Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/640 E. 2019/96 K. 24.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/640
KARAR NO : 2019/96
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2017
NUMARASI : 2015/330 E. 2017/1148 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın davalı gerçek kişi yönünden pasif husumet yönünden reddine, davalı şirket yönünden kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karşı davacı vekili ile davalı … Şirketi vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında 15 yıllık süre için kira sözleşmesi yapıldığını ve davalının maliki olduğu taşınmaz üzerine bu kira sözleşmesinin şerh edildiğini, daha sonra ek kira sözleşmesiyle sözleşmenin sona erme tarihinin 18/09/2015 olarak değiştirildiğini, davalı şirket ile akdedilen 27/10/2004 tarihli protokol ve 22/09/2005 ve 18/09/2010 tarihli bayilik sözleşmelerine istinaden davalı şirketin müvekkilinin akaryakıt bayisi olarak faaliyet gösterdiğini, şirktin bayilik lisansının iptal edilmesi üzerine müvekkili tarafından Üsküdar … Noterliğinin 22/01/2014 tarihli ihtarıyla, istasyonda akaryakıt faaliyetinin durmuş olmasının 27/01/2004 tarihli protokolün 5/h bendine aykırılık oluşturduğunu belirtilerek sözleşmenin feshedildiği ve protokolün 6. maddesine göre ödenen yatırım tutarı vs ödemelerin iadesinin istendiğinin bildirildiğini, ihtarın davalılara 28/01/2014 tarihinde tebliğ edilmiş olmasına rağmen herhangi bir ödemenin yapılmadığını, davalı şirkete 41.063,20 TL duran varlık-inşaat ödemesi yapıldığını ancak bayilik lisansının iptal edilmesi nedeniyle 01/03/2010 tarihinde sözleşmenin haklı nedenle sonlandırıldığını, bu nedenle bakiye 11 yıl 48 aylık süre için davalıların bu ödemeler sebebiyle haksız olarak zenginleştiğini, davalı …’nın protokolde garantör sıfatının bulunduğunu ve 27/10/2004 tarihli protokolün 6. maddesinde, bayinin protokoldeki yükümlülüklerini ihlal etmesi halinde müvekkilin protokolü tek taraflı feshetme yetkisine sahip olup, yaptığı tüm ödemeleri faiziyle birlikte isteme hakkını haiz olduğunun belirtildiğini, davalıların sözleşmeyi ihlal etmeleri nedeniyle sözleşmenin süresinden önce sonlanması dikkate alınarak sözleşmenin daha uzun süre devam edeceği düşüncesiyle davalıya ödenen toplam bedelden kullanılamayan ve geçersiz kalan süreye tekabül eden kısım yönünden duran varlık-inşaat bedeli için 31.388,04 TL ile bu bedelin davalı yedinde kaldığı sürede davalının elde ettiği tüm semerelerin ve müvekkilinin bu bedelden yoksun kalması nedeniyle uğradığı ekonomik kaybın karşılığı 14.592,25 TL’nin davalılardan faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı asil 20/11/2017 tarihli duruşmada; bu akaryakıt istasyonunun GSM ruhsatı idare mahkemesince iptal edilmesi nedeniyle bu tarihten sonra kendilerinin bu akaryakıt istasyonunu işletemediklerini, daha sonra anılan yerin icra vasıtasıyla satılığını, hali hazırda malikinin .. Şirketi olmadığını, üzerindeki ariyetlerle birlikte satıldığını, şu anda boş vaziyette durduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ”…”Yapılan yargılama neticesi, taraflar arasında akdedilen 17/09/2010 tarihli protokol ve 18/09/2010 tarihli bayilik sözleşmesinde davalının iptal edilen bayilik lisansını temin etmesi gerektiğinin belirtildiği, ancak bu gereğin davalı tarafından yerine getirilemediği ve davacı tarafından sözleşmenin feshedildiği ve bu feshinin haklı olduğu sonucuna varıldığı, her ne kadar dosyada mevcut bulunan raporlarda ariyet listesinde yer alan emtialar da hesaplamalara dahil edilmişse de iş bu davada ariyet olarak verilen emtialara ilişkin bir talebin bulunmadığı, davanın duran varlık inşaat bedeline ilişkin olduğu ariyetlerin dava konusu yapılmadığı anlaşılmakla , raporda hesaplamaya katılan diğer emtiaların talep aşılarak değerlendirmeye alınmasının mümkün bulunmadığı kabul edilmiştir. “Davacı ile davalı şirket arasında akdedilen 27/10/2004 tarihli protokolün 6.maddesi ile 17/09/2010 tarihli protokolün 3.maddesinde, davalının sözleşmeye aykırı davranması nedeniyle davacının sözleşmeyi tek taraflı olarak feshi halinde yaptığı yatırım bedellerinin geçersiz kalan süreye tekabül eden kısmını talep etme hakkının bulunduğu, ayrıca akaryakıt istasyonunun davacı tarafından yapılan yatırımlarla birlikte davalının borcu sebebiyle icra yoluyla satıldığı, bu durumda yapılan yatırımların taşınmazın kıymetinde etkisi olacağının tartışmasız bulunduğu ve davalının bu miktarda zenginleştiğinin kabulü gerektiği, davacı tarafından yapıldığı dosya içeriğiyle sabit bulunan yatırımların amortisman bedelleri düşülmek suretiyle hali hazırda taşınmaza kattığı aktif değerin yukarıda açılandığı şekilde 15.728,88 TL olarak tespit edilmesi karşısında bu miktarın davalıdan alınarak davacıya verilmesi gerektiği kabul edilmiştir. 08/01/2014 tarihli fesih ihtarının davalı tarafa tebliği ve verilen ödeme süresi dikkate alındığında davalının 05/02/2014 tarihinde temerrüde düştüğü kabul edilmiş ve bu miktara 05/02/2014 tarihinden itibaren avans faizinin uygulanması gerektiği sonucuna varılmıştır.”Her ne kadar davalı …’ya bu dava yöneltilmiş ise de, adı geçenin şirketi temsilen anılan sözleşmeleri imzaladığı, ayrıca şahsi sorumluluğunu gerektirecek bağlayıcı bir imzasının bulunmadığı anlaşılmakla davalı …’ya karşı açılan davanın da husumetten reddi gerektiği kanaatine varılmıştır.”Davacının kira bedeline yönelik talebinin 372.840,31 TL ile bu bedelin kullanılamamasından kaynaklanan yoksun kalınan miktar olarak da 155.540,18 TL ki toplam 528.380,49 TL kısım yönünden mahkememizce tefrik kararı verilerek tefrik edilen davada, görevsizlik kararıyla dosyanın İstanbul Sulh Hukuk Mahkemesine gönderilmesine denildiği ve İstanbul 5.Sulh Hukuk mahkemesinin 2015/1211 E. 2017/438 k.sayılı dosyasında yapılan yargılama neticesinde davanın kısmen kabul edilerek, Harçlar Kanunua göre alınması gereken ilam harcından peşin alınan 9.808,65 TL harcın mahsup edilerek bakiye 7.592,74 TL harcın davalılardan tahsiline denildiği, dolayısıyla huzurdaki bu davada dava konusunun 45.980,29 TL miktarında olduğu dikkate alınmış ve adı geçen mahkemece peşin harç ilam harcından mahsup edildiğinden mahkememizce yeniden harç iadesiyle ilgili karar verilmesi mümkün görülmemiştir. Her ne kadar davalı …’ya bu dava yöneltilmiş ise de, adı geçenin şirketi temsilen anılan sözleşmeleri imzaladığı, ayrıca şahsi sorumluluğunu gerektirecek bağlayıcı bir imzasının bulunmadığı anlaşılmakla davalı …’ya karşı açılan davanın da husumetten reddi gerektiği” gerekçesiyle, davacı tarafından davalı …’ya karşı açılan davanın husumetten reddine, davacı tarafından davalı şirkete karşı açılan davanın kısmen kabulü ile 15.728,88 TL alacağın 05/02/2014 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalı şirketten alınarak davacıya verilmesine, fazla istemin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili ile davalı … Şti vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Dava dilekçeleri ekinde ve yargılama sırasında dava konusu sabit yatırımların faturalarının birebir sunulduğunu, keza yapılan bilirkişi incelemesinde de sabit yatırım duran varlık / ariyet malzeme / sökülebilir malzeme ayrımı yapıldığını ve bilirkişinin kanaatini buna göre oluşturduğunu, raporda duran varlık olarak tanımlanan yatırımı ariyet olarak ayırma gerekçesinin anlaşılamadığını, Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporuna müvekkilince özellikle amortisman hesabının hatalı oluşturulduğuna yönelik itirazlarının değerlendirilmediğini,Bilirkişi raporunda yapılan değerlendirmede amortismana esas olan malzemelerin kullanım/ömür süreleri yanlış hesaplandığını, VUK Amortisman Tebliği 53.5. maddesine göre uygulanması gereken sürenin 10-12 yıl olduğunu, halbuki bilirkişiler tarafından hatalı olarak 5 yıllık amortisman süresi uygulandığını, malzemelerin aktif değerinin düşük hesaplandığını, bilirkişi kurulu tarafından hesaplanan 26.452,50 TL bedele özellikle amortisman hesabı yönünden itiraz edildiğini, hesaplanan bedelin düşük olduğu ifade edildiğini, yerel mahkemenin raporda gösterilen bir kısım malzemeyi ariyet malzeme olarak ayırması ve sonuçta 15.728,88 TL yönünden hüküm kurulduğunuMüvekkili şirket tarafından dikey ilişkinin başlangıçta öngörülen süre kadar devam edeceği nazara alınarak akaryakıt istasyonuna yapılan duran valık-inşaat bedelinin geçersiz ve kullanılmayan süreye karşılık gelen kısmının iadesi gerektiğini,Davalılardan …’nın, sözleşmelerde açıkça ifade edildiği gibi davalı …l Ürünleri Ltd. Şti.’nin davacıya olan borçlarına garantör olduğunu, davanın … yönünden husumetten ret kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,Yukarıda açıklanan nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın redde ilişkin bölümlerinin kaldırılarak davanın her iki davalı yönünden tümüyle kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı şirket vekili istinaf başvuru dilekçesinde;Müvekkili ile …’nin 10.02.2005 tarihinde 15 yıllık bayilik anlaşması yaptığını, ancak EPDK’nın 5015 Sayılı Petrol Piyasası Lisans Kanunu ile intifaların sürelerine kısıtlama getirilirek beş yıla indirilmesi neticesinde tekrar … ile 18.09.2010 tarihinde bayilik sözleşmesinin …’in dayatması ve de yaptırım uygularım tehdidi ile Kanun’un getirdiği yükümlülükler içerisinde beş yıl süreli olarak yenilenerek uzatıldığını,…. A.Ş.’nin yapmış olduğu bu bayilik anlaşmasında, bayiye hiç bir şekilde “intifa bedeli” ödemediğini, bayinin sahibi olduğu gayrımenkulünün üzerine intifa tesis ederek gayrı kanuni ipotek konulduğunu, …Ltd.Şti.’nin, akaryakıt istasyonunun kurulu bulunduğu arsayı satmak istediğini, banka borcunu ötelemek istediğini, arsayı ve tesisi yeniden kredilendirmek istemiş; ancak …A.Ş. taşınmaz üzerinde bulunan birinci sıra intifa ve ipotek hakkından asla vazgeçmediğini,Bayilik lisansının mahkeme kararı ile 01.03.2010 tarihinde iptal edilmesi ile birlikte dikey ilişkinin bitmiş olduğunun savunulduğunu, ancak … 18.09.2010 tarihinde zorlama yoluyla (teminat mektubunun nakde çevrileceği tehdidiyle) bayilik anlaşmasını yenilediğini, …’in daha sonra istasyonun satışının Yargıtay kararı ile kesinleşmesi sonucunda iş bu teminat mektubunu nakde çevirdiğini, … A.Ş. ile bu süreçte 18.09.2010 tarihinde Akaryakıt istasyonu faaliyetine son verilen yerin 5 yıllık akaryakıt istasyonunu intifa anlaşmasının gayrı hukuki olarak …’in istekleri doğrultusunda yapıldığını,… A.Ş.’nin 18.10.2010 tarihli sözleşme ile 22.09.2005 tarihli sözleşmenin bütün hükümlerini geçersiz sayıldığını, …A.Ş.’nin davaya konu yaptığı alacağının,…. Ltd.Şti. ve …’dan müteselsilen tahsilini talep etmiş olduğunu, oysaki … A.Ş. bayilik anlaşması yaparken, tapuya birinci derecede intifa koyduğunu, tapu maliki olan bayi, sahibi olduğu yeri ..’ten kiralamış olup davalılar ile … A.Ş. arasında imzalanan anlaşma gereğince taşınmaz maliki ..A.Ş. hukuken …’in kiracısı olduğunu, taşınmazın sahibinin kiracı olduğu taşınmazda diğer davalı olan …, davacı ve davalı tarafından imzalanan bayilik sözleşmesinden kaynaklı olarak müteselsilen sorumlu tutulamayacağını,Davacı …Ş.’nin ariyet iddiasında bulunduğu taşınmazın icra yoluyla satıldığını ve satış sürecinde, gerek kıymet takdirine itiraz davası açıldığında ve gerekse ihalenin feshi davalarında, … A.Ş. ve taşınmaz maliki … A.Ş.’ye ait ariyetlerle taşınmazın satılamayacağını ileri sürdüğünü, ancak gerek … A.Ş.’nin gerekse davalı ve müvekkilleri tarafından açılan davaların reddedildiğini,
Açıklanan bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tümünün reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava hukuki niteliği itibariyle, bayilik sözleşmesi kapsamında davalı bayiye verilen sabit yatırım (duran varlık-inşaat) bedelinin, sözleşmenin süresinden önce sona ermesi nedeniyle, bakiye süreye isabet eden kısmının tahsili istemiyle açılmış bir alacak davasıdır.İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davalı gerçek kişi yönünden davanın pasif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine, davalı şirket aleyhindeki davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili ve davalı şirket vekili tarafından, süresinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, taraflarca ileri sürülen istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davacı vekilinin istinaf nedenlerinin incelenmesinde;Davacı tarafça sadece bayilik sözleşmesi gereğince yapılan sabit yatırım bedelinden dolayı talepte bulunulmuş olmakla davalı … bayilik sözleşmelerinin tarafı olmayıp, imzalarını şirket kaşesi üzerine atmıştır. İlk derece mahkemesi karar gerekçesinde de belirtildiği gibi, dosyada mevcut 27/10/2004 tarihli protokol, 22/09/2005 tarihli bayilik sözleşmesi, 17/09/2010 tartihli protokol ve 18/09/2010 tarihli bayilik sözleşmelerinin hiçbirinde davalı …’nın asaleten attığı imzanın bulunmadığı ve tüm sözleşmelerde davalı şirketin kaşesinin üzerinde imzanın bulunduğu görülmektedir. 2004 tarihli protokoldeki imzayı kefil sıfatıyla attığı kabul edilse bile, kefalet limiti belli oladığından, ortada geçerli bir kefalet ilişkisinin varlığından bahsedilemeyeceğinden, davalı … hakkındaki davanın husumet nedeniyle reddi kararının verilmesi isabetlidir. Bu sebeple davacının bu yöndeki istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.Davalı şirket hakkındaki hüküm yönünden ise; davacı tarafından iş bu davada sabit yatırım bedeli talep edilmiş, mahkemece de bu doğrultuda bilirkişi incelemeleri yapılarak sonuca gidilmiştir. HMK’nın 282.maddesi uyarınca, hakim, bilirkişinin oy ve görüşüyle bağlı olmayıp, rapordaki tespitleri diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir. Buna göre bilirkişi raporu, takdiri delillerdendir. İlk derece mahkemesince davacının rapora itiraz ve beyanları gerekçeli olarak değerlendirilip sonuca gidilmiş olmakla, usule aykırılık bulunmadığı sonucuna varılmıştır.İlk derece mahkemesinin gerekçesinde vurgulandığı üzere; mahkemece, davaya konu edilen duran varlık – inşaat bedeline ilişkin yapılan ödemeler ve bu yöndeki belgelerin sunulması bakımından davacı vekiline süre verilmiş ve davacı vekilince 05/06/2017 tarihli dilekçeyle duran varlık- sabit yatırımın nelerden ibaret olduğu açıklanmış ve ekinde duran varlık ve inşaat bedeline ilişkin ödeme, fatura ve sevk irsaliyeleri ibraz edilmiş, bu doğrultuda keşfen bilirkişi incelemesi yapılarak, dava tarihi itibariyle piyasa verileri esas alınarak düzenlenen rapor sonucunda, taleple bağlılık esası da gözetilerek karar verilmiş olup, davalı şirket hakkındaki fazla talebin reddine karar verilmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, davacı vekilinin bu konudaki istinaf nedenleri yerinde değildir.Davalı şirket vekilinin istinaf nedenlerinin incelenmesinde;27.10.2004 tarihli Protokolün 4.h maddesinde: ” Bayi, kira sözleşmesi ve bayilik sözleşmesi süresince akaryakıt istasyonunun her hangi bir nedenle kapanmayacağını”, m.6′ da : bayi’ nin işbu protokoldeki maddelerden her hangi birine uymaması ya da yükümlülüklerinden her hangi birini yerine getirmemesi durumunda, … protokolü tek taraflı olarak fesih hakkına sahiptir. Böyle bir durumda Bayi, …’ ın iş bu protokole istinaden yaptığı tüm ödemeleri ( kira ve yatırım bedelleri dahil ) faizleri ile birlikte geri ödemeyi ve …’ in verdiği tüm ariyet malzemelerini normal kullanımdan doğan yıpranma hariç kullanılabilir ve bakımlı bir halde …’ e iade etmeyi kabul ve taahhüt eder.” şeklinde düzenlemelerin yer aldığı görülmektedir. Davacı şirket tarafından gönderilen Üsküdar ….Noterliğinin 22.01,2014 tarihli…yevmiye sayılı ihtarnamesi ile Lisansın iptal edilmesi sebebiyle istasyonda akaryakıt faaliyetinin durmuş olduğunu bu durumun 27.01.2004 tarihli protokole aykırılık taşıdığını, bu nedenle de bayilik sözleşmesinin feshedildiğini bildirmiştir.Bayilik sözleşmesinin, davalının lisansının EPDK tarafından iptal edilmesi nedeniyle sona erdirilmiş olması, istasyonun 01.03.2010 tarihinde fiilen faaliyetine son vermiş olması karşısında, davacının sözleşme hükümleri uyarınca, bakiye sözleşme süresine isabet eden yatırım bedelini talep hakkı mevcuttur. Davalı şirket vekilinin bu konudaki istinaf nedenleri yerinde değildir.18.09.2010 tarihinde bayilik sözleşmesini …in dayatması ve de yaptırım uygularım tehdidi ile yeniden imzaladığını beyan etmekte olan davacı taraf bu iddiası ile iradesinin fesada uğramış olduğunu ileri sürmektedir.Korkutma (ikrah) 6098 sayılı TBK’nın 37. (BK’nun 29.) maddesinde düzenlenmiştir. TBK’nın 37. maddesinde yer alan düzenlemeye göre; bir kimse, karşı tarafın veya üçüncü bir kişinin kendisi veya yakınlarının maddi veya manevi varlığına yönelik hukuka aykırı ve esaslı korkutması sonucu yaptığı sözleşme ile bağlı sayılamaz.İkrah nedeniyle iptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme, karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı açık veya örtülü bir irade açıklaması ile feshedilebilir.Ancak davacı her ne kadar tehdit yoluyla kendisine ikinci kez bayilik sözleşmesi imzalattırılmış olduğunu beyan etmişse de ikrahın varlığına dair somut bir kanıt sunulmamıştır. Kaldı ki, hukuki bir imkanın kullanılacağına dair beyan, tehdit olarak kabul edilemez. İkrahın varlığı bir an için kanıtlanmış olsaydı bile bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşmeyi feshetmiş olduğuna ilişkin dosyada herhangi bir belge sunulmamıştır. Dolayısıyla davacının bu yöndeki istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Davalı şirketin faaliyetini sürdürdüğü taşınmazın icra yoluyla satılmış olması davacının alacak talep etmesine engel olmayacaktır.Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, davacı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, taraf vekillerinin istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacı vekili ile davalı …Ltd. Şirketi vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine,
2-a)Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
b)Davalı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına,
c)Bakiye 805,95 TL istinaf nispi harcının davalı …Ltd. Şirketinden tahsiline, Hazineye gelir kaydına.
3-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,
5-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 24/01/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU :HMK’nın 362/1.a. maddesi uyarınca, dava değerine göre karar kesindir.