Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/677 E. 2019/141 K. 31.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/677
KARAR NO : 2019/141
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/102 Esas – 2017/789 Karar
KARAR TARİHİ: 27/09/2017
DAVA : Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı ve davalılar vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili banka ile davalılar arasında 9/03/2012 tarihinde maaş ödenmeleri protokolü imzalandığını, ödeme hizmetlerinin banka nezdinde herbir personel adına açılacak mevduat hesaplarına otomatik aktarımını içeren … maaş ödemeleri adı altında hizmetten yararlanma koşullarının düzenlediğini, davalıların protokol süresince personel sayısını 700 kişinin üzerinde tutmayı taahhüt ettiğini, ancak davalı firmaların personel sayısının bu rakamın çok altına düştüğünü, davalıların protokol yükümlülüklerini yerine getirrmediğini, bu nedenle sözleşmenin 8. maddesine göre müvekkili tarafından promosyon olarak davalı firmalara ödenen 125.000,00 TL’nin protokolün imzalanma tarihinde geçerli merkez bankası döviz alış kurundan hesaplanan USD karşılığının müvekkiline ödenmesi gerektiğini, Karşıyaka … Noterliğinin 29/06/2015 tarih… Yevmiye Nolu ihtarı ile davalının maaş ödeme protokolünü uzatmayacağı ve sürenin bitimi ile protokolü fesh ettiklerini belirttiklerini, müvekkilinin 70.482.-USD tutarında alacağının bulunduğunu, üç gün içinde bunun ödenmesinin karşı ihtar ile istenildiğini, ancak borcun ödenmediğini belirtere, protokolün 8. maddesi gereğince davalıların ödemekle yükümlü oldukları cezai şart tutarı olan (74.482 USD ) 211.290,93 TL’nin temerrüde düştükleri tarihten itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalılar vekili savunmasında özetle; davanın haksız olduğunu, protokolün 8. maddesi gereğince 800 adet personeline bu protokol kapsamında yapılacak ödemelerin tamamının bankanın elektronik transfer sistemi üzerinde yapılması karşılığında banka tarafından nakdi olarak ödenmek üzere KDV dahil 125.000 TL’lik bütçe ayrıldığını, bankanın kredi kartı verecek ve mevduatı belirleyecek olduğunu, bu işlemlerin yerine geldiğini ve maaşların davacı bankaya yatıyor olması sebebiyle çeşitli dönemlerde taşıt, konut, tüketici kredileri kullandıklarını, bu protokol ile de davacının ciddi kazançlar elde ettiğini, müvekkilleri tarafından protokolün uzama koşulu nedeniyle, uzamaması için 29/06/2015 tarihinde protokol bitim tarihi için fesih ihbarında bulunulduğunu, bankanın 40 ay boyunca sessiz kaldığı ve sözleşmesinin 8. maddesi 2. fıkrasına göre eksik personel sayısı ile ödeme yapması karşısında protokolün bitimine yakın fesih ihbarlarında bulunulması nedeniyle tavrını değiştirerek, tüm promosyon bedelini döviz alış kurundan hesaplanan dolar karşılığı olarak iadesini talep etmesinin hakkaniyete uymadığını, zira 8. maddenin 1 ve 2. fıkralarının bu ilişki çerçevesinde zımnen ortadan kaldırıldığını, ilk dönemlerde dahi 800 kişi üzerinde gerçekleşmeyen işlemlerde 800 kişi üzerinden gerçekleşen ve 700 kişinin altında olacak şekilde maaş ödemelerinin yapıldığı 40 ay boyunca bu yönde bir itirazının olmayıp, zımni olarak bu hükümlerin uygulanamaz hale getirildiğini, ancak sözleşme bitimine yakın bu hükmü uygulamaya geçirerek talepte bulunmasının yerinde olmadığını, zira bankanın 644 kişinin maaşı yattığı halde sözleşme ilişkisini çekincesiz devam ettirip müvekkiline ödemelerini yaptığını, davacının kötü niyetli olduğunu, protkol hükümlerinin hukuken hiçbir şekilde cezai şart olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığını belirterek, haksız ve dayanaksız davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi 27/09/2017 tarihli, 2016/102 Esas – 2017/789 Karar sayılı kararında; “…Yapılan inceleme ve denetleme ile protokolün 8.1. ve 8.2. maddelerinin kuruluşların toplam 800 adet personeline protokol kapsamında yapılacak ödemelerin tamamının bankanın elektronik transfer sistemi üzerinden yapılmasının kararlaştırıldığı, banka tarafından ödenmek üzere KDV dahil 125.000 TL’ik bütçe ayrıldığı, protokolün imzasını takip eden ilk maaş ödemesinden sonra alacak kaydedileceği hükmünün belirlediği, ilk maaş ödemesinde personel sayısının 800’ün altında gerçekleşmesi halinde kuruluşların banka tarafından ayrılan bütçenin eksik gerçekleşme oranında düşürülerek, ödenmesinin kabul edileceği, personel sayısının 70 kişinin altına inmesi halinde personeli çalışamaz hale geldiği takdirde tamamının protokol imzlanma tarihinden geçerli olan tarihte merkez bankası döviz alış kurundan hesaplanan USD karşılığında bankaya nakden ve defaaten ödeneceği şartının getirildiği belirlenmiştir.Protokolün kurulduğu 09/03/2012 tarihinde taahhüt edilen müşteri adedini gösterir tablo karşısında incelendiğinde 800 kişinin altında olduğu ve hatta 700 kişinin altına inerek bu sayılar karşısında bankalar tarafında protokol hükümlerine devam edilerek ödemelerin yapıldığının belirlendiği görülmüştür. Banka tarafından sözleşmeninn 8.2 maddesi kapsamında taahhüt edilen ilk ödeme dışında personel sayısının 700 kişinin altında kalmasına rağmen fesih ihbar tarihine kadar sessiz kaldığı ve bu dönem içerisinde kazanç sağladığının tespit edildiği, İzmir 1. Noterliğinin 09/07/2017 tarihli protokolün feshedildiği belirlenmiştir.Bilirkişilerce hesaplama tablosunda 40 döneme ilişkin taahhüt edilen ödeme sayısının 28.000 , gerçekleşen ödeme sayısının ise 24.559 olarak tespit edildiği protokol süresince davacı bankanın kazanç sağladığı tutarın taahhüt edilen tutardan düşülmesi halinde 15.361,59.- TL olarak belirlendiği görülmüştür.Temerrüt tarihinde 1. maddenin benimsenmesi halinde 15.941,04 TL, 3. maddenin benimsenmesi halinde ise 211.290,93 TL üzerinden ödemenin yapılabileceği ifade edilmiştir. Dosyaya tarafların tebliğ şerhli olarak sunulması sağlanmış, bu hesaplamalar, tarafların tüm beyanları denetlenmiş, taraflar arasında protokol hükümlerinin tarafların kabulünde ise de bu protokol sırasında sözleşmede belirlenen rakamların altında çalışan personeller yönünden davacının zımnen protokol hükümlerine uymayan adet miktarı benimseyerek sözleşme şartlarına devam ettiği, sözleşmenin bitimine yakın bir süreç içerisinde bu kez sözleşmenin feshine ilişkin ihbar ile sözleşmenin 8. maddesindeki hükmü ile talepte bulunması karşısında mahkememizce de yapılan tüm denetlemeler ile bankanın sözleşme de kararlaştırılan sözleşmenin gerçekleşmemesi karşısında MK 2. madde uyarınca makul bir sürede buna dayalı taleplerini ileri sürmemesi ve uzun süre bu şekilde çalışması karşısında oluşan yeni duruma zımni olarak irade beyanı ile rıza gösterdiği bu halde temerrüt tarihinden 1. madde benimsenmesi halinde 15.941,04 TL alacaklı durumunda bulunduğu, temerrüdün 16/07/2015 tarihinde ihtarnamenin ve tebliğin verilen sürenin sonunda yapılan hesaplama ile belirlendiği görülerek davanın kısmen kabulü gerektiği…” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile teknik yapılan hesaplama çerçevesinde 15.491,04 TL’nin 16/07/2015 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalılardan alınıp davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle:
Davalıların sözleşme süresince, müvekkiline verdiği taahhütnameye aykırı davranmış olması nedeniyle sözleşmenin 8.3. maddesinde öngörülen ödenen bedelin tamamını ödemekle yükümlü olduklarını, bu cezanın belli bir müddet istenmemesinin cezai şarttan vazgeçildiği anlamına gelmeyeceğini, 700 kişiden daha az ödeme yapılmasına rağmen müvekkili bankanın sözleşmeyi önceki yıllarda feshetmemesinin ve sessiz kalmasının, sözleşmeye aykırı davranışa icazet verdiği anlamına gelmeyeceğini, müvekkil şirket tarafından verilen açık bir feragat de bulunmadığını, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin E: 2012/13618 K 2013/1557 sayılı, 28.01.2013 tarihli emsal kararında, uzun müddet az alım yapılmasına rağmen davacının sözleşmeyi feshetmekte gecikme göstermesinin, sözleşmeye aykırı davranışa icazet anlamına gelmeyeceğini içtihat ettiğini,09.03.2012 tarihli maaş ödeme protokolünün tarafların serbest iradeleri ile yapıldığını, bu nedenle tarafların serbest iradeleri ile belirlediği kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı olmayan protokolün tüm maddelerinin geçerli olduğunu, Müvekkili tarafından bedelin USD cinsinden talep edilmesine rağmen bilirkişi tarafından TL üzerinden rapor oluşturulduğunu ve mahkemece de TL üzerinden karar verildiğini, yalnızca harca esas değerin hesaplanması için 70.482 USD’nin karşılığı olarak 211.290,93 TL belirtilmiş olduğundan, bilirkişi raporunda ve ilk derece mahkemesi kararında miktar ve para biriminin hatalı olarak belirtildiğini, bu sebeple hatalı ve hukuka aykırı karar verildiğini,Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir. Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle:Müvekkili şirketlerle, davacı bankanın İzmir Şubesi arasında 09.03.2012 tarihinde maaş ödemeleri protokolü imzalandığını, protokolün 2. maddesine göre, kuruluşların toplam 800 adet personeline işbu protokol kapsamında yapılacak ödemelerin tamamının bankanın elektronik transfer sistemi üzerinden yapılması karşılığında banka tarafından nakdi olarak ödenmek üzere KDV dahil 125.000 TL’lik bir bütçe ayrıldığını, protokolün 41 ay süreli yapıldığını, protokol tarihine göre son bulma tarihi 09.08.2015 olduğunu, protokolün tüm süre boyunca 41 ay süresinde davacı tarafın hiçbir itiraz ve ihtirazi kaydı olmaksızın işletildiğini ve devamla da müvekkili şirketçe süresinin bitimi sonrasında protokolun uzamaması için yapılan feshi ihbar sonucunda protokol uzamayarak, 41’inci ayın bitiminde sona erdiğini, bu nedenle davacı tarafa müvekkili şirketçe ödenmesi gereken hiçbir bedel bulunmadığını, davacının promosyon iadesine konu yaptığı protokolun 8. maddesinin 2. ve 3. fıkraları zımnen taraflarca ortadan kaldırıldığını, Sözleşmedeki ilgili hükümlerin zımnen ortan kalkmasının yanı sıra; davacının tüm taleplerinin dürüstlük kuralı ile hakkaniyete de aykırı olduğunu, davacı bankanın protokolün yürürlükte kaldığı üçbuçuk yıllık süre içerisinde de ciddi anlamda kar elde ettiğini, Davacı tarafın müvekkili şirketler tarafından sözleşme süresinin sona ermesine bir aydan kısa bir zaman kala sözleşmenin uzamaması için feshi ihbarda bulunması üzerine, cezai şart alacağı adı altında istemde bulunmasının üçbuçuk yıl boyunca sözleşmenin ifasına mevcut şartları ile rıza gösteren ve ifa etmeyi tercih eden davacı bankanın uzun bir süre sözleşmeden kazanç sağlayarak, sözleşmenin sona erme tarihinde cezai şart talebinde bulunmasının dürüstlük kuralı ile bağdaşmadığını,Dosya içerisinde mübrez 08.09.2017 tarihli uzman görüşünün de haklılıklarını desteklediğini,Yukarıda açıklanan nedenlerle, istinafa konu ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davacı tarafından davalıların 09.03.2012 tarihili imzalanan maaş ödemeleri protokolündeki edimi yerine getirmediği gerekçesiyle, protokol uyarınca davalılara yapılan promosyon ödemesinin tahsili istemli alacak davası açıldığı, mahkemece yukarıdaki gerekçe ile davanın kısmen kabulü yönünde hüküm kurulduğu, karara karşı her iki taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında 09.03.2012 tarihili Maaş Ödemeleri Protokolü imzalandığı, işbu Protokolün 2. maddesine göre, Protokolün davalıların bankaya ulaştıracağı bilgiler doğrultusunda personelinin tamamına yapacağı maaş, ikramiye, ek ders, döner sermaye, nöbet, yolluk, harcırah, fazla mesai, tedavi, avans, ek ödeme, tazminat ve diğer ödeme hizmetlerinin banka nezdinde her bir personel adına açılacak mevduat hesaplarına otomatik aktarımını içeren bankanın … Maaş Ödemeleri adını taşıyan hizmetinden yararlanma koşullarının düzenlendiği; Protokolün 8. maddesinde, davalı şirketlerin personeline yapılacak ödemelerin tamamının davacı bankanın Elektronik Transfer Sistemi üzerinden yapılması karşılığında davacı bankanın KDV dahil 125.000,00 TL’lik bir bütçe ayrıldığı, bu tutarın banka vasıtasıyla yapılacak ilk maaş ödemesinden sonra alacak kaydedileceği ve ilk maaş ödemesinde personel sayısının 800 kişinin altına düşmesi durumunda, davalı şirketin bankanın ayırdığı bütçenin eksik gerçekleşen oranda düşülerek ödenmesini kabul ettiği hususlarının kararlaştırıldığı; öte yandan, yine 8. maddenin son paragrafında ise “… personel sayısının 700 kişinin altına inmesi halinde ve/veva protokolü çalışmaz duruma düşürdüğü takdirde Banka tarafından kuruluşa yapılan ödemenin tamamının protokol imzalanma tarihinde geçerli olan Merkez Bankası döviz alış kurundan hesaplanan USD karşılığından, kuruluş tarafından bankaya derhal nakden ve defaten geri ödenecektir” hükmünün yer aldığı görülmektedir.Protokolün 7. maddesine göre, 41 ay süreli yapıldığı, protokolün imzalanma tarihinin 09.03.2012 ve son bulma tarihinin 09.08.2015 olduğu, davalı şirket tarafından da ilgili protokolün uzama koşulu kapsamında uzamamasının temini için, davalılar tarafından 29.06.2015 tarihili ihbarda bulunulduğu, davacının yaptığı fesih ihbarının davacı bankaya ulaşması sonrasında davacı bankanın, 40 ay boyunca sessiz kaldığı ve Protokolün 8. maddesinin 2. fıkrasında, kuruluşun bankanın Elektronik Transfer Sistemi üzerinden yaptığı ilk maaş ödemesinde personel sayısının 800 adedin altında gerçekleşmesi halinde, kuruluş banka tarafından ayrılan bütçenin eksik gerçekleşen oranda düşülerek ödenmesinin kabul edilmiş olmasına rağmen, davacı bankaca davalı şirketin ayın 15. günü 649 kişi için yaptığı maaş ödemesine karşın, 7. gün sonrasında 22.03.2012 tarihinde promosyon bedeli olan 125.000 TL’nin tam olarak davalıya ödemiş olduğu anlaşılmaktadır. Buna göre davacı bankanın 8. maddenin 2. fıkrasına göre eksik personel sayısı nispetinde eksik ödeme yapması gerektiği hükmü karşısında dahi bunu da uygulamadığı protokol uyarınca, protokolün 8/3. maddesinin çalışamaz duruma düşürülmesi nedeni ile ödenmiş olan tüm promosyon bedelinin iadesini talep ettiği anlaşılmaktadır.Somut olayda, Protokolün imzalanmasından itibaren, Protokolün yürürlükte kaldığı 2015 yılının 6. ayına kadar geçen 40 aylık süre boyunca, 2012 yılının 6,7,8 ve 10. ayIarı hariç olmak üzere, diğer tüm aylık dönemlerde, davalı şirketlerin personel sayısının 700 kişinin altında kaldığı ve buna rağmen davacı bankanın 2012 yılından itibaren sözleşmeyi fesh ile ödediği promosyon tutarın talep etme şartları oluştuğu halde, 2015 yılına kadar sözleşmenin ifasına devam ettiği ve 09.03.2012 tarihli Protokolün 8/3 .maddesi uyarınca davalı şirketlere ödediği promosyonların iadesini talep etme hakkını 41 ay süreli sözleşmenin 40 aylık süresi zarfında kullanmadığı ve davalı şirketlerin 29.06.2015 tarihinde gönderdiği ihtarname ile sözleşmenin bir ay önceden feshini ihbar etmelerinden sonra, davalıyı bu konuda herhangi bir şekilde uyarmayıp sessiz kalan davacının, geçmiş dönemlerde taahhüt edilenden eksik kişiye maaş ödemesi bildirildiği gerekçesiyle, promosyon iadesi istemesinin TMK m.2 hükmündeki dürüstlük kuralına aykırı olduğu kanaatine varılmıştır.Anılan dürüstlük kuralı uyarınca, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını ifa ederken dürüstlük kuralına uygun davranmakla mükelleftir. Hakkın kötüye kullanılması niteliğindeki davranışları hukuk düzeni himaye etmez. Somut olayda davacı, en başından beri, taahhüt edilenden eksik işçi bildirilmesine rağmen promosyon ödemesini tam yapmış, sözleşmedeki hükümleri uygulamamış, taraflar arasındaki ilişkide, kişi sayısına ilişkin protokol hükmü zımnen tadil edilmiştir. İlişki 40 ay bu şekilde devam ettikten sonra, salt davalının sözleşmeyi yenilemeyeceğini bildirmesi üzerine, geriye dönük değerlendirmelerle promosyon tutarının geri istenmesi, hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Bu nedenle, davanın reddi gerekirken kısmen kabul kararı verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olduğundan, davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü gerekir. Aynı gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvuru nedenleri yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine; davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm kurulmasına dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A- Davacı tarafın istinaf başvurusu yönünden;
1- HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafça yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafça yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
B-Davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu hükmünün kaldırılmasına, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;
1-Davanın tüm davalılar yönünden reddine,
2-a)Alınması gerekli 44,40 TL harcın, peşin yatırılan toplam 3.608,33 TL harçtan mahsubu ile artan 3.563,93 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
b)Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerlerinde bırakılmasına,
c)Davalılar tarafından ilk derece mahkemesinde yapılan bir yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
d)Davalılar kendisini vekille temsil ettirdiğinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre belirlenen 18.627,46 TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
e) Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
4- İstinaf yargılaması yönünden;
a)Davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 98,10 TL’nin Hazineye gelir kaydına,
b)Davalılar tarafından yatırılan 264,54 TL peşin istinaf harcının talep halinde davalılara iadesine,
c)Davalı tarafından istinaf aşamasında sarfedilen davetiye ve dosya gönderme gideri 35,00 TL ile 264,54 TL istinaf harçları olmak üzere toplam 299,54 TL yargılama giderinin, davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
d-Duruşma açılmadığından, istinaf yargılaması için avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
5-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;
HMK’nın 353/1.b.1-2.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 31/01/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi gereğince, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliği tarihlerinden itibaren 2 haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.