceği şekilde saklamak zorunda olduğu halde, …’in bu belgelere defalarca kolayca erişebilmesine imkan vererek …’in eylemlerine imkan, fırsat ve zemin hazırladığını, Yerel Mahkeme kararının kaldırılarak davanın talepleri gibi kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
İlk derece mahkemesince kararın gerekçesinde hem davanın erken açılan bir dava olduğuna dair değerlendirme yapıldığı hemde esastan redde ilişkin hüküm kurulduğu anlaşılmakla karar bu şekilde kendi içerisinde çelişki oluşturmaktadır.
Tarafların dava veya hukuki koruma tedbir talepleri yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve İstinaf Mahkemesi’nin hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş, hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur. Bu husus kamu düzenine ilişkin olup resen dikkate alınır. Bu anlamda İstinaf Kanun Yoluna tabi olan söz konusu kararın uygun ve denetime elverişli gerekçeli biçimde oluşturulması gerekmekte olup anılan niteliklere uygun olmayan kararlar Anayasa’nın 2. maddesinde düzenlenen hukuk devleti ilkesini, HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkını ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkını ihlal edecektir.
HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, davanın esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararın veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR :Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine,
4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte İlk Derece Mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair;
HMK’nın 353/1.a.6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 07/02/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.