Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/522 E. 2018/1279 K. 08.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/522
KARAR NO : 2018/1279
KARAR TARİHİ: 08/11/2018
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2017
NUMARASI : 2015/271- 2017/912 E.K
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen 31.10.2007 tarihli yetkili satıcılık sözleşmesi gereğince, davalının müvekkili firmanın ürünlerinin satış ve pazarlamasını gerçekleştirdiğini, davalının cari hesaptan kaynaklı alacağını ödememesi üzerine alacağın tahsili tahsili için icra takibine girişildiğini, takibin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiş ve fakat bilirkişi raporuna karşı beyan dilekçesinde ve gerekse 25.12.2017 tarihli celsedeki beyanlarında özetle; davacı ile aralarında akdi ilişkinin olduğunu, ticari ilişkinin başında 2 adet triplex villayı teminat olarak devrettiğini, expertiz raporuna göre dairelerin değerleri satılan bedelin çok üzerinde olduğunu, ancak bedelinin altında satılarak borcundan düşüldüğünü, oysaki, yaklaşık 500.000,00-TL değerinde teminat olarak verilen dairelerin davacıya olan borcunu fazlasıyla karşılamaya yettiğini, bazı borçların usulsüz olarak cari hesaba eklendiğini, taşınmazların bedelinin düşük fiyat üzerinden borçtan düşüldüğünü, davacı defterlerinin usulsüz olduğunu hatta alacaklı durumda olduklarını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasındaki sözleşmeye göre, davacının defterlerinin alacağa esas olacağı kararlaştırılmış olup bu hüküm bir delil sözleşmesi niteliğinde olduğu, davacının defterlerindeki alacak miktarı esas alındığı, davacıya teminat olarak verilen ve davacı adına tapuda satışı yapılan dairelerin tapudaki satış akit tablolarının getirtildiği, taşınmaz bedellerinin borçtan mahsup edildiği, davalının daire bedellerinin satış bedelinden fazla olduğuna dair savunmasını ispat edemediği, borçlu olduğunu kabul eden davalının ödeme savunmasını da sadece daire bedellerine ilişkin olduğundan başkaca inceleme yapılmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, itirazın iptali ile takibin devamına ve davacı yararına icra inkar tazminatına karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalı tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalının istinaf dilekçesinde özetle;
1-Ticari ilişki boyunca davacıya tüm borçlarını ödediğini, ancak davacının cari hesapta bazı ödemeleri kayıtlara geçmediği gibi, bazı borçların usulsüz olarak cari hesaba ve ticari defterlere geçirildiğini,
2-Davacıya borcuna karşılık verilen 2 adet taşınmazın toplam değerinin 410.000 TL olmasına karşın 215.000 TL olarak borçtan mahsup edildiğini, taşınmazların gerçek değeri gözetildiğinde davacıya olan borcun fazlasıyla karşıladığını, ayrıca, davacıdan 135.000 TL prim alacağının da dikkate alınmadığını,
3-Davacının ticari defterlerinin usulsüz olduğunu, gerçeği yansıtmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekilinin istinaf dilekçesine karşı beyanlarında özetle; borca mahsup edlen taşınmazlar üzerinde ipotek ve hacizlerin müvekkili tarafından kaldırıldığını, satış bedelinin de borçtan düşüldüğünü, davalının ödeme iddiasını ispat edemediğini, usulüne uygun tutulan müvekkilinin defterlerine göre karar verilmesinin doğru olduğunu belirterek istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Dava, yetkili satıcılık sözleşmesi kapsamında ticari alım satımdan kaynaklı cari hesap alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı, taraflar arasında yetkili satıcılık sözleşmesi imzalandığını, alım satıma dayalı cari hesap bakiye alacağın ödenmediğini belirterek alacağın tahsilini istemiştir.
Somut olayda, ispat yükü davacı tarafta olup, alacağın varlığını ve miktarını yazılı delillerle ispatlamakla yükümlüdür. Her ne kadar taraflar arasındaki sözleşmede, davacının ticari defterlerinin esas alınacağı hüküm altına alınmış ise de, bu durum davacının defter ve kayıtlarının dayanaklarını gösterme yükümlülüğünden kurtarmaz. Başka bir ifadeyle, ticari defterlerdeki kayıtlar ancak usulüne uygun dayanak belgeleri ile muteberdir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince, davalının ticari defterlerini incelemeye sunmadığı, davacının incelenen ticari defterler ve kayıtlarında, taraflar arasında 2006 yılından gelen ticari alım satıma dayalı ticari ilişkinin olduğu, 2007 yılına ait yevmiye kayıtlarında davacının davalıya 135.447,12 TL mal satımı gerçekleştirdiği, davalının borcuna karşılık banka havalesi ile ödeme ve çek, borç senedi vermek üzere toplam 60.543,32 TL ödeme ile borç tutarını 98.090,44 TL’ye indirdiği, 2008 defterlerinde davalıya ait 98.090,44 TL borç bakiyesi banka havalesi ile yapılan ödeme ve verilen çeklerle 7.793,44 TL’ye düşürüldüğü ancak verilen çeklerin 48.915,00 TL lik kısmı ödenmediği, davacının 2008 yılı defterlerinde 171.765,00 TL, 2009 yılında 38.515,61 TL, 2010 yılında 326,00 TL, 2011 yılında 171,00 TL, 2012 yılında 21,00 TL ve 2013 yılında 321,45 TL olmak üzere toplam 211.120,00 TL tutarın farklı işletme/firma bakiyelerinin davalı borçlu hesabına virman edilerek borç kaydedildiği, 215.000,00 TL tutarın davalıya ait borç bakiyesinden virman edilerek davalı borç bakiyesinin 52.831,00 TL olduğu tespit edilmiştir.
Davacının ticari defter kayıtlarında, 3.kişilere ait borçların davalının cari hesabına borç kaydına ilişkin virman kayıtlarına dayanak olarak taraflar arasındaki sözleşmede herhangi bir hüküm bulunmadığı gibi, bu sözleşme dışında haricen yapılmış bir borç üstlenmeye veyahut virman talebine ilişkin yazılı delil sunulmadığından bu kalemlerin davalının cari hesabında borç olarak kaydedilmesi usulsüzdür. Bu durumda, davacının davalıdan alacağı olmadığından davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK.m.353/1.b.2. uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın esası hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun kabulüne, istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gerekli 35,90 TL harçtan peşin alınan 634,33-TL TL’nin mahsubu ile bakiye 598,43 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3-Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İlk derece yargılamasında davalı tarafça yargılama gideri yapılmadığından, bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
5- Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
6-a)Davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, istinaf karar harcı olarak yatırılan toplam 896,90 TL’nin talep halinde davalıya iadesine,
b)İstinaf başvurusu nedeniyle davalı tarafından harcanan 98,10 TL başvuru harcı gideri, 48,30 TL istinaf posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 146,40 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
7-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine dair;
HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08/11/2018 tarihinde oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.