Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/535 E. 2018/1590 K. 27.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/535
KARAR NO : 2018/1590
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2017
NUMARASI : 2013/291 E- 2017/1484 K.
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne- kısmen reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; BDDK’nun 15.06.2001 tarih ve 346 nolu kararına göre …bank A.Ş. ve … Bankası T.A.Ş. …bank A.Ş. bünyesinde 02.07.2001 tarihinde devren birleştiğini, 05.04.2002 tarihinde …Bankası T.A.Ş., ..bank A.Ş. ve .bank A.Ş. …bank AŞ. bünyesinde devren birleştiğini, müvekkili banka ünvanı “…BANKASI A.Ş.” olarak değiştirildiğini, İstanbul ….İcra Müdürlüğünün…E. sayılı dosyası ile başlatılan icra takibine davalı tarafından itiraz edildiğini, davalının tüm itirazlarının hukuki mesnetten yoksun olduğunu, müvekkili banka ile davalılar arasındaki sözleşme ilişkisi bulunmakta olduğunu, müvekkili bankanın külli halefi konumunda olduğu …bank T.A.Ş. ile Müflis … ve Tic. A.Ş. arasında akdedilen Genel Kredi Sözleşmesini davalılar müteselsil kefil- müşterek borçlu sıfatıyla imzalayarak … ve Tic. A.Ş.’nin kullandığı ve kullanacağı kredilere kefil olduklarını, dava konusu alacak davalıların sözleşmeden kaynaklı borçlarını kapsamadığını, müvekkili bankanın nakit alacaklarının asıl borçlu … Tic. Ltd. Şti.’ne verilen teminat mektuplarına uygulanan komisyon ve ferilerinden kaynaklandığını, müvekkili bankanın işbu alacaklarına ilişkin hesap Beşiktaş … Noterliği 23.07.2010 tarihli … yevmiye no’lu ihtarname ile kat edildiğini, müvekkili açısından 5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 141. maddesi gereğince zamanaşımı süresi 20 yıl olarak düzenlendiğini belirterek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla, davalıların İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasına yaptığı haksız itirazlarının iptali ile takibin devamına, %40 oranında belirlenecek icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili savunmasında özetle; davacı vekilinin icra takibine konu ettikleri alacağın birleşen …. T.A.Ş. ile müflis …TİCARET A.Ş. arasında akdedilen davalı müvekkillerimizin de müşterek borçlu – müteselsil kefil olarak imza ettikleri kredi ve sözleşmelerinden kaynaklandığını iddia ettiğini, gerek …Tic. Ve San A.Ş.’ den gerekse … Ve Ticaret A.Ş.’ den…bank T.A.Ş.’nin alacakları da dahil olmak TMSF’ye intikal eden alacaklar TMSF tarafından … …, 1.. ve …Arşiv No’ lu ALACAK TEMLİK SÖZEŞMELERİ ile …Yönetim A.Ş.’ ne devir ve temlik edildiğini, daha sonra … A.Ş.’nin devir / temlik aldığı bu alacakları 08.05.2007 tarihli ALACAK TEMLİK SÖZLEŞMESİ ile … Mühendislik Taahhüt Sanşyi ve Ticaret A.Ş’ ne satıp devir / temlik ettiğini, davacının talep edebileceği, hak sahibi olduğu bir alacaktan söz etmek mümkün olmadığından dava açma ve takip hakkı – yetkisi olmadığını, müvekkilinin borcu olmadığını, farz- ı muhal davacının dava açma ve takip hakkı – yetkisi bulunduğu ve dayanak gösterilen Kredi Sözleşmeleri dolayısıyla da kredi borçlusu şirketten alacaklı olduğu düşünülecek olursa, bu halde müvekkilinin hangi kredi sözleşmesine göre sorumlu tutulduğu, sorumlu tutulacağı kredi sözleşmesine göre hangi şirkete ne tutarda kredi verildiği, kredi ilişkisinin – kredi sözleşmesinin yenilenip yenilenmediğinin irdelenmesi gerektiğini, davacı vekilinin dayanak gösterdiği kredi sözleşmelerinin bir kısmında müvekkilinin imzası bulunmadığını, imzalanan sözleşmeler bakımından da zaman yönünden sorumluluklarının ortadan kalktığını, bir kimsenin aynı sözleşme ilişkisinde hem müşterek borçlu hem de müteselsil kefil olması kabul edilemeyeceğini, dayanak gösterilen kredi sözleşmelerinin bir kısmında müvekkilinin yalnızca kefalet imzaları bulunmadığını, talep edilen faiz oranının fahiş olduğunu, davacının bu kusuru sebebiyle artan fahiş faiz yükünün müvekkiline yükletilemeyeceğini, davacı vekilinin %40 oranında tazminat talebinin yerinde ve doğru bir talep olmadığını, davacı tarafın alacaklı olduğu iddiasıyla tek yanlı yaptığı bir hesaplamayla doğrudan ilamsız yolla takibe girişmesinin de doğru olmadığını, bu itibarla esasen konunun yargılamaya muhtaç olması sebebiyle müvekkillerinin itirazlarının haklı olduğunu belirterek, haksız davanın reddine, kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesi yaptığı yargılama sonucunda; ”…Dava dışı asıl borçlu …Turizm Otelcilik A.Ş. İle davacı bünyesinde devren birleşen … Bank A.Ş. arasında akdedilen genel kredi sözleşmelerinde davalı … (ve tefrik kararı verilen .. …)’in müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla yer aldığı, asıl borçlu lehine Turizm Bakanlığına hitaben 17,50 TL ve 7,50 TL’lik teminat mektuplarının düzenlendiği, mektupların 18/01/2010 tarihleri itibariyle risk çıkışlarının yapıldığı, asıl borçlunun GKS’den kaynaklı yükümlülüklerini yerine getirmemesi nedeniyle hesabın 19/07/2010 tarihi itibariyle kat edildiği, davalı ve asıl borçluya teminat mektup komisyonlarından kaynaklanan borçların ödenmesi için Beşiktaş …. Noterliğinin 23/07/2010 tarih … sayılı ihtarnamesinin keşide edildiği, ihtarnamenin asıl borçlu ve davalı kefile tebliğ edilemediği, asıl borçlunun genel kredi sözleşmesinin 63. maddesi kapsamında 27/07/2010 tarihi itibariyle temerrüte düştüğü, davalı kefil temerrüt tarihinin takip ile başladığı, takip tarihi itibariyle asıl borçlunun borcunun 412,20 TL olduğu, davacı banka tarafından yapılan duyuruda komisyon oranının yıllık %2 olarak belirtildiği, bu oranın üzerinde komisyon bedeli talep edilebilmesi için asıl borçluya bildirimde bulunulması gerektiği, bu yönde iddia ve ispata yarar belge sunulamadığı anlaşılmakla davalı kefilin borcunun asıl borçlunun borcunu geçemeyeceği de dikkate alınarak, davalı …’in İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasına vaki itirazlarının 412,20 TL asıl alacak yönünden iptaline ve takibin bu miktar üzerinden %93,50 temerrüt faizi uygulanmak üzere devamına, fazlaya ilişkin talebin reddine, nakdi alacak likit olduğundan %40’ı oranında hesaplanan 164,88 TL inkar tazminatının davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davacı lehine yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre hesap ve takdir edilen 412,20 TL vekalet ücreti takdirine (kısa kararda sehven 4 yerine 9 yazıldığı anlaşılmakla maddi hatanın düzeltilmesine)” karar vermiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
…bank T.A.Ş. ile imzalanan Genel Kredi Sözleşmelerinin, faiz, komisyon, vergi ve masraflar” başlıklı 5.maddesi “İhbarda bulunmaksızın Banka, işbu taahhütname gereğince açılacak kredi ve hesaplar ile birlikte diğer her türlü kredi ve teminatlara, yetkili merciler tarafından tespit olunan veya sonradan değiştirilecek olan azami hadleri geçmemek kaydıyla, Bankanın tayin edeceği oranlarda faiz, komisyon (muhabir ve akreditif komisyonu dahil) gider vergisi uygulayacaktır. İleride bu yönden hiçbir iddia, itiraz ve şikayet hakkımız olmayacaktır…” şeklinde düzenlendiğini,
Müvekkilinin Genel Kredi Sözleşmelerinin kendisine verdiği yetki ile müvekkili banka tarafından T.C. Merkez Bankasına gönderilen 16.10.2001 tarih KONT/1038 referanslı yazısında müvekkili bankaca tahsil edilecek ücret, komisyon ve masrafları ile ilgili tabloda komisyon oranı ve tutarı min. 50,-TL olarak bildirildiğini, işbu belgeler dosyaya ibraz edilmesine ilk derece mahkemesi tarafından dikkate alınmadığını, müvekkili bankanın komisyon oranlarına ilişkin düzenlemesinin Genel Kredi Sözleşmelerinden aldığı yetkiye dayandığını, belirlediği bu oran/miktarı Merkez Bankasına bildirerek kanuni yükümlülüğünü de yerine getirdiğini, müvekkili bankanın sözleşmeye ve kanuna uygun tüm bu işlemleri yerel mahkeme tarafından dikkate alınmayarak müvekkilini zarara uğratıldığını,
İlk derece mahkemesi kararı ile davalıların ihtarname ile hesapların kat edilmesi ve temerrüde düşürülmesi olgularının kanuna aykırı olarak yok sayıldığını, davalıların hesabı Beşiktaş .. Noterliği 23.07.2010 tarihli …Yev. No.lu ihtarname ile kat edildiğini ve bu şekilde davalının temerrüde düşürüldüğünü, mahkeme işbu ihtarnameyi davalıya tebliğ edilmediği için yok kabul ederek davalının takip ile temerrüde düştüğünü kabul ettiğini, taraflar arasındaki GKS’nin 62. maddesinde açıkça GKS’ndeki adresin değiştirilmesi halinde değişikliğin bankaya bildirilmesinin zorunlu olduğunu, aksi halde GKS’nde yazılı adrese çıkarılacak tebligatların yapılmış sayılacağının hükme bağlandığını, bu açık sözleşme hükmüne rağmen yerel mahkemenin aksi yöndeki kararının taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olup kaldırılması gerektiğini,
Açıklanan bu gerekçelerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın redde ilişkin bölümünün kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı cevap dilekçesi ile;
Davacı taraf istinaf dilekçesinde; komisyon bedelinin yıllık %2 ile sınırlandırılacağı ve bunun Banka tarafından belirlendiği tespitinin gerçeğe aykırı olduğunu iddia ettiğini, oysa ki 24.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda da açıkça görüldüğü üzere, davacı banka tüm şubelerine teminat mektupları komisyonları hakkında bir duyuru gönderdiğini ve ilgili duyuruda “Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na temlik edilmiş ancak mer’i teminat mektubu riski bulunan firmalara uygulanacak komisyon oranı yıllık %2, devrevi minimum komisyon oranı ise 30.000.000,-TL olacak şekilde belirlenmiştir.”şeklinde olduğunu,
Beşiktaş … Noterliği 23.07.2010 tarihli … yevmiye nolu ihtarname ile verilen iki günlük sürenin sonunda davalının temerrüde düşürüldüğünü iddia edildiğini, ancak dava dışı asıl borçlu genel kredi sözleşmesindeki “Müşteri Amir ve Amirlerin Kanuni İkametgahı..” başlıklı 63. maddesine istinaden tebliğ almış olsa dahi davalı kefillere gönderilen ihtarnamenin tebliğ edilemediğinin tebliğ mazbatasından anlaşıldığını, Yargıtay kararları gereğince davalıların temerrüdünün takip tarihi ile gerçekleştiğinin sabit olduğunu belirterek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava hukuki niteliği itibariyle, genel kredi sözleşmesinden doğan bakiye alacağın tahsili için başlatılmış olan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali ve icra inkar tazminatının tahsili istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, davanın kısmen reddine ilişkin karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Sözlişme hükümlerine göre, Banka tarafından önceden duyurulan oranın üzerinde komisyon bedeli talep edilebilmesi için, davalıya önceden usulüne uygun şekilde bildirimde bulunulmasının şart olduğu, ancak bu konu ile ilgili davalıya bildirimde bulunulduğuna ilişkin dosyada belge ve bilgi yer almadığı, bu sebeple davacının tek başına belirlediği komisyon bedelinin yerinde olmadığı, bu durumda önceden yeknesaklığı sağlamak için duyurulan yıllık %2 oranının makul olduğu ve buna göre alınan bilirkişi raporuna itibar edilmesi gerektiği yönünde kanaat oluşmuştur.
Davalı kefillere gönderilen ihtarnamenin hiçbir şekilde tebliğ edilemediğinin anlaşıldığı, taraflar arasındaki sözleşmenin 63. maddesinin incelenmesinde, adreste bulunulmasa dahi tebligatın iade edilmeyip TK 21. maddesine göre yapılmış sayılmasına ilişkin düzenleme bulunduğunun görüldüğü, ancak, davalı kefillere gönderilen ihtarname yönünden böyle bir işlemin yapılmadığı, bu durumda davalının temerrüdünün takip tarihinde oluştuğuna dair ilk derece mahkemesi kararının isabetli olduğu sonucuna varılmıştır.
Taraflar arasındaki kredi sözleşmesinin 57. maddesinde; “Cari hesabın veya hesapların kesilmesinden yahut taahhütnamenin feshinde sonra borç bakiyelerinin tamamı ödeninceye kadar faiz, komisyon, gider vergisi, masraf ve diğer hususların kredinin kesilmesi anında geçerli olan şartlar dairesinde işlemeye devam edeceğini; ancak borcun hangi tür krediden doğduğuna ve bu kredi vadesine bakılmaksızın cari hesabın veya hesapların kafi yahut taahhütnamenin fesih tarihinden İtibaren bunları Bankanıza ödeyeceğimiz tarihlere kadar geçecek günler için Bankamızca işbu krediye en son uygulanan kredi faiz oranına % 70’inin (yüzde yetmişinin) ilavesi suretiyle bulunacak oran üzerinden temerrüt faizi ve bunun gider vergisi ve fon kesintisini de ödemeyi kabul ve taahhüt ederim/ederiz.” düzenlemesi yer almaktadır.
Davacı bankanın sunmuş olduğu Faiz Genelgelerine göre temerrüt tarihinde en yüksek kredi faiz oranı % 55 olduğu tespit edilmiş olup, sözleşmenin 57. maddesi gereği %70 ilave edilerek 55×1.70=93.50 ) % 93.50 oranında temerrüt faizi talep edilebileceği, davacı bankanın da takip talebinde % 93.50 talep ettiğinden bu talebinin yerinde olduğu sonucu ortaya çıkmaktadır.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.27/12/2018
KANUN YOLU : HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.