Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/694 E. 2019/188 K. 07.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/694
KARAR NO : 2019/188
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/510 Esas – 2017/1117 Karar
KARAR TARİHİ: 12/12/2017
DAVA : İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin fatura ve cari hesaptan kaynaklı 20.264,01 TL alacağının tahsili için yapılan takibe vaki davalının haksız itirazının iptalini, takibin devamını, davalının %20 icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasını talep ve dava etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; davacının taraflar arasındaki sözleşme hükümleri uyarınca henüz vadesi gelmeyen ve TTK gereği cari hesap mutabakatı yapmadan faturalara dayalı icra takibi başlattığını, davacının müvekkiline verdiği hizmeti ispat etmesi gerektiğini, faturaların ispat için tek başına yetersiz olduğunu beyanla, davanın reddine, haksız ve kötüniyetli icra takibi nedeniyle, %20 oranında kötüniyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verimseni istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİİlk Derece Mahkemesi 12/12/2017 tarihli, 2016/510 Esas – 2017/1117 Karar sayılı kararında: “…Mahkememizce icra edilen yargılama ve tekmil dosya münderecatından edinilen vicdani kanat gereğince; davacı yanın usulüne uygun ticari defterlerinde takibe dayanak faturaların kayıtlı olduğu ve fatura konusu ürünün davalıya teslim edildiğinin, gerek bir kısmi imzalı irsaliye ile gerekse davalıya ait vergi dairesinden celp edilen Ba formları ile kanıtlandığı görülmekle, davanın kısmen kabulü ile; İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 20.119,32 TL alacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptaline, bu miktara takipten itibaren yıllık % 10,50’yi geçmemek üzere ve değişen oranlarda avans faizi ile birlikte takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, davalı borçlunun likit olan alacak nedeniyle % 20 icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına, fazlaya ilişkin istemin reddi gerektiği…” gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, icra takip dosyasında davacının davalıdan takip tarihi itibariyle 20.119,32 TLalacaklı olduğunun tespiti ile bu miktara vaki itirazın iptaline, bu miktara takipten itibaren yıllık % 10,50’yi geçmemek üzere ve değişen oranlarda avans faizi ile birlikte takibin diğer kayıt ve şartlarda aynen devamına, davalı borçlunun likit olan alacak nedeniyle % 20’sine isabet eden 4.023,86 TL icra inkar tazminatı ile sorumlu tutulmasına, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davacının ödeme vadesi gelmemiş sözde alacakları için takip başlattığını, bu nedenle icra inkar tazminatına hükmedilmesi koşullarının oluşmadığını, taraflar arasında hizmete ilişkin 12.10.2015 tarihinde sözleşme imzalandığını, sözleşmenin 9.2. maddesine göre ödemelerin haftalık olarak düzenlenecek faturalarla olacağının, fatura tarihinden itibaren vade 45 gün olup çek, nakit veya banka havalesi ile ödeme yapılacağını, davacı tarafından faturaların hiçbir ihtar yapılmaksızın kötüniyetle vade tarihinden önce takibe konulduğunu, icra takibinin yapıldığı tarih olan 26.01.2016 tarihi itibariyle takibe koyulan 07.12.2015, 14.12.2015, 21.12.2015, 28.12.2015 ve 31.12.2015 tarihli faturaların henüz vadelerinin gelmediğini, alacakların muaccel olmadığını, her bir fatura için ayrı ayrı hesaplanması gereken vade tarihinin ise bilirkişi tarafından ilk fatura tarihi dikkate alınarak hesaplandığını ve yanılgılı rapor hazırlandığını, taraflar arasındaki sözleşme gereği bir faturanın gecikmeli ödendiğinde diğer hepsinin muaccel olacağına dair dolaylı yahut dolaysız hiç bir ifade bulunmadığını, bir an için icra inkar tazminatının yerinde olduğu düşünülecek olsa bile, davacı taraftan bir hizmet aldıklarının kabulü anlamına gelmemekle birlikte, sadece o zaman likit olan 9.505,08 TL üzerinden sorumlu tutulmaları gerektiğini, Davacının henüz vadesi gelmemiş alacakları için başlattığı takip sebebiyle ve o oranda kötüniyet tazminatına hükmedilmesi gerektiğini, Davacının hizmeti ifa ettiğini ispat edemediğini, icra takibine konu faturaların yerleşik Yargıtay içtihadı uyarınca hizmeti kanıtlamaya yeterli olmadığını, TTK’nın 23/1. maddesi hükmünden de anlaşılacağı üzere, faturadan söz edilebilmesi için daha evvel bir akdi ilişkinin bulunması gerektiğini, faturanın sözleşmenin ifası sürecine ilişkin bir belge olduğunu, yerleşik Yargıtay içtihadı uyarınca faturanın tek başına bir alım-satım ilişkisinin var olduğunu kanıtlamaya yeterli olmadığını, emsal Yargıtay 11.Hukuk Dairesi 2004/7832 E. 2005/4738 K. 5.5.2005 tarihli kararının da bu yönde olduğunu, ayrıca davacının ibraz ettiği faturaların bir kısmında müvekkili şirket yetkilisinin imzası olmadığını, buna rağmen davacı tarafça sanki yemek hizmeti veriliyormuş gibi fatura düzenlenmeye devam edildiğini, verilmeyen bir hizmetin bedelinin istendiğini, ilk derece mahkemesince hizmetin verildiği hususu ispat edilmeden hüküm kurulduğunu, 06.11.2017 tarihli ek raporda bilirkişinin müvekkiline vergi dairesine bildirilmiş BA ve BS formlarını inceleyerek ve bildirim üzerinden bu alacağın doğduğu kanaatine vardığını, halbuki bu formların her iki taraftan alınması gerektiğini, tek taraflı olarak değerlendirmeye alınmış BA ve BS formlarının değerlendirmeyi sakatladığını, sadece alıcı durumda olan müvekkili şirketten değil, mutlaka satıcı sıfatına haiz davacı şirketin de BA ve BS formları incelenmek suretiyle hüküm tesisi gerekirken, eksik incelemeye dayalı olarak hüküm kurulduğunu,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmazsına ve davanın tamamının reddine karar verilmesini, müvekkili lehine kötüniyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, hukuki niteliği itibariyle, ticari satımdan kaynaklanan bakiye alacağın tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali ve icra inkar tazminatının tahsili isteğine ilişkindir.Davacı tarafından cari hesap ve faturaya dayalı alacağın tahsili için başlatılan takibe yöneltilen itirazın iptali istemli dava açıldığı, mahkemece davanın yukarıdaki gerekçe ile kabulüne karar verildiği, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davalı vekili tarafından ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalı vekilince taraflar arsındaki sözleşmenin 9.2. maddesindeki düzenleme uyarınca, fatura tarihinden itibaren 45 günlük süresi dolmayan ve muaccel olmayan alacaklar yönünden itirazın iptaline karar verilmesinin yerinde olmadığı ileri sürülmüştür. Gerçekten de tarafların kabulündeki 12.10.2015 tarihli sözleşmenin 9.2. Maddesinde, “Ödemeler haftalık düzenlenecek faturalarla olacaktır. Fatura tarihinden itibaren vade 45 gün olup çek , nakit, veya banka havalesi ile ödeme yapılacaktır. Çeklerden birinin dahi karşılıksız çıkması halinde Tedarikçi tek taraflı ve bildirimsiz olarak sözleşmeyi feshetme ve yemek hizmetini sona erdirme hakkına sahiptir”.Sözleşmenin bu maddesinde kararlaştırıldığı üzere, davacı tarafından davalıya düzenlenen her bir fatura düzenleme tarihinden itibaren 45 günlük süre sonunda muaccel olacaktır. Bilirkişi rapor içeriklerinde de ayrıntılı olarak gösterildiği üzere, davacının alacağına dayanak 14.12.2015-21.12.2015-28.12.2015-31.12.2015 tarihli ve toplam tutarları 8.030,88 TL olan fatura alacakları, takip tarihi olan 25.01.2016 tarihi itibariyle muaccel değildir. Taraflar arasındaki sözleşme hükümlerinde muacceliyete ilişkin ayrı bir düzenleme de yoktur. Bu durumda davalı vekilinin muaccel olmayan bir kısım alacak için takip yapıldığı yönündeki istinaf nedeni yerindedir.Davalı vekili, diğer faturalar yönünden teslim alan imzası bulunmadığını, davacının bu faturalara dayalı hizmeti verdiğini de kanıtlaması gerektiğini ileri sürmüştür. Sözleşmenin 9.1. maddesindeki düzenlemeye göre, davacı yanca hergün irsaliye düzenlenip müşteri (davalı) sorumlu yöneticisine imzalatacağı hüküm altına alınmıştır. Yukarıdaki parağrafta belirtilenler dışında bilirkişi rapor içeriğinde ayrıntıları yer alan on bir adet davacı faturalarının bir kısmında teslim alan imzası bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bununla birlikte yargılama aşamasında davalının davacı ile ticari ilişkisi kapsamında vergi dairesine bildirdiği BA beyannmeleri uyarınca davacıdan aldığı mal faturaları yönünden bilirkişi 3. ek raporu ve vergi dairesi müzekkere cevabına göre toplam 23.842,00 TL lik mal alımı bildirdiği anlaşılmaktadır. Yargıtay 19 HD 2013/17556 E 2014/14166 K 25.09.2014 T emsal karar içeriği de gözetildiğinde, davalının davacı tarafından mal teslimini kanıtlayamadığı yönündeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Tüm bu hususlara göre; davacı yanca muaccel olmayan fatura alacağı dışında kalan on bir adet faturadan ötürü , davalı Ba formları kapsamında vergi dairesi cevap içeriği dikkate alındığında alacak talebi yerindedir. Ancak davalının takip ve dava tarihinden önce 30.11.2015 tarihinde 5.630.04 TL banka havalesi ile davacıya ödeme yaptığı anlaşılmaktadır. Bu tutarın yukarıdaki açıklamalar ışığında, davacının takip tarihinde tahsilini isteyebileceği (maccel hale gelmiş) on bir adet fatura toplamı olan 17.718,48 TL’den mahsubu ile davacının takip tarihinde davalıdan 12.088,44 TL alacak talebinin yerinde olduğu, davanın bu miktanr üzerinden kabulü gerekirken, muaccel olmayan fatura alacaklarını da kapsar şekilde hüküm verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup kararın bu yönden düzeltilmesi gerektiği sonucuna ulaşılmaktadır.Likit alacağa vaki itirazın iptali nedeniyle, davanın kabul edilen tutarı üzerinde davacı yararına inkar tazminatına hükmedilmiştir. Buna göre davalının inkar tazminatına yönelik istinaf nedeni yerinde değildir.Davanın reddedilen kısmı yönünden davacını kötü niyetinin sabit olmaması nedeniyle, davalının kötü niyet tazminatı talebi yerinde değildir.Yukarıdaki açıklama ve gerekçeler uyarınca, davalı vekilinin istinaf başvurusun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;
1-Davanın kısmen kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı ilamsız icra takibine davalı tarafından yöneltilmiş olan itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca kısmen iptali ile 12.088,44 TL asıl alacağın, icra takip tarihinden itibaren işleyecek ve 3095 sayılı Kanun’un 2/2.maddesi uyarınca avans esasına göre hesaplanacak temerrüt faiziyle birlikte tahsili için tabibin devamına,
2-Likit alacağa yönelik haksız itiraz nedeniyle, İİK’nın 67/2.maddesi uyarınca takdiren % 20 oranında hesaplanan 2.417,68 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
3-Fazlaya ilişkin itirazın iptali talebinin reddine,
4-Reddedilen kısım yönünden davacının takipte kötü niyeti sabit görülmediğinden, davalının kötü niyet tazminatı talebinin reddine,
5-Alınması gerekli 825,76 TL karar harcından 346,06 TL peşin harcın mahsubu ile bakiye 479,70 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye irat kaydına,
6-Davacı tarafından yatırılan 379,56 TL harçlar toplamının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
7-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan AAÜT gereğince hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan AAÜT gereğince davanın reddedilen bölümü için hesaplanan 2.725,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
9-Davacı tarafça yapılan 155 TL posta masrafı, 800,00 bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 955 TL’nin, davadaki haklılık oranlarına göre belirlenen 569,70 TL’lik bölümünün davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Bakiye gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
10-İstinaf aşamasındaki giderler yönünden;
a-Davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 98,10
TL’nin Hazineye gelir kaydına,
b-İstinaf kanun yoluna başvuran davalı vekili tarafından yatırılan peşin istinaf harcın talep halinde davalıya iadesine,
c-Davalı vekili tarafından istinaf aşamasında sarfedilen davetiye ve dosya gönderme gideri 31,50 TL ile 98,10 TL istinaf başvuru harcı olmak üzere toplam 129,60 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
11-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine dair;
HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 07.02.2019
KANUN YOLU : HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava değerine göre karar kesindir.