Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/658 E. 2019/75 K. 17.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/658
KARAR NO : 2019/75
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/56 Esas – 2017/1349 Karar
KARAR TARİHİ: 07/12/2017
DAVA : Cezai Şart Alacağı
Taraflar arasındaki cezai şart alacağı davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle: Davalı ile müvekkili şirket arasında akdedilen hizmet sözleşmesinde düzenlenen rekabet yasağı maddesinin ihlalinden kaynaklandığını, ihlalin hizmet sözleşmesi sona erdikten sonra gerçekleştiğini, bu durumun TBK m.444-447 kapsamında değerlendirildiğini, bu kapsamda yer alan davaların ise TTK m.4/l-c gereği mutlak ticari dava olduğunu, davalının davacı şirket nezdinde 06.05.2010 tarihinden hizmet akdinin kendisi tarafından herhangi bir haklı nedene dayanmaksızın sona erdirildiği tarih olan 31.07.2015 tarihine kadar çalıştığını, davalının ısıtma ve soğutma alanında klima ve kombi sektöründe faaliyet gösteren davacı şirketin AR-GE departmanında ilk olarak proje müdürü, sonrasında ürün yönetimi departmanında ürün müdürü olarak çalıştığını, 02.07.2015 tarihinde vermiş olduğu dilekçe ile herhangi bir haklı sebep olmaksızın 31.07.2015 tarihi itibariyle istifa ederek işten ayrıldığını, TBK m.444’de rekabet yasağının düzenlendiğini, davacı şirket ile akdedilmiş olan hizmet sözleşmesinin 10. maddesinde yer alan rekabet yasağının ihlal edildiğini, ilgili maddede, “ÇALIŞAN iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanununda sayılan hakli nedenlere dayanmaksızın kendisi tarafından sona erdirilmesinden veya iş Kanununda belirtilen kriterlere uygun olarak geçerli veya haklı nedenlerle … tarafından sona erdirilmesinden itibaren, iş sözleşmesi belirli süreli ise sürenin hitamından itibaren 6 (altı) ay müddetle Manisa, İstanbul, Bilecik, Düzce, Sakarya illeri sınırları içinde … ile aynı konuda iştigal eden başka bir rakip işyerinde her ne ad ve unvan altında olursa olsun hizmet akdi ile veya danışman veya benzeri sıfatla çalışamaz. ÇALIŞAN bu maddede detayları yazılı bulunan rekabet yasağı hususuna aykırı davranması halinde işvereni olan …’un uğrayacağı her türlü zararlarının tazmini yanında, …’a son aylık brüt ücretinin beş katı tutarında cezai şart ödemeyi, ayrıca …’un bu eylemin engellenmesini talep ve dava edebileceğini kabul ve taahhüt etmektedir” şeklinde düzenleme yer aldığını, davalının ilgili düzenlemedeki 6 aylık süreye uymaksızın, 31.07.2015 tarihinde işten ayrıldıktan sonra 03.08.2015 tarihinde müvekkili şirket ile aynı konuda iştigal eden … Fabrikaları A.Ş.’de çalışmaya başlayarak, rekabet yasağını ihlal ettiğini, iki tarih arasında sadece hafta sonu gibi kısa bir süre bulunması sebebiyle de davalının işten ayrılma sebebinin rakip firmaya transfer olmak olduğu şüphesi desteklediğini, rekabet yasağının ihlali ile davalının davacı şirkete karşı son aylık brüt ücretinin (7.150. TL) beş kati tutarında olan 35.750 TL cezai şart bedelini ödeme yükümlülüğü doğduğunu, davacı tarafından Kadıköy 14. Noterliğinin 05.11.2015 tarihli ihtarnamesi ile belirtilen cezai şart tutarının ödenmesi talebinde bulunulduğunu, ihtarnamede, tebliği tarihinden itibaren iki günlük ödeme süresi verildiğini, ancak ödemenin gerçekleşmediğini, bu sebeple işbu davanın açıldığını belirterek, cezai şart bedelinin temerrüt tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar erilmesini istemiştir.Davalı savunmasında özetle; 02.01.2014 tarihli hizmet sözleşmenin 19.maddesinde, tüm uyuşmazlıklar yönünden “İstanbul mahkemeleri ve icra daireleri”nin yetkili olacağına dair hüküm bulunduğunu, bu düzenleme ile Çağlayan’da bulunan mahkemelerin kastedildiğini, bu nedenle yetki itirazında bulunduğunu, davacı şirkette 06.05.2010 tarihinde ürün geliştirme mühendisi unvanı ile belirsiz süreli hizmet sözleşmesi imzalayarak işe başladığını, proje müdürü ya da ürün müdürü gibi unvanları olmadığını, herhangi bir bölüm yöneticiliği yapmadan çalışan seviyesinde görev aldığını, bu sözleşmede sır saklama mükellefiyeti ile ilgili olarak veya rekabet yasağı ile ilgili bir cezai şart düzenlemesi bulunmadığını, hazırlanan sözleşmeyi incelediğinde aleyhine çok ağır müeyyideler ve cezai şartlar içerdiğini fark ettiğini, konu ile ilgili çekincelerini işverene bildirdiğini, bunun üzerine mutlaka imzalaması gerektiğinin aksi takdirde iş akdinin sona erdirileceğinin bildirildiğini, maddi olarak zor durumda kalacağı için ve devam eden banka kredi borcunu ödeyemeyecek duruma düşeceğinden sözleşmeyi imzaladığını, davacı şirkette hizmet akdi süresince kariyerinde yükselme ile ilgili hiçbir somut adım atılmadığını, toplam 10 yılı aşkın tecrübesi olmasına rağmen davacı şirkette beş yıl hiçbir terfi almadan (son bir buçuk yıl görev değişikliği nedeniyle ürün yönetimi bölümünde yine çalışan pozisyonunda) tutulduğunu, istifa dilekçesi sunduğunu, istifa dilekçesinde belirtilen özel nedenin bu olduğunu, ayrılırken herhangi bir olumsuzluk yaşamamak adına iş akdini haklı nedenle sonlandırtmak yerine istifa dilekçesi sunduğunu, davacı tarafın önce kendisine ihtarname gönderdiğini, Üsküdar .. Noterliğinden 11.11.2015 tarihinde … yevmiye numarası ile cevabi ihtarname keşide ettiğini, bu cevabi ihtarnamede taleplerin haksız olduğunu, kabul etmediğini bildirdiğini, davacı tarafın, ilk sözleşmede olmayan, işe girdiği tarihten yaklaşık dört sene sonra unvan değişikliği bahanesi ile zorla imzalattıkları iş akdinde yer alan cezai şart alacağının tahsili için açılan bu davanın haksız ve hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, şu anda işe başladığı şirkette çalışma alanının teknik ve eğitim yöneticiliği olduğunu, …’a ait herhangi bir yenilik/teknolojinin yeni ürüne aktarılmasının teknik ve eğitim bölümü tarafından yapılmasının imkansız olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi 07/12/2017 tarihli, 2016/56Esas – 2017/1349 Karar sayılı kararında, “…Somut olayda davalının imzalamış olduğu 02/01/2014 tarihli Hizmet Sözleşmesi’nin 10. maddesinde rekabet yasağı düzenlemesinin bulunduğu, dosyada davacının iş sırlarının kullanıldığına ve ödeme nitelikte zarar bulunduğuna veya zarar doğma ihtimali bulunduğuna ilişkin somut bir delil bulunmadığı; kanunda yer alan rekabet yasağının geçerliliğine ilişkin sınırlamaların tamamına riayet edilmesi gerekirken, Hizmet Sözleşmesi’nde yer alan rekabet yasağının Türk Borçlar Kanunu’nun 445/2 ‘de yer alan sınırlamaların tamamına uygun olmadığı, zira her ne kadar rekabet yasağına ilişkin sınırlama süre ve yer açısından uygun olsa da rekabet yasağı konusunda fiili bir çalışma alanı sınırlaması yapılmadığı, çalışanın her ne ad ve unvan altında olursa olsun başka bir şirkette çalışmasının yasaklanmış olması nedeniyle konu bakımından geçerli bir sınırlamanın bulunmadığı; tüm bu sebeplerle kanunun aradığı rekabet yasağının tüm geçerlilik koşullarının bulunmadığı…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından, süresinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Davalı …’in davacı şirketin ürünleri ve ürün stratejileri ile ilgili geniş bir bilgiye sahip olduğunu, kendisine görevi kapsamında bir know-how transferi söz konusu olduğunu, davalının ise 31.07.2015 tarihinde geçerli olacak şekilde istifa dilekçesini sunduğunu ve istifasının üzerinden bir iş günü dahi geçmeden 03.08.2015 tarihinde rekabet yasağına aykırı şekilde ısıtma ve soğutma konusunda faaliyet gösteren müvekkili şirketin rakibi olan … A.Ş.’de aynı pozisyonda çalışmaya başlayarak rekabet yasağını kötü niyetli olarak ihlal ettiğini, davalının iş sırlarına vakıf olduğunu, kaldı ki tanık beyanlarından davalının ürün müdürü olduğu, görevinin stratejik görevlerden birisi olduğu, gizli yürütülen projelerden ve yeni ürünlerden mutlaka haberinin bulunduğu ve ürünlerin orta uzun vadeli maliyetleri ve çeşitleri konusunda çok detaylı bilgi sahibi olduğu, orta ve uzun vadeli bilgiler güncel olduğundan stratejik görevde çalışan davalı gibi personellerin rakip firmalara transfer olmasının çok büyük risk içerdiğinin açık olduğunu, Bilirkişi raporunda da tanık beyanı ve davalı tarafın şirketteki pozisyonu dikkate alındığında, davalı tarafın davacı şirketin iş sırlarına vakıf olabilecek nitelikte bir işte çalıştığının kabul edilmesi gerektiği kanaatine ulaşıldığını,TBK’nın 445. maddesinde, rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremeyeceği ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamayacağı şeklinde tanımlandığını, 6098 sayılı TBK’nın yürürlüğe girmesi ile birlikte eğer rekabet yasağına ilişkin sözleşme maddesinde bir aşırılık var ise hakimin bu maddeyi tümüyle geçersiz kabul edemeyeceğini, zira TBK’nın hakime rekabet yasağı maddesini hukuka uygun hadde indirme yetkisi verdiğini, Yargıtay kararlarının da bu yönde olduğunu, fakat tüm bunlara rağmen ilk derece mahkemesinin, iş sırlarının kullanıldığına ve önemli nitelikte zarar bulunduğuna ya da zarar doğma ihtimali bulunduğuna ilişkin somut bir delil bulunmadığı gerekçesi ile davayı reddetmesinin hukuka aykırı olduğunu,
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, işçinin rekabet yasağına aykırı davrandığı iddiasına dayalı cezai şart alacağı istemine ilişkindir.Davacı, davalının işveren şirkette görev tanımının önce proje müdürü sonrasında ürün yönetim departmanında ürün müdürü olarak çalıştığını, iş akdini 31.07.2015 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere 02.07.2015 tarihli dilekçesiyle istifa ederek sonlandırdığını, hemen akabinde davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip firma olan … Fabrikaları A.Ş.’de çalışmaya başladığını ileri sürmüş ve taraflar arasında 02.01.2014 tarihli imzalanan hizmet sözleşmesinin 10. maddesinde öngörülen rekabet yasağına aykırı davrandığından 35.750 TL cezai şartın tahsilini istemiş, davalı ise davanın reddini reddini savunmuştur.İlk derece mahkemesince yukarıdaki gerekçe doğrultusunda davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince, süresinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Dosya kapsamından, taraflar arasında 02.01.2014 tarihli hizmet sözleşmesi imzalandığı, davalının davacı işyerinden 31.07.2015 tarihinde istifa etmek suretiyle ayrıldığı ve dava dışı … Fabrikaları A.Ş.’de çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır.Davaya konu 02.01.2014 tarihli hizmet sözleşmesinin 10. maddesinde, rekabet yasağı ile ilgili olarak “ ÇALIŞAN iş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanununda sayılan hakli nedenlere dayanmaksızın kendisi tarafından sona erdirilmesinden veya iş Kanununda belirtilen kriterlere uygun olarak geçerli veya haklı nedenlerle … tarafından sona erdirilmesinden itibaren, iş sözleşmesi belirli süreli ise siirenin hitamından itibaren 6 (altı) ay müddetle Manisa, İstanbul, Bilecik, Düzce, Sakarya illeri sınırları içinde … ile aynı konuda iştigal eden başka bir rakip işyerinde her ne ad ve unvan altında olursa olsun hizmet akdi ile veya danışman veya benzeri sıfatla çalışamaz. ÇALIŞAN bu maddede detayları yazılı bulunan rekabet yasağı hususuna aykırı davranması halinde işvereni olan …’un uğrayacağı her türlü zararlarının tazmini yanında, …’a son aylık brüt ücretinin beş katı tutarında cezai şart ödemeyi, ayrıca …’un bu eylemin engellenmesini talep ve dava edebileceğini kabul ve taahhüt etmektedir” şeklinde düzenmiştir.Sözleşme tarihi ile iş akdinin feshi tarihi itibariyle uyuşmazlık 6098 sayılı TBK hükümlerine tabidir.Somut olayda sözleşmede rekabet yasağına ilişkin hükmün TBK’nın 445/1.maddesi uyarınca yer ve zaman sınırlaması içerdiği sabit ise de aksi durumda dahi aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir. Ancak bu sınırlama, yasal düzenleme gereğince, işverenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun bir şekilde göz önünde tutmak suretiyle yapılır. Oysa, olayımızda, işçinin rekabet yasağı karşılığında, işverenin herhangi bir karşı edim üstlenmediği anlaşılmaktadır. TBK’nın 420/1.maddesi uyarınca, hizmet sözleşmelerine sadece işçi aleyhine konulan ceza koşulu geçersizdir. Burada söz konusu olan kısmi geçersizlik olup sadece ceza koşulu geçersizdir.Olayımızda, rekabet yasağını ve buna bağlı olarak ceza koşulunu düzenleyen sözleşmede, sadece işçi aleyhine ceza koşulu getirildiği, bunun karşılığında işverene bir yükümlülük getirilmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle sözleşmedeki ceza koşulu geçersiz olup, geçersiz sözleşmeye dayalı alacak talebi yerinde değildir.Açıklanan bu hukuki gerekçelerle, ceza koşulu içeren sözleşme hükmü geçersiz olup bu geçersizlik, hakimin müdahalesiyle giderilebilecek nitelikte bir geçersizlik değildir. TBK’nın 420/1. maddesindeki düzenleme emredici bir hüküm olup kamu düzenini ilgilendirdiğinden, HMK’nın 355. maddesi uyarınca resen dikkate alınması gerekir. Bu nedenle, davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde olmayıp, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
6-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair;
HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17/01/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU : HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değeri itibariyle karar kesindir.