Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/723 E. 2018/1519 K. 13.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/723
KARAR NO : 2018/1519
KARAR TARİHİ: 13/12/2018
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/12/2017
NUMARASI : 2015/42-2017/1140 E.K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraflar vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişki dolayısıyla davalı borçlu şirket tarafından müvekkili şirkete verilen muhtelif çeklere ve bir adet bonoya dayalı olarak davalı aleyhine girişilen icra takibinin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek itirazının 220.240,53 TL asıl alacak üzerinden iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığını, müvekkili şirketin davacıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, davacının müvekkiline teslim etmemiş olduğu malların da bulunduğunu, buna rağmen haksız ve dayanaksız olarak icra takibi başlattığını belirterek davanın reddine ve %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince toplanan deliller doğrultusunda, davacının davalı aleyhine 339.863,60 TL alacağın tahsili istemiyle takibe giriştiği, davalı borçlunun borcun tamamına itiraz ettiği, davacının 220.240,53 TL tutarındaki asıl alacak itibariyle işbu davayı ikame ederek itirazın iptalini istediği, davacının davalı taraftan takip tarihi itibarile 125.240,53 TL alacaklı olduğu, davalının bu miktardaki likit alacağa haksız itirazı ile takibin durmasına sebebiyet verdiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün… Esas sayılı dosyası üzerinden takibine girişilen dava konusu 220.240,53 TL’lık borcun 125.240,53 TL’lik kısmına vaki itirazının iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, hüküm altına alınan (asıl) alacağına -davacının talebi aşılmamak üzere- takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4489 Sayılı Kanun ile değişik 2.maddesi gereğince TC Merkez Bankası tarafından kısa vadeli avans kredilerine uygulanan faiz oranları dikkate alınarak (12/06/2009 sonrası) % 19 oranında basit usulde ( 3095 S.K. Md 3.) temerrüt faizi uygulanmasına, likit alacağa vaki haksız itirazı ile takibin durmasına sebebiyet veren davalı/ borçlunun hüküm altına alınan alacağın % 20 ‘si oranında icra/inkar tazminatı ile mahkumiyetine, fazlaya ilişkin davacı talebinin reddine, yasal şartlar oluşmadığından davalı lehine kötü niyet tazminatı takdirine yer olmadığına karar verilmiştir.
Bu karara karşı her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
A-Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından davacı tarafa tüm malların teslim edildiğini, ancak davalı tarafından çeklere verilen ödemeden men kararı nedeniyle ödeme yapılmadığını ve ödeme konusunda da herhangi bir belge ibraz edilmediğini, müvekkiline ait ticari defterlerin usulüne uygun şekilde açılış kapanış tasdiklerinin yaptırıldığını, HMK’nın 222. maddesi gereğince müvekkili lehine delil vasfı taşıdığını ve icra takip tarihinde davalıdan 220.240,53-TL alacaklı olduğunun tespit edildiğini, müvekkil tarafından düzenlenen tüm faturaların davalının kayıtlarında da bulunduğu tespit edilmekle, taraflar arasında ticari ilişki ve faturalar bakımından bir ihtilaf olmadığının sabit olduğunu, müvekkili alacağından üç adet çek bedeli toplamı 95.000 TL’nin mahsup edilmesinin doğru olmadığını, bu çeklerin müvekkili kayıtlarında bulunmadığını, 17.09.2008 tarihli 35.000 TL bedelli çekte müvekkilinin cirosunun yer almadığı gibi kayıtlarında da bu çekin bulunmadığını, hal böyle olunca müvekkili ticari defterlerine itibar edilmesinin gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını, davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
B-Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davanın zamanaşımına uğradığını, davacı yana verilmiş olan çeklerin bir kısmının davalı alacağı olarak değerlendirmemiş olmasının hatalı olduğunu, davacı şirket çalışanı olan kişilerce tahsil edilen çeklerin kabul edilmeyerek hesaba dahil edilmediğini, en azından isticvab yoluna başvurarak iş bu çeklerin hangi amaç ile verilmiş olduğunu aydınlatma imkanının kullanılmadığını, buna ilişkin itirazlarının karşılanmadığını, müvekkili şirket aleyhine icra inkar tazminatına hükmetmesinin de hatalı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Dava, zamanaşımına uğramış kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Takip ve dava konusu 6 adet çekten, 05.10.2008 tarihli 42.500 TL bedelli, 05.11.2008 tarihli 50.000 TL bedelli 2 adet çekte davalının keşideci, davacının ise ilk ciranta ve hamil olduğu, kalan 22.12.2008 tarihli 64.000 TL bedelli, 22.01.2009 tarihli 64.000 TL bedelli, 05.02.2009 tarihli 20.000 TL bedelli ve 22.11.2008 tarihli 35.000 TL bedelli 4 adet çekin davalı tarafından davacı adına keşide edilmiş olduğu gözetildiğinde çekteki açıklanan bu sıfatlara göre ve dosyadaki beyan ve delillere göre davacı ile davalı arasında alım satıma dayalı temel ilişki bulunduğu ihtilafsızdır.
Takip ve dava konusu edilen 30.07.2008 tanzim ve 20.06.2009 vade tarihli 26.000 TL bedelli bonoda, davalının keşideci ve davacının lehtar olduğu anlaşıldığından taraflar arasında temel ilişkinin olduğunun kabulü gerekir.
Davacı ile davalı arasında alım-satıma dayalı ticari ilişkinin bulunduğu tarafların kabulünde olduğuna ve temel ilişkinin varlığının kanıtlanmasına göre, dava zamanaşımı da aradaki temel ilişkinin tabi olduğu zamanaşımı kurallarına göre değerlendirilmesi gerekir. O halde, taraflar arasındaki temel ilişkinin satım sözleşmesi olması nedeniyle TBK’nın 146. (818 Sayılı BK’nın 125.) maddesi uyarınca alacak 10 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. Dava tarihi itibariyle 10 yıllık zamanaşımı süresinin dolmadığı anlaşıldığından, bu yöndeki istinaf sebebi yerinde değildir.
Somut olayda, dava ve takip konusu çek ve bononun takip tarihi itibariyle zamanaşımına uğramış olduğu ihtilafsızdır. Bu durumda, kural olarak, süresi içerisinde bankaya ibraz edilmeyen veya altı aylık zamanaşımı süresi içerisinde de takibe koyulmayan çekten veya vade tarihinden itibaren üç yıllık zamanaşımı süresi dolan bonodan dolayı veya kambiyo hukukundan kaynaklanan haklar yitirilirse de taraflar arasında temel ilişki bulunması durumunda, böyle bir çeke ya da bonoya delil başlangıcı olarak dayanılabilir ve alacaklı alacağını tanık dahil her türlü delille kanıtlayabilir.
Hal böyle olunca, somut olayda, taraflar arasında alım satıma dayalı ticari ilişki bulunduğu tarafların da kabulünde olduğuna göre, davacının cari hesaptan kaynaklı alacağının bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerekir.
İlk derece mahkemesince hükme esas alınan 02.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda, davacının 2007-2008-2009 yılı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, kendi lehine delil vasfı taşıdığı, davalının ise ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığından kendi lehine delil vasfı niteliğine haiz olmadığı, davacının ticari defterlerinde icra takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 220.240,53 TL alacaklı olduğu, davalının ticari defterlerinde ise icra takip tarihi itibariyle davalının davacıdan 1.039.705,33 TL alacaklı olduğu, davalının sunmuş olduğu 04.02.2008 tarihli mutabakat belgesinde, 31.12.2007 tarihi itibari ile davalının davacıdan 9.188,65 TL alacaklı olduğunun belirtildiği, keza davacının ticari defterlerinde 31.12.2007 tarihi itibariyle davalının davacıdan 9.188,65 TL alacaklı olduğu gözüktüğü, fakat davalının ticari defterlerinde ise bu tarih itibariyle davalının davacıya 7.465,32 TL borçlu göründüğünden, 31.12.2007 tarihi sonunda davacının davalıya 9.188,65 TL borçlu olduğunun kabulü gerektiği, davacının davalıya düzenlediği tüm faturaların davalının ticari defterlerinde kayıtlı olduğu, davalının borcuna karşılık verdiği ve tahsil edilen çek bedelleri dikkate alındığında davacının davalıdan 125.240,53 TL kalan alacağının tespit edildiği belirtilmiş ve mahkemece bu tutar üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Somut olayda, davacı tarafından davalıya düzenlenmiş olan tüm faturaların tarafların ticari defterlerinde kayıtlı olduğu sabit olup, esasen taraflar arasındaki uyuşmazlık, davalının borçlarına karşılık verdiği çek ve senetlerin karşılıksız olanlarının davacı tarafça davalı borcuna işlendiği halde bu çek iade kayıtlarının davalı kayıtlarında olmaması veyahut davalı tarafından davacıya verilen bir kısım çeklerin ise davacı kayıtlarında olmamasından kaynaklanmaktadır.
Davalı tarafça dosyaya sunulan çek dökümlerinde yer alan çeklerin akıbeti ile ilgili banka cevaplarının dosyaya sunulduğu görülmüştür.
Tarafların cari hesap bakiye alacağı ile ilgili olarak davalı tarafça sunulan 04.02.2008 tarihli mutabakat belgesinde, 31.12.2007 tarihi itibari ile davalının davacıdan 9.188,65 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir. Keza davacının ticari defterlerinde de 31.12.2007 tarihi itibariyle davalının davacıdan 9.188,65 TL alacaklı olduğu anlaşılmaktadır.
Dolayısıyla taraflar arasındaki bu mutabakat belgesi esas alınarak, davalının ticari defterlerinde kayıtlı olup da, davacının defterlerinde olmayan yada her iki tarafın ticari defter ve kayıtlarında bulunmayan davalının sunmuş olduğu çek listesinde keşide tarihleri 2007 olup da, tahsil edilen çek bedelleri davacının cari hesap alacağının belirlenmesinde değerlendirmeye alınmamış olup, bilirkişi raporundaki ve dolayısıyla mahkemenin bu yöndeki tespit ve kabulünde isabetsizlik görülmemiştir.
Davalı tarafından sunulan çek listesindeki keşide tarihleri 2007 tarihinden sonra olup, tahsil edilen ve davacının cirosunun olmadığı müşteri çekleri yönünden ise davalı tarafça bu çeklerin davacıya teslim edildiğine dair çek teslim tevdi bordrosu sunulmamıştır.
Hal böyle olmakla beraber, bu çeklerden … tarafından tahsil edilmiş olan 31.05.2008 tarihli 50.000 TL ve 30.06.2008 tarihli 50.000 TL toplam 2 adet çekin davacının ticari defter ve kayıtlarına işlendiği anlaşıldığından bu kişinin davacı adına çek bedellerini tahsil ettiğinin kabulü ile bu şahsın tahsil eden olarak gözüktüğü 12.01.2008 tarihli 3.727,00 TL ve 30.01.2008 tarihli 5.500 TL tutarlı 2 adet çek bedellerinin davacının cari hesap alacağından mahsubu gerekir.
Öte yandan tahsil edenleri olarak…, … ve … olarak gözüken çekler yönünden ise bu kişilerin daha önceden tahsil etmiş olup da davacının ticari defterlerine kaydetmek suretiyle benimsediği başkaca çeklerin bulunduğuna ilişkin delil ibraz edilmediğinden, bu çeklerin cari hesaba mahsuben verildiğinin kanıtlanamadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Bu durumda, davalının ticari defterlerinde davacı borcuna kaydedilen ancak davacının ticari defterlerinde yer almayan toplam 95.000 TL tutarlı 3 adet çekten … tarafından tahsil edilen ve davacının cirosunun olmadığı 17.09.2008 tarihli 35.000 TL bedelli çekin yanısıra 18.12.2007 tarihli 20.000 TL bedelli çekin davacının cari hesap alacağından mahsubu doğru değil iken, kalan 15.03.2008 tarihli 40.000 TL bedelli çekin arkasında davacı cirosu olduğu ve çek bedelinin tahsil edildiğinden davacının cari hesap alacağından mahsubunda isabetsizlik görülmemiştir.
Yukarıda yapılan tüm bu açıklamalar ve değerlendirmeler ışığında, davacının davalıdan olan 220.240,53 TL cari hesap bakiye alacağından, 15.03.2008 tarihli 40.000 TL, 12.01.2008 tarihli 3.727,00 TL ve 30.01.2008 tarihli 5.500 TL tutarlı çek bedelinin mahsup edilmesi sonucunda, icra takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 171.013,53 TL alacağının bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Dava konusu faturalara dayalı cari hesap alacağı likit bilinebilir olduğundan kabul edilen kısım yönünden davacı yararına icra inkar tazminatına hükmedilmiştir.
Reddedilen kısım yönünden ise davalı tarafça, ilk derece mahkemesince reddedilen kötü niyet tazminatı hususunda istinaf sebebi ileri sürülmediğinden, usulü kazanılmış haklar gözetilerek, davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Açıklanan bu nedenlerle, taraflar vekillerinin istinaf başvurularının kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının düzeltilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Taraflar vekillerinin istinaf başvurularının HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kısmen kabulüne; ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;
1-Davanın kısmen kabulüne, davalı/borçlunun Küçükçekmece … İcra Müdürlüğü’nün …Esas sayılı icra dosyasına vaki itirazının 171.013,53 TL asıl alacak üzerinden iptali ile takibin bu miktar üzerinden devamına, davacının hüküm altına alınan (asıl) alacağına -davacının talebi aşılmamak üzere- takip tarihinden itibaren 3095 sayılı Kanun’un 4489 Sayılı Kanun ile değişik 2.md gereğince TC Merkez Bankası tarafından kısa vadeli avans kredilerine uygulanan faiz oranları dikkate alınarak (12/06/2009 sonrası) % 19 oranında basit usulde ( 3095 S.K. Md 3.) temerrüt faizi uygulanmasına,
2-Faturaya dayalı alacak (likit-bilinebilir) olduğu ve böylece İİK.nun 67/II. Maddesinde öngörülen icra inkar tazminatı koşulları davacı yararına gerçekleştiğinden hüküm altına alınan alacağın % 20’si oranında 34.202,70 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Fazlaya ilişkin davacı talebinin reddine,
4-Davacı lehine oluşan usuli kazanılmış haklar gözetilerek, davalı tarafın kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
5-Harçlar Kanunu gereğince tahsili gereken 11.681,93 TL karar harcından mahkeme veznesine yatırılan 2.061,86 TL peşin harç ile icra veznesine yatırılan 1.699,30 TL harcın mahsubu sonucu bakiye 7.920,77 TL karar harcının davalıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına,
6-a) Davacı tarafından harcanan 3.761,16 TL peşin harç giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
b)Davacı tarafından sarf olunan (1.400,00 TL bilirkişi ücreti + 394,85 TL posta/tebligat/ müzekkereden ibaret ) 1.794,85 TL yargılama giderinin kabul/red oranına göre 1.382,03 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
c)Davalı tarafça sarf olunan 500,00 TL yargılama giderinin, red/kabul oranına göre 115,00 TL’lik kısmının davacıdan tahsil edilerek davalıya ödenmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına,
d) Sarf olunmayan gider/delil avanslarının karar kesinleştikten sonra ilgilisine iadesine,
7-Kendisini vekil ile temsil ettiren davacı lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 16.210,81 TL nispi vekalet ücretinin davalıdan tahsil edilerek davacı tarafa ödenmesine,
8-Kendisini vekil ile temsil ettiren davalı lehine red olunan dava değerine göre hüküm tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT gereğince takdir olunan 5.764,97 TL nispi vekalet ücretinin davacı taraftan tahsil edilerek davalı tarafa ödenmesine,
9-İstinaf yargılaması yönünden;
a)Taraflar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 98,10’ar TL’lik harçların Hazineye gelir kaydına,
b)İstinaf başvurularında her iki taraf kısmen haklı olduğundan taraf vekilleri tarafından yatırılan peşin istinaf harçlarının talep halinde kendilerine iadesine,
c)Davacı tarafından istinaf aşamasında sarfedilen davetiye ve dosya gönderme gideri 102,00 TL istinaf yargılama giderinin takdiren 3/4’ü olan 34,00 TL’lik bölümünün davalıdan alınıp davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
d)Davalı tarafından istinaf aşamasında masraf yapılmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
10-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,
11-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 13/12/2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olarak karar verildi.
KANUN YOLU :HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.