Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/498 E. 2018/1589 K. 27.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/498
KARAR NO : 2018/1589
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/01/2017
NUMARASI : 2014/382 E.- 2017/58 K.
DAVANIN KONUSU : Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)|Tespit
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı dava dilekçesinde özetle; davalı şirketin faaliyetine BDDK’nun 10/02/2001 tarih ve 171 sayılı kararına istinaden son verildiğini, …Finans…A.Ş.’nin 2001 yılından bu yana halen tasfiye halinde olduğunu, …. finans Kurumu A.Ş. yöneticilerinin Bakırköy 8. Ağır Ceza Mahkemesinin 2002/144 esas sayılı kamu davasında yargılanarak nitelik dolandırıcılık suçundan hüküm giydiklerini ve bu kararın Yargıtay 11. Ceza Dairesince onaylandığını, tasfiye kurulunun Sanayi ve Ticaret Bakanlığından (şimdiki Gümrük ve Ticaret Bakanlığından ) aldığını iddia ettiği 5 yıllık süre içerisinde de tasfiyeyi bitiremediğini, bu kez şirketin ikinci defa 5 yıllık ek süre aldığını iddia ettiğini, ancak bu süre zarfında dahi tasfiyeyi bitiremediğini, tasfiye memurlarının alacaklarını davet için müvekkiline başından beri tebligat göndermediklerini, yine kendisinin alacaklarını bir bankaya ya da notere tevdi etmediklerini, esasen tasfiyenin 2011 yılında bittiğini, bu durumun 2011 yılı faaliyet raporu ile sabit olduğunu, buna rağmen münfesih şirketin kurul sanki halen tasfiyedeymiş gibi gösterildiğini, 2011 yılı faaliyet raporuna göre 2016 yılına kadar olan tüm borçların THİFK Şirketi tarafından tahsil edilmiş bulunduğunu, bu durumun şirketin defterlerinin tetkikinden de anlaşılabileceğini, şirketin kar ettiğinin ve herhangi bir zarının olmadığının da açık olduğunu, şirketin tasfiyesinin mahkemece tayin edilecek bir tasfiye kurulunca ve İİK ‘ya göre yapılmasının gerekeceğini belirterek şirketin karar zarar bilançosunun ve şirketin tasfiyesinin bitmiş olduğunun tespit edilmesine, zarar söz konusu olduğu taktirde şirketin iflassa tabi olacağına karar verilmesine ve şirket tasfiyesinin İİK hükümlerinin yürütülmesi için yetkili mahkemeye tevdine, tasfiye memurları zarara sebep olduklarından 2.000 TL tazminatın 13 yıllık faizi ile birlikte tasfiye memurlarından müteselsilen alınarak kendisine ödenmesine, tasfiye memurlarının TTK m.2.’den kaynaklanan sorumluluklarını ifa etmediklerinin tespiti ile tasfiye kurulunun mahkemece değiştirilmesi talebinin saklı tutulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir
Bir kısım davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; dava dışı tasfiye halindeki … Finans kurumu A.Ş. uhdesindeki …nolu karar ve zararı katılım hesabı davacı ile birlikte … adına açılmış teselsülsüz ortak hesap olup davacı diğer ortak hesap sahibi ile birlikte hesap üzerinde müştereken tasarruf yetkisine haizken tek başına bu davayı ikame edemeyeceğinden taraf ehliyeti bulunmadığını, davacı ile müvekkilleri arasında borç doğurucu hiç bir hukuki işlemin olmadığını, bu sebeple müvekkillerinin de taraf ehliyetinin olmadığını, davacı ile dava dışı tasfiye halindeki … Finans…A.Ş. arasındaki kar ve zarara katılım akdine müvekkillerinin taraf olmadıklarını, dava dilekçesinde davalı olarak tasfiye halinde … Finans A.Ş. tasfiye memurlarının gösterildiğini, ancak tasfiye memuru olarak görev yapmayan … ve …’a da husumetin yöneltildiğini, davacı yanın dava dilekçesinin sonundaki 1-2 nolu taleplerinin müvekkilleri ile ilgisi olmayıp tasfiye halindeki …Finans Kurumu A.Ş. ile ilgisinin bulunduğunu, dava dışı şirketinin kar ve zarara katılım sözleşmesine istinaden alacak bakiyesi bulunan şahsın iş bu davayı dahi doğrudan açabilme imkanının bulunmadığını, dava dışı şirketin doğrudan iflasını talep edebilmek için davacının dava dışı şirket hakkında ilama bağlı bir alacağının bulunması ve bu alacağı hakkında yapılan ilamlı icra takibinin semeresiz kalmış olmasının gerektiğini, dava dışı …Finas…A.Ş.’nin iflas etmemiş olduğunu, bu nedenle kurum yöneticilerinin sorumluluğunun bulunmadığını, müvekkillerden 1-5 nolu davalılar dışındakilerin adı geçen kurumun tasfiye memurları olmadıklarını, davacının dava dışı kurumdan, ancak tasfiye sonucunda belli olacak bir hesap ilişkisinin olduğunu, davacının neticei talebinin açık olmadığını, bu hususta kendisine kesin süre verilmesi gerektiğini, davacı aynı konudaki davayı müvekkillinin yöneticisi bulunduğu dava dışı T.H.İhlas Finans…A.Ş.’ye yönelterek İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2001/508 esas sayılı dosyasında itirazın iptali davası ikame ettiğini, davanın reddine karar verildiğini ve hükmün kesinleştiğini, davacının alacağının kar ve zarara katılım akdine dayandığını, davacının ne dava dışı tasfiye halindeki … Finans Kurumu A.Ş.’den ne de müvekkillerinden henüz kesinleşmiş muaccel ve likit alacağının bulunmadığını, davacı tarafça ilk dava tarihinden itibaren 2 yıl içinde ve her halükarda 5 yıl içinde açılması gerekirken 11 yıl süreden sonra davanın açılmış olması sebebiyle zamanaşımının geçmiş geçmiş olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Birleşen dosyada davacı vekili dava dilekçesi özetle; müvekkilinin tasfiye halindeki … Finans Kurumu A.Ş.’de 4 adet münferit kar ve zarara katılma hesabının bulunduğunu, bu hesaplardan birinin 1.293 USD meblağ tutarındaki küçük hesap olduğunu, tasfiye kurulu başkanlığının olağan genel kurul toplantısında karar aldığını, tasfiyede hesapların küçük hesaptan büyük hesaba doğru ödeme yöntemi ile yani o hesap türünde bulunan meblağın sıfırlanması metodu ile ödeme yapılacağının karar altına alındığını, bu ödeme sırasının dışına çıkılacak olursa tasfiye kurulu üyelerin ve münfesih şirketin hukuki ve cezai sorumluluklarının doğacağını, ancak davalılar yıllardır ödeme sırasını ihlal ederek diledikleri hesap sahibine ödemeler yaptıklarını, davalı …n ve … görevi kötüye kullanma ve zimmet suçundan ötürü Bakırköy 35.Asliye Ceza Mahkemesinde 2014248 esas sayılı dosya üzerinden yargılamaların halen devam ettiğini, 13/12/2000 tarihinde … Finans Kurumu ile… Holding arasında rehin sözleşmesi imzalandığını, … bayilerinin … Finans’a olan borçlarının bir kısmı için hisse senetlerini …. Finans’a rehin olarak verdiklerini, davalıların söz konusu rehinleri paraya çevirmediklerini,… Holding A.Ş.’nin söz konusu İhlas bayilerinin davalı kuruma olan borçlarına müşterek ve müteselsil kefil olduğu halde davalı tasfiye kurulu başkanlığı ve davalı …’nun hiçbir hukuki girişimde bulunmadığını,… Finans Kurumunun 03/08/2001 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısı sonucu tasfiye memurlarına kurumun aktif değerlerini satmak konusunda yetki verildiği halde davalıların bu güne değin davalı kurumun gayrimenkullerini de satmadığını, … Finans Kurumu A.Ş.’nin tabi olduğu mevzuata aykırı olarak varlıklarını hakim sermayedarların grup firmalara aktarıldığı tespit olduğundan son verildiğini ve …Finans Kurumu şirket ortaklarının nitelikli dolandırıcılık ve çıkar amaçlı suç örgütü kurmaktan yargılanarak hüküm giydiklerini ve hükmün kesinleştiğini, şirket alacağın ne kadar çok olursa olsun büyük hesap sahiplerine alacakların temlik ile ödendiğini, buna karşılık 2008 yılından beri nakit ödemenin sıra ile ilerlemekte olduğunu belirterek, davalı tasfiye memurlarının genel kurulda alınan kararların ve ödeme sırasını ihlal ettiklerinin tespitine, 1293 USD hesabındaki blokenin kaldırılmasına, ve hesabın ödettirilmesinin teminine, davalıların yapmış oldukları muvazaalı işlemlerin tespitine, 2.878,57 Euronun ödettirilmesinin teminine, … Holdingin … Finans ‘a rehin verdiği teminatların mahkemece paraya çevrilerek mudilere alacaklarının ödettirilmesinin teminine, iş bu dosyanın ana dava ile birleştirilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Birleşen dava davalısı … vekili cevap dilekçesi ile; davacının diğer ortak hesap sahibi … ile birlikte hesap üzerinde müştereken tasarruf yetkisine haiz iken tek başına davayı ikame ettiği için taraf ehliyetine sahip bulunmadığını, davacının iş bu hesaba ilişkin Bakırköy …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyada ortak hesabı … ile birlikte icra takibini başlatarak zaten hesabın ortak olduğunu kabul ettiğini, birleşen davanın konusunun, sebebinin, taraflarının aynı olması sebebiyle davacının davasının derdestlik nedeniyle reddinin gerektiğini, davacının müvekkili şirkete karşı aynı alacağa ilişkin Bakırköy …İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyasında başlatılan icra takibine yapılan itiraz neticesinde İstanbul 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2001/508 esas ve 2002/105 karar sayılı dava ile müvekkili aleyhine itirazın iptali davası açtığını ve davanın reddine karar verildiğini, kararın onandığını ve kesinleştiğini, sonuç olarak kesin hükmün varlığı nedeniyle eldeki davanın reddi gerektiğini, davaya konu alacak kar ve zarara katılım hesabı olup davacının beyanındaki gibi 1293 USD meblağlı değil ilgili hesap toplamı 22.976,79 Euro ve 1293 USD meblağlı bir hesap olup ödeme sırasının henüz gelmediğini, aynı zamanda davacı tarafın kısmı olarak açtığı davada eksik harcı ikmal etmesi gerektiğini, müvekkili şirketin tasfiye işleri tamamlanmadan davacının alacak talebinde bulunamayacağını, bu durumun İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2001/508 esas sayılı dosyasından verilmiş ve kesinleşmiş ilamı ile sabit olduğunu, yani davacının dava tarihi itibariyle kesinleşmiş ve mumüvekkili şirketin tasfiye işleri tamamlanmadan davacının alacak talebinde bulunamayacağını, bu durumun İstanbul 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2001/508 esas sayılı dosyasından verilmiş ve kesinleşmiş ilamı ile sabit olduğunu, taraflar arasında kara ve zarara katılma hesap akdinin mevcut olduğunu, bu akdin cari muamele hükmünde olduğunu ve müvekkili şirketinin faaliyet izninin kaldırılması ile sona ermediğini, müvekkili şirketin toplamış olduğu fonları müşterilerinin ticari işlerinin ve yatırımlarının finansmanında kullandırdığını, henüz bu ticari işlemler ve yatırımların sonuçlanmadığı ve kar zararın belli olmadığını, kar ve zarara katılma hesap aktidinin müvekkili ile hesap sahipleri ile yapılar karma bir akit olduğunu, alacak ve miktarının tasfiye süreci sonunda belli olacağından bu tarihten önce talep edilemeyeceğini, takip tarihi itibariyle davacıya muaccel bir alacağın söz konusu olmadığını, müvekkili şirketin tasfiye halinde olduğunu, 28/02/2001 tarih ve 5246 sayılı Ticaret Gazetesi ile ilan edildiğini ve bu hali ile herhangi bir karara gerek kalmadan şirketin tasfiye aşamasına geçtiğini, müvekkili şirketin tasfiye amacıyla sınırlı olarak tüzel kişiliğinin devam ettiğini, davacının kurumlar vergisi kanuna yollama yaptığı, İİK 206/6. maddesinde düzenlenen ve tüm imtizaylı ilk 5 sıradaki alacaklının haklarını almalarından sonra alacak talebinde bulanabilecek alacaklılardan olduğundan tasfiye sonucunu beklemek zorunda olduğunu belirterek, taraf sıfatı yokluğu sebebiyle, kesin hüküm sebebiyle, derdestlik sebebiyle davanın usulden reddine, haksız davanın esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen dava davalısı … vekili, diğer davalı tasfiye halindeki …Finans Kurumu ile az yukarıda özeti geçen aynı cevapları vermiş, ilaveten zamanaşımı defini ileri sürmüş, davacı tarafından davanın ilk dava tarihinden itibaren 2 yıl ve her halükarda 5 yıl içinde açılması gerekirken 11 yılı aşkın süreden sonra açılmış olması sebebiyle davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi; ”Davacının dava dışı … ile birlikte davalı …Finans Kurumu A.Ş’de değişik para birimleri üzerinden hesap açtırdığı, bu hesaplar nedeni ile kâr ve zarara katılma hesap cüzdanının verildiği, davalı taraf davacının tek başına dava açamayacağını savunmuş ise de, davacı ile yapılmış herhangi bir sözleşmenin sunulmadığı, hesap cüzdanının arka tarafında kâr ve zarara katılma hesabı ile ilgili açıklama bölümünün 19.maddesinde birden fazla isme açılan hesapların aksini talimat bulunmadıkça münferit hesap kabul edileceği yönünde beyan bulunduğu, bu nedenle davacının bu davayı tek başına açabileceği, asıl davada uyuşmazlığın tasfiye memurlarının sorumluluğuna dayalı tazminatın mümkün olup olmadığı, birleşen davada ise, davaya konu davacının hesabında bulunan paraların davalılardan tahsilinin mümkün olup olmadığı hususunda toplandığı, hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre tasfiye memurlarının, kanuna esas sözleşmeye ve iş görme şartlarını tespit eden diğer şartlara aykırı davrandıklarını ispat olunamadığı, tasfiye memurlarının sorumluluğu açısından davacının zararının belirlenmesi bakımından tasfiye işlemlerinin sonuçlanması gerektiği, tasfiye aşamasında zarar hesabının mümkün görülmediği, gelen sicil dosyasına göre davalı şirketin tasfiye memurlarının … ve … olduğu, asıl dava yönünden diğer davalıların pasif husumetlerinin de bulunmadığı anlaşılmakla, ispat edilemeyen davanın reddine” karar vermiştir.
Bu karara karşı davacı istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı istinaf başvuru dilekçesinde;
Davanın ve birleşen davanın red gerekçesinin belirtilmediğini, asıl dava ve birleşen davadaki delillerinin hiç incelenmediğini, Bakırköy 5.ATM’nin 2017/53 esas sayılı dosyasının bekletici mesele dahi yapılmadığını,
Bilirkişi raporlarının yetersiz olduğunu ve eksik incelemeyle oluşturulduğunu, asıl dava haksız fiilden kaynaklı bir dava olup, aynı dosyada birleşen davanın da tasfiye sorumluluklarının tespitine yönelik eda davası olduğunu, ilk derece mahkemesinin 20/01/2016 tarihli celsesinde vermiş olduğu ara kararında hiçbir gerekçe belirtmeden ve ara karardan dönüldüğüne dair karar vermeden bilirkişiden rapor alınmasını müteakiben davayı reddetmiş olduğunu,
Şirketin genel kurulda almış olduğu küçük hesaptan büyük hesaba doğru ödeme kararının davalı … tarafından ihlal edildiğini, müvekkiline 10 yıl önce sıra gelmiş olmasına rağmen ödeme yapılmadığını,
Bilirkişi heyetinin 20/01/2016 tarihli 12. celsede mahkemece verilen görevden imtina ettiklerini, tasfiyede bugüne kadar sekiz yüz elli milyon ABD dolarının hak sahibi olmayan yüksek meblağlı alacaklılara ödendiğini, en son 2008 yılında 2069 ABD doları 1507 Euroya tasfiye sıra ilkesi sabit olduğu halde Mahkemece bu durumun dikkate alınmadığını, Eylül 2008 tarihinden beri davalı tarafından ödemelerin tamamen durdurulduğunu, alacaklıların bu şekilde tasfiye memurlarının sorumluluğunu gerektirecek nitelikte kullanılmasının suç vasfında olduğunu,
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava hukuki niteliği itibariyle, tasfiye memurlarının sorumluluğuna dayalı tazminat ve kar ve zarara katılma sözleşmesinden doğan alacağın tahsili istemine ilişkindir.
Anayasa’nın 141/3. maddesi ”Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir.
HMK’nun 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır.
Birleşen davalar bağımsız dava olma özelliklerini korurlar. Sadece usul ekonomisi açısından davalar birlikte yürütülüp sonuçlandırılır. Davalar birleştirilerek görülse bile mahkemece her bir dava ayrı ayrı değerlendirilerek sonuca gidilmelidir.
İnceleme konusu ilk derece mahkemesi kararında, her bir dava yönünden iddia ve savunmanın nasıl aşıldığı hususları kararda tartışılmamış, asıl ve birleşen dava yönünden gerekçenin ve varılan sonucun ne olduğu anlaşılamamaktadır.
Dava dilekçelerinde tasfiye memurlarının sorumluluğuna dair iddialar ileri sürülmüş, mahkemece bu hususta yeterli ve denetime elverişli bir değerlendirme yapılmamıştır. Mahkemece, asıl ve birleşen davalardaki her bir iddia ayrı ayrı değerlendirilmeksizin, bir paragraftan ibaret genel bir gerekçe yazılmak suretiyle asıl ve birleşen davalar hakkında hüküm verildiği, delillerin hiç değerlendirilmediği, tartışılmadığı anlaşılmaktadır.
Tüm konularda her iki tarafın sunduğu delillerin tartışma ve değerlendirilmesi gerektiği gibi yapılmamıştır.
Yukarıda açıklanan sebeplerle ilk derece mahkemesinin maddi vakıa tespitleri denetlenemediğinden ve hukuki sonuca nasıl vardığı anlaşılmadığından ve gösterilen tüm deliller hiç tartışılmadan karar verildiği anlaşıldığından, HMK’nın 353/1.a.6.maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR :Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esası incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinaf incelemesine konu kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın usulüne uygun şekilde yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harçlarının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine,
4-Davacı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Gerekçeli kararın bir örneğinin İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara tebliğine dair;
HMK.353/1.a.6. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 27/12/2018 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.