Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/719 E. 2018/1426 K. 29.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/719
KARAR NO : 2018/1426
KARAR TARİHİ: 29/11/2018
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 31/01/2018
NUMARASI : 2017/497- 2018/99 E.K
DAVANIN KONUSU: Genel Kurul Kararının Butlanı
Taraflar arasındaki genel kurul kararının butlanı istemli davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkilinin davalı şirkette pay sahibi olduğunu, diğer pay sahibinin de müvekkilinin ağabeyi … olduğunu, her şeyden önce davalı şirketin hiç bir toplantısının usulüne uygun yapılmadığını, müvekkilin yoğun iş yükü arasında şirketin mali müşaviri tarafından kendisine getirilen evrakı duyduğu güven ve sadakat nedeniyle imzaladığını, 2010 yılında yapılan sermaye artırımında, şirketin özvarlığı içerisinde bulunan nakdin her iki kardeş ortağın hissesine eşit oranda dağıtımı yapılması gerekirken sanki diğer kardeş ortağa aitmiş gibi onun sermayesine eklendiğini, herhangi bir finansal ihtiyaç bulunmamasına rağmen 2016 Ağustos ve 2016 Eylül aylarında sermaye artırım kararları alındığını, fiktif işlemlerle diğer ortağın artırılan sermaye miktarının karşılandığını, dolayısıyla gerçekte olmayan alacaklar diğer ortağın alacağı gibi gösterildiğini, müvekkilinin rüçhan haklarının engellendiğini, sermayenin korunması hükümlerine aykırı şekilde yapılan sermaye artırımları nedeniyle müvekkili ortağın hissesinin %5 seviyesine düşürüldüğünü ileri sürerek davalı şirketin 17/03/2010 tarihli ve 15 numaralı, 05/08/2016 tarih ve 28 numaralı ve 09/09/2016 tarih ve 29 numaralı ortaklar kurulu kararlarının ve bu kararlara istinaden yapılan işlemlerin kanunun emredici hükümlerine aykırı bulunması, şirketin temel yapısını bozması ve sermayenin korunması ilkesine aykırı olması sebebiyle batıl olduğunun tespiti ile şirket sermayesi ve paylarının batıl işlemlerden önceki duruma döndürülmesine ve şirkete yönetim kayyımı atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili şirketin faaliyet alanı olan cep telefonu, iletişim, elektronik ve inşaat alanlarında sektörlerin yüksek maliyetleri ile sürekli değişen teknolojik ürünlerin temini ve yeni yatırımlar yapabilmek ve şirketin mali yapısını güçlendirmek amacıyla sermaye artırımlarının yapıldığını, davacı ortağın bu kararların alındığı toplantılara katılarak imzaladığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama doğrultusunda, dava konusu yapılan ortaklar kurulu kararlarındaki davacıya atfen atılan imzalar başlangıçta davacı vekilince kabul edilmişken, duruşmada davacı asil, 05/08/2016 tarihli ve 28 nolu karardaki imzanın ise kendisine ait olmadığını bildirdiği, her üç karar da ortaklar kurulu kararı olup, çağrı merasimine uyulmadan yapıldığı karar içeriğinden anlaşıldığı, diğer yandan dava konusu yapılan işbu ortaklar kurul kararlarının tamamının sermaye artışına ilişkin olduğu, dava konusu yapılan ilk sermaye artışına ilişkin 17/03/2010 tarihli ve 15 numaralı ortaklar kurulu kararındaki imzanın kabul edildiği, bir sonraki dava konusu 05/08/2016 tarih ve 28 numaralı ortaklar kurulu kararı da sermaye artışına ilişkin olup, 2010 tarihli karar ile artışı yapılan sermayenin yeniden artırılmasına ilişkin olduğu, dava konusu edilen 09/09/2016 tarihli 29 nolu karar da bir önceki ortaklar kurulu kararı ile artırılan sermayenin yeniden artırılmasına ilişkin bir karar olduğundan 05/08/2016 tarihli 28 nolu karardaki imzanın davacıya ait olmadığı kabul edilse dahi bir önceki ve bir sonraki kararlarda davacının imzası bulunduğundan ve imza inkarı yapılmadığından tüm kararlara icazet verdiğinin kabulü gerektiği, bir önceki ve son sermaye artırım kararına olur veren davacının sonradan bir önceki karar aleyhine dava açmasının hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olduğundan imza incelemesine gerek görülmediği, ayrıca davacının dava konusu yaptığı genel kurul kararları hakkında ileri sürdüğü diğer nedenlerin, o kararların batıl olmasını gerektiren nedenler olmayıp, varlığının ispatı halinde iptal davasına konu olabileceği, bu halde ise davanın yasal süresinde açılmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; sermaye artırımlarından müvekkilinin haberinin olmadığını, fiktif işlemlerle kanunun emredici ve sermayenin korunması hükümlerine aykırı olarak sermaye artırımlarının yapıldığını, dava konusu 05/08/2016 tarihli 28 nolu karardaki imzanın kabul edilmediğini, ileri sürülen sebeplerin butlan kapsamında olup, bilirkişi incelemesi yapılmadan eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
Davalı şirket vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacı iddialarının soyut olduğunu, dürüstlük kuralı ve çelişkili davranmama yükümlülüğü çerçevesinde iddiaların yerinde olmadığını belirterek, istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Dava, davalı şirketin 17/03/2010 tarihli ve 15 numaralı, 05/08/2016 tarih ve 28 numaralı ve 09/09/2016 tarih ve 29 numaralı ortaklar kurulu kararlarında alınan sermaye artırım kararlarının butlanla malul olduğunun tespiti istemine ilişkindir.
Davacı, finansal ihtiyaç bulunmamasına rağmen dava konusu ortaklar kurulu kararları ile sermaye artırım kararlarının alındığını, gerçek olmayan işlemlerle kardeş olan diğer ortağın artırılan sermaye miktarının karşılandığını, sermayenin korunması hükümlerine aykırı davranıldığını iddia ederek sermaye artırımlarına konu ortaklar genel kurulundaki kararların batıl olduğunun tespitini istemiş, davalı davanın reddini savunmuştur.
Davacı vekilince dava dilekçesinde ve 11/10/2017 tarihli duruşmada, dava konusu ortaklar kurulunun fiilen toplantı şeklinde yapılmadığını, mali müşavirin getirdiği toplantı tutanağın davacı ortakça imzalandığını belirtmiş, davalı asil ise 29/11/2017 tarihli duruşmada, 05/08/2016 tarihli 28 nolu karar altındaki imzanın kendisine ait olmadığını beyan etmiştir. Bu durumda, imzası inkar edilen ortaklar kurulu kararından önceki ve sonraki ortaklar kurulu kararların konusu sermaye artırımı olduğu gözetildiğinde, davacının toplantıda alınan sermaye artırımına ilişkin karardan haberdar olmadığını ileri süremeyeceği gibi, TMK’nın 2. maddesi uyarınca hakkın kötü kullanılması çerçevesinde bu yöndeki iddiasına itibar edilemez.
Genel Kurul kararlarının butlanı ve iptal edilebilirliği meseleleri, huzurdaki uyuşmazlık bakımından uygulama alanı bulacak 6102 sayılı (yeni) Türk Ticaret Kanunu’nda (=TK) açıkça düzenlenmektedir. TK ile özel ve pozitif düzenlemeye kavuşturulan genel kurul kararlarının butlanı haline ilişkin olarak TK 447’de,”Genel kurulun, özellikle; a) Pay sahibinin, genel kurula katılma, asgari oy, dava ve kanundan kaynaklanan vazgeçilmez nitelikteki haklarını sınırlandıran veya ortadan kaldıran, b) Pay sahibinin bilgi alma, inceleme ve denetleme haklarını, kanunen izin verilen ölçü dışında sınırlandıran, c) Anonim şirketin temel yapısını bozan veya sermayenin korunması hükümlerine aykırı olan ” kararlarının batıl olduğu hüküm altına alınmıştır. O halde, davacı tarafça ileri sürülen diğer hususların butlan kapsamında olmayıp, iptal davasının konusunu teşkil ettiği ve fakat iptal davasının hak düşürücü süre içinde açılmadığı gibi toplantıya katılan davacı ortağın muhalefet şerhini de tutanağa geçirmemiş olması nedeniyle davanın genel kurul kararının iptali davası olarak da görülemeyecek olmasına göre, davacı vekilinin tüm istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.
Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,
5-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 29/11/2018 tarihinde oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU :HMK’nın 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.