Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/682 E. 2019/93 K. 24.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/682
KARAR NO : 2019/93
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/877 Esas – 2017/841 Karar
KARAR TARİHİ: 10/10/2017
DAVA: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; öncelikle … Bankası Fındıkzade Şubesi’ne ait 30.08.2016 tarihli 80.000 TL bedelli … nolu çekin ve … Bankası Fındıkzade Şubesi’ne ait 15.09.2016 tarihli 100.000 TL bedelli … nolu çekin ödenmemesi ve takibe konu edilmemesi yönünde İİK m. 72/2 uyarınca (takdiren teminatsız veya teminat mukabilinde) ihtiyati tedbir kararı verilmesine, (Fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla ve belirsiz alacak mahiyetinde olmak üzere) taraflar arasındaki bayilik (franchise) sözleşmesinin davalı tarafından haksız feshedilmesi nedeniyle oluşan zarara istinaden şimdilik 10.000 TL tazminatın ticari avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, (Çeklerin irade fesadıyla geçersiz olması nedeniyle veya yukarıdaki tazminat alacağının, varsa cari hesap borcundan takas-mahsubu neticesinde) davacının … Bankası Fındıkzade Şubesi’ne ait 30.08.2016 tarihli 80.000 TL bedelli … nolu çeke ve … Bankası Fındıkzade Şubesi’ne ait 15.09.2016 tarihli 100.000 TL bedelli … nolu çeke istinaden davalıya borçlu olmadığının İİK m. 72 uyarınca tespitine ve çeklerin iptaline, (Fazlaya dair haklar saklı kalmak kaydıyla ve belirsiz alacak mahiyetinde olmak üzere) davacının davalıya cari hesap ilişkisinden ötürü kaç lira borçlu kaldığı belirlenerek, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. dosyası ve İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. dosyası ile bu dosyalara bağlı olarak 09.08.2016 tarihli protokolde fazla istenen kısım için müvekkilinin borçlu olmadığının İİK m. 72 uyarınca tespitine, şimdilik 10.000 TL üzerinden hüküm kurulmasına, neticeten müvekkilinin cari hesap ilişkisinden (icra dosyalarından, 09.08.2016 tarihli protokolden ve çeklerden) ötürü borçlu kaldığının anlaşılması halinde ise hükmedilecek tazminatın, varsa borcundan takas ve mahsubuna, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalıya yüklenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafın menfi tespit talebine ilişkin davasını harçlandırmadığını, davacının davayla ilgi tuttuğu çeklere ilişkin olarak harç yatırmadığını, davasının dinlenmeyecek olduğunu, tedbir talebinde de bulunamayacağını, icra takiplerinden sonra menfi tespit isteminde bulunduğunu, %15 teminat ile tedbir talebinin dinlenebileceğini, davaya konu çek bedelleri toplamda 180.000,00 TL olmasına karşın, harca esas değer 10.000,00 TL belirtildiğini ve huzurda iş bu davanın açıldığını, mahkeme tarafından Harçlar Yasası gereğince çek bedelleri ile tazminat miktarı üzerinden harcın tamamlanması için davacıya muhtıra gönderilmesini talep ettiğini, davacı hakkında İstanbul …. İcra Müdürlüğününü … esas sayılı dosyası ile başlatılan icra takibinin kesinleştiğini, davalının adresine hacze gidildiğini, müvekkili firmanın davacıdan alacaklı olduğu konusu şüpheye mahal vermeyecek kadar kesin ve ortada olduğunu, karşı taraf da borcu bildiğinden hakkında başlatılan İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine ilişkin dosyaya itiraz etmediğini, müvekkilinin cari hesaptan kaynaklı alacağının muaccel hale geldiğini, davacı hakkında ayrıca İstanbul …. İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası ile icra takibinin başlatıldığını, haciz ve muhafaza baskısı ile davacıya protokol imzalatıldığı iddiasının hayatın olağan akışı ve ticari hayatın yapısı gereği dinlenmesinin mümkün olmadığını, davalı konumundaki alacaklı firmanın davacı borçlu adresinde muhafaza yapma yetkisinin de İİK tarafından tanındığını, davacı taraf itiraz ettiği İstanbul …. Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasındaki itirazını daha sonra geri çektiğini, borcunun varlığını ikrar ettiğini, borcunu kabul eden davacının borcuna ilişkin ödemeleri yaptıktan sonra istirdat talebi olmaksızın yalnızca menfi tespit talebinde iyi niyetli ve mağdur olduğundan bahsedilemeyeceğini, müvekkili davacının vadesi gelen borçlarına ilişkin olarak iyi niyetle hareket ettiğini, davacının ödemeyi erteleme talebini kabul ettiğini, ileri vadeli çekleri kabul ettiğini, çeklerin davacının borcuna karşılık vade tanınmak şartı ile verildiğini, müvekkili firma tarafından başlatılan icra takibinde borçlu davacının itirazı ile dosya alacağının tahsili ertelendiğini, itiraz edilen İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasında herhangi bir tahsilat ve icrai işlemlerine girişilmediğini, davacının itirazı ile dosya durdurulduğundan ve yine kendi rızası ile borcuna karşılık olarak çek verdiğini, durdurulan icra takibi dosyasına müdahale edilmediğini, borçlunun ilerleyen tarihlerde ödeme yapabileceğini beyan etmesi üzerine İstanbul …. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyasına konu çek alındığını, ancak davacıya borcun ödenmesi konusunda ileri tarihli vade tanındığı halde borç muaccel hale geldiğinde davacının yine ödeme yapmadığını, itiraza konu icra dosyasındaki alacaklar icra takibine konularak İstanbul …. İcra Müdürlüğü … esas sayılı dosyası üzerinden işlemlere devam edildiğini, çekin bir ödeme aracı olduğunu, çekler ancak ödeme yapılması halinde iade edileceğinden, icra takibine yapılan itirazdan vazgeçilmiş olmasının borca karşılık alınan çeklerin iadesi anlamını taşımadığını, davacı taraf hür iradesi ile protokolü imzaladığını, hakkında protokol hükümleri gereği işlemlere girişildiğini, davacının tedbir talebinde bulunduğu çeklere ilişkin ihtirazi kayıt koymadan ödeme yaptığını, davacının iradesi fesada uğratılarak verdiği iddia ettiği çeklere ilişkin olarak İstanbul 7. İcra Hukuk Mahkemesinin 2016/1094 esas sayılı doyasından çeklerin teminat olarak verildiğini beyan etmesi ve iddialarının tutarlılık göstermeyecek kadar çelişkili olduğunu, davalı tarafından sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini belirterek, davacının tedbir talebinin ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 10/10/2017 tarihli, 2016/877 Esas – 2017/841 Karar sayılı kararında, “…Mahkememizce Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na yazılan müzekkereye verilen cevapta, davalı şirkete 674 sayılı KHK’nın 119. Maddesi kapsamında İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliği’nin 07.02.2017 tarih ve 2017/411 D. İş sayılı kararı ile el konularak kayyım tayin edildiği anlaşılmıştır. Bu sebeple 675 sayılı KHK’nın 16. maddesine göre dava şartı yokluğundan davanın reddine karar vermek gerekmiştir. Davanın KHK gereği esasına dair bir irdeleme yapılamadığından davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmemiştir.Her ne kadar kısa kararda, hükmün sonuna matbu olarak sehven “istinaf yasa yolu açık olmak üzere” diye yazılmış ise de bu kararlar KHK gereği kesin olmasına rağmen, gerekçeli karar kısa karara aykırı olamayacağından bu husus değiştirilmediği…” gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiş olup, Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davalı şirkete 674 sayılı KHK’nın 119. maddesi kapsamında İstanbul 6. Sulh Ceza Hakimliğinin 07.02.2017 tarih ve 2017/411 D. İş sayılı kararı gereği kararı gereği el konularak kayyım tayin edildiğinden 675 sayılı KHK’nın 16. maddesine göre dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verildiğini, gerekçeli kararda belirtilen red nedeni işbu davamız bakımından doğmamış olup, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddinin hatalı olduğunu, şöyle ki; karara dayanak 674 sayılı KHK’nın ilgili 16. maddesinde “…Kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir” ibaresi yer aldığını, İlgili KHK maddesinde açıkça “kapatılan” ifadesi geçtiğini, nitekim davalı şirketin tüzel kişiliği devam etmekte olup, hukuken taraf ehliyetine sahip olduğunu, 11.04.2017 tarihli TMSF cevabında da davalı şirketin dava takibinden sorumlu olacağının açıkça kabul edildiğini, bu haliyle davanın esasına girilerek hükme bağlanması gerekirken, dava şartı yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı tarafından davalı aleyhine açılan menfi tespit istemli davada, İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 10/10/2017 tarih, 2016/877 Esas, 2017/841 Karar sayılı ilamı ile davanın 675 sayılı KHK’nun 16. maddesi gereğince dava şartı yokluğundan reddine karar verildiği, kararın davacı vekilince istinaf edildiği anlaşılmaktadır. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı, davalı şirketin KHK kapsamında kapatılan kurum ve kuruluşlardan olmayıp, halen faaliyet gösterdiği, tüzel kişiliğinin devam ettiği, TMSF’nin kayyım olarak davalı şirkete atandığından ve şirketin tüzel kişiliği devam ettiğinden ve dava tarihi itibariyle açılan davada mahkemece dava şartı yokluğundan verilen kararın doğru olmadığı gerekçeleriyle istinaf talebinde bulunmuştur. Mahkemece 675 sayılı KHK ‘nin 16. maddesi, 5. maddesi değerlendirilerek davalının kararname kapsamında kapatılan şirketlerden olduğu gerekçesiyle açılan davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. 675 sayılı KHK’nın 16. Maddesi, ” (3)20/7/2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hal kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17/08/2016 tarihi dahil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verilir.”(4) Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine, idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz.” hükmünü amirdir. Tüm dosya kapsamı içeriğine göre mahkemece davalının 23/07/2016 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanan 667 Sayılı KHK madde 2 – (1) Milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı belirlenen; a) Ekli (I) sayılı listede yer alan kurumlardan olduğu kabul edilmiş ise de Uyap raporlar üzerinden taranan ve KHK eki listeye göre sorgulama yapılmış, listede davalının isminin bulunmadığı, davalı şirketin 675 sayılı KHK’nın 16. maddesinde belirtilen şirketlerden olmadığı anlaşılmıştır. Yine dairemize istinaf incelemesi için gelen dosyalar içinde yer alan TMSF Başkanlığının yazılarında da davalı şirketin bağımsız tüzel kişiliğinin devam ettiği, Fonun kayyım atanmakla sevk ve idaresi için şirket yönetim kurulu oluşturduğu bildirilmiştir.Bu hali ile davalı şirketin KHK de belirtilen kapatılan şirket olarak kabulü mümkün değildir. Davalı şirketin tüzel kişiliğinin devam etmekte olduğu anlaşılmaktadır.O halde, davalı şirketin KHK kapsamında el konulan şirketlerden olmadığı anlaşılmakla; mahkemenin dava şartı yokluğu nedeni ile davanın reddine ilişkin kararı doğru olmayıp usul ve yasaya aykırıdır.KHK’nin yanlış uygulanması nedeni ile verilen kararın kesin olduğu da kabul edilmemiştir.Bu nedenle HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca istinafa konu kararın kaldırılarak yeniden yargılama yapılmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,3-İstinaf başvuru harcının Hazineye irat kaydına, davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde davalıya iadesine,4-İstinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 24/01/2019 tarihinde oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.