Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/676 E. 2019/187 K. 07.02.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/676
KARAR NO : 2019/187
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2015/984 Esas – 2018/141 Karar
KARAR TARİHİ: 12/02/2018
DAVA : İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; borçlu şirket arasında cari hesap ilişkisinin bulunduğunu, dava konusu faturalarda belirtilen ürünlerin taşınması, ardiye ve gümrük işlemlerinin tam ve eksiksiz olarak yerine getirilmesine rağmen, davalı tarafından borcun ödenmemesi sebebiyle Çatalca İcra Müdürlüğünün …. Esas sayılı dosyasından takip yapıldığını, borçlunun haksız olarak itiraz ettiğini, itirazın iptaline ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili savunmasında özetle; davacının müvekkili şirketin alt taşıyıcısı olarak …. EE plakalı araç ile ….Ltd Şti ‘ne ait 652 kap eşyanın, İstanbul-Fransa taşımasını gerçekleştirdiğini, alıcıya teslim edilmesi gereken miktardan 22 kap eşyayı eksik teslim ettiğini, davacının eşyayı kaybetmesi ve alıcısına eksik teslim etmesinden dolayı dava dışı …. Ltd Şti kaybedilen ve eksik mallar nedeniyle müvekkili adına 8.320,32 TL fatura düzenleyip, müvekkilinin alacağından mahsub ettiğini, alt taşıyıcı olarak davacının taşımak üzere teslim aldığı eşyayı, sağlam ve eksiksiz olarak alıcısına teslim etme yükümlülüğünü yerine getirmediğini, bu nedenle takas mahsup talebinde bulunduklarını, takas mahsub sonucu davacının alacağı kalmayacağından davanın reddine, müvekkili lehine kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 12/02/2018 tarihli, 2015/984 Esas – 2018/141 Karar sayılı kararında: “… Taraflar aralarında ki ticari ilişkiyi kabul etmiş olup, davalı tarafından takas mahsub talebinde bulunmuştur, bu nedenle tarafların ticari defterleri üzerinde yapılan inceleme de, davacının defterlerinin HMK 222 md uyarınca sahibi lehine delil olacak nitelikte açılış kapanış tasdiklerinin yasal süresi içerisinde yapıldığı, defter kayıtlarının dayanağı belgelerle uyumlu olduğu, davacının kayıtlarında 31.12.2014 tarihi itibariyle 13.166,34 TL davalıdan alacaklı göründüğü, davalı şirketin ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklarının bulunduğu, defter kayıtlarının dayanağı belgelerle uyumlu olduğu, defterlerin birbirini teyit ettiği, bu nedenle HMK 222 md gereğince, sahibi lehine delil niteliğinde bulunduğu, davalı kayıtlarında davacının 31.12.2014 tarihi itibariyle 13.166,34 TL tutarında alacağının tespit edildiği, anlaşılmış olup, tarafların ticari defterlerinin bakiyelerinin birbiri ile mutabık olduğu tespit edilmiştir. Davalı savunmasında belirttiği, hasar bedeline ilişkin olarak dava dışı müşterisi …. Ltd Şti tarafından, davalı şirket adına tanzim edilmiş 8.320,32 TL bedelli, kaybolan mallar için açıklamalı faturanın KDV miktarı dikkate alınmaksızın ….Ltd Şti adına alacak kaydedildiği ve mahsublaşma yapıldığı anlaşılmıştır. Taraflar arasındaki ihtilaf davacının alt taşıyıcı olarak … plakalı araçla dava dışı gönderici ….Ltd Şti’ne ait 652 kap eşyanın davacı alt taşıyıcı tarafından İstanbul’dan Fransa’ya karayolu ile yapıyan taşımasında 22 kap eşyanın, eksik teslim edilip edilmediği, edildi ise davacının takas mahsub talebinin şartlarının oluşup oluşmadığına ilişkindir. Dava konusu taşımanın Türkiye’den Fransa’ya karayolu ile yapılması taşımanın yapıldığı ülkeleri CMR’a taraf olmaları, taşımanın konusunun belge içeriklerine göre tekstil emtiası şeklinde, eşya taşımacılığı olması, taşıma organizasyonunun davacı tarafından gerçekleştirilmesi dikkate alındığında dava konusu uyuşmazlığa CMR konvansiyonu hükümleri uygulanacaktır. Dosya kapsamında ki CMR taşıma senedi, tır karnesi, davacının navlum faturası ve diğer belgelerden davacının alt taşıyıcı olduğu, davacının taşımayı devrettiği, fiili taşıyıcının dava dışı …. Ltd Şti olduğu, anlaşılmaktadır, CMR’nin 3. Maddesi hükmüne göre, “Bu sözleşmenin uygulanması bakımından taşımacı, çalıştırdığı kişilerin ve taşımanın yapılması için hizmetlerinden yararlandığı diğer kimselerin görevleri sırasında hareket ve ihmallerinden sanki bu hareket ve ihmalleri, kendisi yapmış gibi sorumlu olacaktır.” bu çerçevede davacı alt taşıyıcının sözleşme yaparak eşyanın taşınmasını, kendisine devrettiği, fiili taşıyıcı da hizmetlerinden yararlanılan kimsedir. Davacı alt taşıyıcı taşıma işini devrettiği, fiili taşıyıcıların yardımcılarının fiillerinden de sorumlu olacaktır. Davacı çalışanı, davalı yetkisilisine gönderdiği e-mail ile, “7137 plakalı araç şu an boşaltma adresinde fakat 6188 plakalı araç, dün akşam son boşaltma adresinin önünde beklerken açılmış ve bazı koliler kaybolmuş olduğu.”, “Sürücü sabah uyandığında tırın arka kapağının açık olduğunu görmüş, kolilerin kayıp olduğu anlaşılmış” şeklinde bildirimlerde bulunduğu ve tır sürücüsünün polise verdiği ifade de, “Alıcı şirketin önüne tırı park ettiğini, şirketin önünde bulunan kamyonun kabinin de uyuduğunu, ertesi sabah römorkun sağ kapısının aralık olduğunu fark ettiklerini, 22 kolinin çalındığını” beyan etmiştir. CMR konvansiyonunun 17. Maddesi hükmüne göre, taşımacı yükü teslim aldığı andan, teslim edinceye kadar bunların kısmen ve ya tamamen kaybında ve doğacak hasarlardan sorumludur, somut olayda yükün çalınması yüklü taşıtın şöforü içinde uyusa bile herkese açık yerde, gece bırakılması halinde taşıyıcının sorumlu olduğu, şöförün tırı güvenlikli park alanına çekerek yükün güvenliğini sağlaması gerekirken herkese açık yerde, tırın bırakılması gerekli tedbiri almadığından dolayı sorumlu olduğu, kanaatine varılmıştır.CMR ‘nin 32/1 md göre, sözleşme gereğince yapılan taşımalardan doğacak davaların 1 yıl içinde açılması gerekir, ancak bilerek kötü hareket ve ya mahkeme tarafından bilerek kötü hareket olarak kabul edilen kusurlarda bu süre 3 yıldır. Davaya konu hırsızlık olayında taşıyıcının kusurunun kasta yakın olduğu, anlaşıldığından 3 yıllık zamanaşımı süresi uygulanması gerektiği göz önüne alınarak, davacının zamanaşımı itirazının reddine karar verilmiştir.Davalı tarafın hırsızlık olayı nedeniyle eksik teslim edilen mallardan dolayı 3. Şahıs müşterisi …Ltd Şti’nin düzenlediği faturaya karşılık alacağından mahsub işleminde bulunduğu, mahsub edilen tuturın 7.704 TL olduğu anlaşıldığından, davacının açmış olduğu takibe ilişkin takas mahsub talebi kabul edilerek, 63.34 TL üzerinden itirazın iptaline, bu miktar üzerinden icra inkar tazminatına, davalının kötü niyet tazminat talebinin davacının kötü niyeti ispat edilemediğinden reddine…” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile Çatalca İcra müdürlğünün …. Esas sayılı dosyasından yapılan takipte 63,34 TL üzerinden itirazın iptaline, fazlaya ilişkin itirazın iptali talebinin reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle: Müvekkili firmanın, dava konusu faturalarda belirtilen ürünlerin taşınması işini yüklendiğini, teslimat adresine varıldığında, alıcı şirketin kapalı olması nedeniyle aracın şoförü, şirket önünde aracını ve dorseyi kilitleyerek, aracın içinde beklediğini, sabah olduğunda ise, taşıması yapılan ürünlerden 22 adet kap ürünün çalındığını fark etmesi üzerine, derhal ilgili polis merkezine bildirimde bulunduğunu, somut olaydaki ilgili süreç ve koşullar gözetildiğinde, makul ve uygulanabilir tüm önlemlerin alındığını, keza müvekkili şirkete bir sorumluluk yüklenecekse de, CMR’de yer alan düzenlemelere göre, müvekkilinin kusur durumunun irdelenmesi gerektiğini, Yükleri asıl taşıyanın müvekkili firma olmadığını, CMR 17/5. maddesi kapsamında somut olayda ne fiili taşımacı ne de teslim tarihinde kapalı olan alıcı firma hakkında bir kusur değerlendirmesi yapılmadığını, tüm sorumluluğun direk müvekkili şirkete yüklendiğini, Davalının işbu hırsızlık olayı neticesinde çalınan 22 kap ürünle ilgili, takas – mahsup talebinde bulunduğunu, müvekkili tarafından işbu talebin zamanaşımına uğraması sebebiyle dikkate alınmamasının talep edildiğini, ancak ilk derece mahkemesinin müvekkilinin kusurunun kasta yakın olduğu ve bu sebeple de 3 yıllık zamanaşımı süresinin uygulanması gerektiğini göz önüne alarak, zamanaşımı itirazlarının reddine karar verdiğini, zamanaşımı için 3 yıllık sürenin kabul edilebilmesi için, davacı müvekkilinin bilerek kötü niyetle hareket etmesi gerektiğini, ancak müvekkili şirketin somut olayda hiçbir kastı ve kasta eşdeğer kusuru bulunmadığını, Her iki tarafın ticari defterleri incelendiğinde, müvekkili şirketin, davalı firmadan 13.166,34,-TL alacaklı olduğunun kayıtlarla sabit olduğunu, bu durumda iş bu takas iddiasının kabul edilse bile, müvekkili şirketin halen dahi 5.462,34-TL ( =13.166,34,-TL – 7.704,00.-TL) alacaklı olduğunu, Ancak bilirkişinin, işbu hırsızlık olayından doğan zararı, total alacaktan (13.166,34.-TL) değil, sadece huzurdaki davaya konusu icra takibinde yer alan[miktar (7.767,34.-TL) üzerinden düştüğünü, taraflarca cari hesaba itiraz edilmesi, davalı tarafın defterlerinde dahi müvekkilinin alacaklı konumunda gözükmesi ve hali hazırda davalının hiçbir borcu kabul etmemesi neticesinde bu hesabın kabul edilmesinin mümkün olmadığını, Davalı şirketin takasa konu ettiği taşıma işinin, CMR Formu, Dolaşım Belgesi gibi belgeler incelendiğinde, “DDP” olarak yapıldığının görüleceğini, Yukarıda açıklanan nedenlerle, işbu dilekçe ve dosyada mevcut sair tüm dilekçelerde açıklanan sebeplerle, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini, bu taleplerinin kabul edilmemesi halinde kararının kaldırılarak dosyanın yeniden yargılama yapılmak üzere ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Davacı tarafından davalıya verilen taşıma hizmetinden kaynaklı takibe konu dokuz fatura alacağının tahsili için başlatılan takibe yöneltilen itirazın iptali için dava açıldığı, mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verildiği, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davalının üst taşıyıcı davacının ise alt taşıyıcı olup, taşımanın dava dışı fiili taşıyıcı tarafından gerçekleştirildiği, taşıma sonucu taşımaya konu 22 kap malların çalınmak suretiyle eksik teslim edilidiği anlaşılmaktadır. Mahkeme gerekçeli kararında da işaret edildiği üzere, taşımanın tabi olduğu CMR 3. maddesi hükmüne göre, “Bu sözleşmenin uygulanması bakımından taşımacı, çalıştırdığı kişilerin ve taşımanın yapılması için hizmetlerinden yararlandığı diğer kimselerin görevleri sırasında hareket ve ihmallerinden sanki bu hareket ve ihmalleri, kendisi yapmış gibi sorumlu olacaktır.” Davacı alt taşıyıcı taşıma işini devrettiği fiili taşıyıcıların yardımcılarının fiillerinden de sorumlu olacaktır. Yine CMR 17. maddesi hükmüne göre, taşımacı yükü teslim aldığı andan, teslim edinceye kadar bunların kısmen ve ya tamamen kaybında ve doğacak hasarlardan sorumludur. Somut olayda yükün çalınması yüklü taşıtın şöforü içinde uyusa bile herkese açık yerde, gece bırakılması halinde taşıyıcının sorumlu olacağı, şöförün tırı güvenlikli park alanına çekerek yükün güvenliğini sağlaması gerekirken herkese açık yerde tırın bırakılması ve gerekli tedbirler almadığından dolayı hırsızlık sonucu teslim edilemeyen mallar nedeniyle taşıyıcının ağır kusurlu kabulü ile sonuca gidilmesinde yasaya aykırılık yoktur. Buna göre davacı vekilinin hırsızlık olayı nedeniyle meydana gelen zarardan sorumlu görülmemesi, görülse bile müterafık kusurun düşünülmemesinin yerinde olmadığı yönündeki istinaf nedenleri yerinde değildir. Davacı vekilince takas mahsup talebi yönündün zamanaşımı itirazlarının reddinin yerinde olmadığı ileri sürülmüştür. Öncelikle davacı vekilince davalının cevap dilekçesi ile ileri sürdüğü takas mahsup define karşı, cevaba cevap dilekçesi ile zaman aşımı defi ileri sürmediği, daha sonra sunduğu beyan dilekçesi ile zamanaşımı defi ileri sürdüğü, davalının da davacının bu şekilde süresinden sonra ileri sürdüğü zamanaşımı define muvafakat etmediğini belirttiği, davacı yanca bu konuda ıslah dilekçesi de sunulmadığı anlaşıldığından, davacının takas mahsup istemine karşı zaman aşımı defisinin bu nedenle reddi gerekecektir. Kaldı ki mahkemece bilirkişi raporundaki tespitlere dayanarak, hırsızlık sonucu teslim edilemeyen mallar yönünden taşıyıcının ağır kusurlu kabulü nedeniyle CMR 32. maddesi kapsamında takas mahsup talebinin üç yıllık zamanaşımı süresi içinde yapıldığı anlaşıldığından davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni de yerinde değildir. Davacı vekilince, davalının takas mahsuba konu alacağının kendilerinin davalıdan olan total alacağı dikkate alınmaksızın değerlendirildiği ileri sürülmüştür. Davacı takibe dayanak gösterdiği faturalardan ötürü alacak iddia ederek dayanak icra takibini başlatmıştır. İtirazın iptali davası takibe bağlı davadır. Bu durumda davacının eldeki davadaki talep ettiği alacak kapsamında davalının takas mahsup definin değerlendirilerek ve takip tutarı alacaktan takas mahsuba konu alacağın mahsubu ile sonuca gidilmesinde yasaya ve usule aykırılık bulunmamaktadır. O nedenle davacı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde değildir.Taşımanın DDP olarak yapılmış olması, alıcı ve satıcı arasındaki hukuki ilişkide etkili olup, CMR 17. maddesi uyarınca taşıyıcı yükü teslim aldıktan sonra teslim edinceye kadar meydana gelen hasar ve kayıptan sorumlu olacağından, davacı vekilince taşıma şeklinin DDP kayıtlı olması nedeniyle zarardan sorumlu görülemeyecekleri yönündeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporundaki tespit ve belirlemeler ışığında kurulan hüküm ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi, kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 07/02/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.