Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/605 E. 2019/74 K. 17.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/605
KARAR NO : 2019/74
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2014/1172Esas – 2017/797 Karar
KARAR TARİHİ: 24/11/2017
DAVA : İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin uzun yıllardır öğrenci taşımacılığı yaptığını, müvekkillerinin öğrenci taşıma ihalesi için ihtiyaç duyduğu araçların temini için davalı ile görüşmeler yaptığını ve mülkiyeti muhafaza kaydı ile beş adet araç için 219.000 TL bedel mukabilinde araçların satışı konusunda anlaşıldığını, ancak araçlardan bir kısmında arıza çıktığını ve kullanılamadığını, davalı tarafın yapılan sözleşmeye riayet etmemesi neticesinde müvekkillerinin ihaleyi kazanamadıklarını ve sonuç olarak tarafların araçların iade alınması konusunda anlaştığını, davalının ilk satış sözleşmesi ile almış olduğu 50.000,00 TL nakit ve 3.500,00 TL ödenen araç farkı bedeli ile yapılan harcama bedelleri olan 1.452,00 TL’yi müvekkiline iade etmediğini, müvekkilinin de Körfez İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyası üzerinden takip yaptığını, davalının da bu takibe itiraz ettiğini, ancak davalının itirazının haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek davalının takibe yönelttiği itirazın iptali ile takibin devamına ve % 20’den az olmamak kaydıyla icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili savunmasında; davalı tarafça davacıya, araçların mülkiyeti muhafaza kaydı ile satıldığını, daha sonra davacının içinde bulunduğu kendi ekonomik şartları gereği araçlarının satışı talebinde bulunduğu ve müvekkiline davacı talebi üzerine araçların satılmış olduğunu, ilk satış gereği davacının davalıya borçlu olduğunu, ikinci satış uyarınca davacının herhangi bir alacağının bulunmadığını ve işlemin satış olması nedeni ile araca yapılan masraftan kaynaklı talebe hakkı olmadığını ve ilk satış konusu bir aracın yerine başkaca bir araç almakla araç farkı talep edemeyeceğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi 06/02/2017 tarihli, 2015/670 Esas – 2017/112 Karar sayılı kararında, “…Yapılan yargılama, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; taraflar arasında araç satımı konusunda vaki anlaşma doğrultusunda beş adet aracın … tarafından davacı … Ticaret Limited şirketi’ne 2013 yılı Ağustos ayında mülkiyeti muhafaza kaydıyla satışının yapıldığı, aynı araçların bu kez 15/11/2013 tarihinde davacı şirket tarafından davalıya satışının yapıldığı, satışa ilişkin Noter araç satış sözleşmesinden davacının aracın bedelini tamamen aldığı yazılı olup, yapılan işlemin önceki satış işleminin iptali işlemi olmadığı, davacının araç bedellerini aldığı, bu nedenle davacının önceki satın almasından kaynaklı peşin ödediği bedeli önceki satış işleminin bozulması şeklinde işlem olmamakla verilenlerin istirdatı hakkını bahşetmeyeceği, kaldı ki, aynı tarihte davalı …’un da ilk satıştan kaynaklı tüm alacaklarını aldığına dair ibraname verdiği, tüm bu karşılıklı akit ve irade beyanlarnından her iki satışın da birbirinden bağımsız işlemler olduğunun anlaşıldığı, bu nedenle davacının ilk satış işleminin peşinatını istirdata hakkının bulunmadığı, bu nedenlerle davacının araç model farkı ve araçlara yaptığı masrafların da istirdatını talep edemeyeceği kanatine varılmakla davanın reddi ve davacılar taleplerinde tüm bu sözleşmelere aykırı taleplerinde kötü niyetli olduklarından kötü niyet tazminatına da mahkumiyetleri gerektiği…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; İlk derece mahkemesinin vermiş olduğu kararda, dosyada mübrez iki adet bilirkişi raporu, dosyada dinlenmiş olan tanık beyanları ve dosyaya sunmuş oldukları yazılı belgelerin ortaya koyduğu somut duruma aykırı olduğunu, mahkeme tarafından alınan ilk bilirkişi raporunda, harici yapılan satış sözleşmesinin ifa edilen hususlarında sebepsiz zenginleşme hükümleri çerçevesinde talep olunabilecek alacak miktarının 53.725,40TL (kabul edilen 15.000TL düşürüldükten sonra 38.725,40TL) olduğu sonucuna varıldığını, bilirkişi raporuyla da teyit edildiği üzere, müvekkillerinin davalıya esas ve revize sözleşmeleriyle vermiş oldukları 38.725,40TL tutarında alacağı alamadıklarını, davalının bu miktar kadar zenginleştiğini, dosyada mübrez Mülkiyeti Muhafaza Kayıtlı Satış Sözleşmelerinin 7’nci maddesinde, “Satış Sözleşmesinin feshi halinde taraflar birbirlerinden aldıklarını geri vermekle yükümlüdür.” şeklinde düzenleme bulunduğunu, satıcısı müvekkili şirket, alıcısı ise davalının olduğu iade amaçlı yapılan sözleşmelerde “Satıcı, yukarıda nitelikleri ve bedeli yazılı aracı alıcıya hali hazır durumuyla satarak bedeli tamamen aldığını ve aracın teslim edildiğini, alıcı bu aracı hali hazır durumu ile görüp ve bedelini tamamen ödeyerek teslim aldığını” şeklindeki ifadenin, önceki mülkiyeti muhafaza kaydıyla satış sözleşmesi ve öncesinde yapılan harici ve revize sözleşmelerinde belirtilen bedelleri kapsamadığını, mahkemenin, tarafların gerçek iradeleri ile uyuşmayan ve kayden yapılması gerekli olan satış sözleşmesi başlıklı noter evrakını yanlış yorumlaması sonucu vermiş olduğu hükmün gerçeği yansıtmadığı gibi somut olayın özelliklerini karşılamadığından usul ve yasaya aykırılık oluşturduğunu, kaldı ki araçların normal satış bedelleri sözleşmelerde yazan bedeller olmayıp herhangi bir para alışverişi de söz konusu olmadığını, noter evrakının sadece ve sadece araçların mülkiyetinin kimde olduğunu ortaya koymak için yapıldığını, Ek raporda da belirtildiği üzere, alacak miktarının 53.725,40TL’den 15.000 TL düşürülmek suretiyle 38.725,40 TL olduğunun rapor edildiğini, 28.03.2016 tarihli kök rapor ile aynı doğrultuda hazırlanan ek rapor ile de alacaklarının desteklendiğini, Davalının araçların iadesine ilişkin işlemlerin satış işlemi olduğu yönündeki iddialarının yersiz olduğunun bilirkişi raporlarında işlendiğini, mülkiyeti muhafaza kaydıyla yapılan satış sözleşmesi ile araçların mülkiyetlerinin müvekkillerine geçmediği davalının müvekkillerinden araçları iade almaları için noterde vermeleri gereken ibranamenin noter satışının gerçekleşmesi için bir şart olduğunu, dolayısıyla ikinci yapılan işlemin satış olarak nitelenemeyeceğinin bilirkişi raporuyla da teyit edildiğini, İddialarının tanık beyanlarıyla da doğrulandığını, Davalıdan alınan araçların mülkiyeti muhafaza kaydıyla satın alındığını, araçların mülkiyetinin müvekkiline geçmediğini, müvekkilinin harici satış sözleşmesi uyarınca 28.150 TL den altı adet toplam 169.000 TL tutarlı senet ile değişen durumlar ve mülkiyeti muhafaza kaydıyla satış sözleşmesi için kullanılmak üzere 89.000 TL toplam bedelli dört adet senet verdiğini, davalının ilk senet vadesini bekleyip senedin vadesi gelene değin müvekkillerini Dubai’de bulunduğu gerekçesiyle oyaladığını, senet bedelinin ödenmesi için müvekkillerini zorladığını ve sonunda araçları icra takipleri ve haciz yoluyla almak yerine, araçların müvekkilleri tarafından rızaen geri iade edilmesi suretiyle aldığını, araçların geri iade sürecinde davalının elinde müvekkilinden almış olduğu 53.500 TL nakit para ve 258.000 TL senet bulunduğunu, davalıya Bakırköy 46. Noterliğinden 14 Kasım 2013 tarihinde daha araçlar geri alınmadan bedelsiz kalan ve davalı tarafından icra takibine konu edildiği şifaen bildirilen senetlerim iadesinin istendiğini, Müvekkillerinin araçları davalıya iade ettiğini, araçları iade ederken davalının araçların satıcısı ve mülkiyet hakkı sahibi olduğu için ibraname gerçekleştirerek mülkiyeti muhafaza kaydını kaldırttığını ve satış adı altında araçların iadesinin ancak bu şekilde gerçekleştirildiğini, başka bir suretle iadenin gerçekleştirilmesinin mümkün olmadığını , Davalı tarafın İstanbul 9. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/1232 E sayılı dosyasında açtığı davada, mülkiyeti muhafaza kaydı ile yapılan satış ile iade amaçlı satış sözleşmesi arasında geçen süre için araçların müvekkilinde bulunduğu gerekçesiyle kira bedeli talepli dava açtığını, bu suretle davalının, mülkiyeti muhafaza kaydı ile yapılan satış sözleşmesinin 7. maddesindeki “Satış sözleşmesinin feshi halinde taraflar birbirlerinden aldıklarını geri vermekle yükümlüdür. Satıcı her halde uygun bir kira karşılığı istiyebilir” şeklindeki düzenlemeyi lehine işletmeye çalıştığını, bu durumun davalı tarafın söz konusu işlemlerin bağımsız satışlar olduğu iddiasıyla da tezatlık oluşturduğunu, Kötü niyet tazminat şartlarının somut olayda kanıtlanmadığından, müvekkili aleyhine kötü niyet tazminatına karar verilmesinin de yerinde olmadığı ileri sürülerek,
Usul ve yasaya aykırı Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/1172 Esas ve 2017/797 Karar sayılı ilamının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davacı tarafından, mülkiyeti muhafaza kaydıyla yapılan satış sözleşmesine konu araçların tekrardan davalıya satışla iade edildiği, davalı tarafa ödenen 53.500 TL ve araçların anlaşılan niteliklerine uygun hale getirilmesi için harcanan tutardan iade edilmeyen bakiyenin toplamından oluşan 54.952 TL alacağın tahsili için yapılan takibe yöneltilen itirazın iptali istemli iş bu davanın açıldığı, mahkemece davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmaktadır.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.26.08.2013-02.09.2013 tarihleri arasında imzalanan mülkiyeti muhafaza kaydı ile noterde düzenlenen sözleşmeler ile beş adet aracın davalı tarafça davacıya satışının yapıldığı, daha sonra 15.11.2013 tarihli araç satış sözleşmeleri ile bu kez araçların davacı şirket tarafından davalıya satışının yapıldığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafça tarafların gerçek iradeleri kapsamında yapılan satış işlemlerinin satışa konu araçların davalıya iadesi için yapılan satış olup, davalıya peşin verilen tutar, araç fark bedeli olarak verilen tutar ile araçlar için yapılan masraflardan iade edilmeyen tutarın sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca iadesi gerektiği ileri sürülürken; davalı yanca, yapılan satışların birbirinden bağımsız satışlar olup, mülkiyeti muhafaza kaydıyla yapılan satış konusu araçların iadesi amaçlı satış işlemi olmadığı, noter sözleşme içeriklerine göre de tarafların birbirinden alacağının kalmadığı beyanları doğrultusunda davacıya iadesi gereken alacak olmadığı ileri sürülmektedir.11.11.2016 tarihli celsede davalı vekilince bilirkişi raporlarına itirazları ile birlikte davaya konu araçlarla ilgili davacı taraf aleyhine kira alacak talepli olarak dava açtıklarını bildirdikleri, mahkemece dosya nosu bildirilmek üzere iki hafta süre verildiği, davalı vekilinin 07.02.2012 tarihli dilekçesi ile İstanbul Anadolu 9.Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/1232 esas sayılı dosyası ile dava açtıklarını beyan ettiği anlaşılmaktadır. Mahkemece bu delil üzerinde hiç durulmamıştır. Oysa birçok uyuşmazlık noktasının aydınlanması hususunda o dosyadaki davalı beyanlarının son derece önemli olduğu, maddi vakıa tespitlerinin yapılmasında ışık tutacağı anlaşılmaktadır. Davanın çözümünde ve tarafların gerçek iradelerinin ortaya çıkmasında oldukça önemli bir etki yapacak bu delilin hiç incelenmeden ve sonucu beklenip beklenmeyeceği değerlendirilmeden karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur.Bu yönüyle davanın esasına etkili nitelikteki deliller toplanıp değerlendirilmek suretiyle hüküm kurulması için, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca istinafa konu kararın kaldırılarak, yenden yargılama yapılmak üzere dava dosyasının ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR :Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine,
4-Davacı tarafından istinaf kanun yolu aşamasında yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte İlk Derece Mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair;
HMK’nın 353/1.a.6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 17/01/2019 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.