Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/582 E. 2019/77 K. 18.01.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/582
KARAR NO : 2019/77
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 16/11/2017
NUMARASI : 2014/1057 E- 2017/894 K.
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabul- kısmen reddine reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … San. Ve Tic. A.Ş. arasında imzalanan 05/06/2009 tarihli, 250.000,00-USD miktarlı, 26/03/2012 tarih, 5.000.000-TL miktarlı, 29/09/2010 tarih, 1.000.000 USD miktarlı üç adet genel kredi sözleşmesi ile 05/11/2013 tarihli, 500.000-USD miktarlı, 04/07/2012 tarihli 1.000.000,00-USD miktarlı iki adet kredi çerçeve sözleşmesine istinaden borçlu firmaya kredi kullandırıldığını, davalılar … TİC. A.Ş., …Ş., .. .’nın işbu kredi sözleşmelerini müşterek müteselsil kefil sıfatı ile imzalamış olup borcun tamamından sorumlu olduklarını, davalılardan …’ün ise bu sözleşmelerden 05/06/2009 tarih, 250.000 USD miktarlı genel kredi sözleşmesini imzalandığını, davalı borçlu şirketin kredi koşullarına uymaması, ödemelerde temerrüde düşmesi sebebiyle borçlulara Beşiktaş .. Noterliğinin 24/01/2014 tarih … yevmiye nolu ihtarnamesi ile 390.436,20 nakdi, 67.925,00-TL gayrinakdi alacağın ödenmesi konusunda hesap kat ihtarnamesi keşide edildiğini, ihtarnamenin tebliğ edilmiş olmasına rağmen borç ödenmediğinden, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile 26/02/2014 tarihi itibariyle davalı borçlulardan …hakkında imzaladığı sözleşmeler kapsamında 39.746,14 TL nakti, 30.240,00 TL gayrinakti, toplamda 69.986,14-TL üzerinden, diğer borçlular için 289.010,07 TL nakdi, 30.240,00 TL gayrinkdi, toplamda 319.250.07 TL üzerinden tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydıyla takip yapıldığını, davalıların haksız olarak icra takibine itiraz ettiklerini belirterek, davalıların icra takibine vaki itirazlarının iptaline ve %20 oranından icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.Davalılar …A.Ş., … A.Ş., … A.Ş. ve .. vekili savunmasında; davacı banka tarafından müvekkili … Tic A.Ş. ile davacı banka arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerine ilişkin borçların ödenmediği ve diğer müvekkillerin müşterek müteselsil kefil olduğundan bahisle icra takibine girişildiğini, müvekkili tarafından İcra takibine süresinde itiraz edilmekle takip durduğunu, icra takibine konu 05.06.2009 tarihli 250.000,00-USD, 26.03.2012 tarihli 5.000.000,00-USD, 29.09.2009 tarihli 1.000,000,00-USD miktarlı Genel Kredi Sözleşmelerine istinaden kullanılan kredi borcunun ödenerek kapandığını, davalı banka ile akdedilen ve kapatılan Genel Kredi Sözleşmelerinden sonra 05.11.2013 tarihli 500.000 USD bedelli genel kredi sözleşmesi akdedildiğini, icra takibine konu edilen genel kredi sözleşmeleri ödenerek kapatılmakla müvekkilleri …. A.Ş., … Tic. A.Ş. ve …’nun müteselsil kefalete ilişkin sorumluluğu ortadan kalktığını, icra takibiyle talep edilen faiz oranının fahiş olduğu gibi, hangi sözleşmeye ait ne kadar kredi borcu kaldığı belirtilmeden ödeme emrinde belirtilen asıl alacağa faiz işletilmesinin de hukuka aykırı olduğunu, zira davacı delilleri arasında zikredilen 24.01.2014 tarihli kat ihtarnamesi incelendiğinde herhangi bir sözleşmeye atıf yapılmayıp, borcun sebebi, hangi kredi hesabının kat edildiği hususlarının belirtilmediğini, kullanılan kredi Dövize Endeksli Kredi (DEK) olduğunu, takip rakamının TL üzerinden belirlenerek fahiş faiz işletilmesinin hukuka aykırı olduğunu, davacı tarafından müvekkillerine başka bir genel kredi sözleşmesinin sorumluluk miktarının yansıtılmasının kafalet hukukuna aykırı olduğunu, davanın her yönüyle hukuki mesnetten yoksun ve kötüniyetli şekilide son sözleşmeden kaynaklı alacağın, 2009 tarihli ve eski sözleşmelerde adı bulunan müteselsil kefillerden talep edildiğini, bu yönüyle davanın reddi gerektiğini, icra takibine konu eski sözleşmelere ilişkin herhangi bir borç kalmamakla müvekkili ve diğer kefillerin sorumluluğunun sona erdiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … vekili savunmasında; müvekkilinin, kredi borçlusu….A.Ş.’nin geçmişte bir dönem ortak ve yöneticisi olduğunu, müvekkili ile anılan şirket arasındaki ilişkinin 26.08.2009 yılında sona erdiğini, dava ve icra takibinin, sırasıyla 2009, 2010, 2012, 2013 yıllarında akdedilmiş olan dört ayrı kredi sözleşmesine dayandığını, davacı bankanın, icra takibi öncesinde takip borçluları aleyhine ihtiyati haciz talebinde bulunduğunu, İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesince müvekkiline yönelik ihtiyati haciz talebinin reddine karar verildiğini, buna rağmen davacı bankanın müvekkili aleyhine de icra takibi yaptığını, davacı delilleri arasında sunulan 2010-2012-2013 yıllarına ait genel kredi sözleşmelerinde, müvekkilinin hiçbir nam ve sıfatta imzasının bulunmadığını, müvekkili şirketin idarecisi bulunduğu sırada yapılmış olmakla onun imzasını taşıyan 2009 yılına ait sözleşmelerin de 818 sayılı Borçlar Kanunu hükümlerine tabi olduklarını, 484. maddede, kefalet sözleşmesinin geçerliliğinin yazılılık koşuluna bağlandığını, ayrıca sözleşmenin geçerli olabilmesi için kefilin sorumlu olduğu miktarın sözleşmede acıkca gösterilmesinin zorunlu olduğunu, müvekkilinin yegane imzası bulunan ve kredi sözleşmesinden ayrı olarak imzalanan “Müşterek Borçlu ve Müşterek Müteselsil Kefalet Şerhi” başlıklı belgede kefalet sınırının gösterilmediğini, İstanbul 50. Asliye Ticaret Mahkemesince davacının ihtiyati haciz talebinin reddi yönünde verdiği kararda da bu durumun vurgulandığını, müvekkilinin 2009 tarihli sözleşmede geçerli bir kefaleti bulunduğu düşünülse bile aynı kredi borçlusunun 2010, 2012, 2013 yıllarında tekrar kredi kullanması ile müvekkilinin sorumluluğunun sona erdiğini, müvekkilinin 2010, 2012 ve 2013 yıllarında ayni borçluya tekrar kredi kullandırılmış olması sebebiyle de davacı bankaya borçlu olmadığını, davacı delilleri arasında sunulan Beyoğlu .., Noterliğinin …yevmiye numaralı ve 24.01.2014 tarihli hesap kat ihtarnamesinde herhangi bir kredi sözleşmesine atıf yapılmayarak, iddia ve talep edilen borcun sebebi, hangi kredi hesabının kat edildiği gibi esaslı unsurlara yer verilmediğini, söz konusu ihtarname müvekkilinenin tebliğ de edilmediğini, kredi borçlusu ……A.Ş. tarafından takip öncesi dönemde yapılan ödemeler hesaba katılmadan ve bu ödemelerle kapatılan (veya davacı banka tarafından kapatılması gereken) kredi hesaplarına bağlı olarak ileri sürülen davacı taleplerinin reddi gerektiğini, takip öncesinde alacak tutarı muayyen (ve takip borçlularınca bilinebilir) olmayıp yargılamada hesaplanıp tespiti gerektiğinden, icra inkâr tazminatına hükmedilmesinin de mümkün olmadığını belirterek davanın reddini talep etmiştir.Davalı … vekili savunmasında; müvekkili aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünde … E sayı ile başlatılan haksız takibe taraflarınca da itiraz edilerek takip durdurulduğunu, müvekkilinin sıfatının müteselsil kefillikten ibaret olduğunu, asıl borçlulara yapılan bildirimlerin yanı sıra kefalet ile sorumlu tutulmak istenen kişilere de tebligatın zorunlu olup yasal ikamet adreslerine yapılması gerektiğini, dosya alacaklısının Genel Kredi Sözleşmelerinde kefalet ile ilgili kabul, beyan ve imzalarının geçerliliğini kontrol ederek takibata geçmekle mükellef olduğunu, asıl borçlularla imza edilen tüm Genel Kredi Sözleşmelerinin nakdi ve gayrinakdi alacaklarının tamamının kül halinde, müvekkili kefil sıfatı ile takibata uğrayan kişiyle müştereken ve müleselsilen yöneltilmesi hukuken mümkün olmadığını, asıl borç belli olmaksızın sadace kefilin sorumlu olacağı en yüksek meblağ gösterilmek süretiyle verilmiş olan kefaletin geçerli olmadığını belirterek, davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ
İlk derece mahkemesi, yaptığı yargılama sonucunda; Davacı banka ile davalı asıl borçlu …. VE TİC.A. Ş. arasında akdedilen dövize endeksli genel kredi sözleşmelerine … dışındaki diğer davalıların müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatı ile imza attığı, davacı banka tarafından hesabın kat edildiği, ihtarnamenin … TİC.A.Ş., …. VE TİC. A.Ş. … HİZM. A.Ş.’ye 29/01/2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalı şirketler yönünden temerrüdün 31/01/2014 tarihinde oluştuğu, … .’na ihtarnamenin 28/01/2014 tarihinde tebliğ edildiği, temerrüdünün 30/01/2014 tarihinde oluştuğu, …’e gönderilen ihtarnamenin muhatabın adresten taşınması ve yeni adresinin bilinmemesi sebebi ile aynı adreste yetkili . ..’a 29/01/2014 de yapıldığı, tebligat zarfındaki şerhe göre …’in adresinden taşındığı ve yeni adresinin bilinmediği yazılı olduğundan …’ a yapılan tebligatın geçerli olmadığı, davalı …’in 26/02/2014 takip tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, taraflar arasında akdedilen genel kredi sözleşmesinin nin 53. maddesinde bankanın sözleşmede yazılı temerrüt faiz oranı ile bağlı olmadıkları, müşteriye açılmış kredi veya kredilere takip veya dava tarihinde geçerli olan temerrüt faizi oranının uygulanmasını bankanın değiştirilmiş olan bu yeni temerrüt faizi oranını talep etme hakkını ve yetkisinin bulunduğu düzenlenmiş olup davacı bankanın faiz oranları listesine göre en yüksek faiz oranının TCMB’ye 24/04/2014 tarihinde %36 olarak bildirildiği, bunun %100 fazlası olan %72 oranında temerrüt faizinin talep edilebileceği, davacı banka tarafından bankaya iade olmamış 27 adet çek sorumluluk tutarı için 30.240,00 TL üzerinden depo talebinde bulunulduğu, genel kredi sözleşmesinin 8. maddesinde bankanın dilediği her zaman kullandırılan kredi karşılığında müşterinin borçlarından gerekli gördüğü kısmına teminat olmak üzere tayin edeceği miktarda naktin depo edilmesini talep edilebileceğinin düzenlendiği, bankanın nakit depo edilmesini veya nakit teminat verilmesinin isteyebileceği için hesabı kat etmesine gerek olmadığı, çek ile ödemelerin düzenlenmesi hakkındaki kanun uyarınca 27 adet çekin her bir yaprağı için davacı bankanın 1,120 TL’den 30.240,00 TL’nin deposunu talep etme hakkına sahip olduğu, davacı banka tarafından talep edilen asıl alacak tutarı tüm davalıların kefalet limiti dahilinde kaldığından davalı kefillerin asıl alacak tutarı ve temerrüt tarihinden itibaren hesaplanacak temerrüt faizi ve ferilerinden sorumlu oldukları hüküm vermeye elverişli denetime açık son bilirkişi raporu ile anlaşıldığından, son rapor doğrultusunda davanın kısmen kabülüne, tahsilde tekerrür oluşturmamak kaydı ile nakit alacaklar açısından davalılar …. ve Tic A.Ş., … san ve tic A.Ş., … Hizmetleri A.Ş. yönünden itirazın kısmen iptaline, takibin 287.400,27-TL üzerinden devamına, Asıl alacak 272.648,03-TL sine takip tarihinden itibaren %72 oranında temerrüt faizi ve %5 BSMV uygulanmasına, Davalı … yönünden itirazın kısmen iptaline, Takibin 238.214,81-TL üzerinden devamına, Asıl alacak 238.214,81-TL ye takip tarihinden itibaren %72 oranında temerrüt faizi ve %5 BSMV uygulanmasına, Davalı… açısından; itirazın kısmen iptaline, takibin 287.284,26-TL üzerinden devamına, Asıl alacak 272.538,24-TL ye takip tarihiden itibaren %72 oranında temerrüt faizi ve %5 BSMV uygulanmasına Fazlaya ilişkin istemin reddine, nakit alacaklar açısından taraflarca belirlenebilir likit alacak miktarına kötü niyetli olarak itiraz edildiğinden %20 tazminatın … dışındaki davalılardan tahsiline, Gayri Nakit alacaklar açısından 30.240,00-TL’nin davalılar … ve Tic. A.Ş, Mühendislik ve danışmanlık Hizmetleri A.Ş., E.. Tic. A.Ş., . .. . tarafından davacı bankaya ait faiz getirmeyen bir hesapta depo edilmesine, davacının kötü niyetli olarak icra takibi yaptığı ispat edilemediğinden davalıların kötü niyet tazminatı taleplerinin reddine; davalı … açısından ise bu davalının sadece 2009 yılındaki krediye kefil olduğu, 2009 yılından kalan bir borç bulunmadığı, takip konusu borcun sonradan imzalanan ve bu davalının kefil olmadığı sözleşmelerden kaynaklandığı gerekçesiyle bu davalı hakkındaki davanın REDDİNE, karar vermiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF BAŞVURU DİLEKÇESİ;
Müvekkili bankanın Mecidiyeköy Ticari Şubesi ile davalı …. Ve Tic. A.Ş. arasında; 05.06.2009 tarihli, 250.000,00 USD miktarlı Genel Kredi Sözleşmesi, 26.03.2012 tarihli, 5.000.000,00 TL miktarlı Genel Kredi Sözleşmesi, 29.09.2010 tarihli, 1.000.000,00 USD miktarlı Genel Kredi Sözleşmesi, 05.11.2013 tarihli, 500.000,00 USD miktarlı Kredi Çerçeve Sözleşmesi, 07.04.2012 tarihli, 1.000.000,00 USD miktarlı Kredi Çerçeve Sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşmelere istinaden borçlu şirkete krediler kullandırıldığını, Davalılar … Ltd. Şti., …. A.Ş., .U, … işbu kredi sözleşmelerini müşterek müteselsil kefil sıfatıyla imzaladıklarını ve borçluların borcun tamamından sorumlu olduklarını, İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. Sayılı dosyası ile 26.02.2014 tarihi itibariyle Davalı borçlulardan .. hakkında, imzaladığı sözleşmeler kapsamında 39.746,14 TL nakti, 30.240,00 TL gayrinakti olmak üzere toplamda 69.986,14 TL üzerinden; diğer borçlular için 289.010,07 TL nakit, 30.240,00 TL gayrinakit olmak üzere toplamda 319.250,07 TL üzerinden tahsilde tekerrür etmemek kaydıyla takip yapıldığını, müşterek borçlu ve müteselsil kefiller, 26.02.2014 takip tarihi itibariyle müvekkili bankaya talep olunan miktarda borçlu bulunduklarını,Yeni bir kredi verilmiş olmasının daha önce imzalanan kredi sözleşmelerinin geçersizliğine neden olamayacağını, her sözleşmenin ayrı ayrı mevcudiyetini koruyacağını, diğer taraftan …’ün sözleşmedeki imzasının kefaleten atılmış olması nedeni ile şirket ortaklığı veya yönetimde olmasının kefalet sorumluluğunu etkilemeyeceğini, davalı ….’ün kefalet beyanının genel kredi sözleşmesinin devam sayfasına eklenmiş olup iş bu sözleşmenin bir parçası haline geldiğini, davalı …’ ün kefaleti süresiz olup takip tarihi itibari ile sona ermediğini, davalı …’ün imzalamış olduğu 05.06.2009 tarihli kredi sözleşmesinden kaynaklı kredinin tahsilatla kapatılmadığını, davalı …’ün sorumlu olduğu miktarın takip talebinde belirtildiğini, Taraflar arasında imzalanan kefalet sözleşmesinin 1. maddesinde “Kefiller, kefaletin müşterinin bankaya mevcut ve doğacak anapara ve akti faizini ….. ödemeyi kabul ederler” hükmü gereği, …’ün sözleşme gereği tüm borçtan kredi limiti miktarınca sorumlu olduğunu, Ayrıca davalı …’ ün imzasının bulunduğu kefalet sözleşmesi ekindeki imzalı belgede “ Kullandığı/kullanacağı” krediler için kefaleti kabul attiği beyanı bulunmakta olup, bu beyan kapsamında davalı firmaya kullandırılan sonraki tüm kredilerden sorumlu olduğunu, Genel Kredi Sözleşmesinin müşterek borçlu ve müteselsil kefalet şerhi başlığı altındaki maddede; “…Borçlunun Bankanızca tahakkuk ettirilecek borcunu vadesinde ödememesi, sözleşme hükümlerini yerine getirmemesi veya aykırı hareket etmesi halinde; muacceliyet kazanan borcun tamamını, işlemiş ve işleyecek akdi faiz tutarının tamamını, sözleşmede tanımı yapılan mali yükümlülüklerin tamamını… müşterek borçlu ve müteselsil borçlu sıfatıyla ödeyeceğimizi… müşterek borçlu ve müteselsil kefalet verenler Genele Kredi Sözleşmesinin kapsamını tamamen okuyarak ve anlamış olarak imza ettiklerini… sözleşmenintüm hükümlerinin haklarında geçerli olacağını kabul ve taahhüt ederler” denildiğini, kefalete ilişkin bölümde açıkça; “borçlunun borcunun muaccel olması halinde muacceliyet kazanan borcun tamamından sorumlu olacağı” nın belirtildiğini, İlk raporun aksine ek raporda davalılardan …’ün borçtan sorumlu tutulamayacağına ilişkin tespitte bulunulduğunu, dayanak olarak ise davacı müvekkili bankanın 2009 yılından sarkan bir kredi alacağının bulunmadığı belirtildiğini, ancak bilirkişinin bu tespite nereden vardığı anlaşılmadığını, İmzalanan tüm genel kredi sözleşmeleri geçerli olup yeni bir sözleşme imzalanmasının önceki sözleşmeye dayanarak kullandırılan kredinin tamamen ödenerek kapandığı anlamına gelmediğini, her bir sözleşmenin ayrı ayrı mevcudiyetini koruduğunu, bilirkişi ek raporunda bu hususlara değinmediğini,Mahkeme tarafında temerrüt tarihi, temerrüt tarihi itibariyle asıl alacak ve takip tarihi itibariyle alacak miktarlarının hatalı hesaplandığını, takip talebinde yazılı alacak miktarı ile yerel mahkemenin tespit ettiği miktar arada fark bulunduğunu,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tüm davalılar yönünden kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, hukuki niteliği itibariyle, genel kredi sözleşmesinden doğan banka alacağının asıl borçlu ve kefillerden tahsili amacıyla başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67.maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davalı … hakkındaki davanın reddine, diğer davalılar hakkındaki davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. İlk derece mahkemesinin kararına karşı sadece davacı Banka vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur. Davalılar istinaf başvurusu yapmamıştır. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf sebepleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İlk derece mahkemesince, davalı … hakkındaki dava reddedilmiştir. Bu davalının, kefil olduktan sonra asıl borçlu şirketin ortaklığından ayrılmasının kefalet üzerinde bir etkisi yoktur. Ancak, davalı …’ün yalnızca 05/06/2009 tarihli kredi sözleşmesine kefil olduğu, sonradan imzalanan diğer sözleşmelerde kefaletinin bulunmadığı ihtilafsızdır. Davacı banka tarafından başlatılan takibe konu alacağın hangi kredi sözleşmesinden kaynaklandığının dosyadan net şekilde anlaşılamadığı çünkü 26/02/2014 tarihinde başlatılan icra takibinde, takibinin öncesinde gönderilen hesap kat ihtarnamesi incelendiğinde; hangi kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacağın talep edildiğinin tespit edilemediği, kefalet sözleşmesine ilişkin sayfanın genel kredi sözleşmesinin devam sayfasına eklendiği, böylece asıl sözleşmenin bir parçası haline geldiği, bu hali ile davalı …’ün genel kredi sözleşmesinin tutarını tam olarak bilerek kefil olduğunun kabulünün gerekeceği, eğer takibin dayanağı olan kredi sözleşmesini 05/06/2009 tarihli sözleşme olduğu net şekilde söylenebiliyorsa davalı …ün kefil olarak sorumluluğuna gidilmesinin mümkün olduğu, ancak dosyada takibin dayanağını 05/06/2009 tarihli sözleşme olduğunu ispata yarar herhangi bir delille rastlanmamıştır. Dava konusu alacağın 05/11/2013 tarihli son kredi sözleşmesinden kaynaklandığı, dosya kapsamında başvurulan her iki bilirkişi heyeti tarafından belirilenmiştir. Davalı …’nın 2009 yılında imzaladığı kefalet beyanı, asıl boçlunun doğmuş ve doğacak kredi borçlarını teminen verilmiş olmakla birlikte, doğacak borçların 2009 yılında imzalanan çerçeve kredi sözleşmesi kapsamında kullanılmış olması gerekir. Bilirkişi raporunda, takibe konu alacağın 2009 tarihli kredi sözleşmesi kapsamında kullanılan krediden kaynaklanmadığı, takip konusu alacağın daha sonra imzalanan ve …’nın kefil olmadığı sözleşmeler kapsamında kullandırılan kredilere ilişkin olduğu belirlendiğinden, bu kredilerden …’nın sorumluluğuna gidilemez.Bu nedenlerle, davalı … hakkındaki davanın reddine karar verilmiş olması isabetli olup bu konudaki davacı istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir.Davalılar tarafından istinaf yoluna başvurulmadığından, HMK’nın 355.maddesi uyarınca, … dışındaki davalıların sözleşme sorumluluğu tartışılmamıştır.İlk derece mahkemesince, denetime elverişli bilirkişi raporları esas alınarak yapılan hesaplama esas alınarak hüküm verilmiştir. Bilirkişi raporları ve hesaplamaları denetime elverişlidir. İlk derece mahkemesince, kefillerin kendi temerrüt tarihlerinden itibaren temerrüt faizinden sorumlu tutulmaları isabetlidir. Hüküm altına alınan alacak miktarları ve faizi konusundaki istinaf nedenleri somut verilere dayalı değildir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,
5-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 18/01/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.