Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/482 E. 2018/1418 K. 29.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/482
KARAR NO : 2018/1418
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 30/11/2017
NUMARASI : 2016/584 2017/1252
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Ortaklıktan Çıkma Veya Çıkarılmaya İlişkin)
Taraflar arasında görülen şirket ortaklığından çıkarma davasının yapılan yargılaması sonucunda ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalının, davacı şirkette %25 paya sahip ortak olduğunu, davalının sürekli olarak şirketten borç paralar alıp ödemediğini, şinket ortaklarıyla kavga ettiğini, tartışma yarattığını, davalı yana yapılan ödemelerin şirket muhasebesi gereği şirketin diğer ortakları üzerinden yapıldığını, davalının şirketten aldığı paraların meblağlarının çok artması üzerine kendisine ihtarnameler keşide edilerek borçlarını ödemesinin istendiğini, ancak davalı yanın borçlarını ödemediğini, kendisi hakkında icra takiplerinin başlatıldığını, davalının bu aşamada şirketin çalışmakta olduğu diğer firmaları aradığı davalı şirketi sürekli kötülediği ve işleri engelleyeceğini beyan ederek müvekkili şirketin ticari itibarını zedelediğini, davalı yan şirket bünyesinde iken eşi ve kendi adına aldığı taşınmazların borçlarını da şirkete ödettiğini ve şirket ortağı …’ı eşi adına aldığı evin taşınmaz kredisine kefil göstererek bugüne kadarki borçların ödenmesini sağladığını, davalı yan üzerinde şirketin 1.824.380.25 TL’sinin bulunduğunu, şirket ortağı…ın hesabından kendisine ödenen miktarın 143.889.15 TL olduğunu, … üzerinden virmanla davalıya şirket hesabından 600.345.00 TL ödendiğini. 25.03.2016 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda tüm hissedarların temsil edildiğini, davalı yanın kendisine istenilen belgelerin verilmediği iddiası ile toplantıdaki hazurun cetvelini imzalamayacağını beyan ettiğini, bu durumun tüm ortaklar tarafından tutanak altına alındığını, davalının sürekli olarak şirketten para almasının TTK’nın 358 ve 393. maddelerine aykırı olduğunu, davalı yanın şirket aleyhine eylemlerini sürekli tekrarladığını ve şirket ortağını ölümle tehdit ettiği hakaretler ederek şirket çalışmasını engellediğini, Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığına 2016/14299 soruşturma sayılı dosyası ile davalının şikayet edildiğini, davalının şirket çalışmalarını engellediğini, müvekkili şirketin aile şirketi olup uzun bir geçmişe sahip olduğunu, bu haliyle şirket ortaklığının sürdürülmesinin mümkün olmadığını belirterek, davalının şirket ortaklığından çıkarılmasına karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkilinin, davacı şirkette 1/4 oranında (gerçekte 1/3 oranında) paya sahip olduğunu, müvekkilinin 12.08.2015 tarihli şirket genel kurul toplantısında şirketten alacaklı olduğunu ayrıntılı bir şekilde izah ettiğini ve şirketin kar-zarar ve mali durumuma ve mükerrer kayıtlar hakkında itirazlarını bildirdiğini, müvekkiline alacaklarının ödenmediğini, bir takım kamu kurum ve kuruluşlarına yapılan yardımların da kendi cari hesabında gösterildiğini ve bu nedenle kendi hesabından para çıkışı yapılmış gibi gösterildiğini itirazlarını genel kurul tutanağına kaydettirdiğini, bu genel kurul toplantısı akabinde şirket ortakları tarafından şirketin ticari defter ve kayıtları üzerinde bağımsız denetim kararı alındığını, 22.03.2016 tarihli Denetim ve İnceleme Raporuna göre; … Ticaret A.Ş. ortakları … ile …’ın Müvekkilin haberi olmaksızın şirket ticari defterleri ve kayıtları üzerinde kanuna aykırı bir biçimde ve suç teşkil eden iş ve işlemleri yapmakta olup, şirketi doğrudan doğruya zarara uğratmakta ve şirket menfaatlerine tamamen aykırı davranmakta olduklarının tespit edildiğini, müvekkilinin girişimlerinden rahatsız olan … ve …’ın müvekkili değişik zamanlarda arayarak tehdit ve hakaretlerde bulunduklarını, bu konu ile ilgili olarak başlatılan savcılık soruşturmasının devam ettiğini, davacı tarafın dava dilekçesinde iddia ettiğini, müvekkilinin şirketin diğer ortaklarına saldırdığı iddiasının gerçek olmadığını, davacı tarafın müvekki şirkete borcu olduğu iddialarının da gerçek dışı olduğunu, şirketin diğer ortaklarının şirket kayıtları üzerinde usulsüzlük yaparak müvekkili şirkete borçlu gibi göstermeye çalıştıklarını, şirket karda olduğu halde zarar ediliyormuş gibi gösterilerek kar dağıtımı yapılmasının önüne geçildiğini, şirket ortaklarının hukuk dışı yollarla müvekkilinin elindeki hisseleri almaya çalıştıklarını, bu konuda savcılıkça soruşturma başlatıldığını (lstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı 2016/70133 sayılı soruşturma dosyası), davacının dava dilekçeninde dayandığı TTK maddelerini yanlış yorumladığını, anonim ortaklıklarda ortaklıktan çıkarma kurumunun TTK uyarınca sıkı şartlara tabi tutulduğunu, hukuki dayanaktan yoksun nedenlerle ve somut delillerle ipatlanamayan iddialarla ortaklıktan çıkarma mümkün olmadığını, huzurdaki davanın hukuki dayanaklardan yoksun olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi istinafa konu kararında; her ne kadar davacı tarafça, TTK’nın 208. maddesinde belirtilen hallerde, azınlık pay sahiplerinin şirket ortaklığından çıkarılabileceği ileri sürülmüş ise de TTK’nın 208. maddesinin “şirketler topluluğu” için getirilmiş hüküm olup, somut olaya uygulanma imkanının bulunmadığı, şahıs unsuru önem kazanan limited şirketlerde haklı nedenle mahkeme kararı ile ortaklıktan çıkarılma ile ilgili ayrıca düzenleme yapıldığı (TTK.m. 640/3), fakat anonim şirketlerde bu yönde bir düzenleme yapılmadığı, bu nedenle kanun koyucunun sermaye unsuru daha ön planda olan anonim şirketlerde pay sahipliğinin haklı nedenle sona erdirilmesi yönünde iradesinin bulunmadığını kabul etmek gerektiği, TTK’nın 208. maddesinde düzenlenen ve haklı nedenlerin bulunması halinde hakim şirkete azınlığın haklarını satın alma hakkı veren düzenlemenin, anonim şirketlerde haklı nedenle ortaklıktan çıkarma talebine kanuni dayanak yapılamayacağı, 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda da anomim şirketlerde ortaklığın haklı nedenle son bulmasına ilişkin hüküm bulunmadığı (Yargıtay 11.H.D. 14/03/2006 T. 2005/2750 E. 2006/2644 K.) gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF BAŞVURU DİLEKÇESİNDE;
İlk derece mahkemesince, davalının hisse oranı gereğince Anonim şirketlerinin sebep göstemeksizin %10 hisse oranı altındaki hissedarların hisselerinin şirket tarafından devir alınasına ilişkin yasal düzenlemeyi gerekçe göstererek davayı reddettiğini, ancak açılan davanın konusunun davalı yanın şirket aleyhine işlem yapması ve pervasız davranışları, dava nedenin gözardı edilerek sebep göstermeksizin şirketten çıkarma esasına göre karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, dava dilekçesinde ve diğer beyanlarda da açıkça belirttildiği üzere davalı yanın şirket aleyhine eylem ve işlemlerde bulunduğunu,
Doktrinde, “Azınlık pay sahipleri, hukuki durumlarıyla orantılı olmayan bir takım menfaatleri elde etmek için kendilerine tanınan azınlık haklarını kötüye kullanabilirler. Bu amaçla şirket genel kurul kararlarına karşı iptal davası açabilir, nitelikli çoğunluk gerektiren durumlara toplantıya katılmayabilir veya olumsuz oy kullanmak suretiyle kararın oluşumuna engel olabilirler. TTK m. 208’de sınırlı olmayan şekilde, örnek kabilinden azınlığın şirketten çıkarılmasına sebep olabilecek bazı davranışlara yer verilmiştir. Söz konusu düzenlemeye göre; azınlık pay sahipleri sergiledikleri çeşitli davranışlarla şirketin çalışmalarını engellemeleri, dürüstlük kuralına aykırı davranmaları, fark edilir sıkıntı yaratmaları veya pervasızca hareket etmeleri durumunda hâkim pay sahibi, fark edilir sıkıntı yaratmaları veya pervasızca hareket etmeleri durumunda hâkim pay sahibi, azınlık pay sahiplerinin ortaklıktan çıkarılması için mahkemeye başvurabilir. İlgili davranışların dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı hâkim tarafından değerlendirilir” görüşünün mevcut olduğunu, davanın esasının davalının haksız eylem ve işlemleri olduğunu, davalının 12.08.2015 tarihinde yapılan olağan genel kurul sonrası kendisinin hissesinin daha yüksek olduğunu iddia ederek olay çıkardığını ve diğer şirket ortağı …a hakaret ve tehditlerde bulunduğu ve eline geçenleri atarak diğer şirket ortağına karşı şiddetle saldırdığını, davalı yanın haksız saldırısı neticesinde taraflar arasında büyük gerginlik oluştuğunu, bu durum toplantı sonrası tutanağa bağlanmış hakkında şikayette bulunulmuş ve davalı hakkında İstanbul Anadolu 25. Asliye Ceza Mahkemesi nezdinde 2016/417 E sayılı Kamu davası açılmış olup halen derdest olduğunu,
Davalı şirket ortağı olduktan sonra ve hisse oranın artmasını takiben şirket kasasından aşırı derecede harcamalar yapmaya başladığını, kendisinin şahsi borçlarını ve kredi kartı borçlarını sürekli şirkete ödetmiş ve paralar aldığını, kendisi aldığı paraların bir kısmını 12.08.2015 tarihli genel kurulda beyan ederek zapta geçirttiğini, bu olayların devamında davalı yan sürekli para talebinde bulunmuş ve tehditlerine devam ettiğini, kendisi ile yapılan şifai görüşmelerde ortaklıktan ayrılması konusunda mali anlaşma sağlanmaya çalışıldığını, davalı tarafından önerilen ve uygun görülen mali müşavir tarafından istediği tüm belgeler kendisine verilmiş ve uzlaşma sağlanmaya çalışıldığını, ancak 26.01.2016 tarihinde yapılan toplantıda davalı yan yine bir anda sinirlenerek hakaretlerde bulunmaya ölümle tehdit ettiğini,
Davalının TTK’nın 393 ve 358. maddelerine aykırı davrandığını, davalının borçlarını ödemediğini, kendisi hakkında icra takipleri başlatıldığını, davalar açıldığını,
Davalı bu aşamada şirketin çalışmakta olduğu diğer firmaları arayarak davalı şirketi sürekli kötüleyip davacı şirketin çalışamaz hale gelmesine neden oduğunu,
Davalı yanın olumsuz davranışlarının yaklaşık 2.500.000.TL civarında şirket parasını kendi şahsi harcamasında kullanmasının şirketi mali yönden zor duruma düşmesine neden olduğunu, sürekli şirket ortağını tehdit etmesi ve hakaret etmesi neticesinde şirketin ticari itibarını zedelediğini, 25.03.2016 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurulda davalının şirket ortaklığından çıkartılmasına karar verildiğini, kararın haklı nedenle alındığını,
Davalının bu haksız eylemleri neticesinde şirketin geleceği ve amaçlarını devam ettirebilmesi için artık davalı ile ortak olmak mümkün olmadığının sabit olduğunu, mahkemeye delil olarak sunulan dava dosyaları ve soruşturma evrakları neticeleri beklenmeksizin davalının şirkete ve ortaklarına verdiği maddi ve manevi zarar irdelenmeksizin eksik inceleme neticesinde karar verildiğini,
Davalı yan cevap dilekçesinde 12.08.2015 tarihli genel kurludaki beyanlarını tekrar ederek, şirketin yaptığı işlerden ayrıca para talep ettiğini, kendisi şirketten kar dağıtımı dışında da para aldığını ikrar etmesine rağmen yerel mahkemece bu hususların dikkate alınmadığını,
Özetle davanın, TTK’nın 358 ve 393. maddeleri gereği davalı yanın şirket aleyhine eylemlerini sürekli tekrarlaması ve şirket ortağını ölümle tehdit ederek ve hakaretler ederek şirketle çalışmasını engellemesi iddialarına dayalı olduğunu, tüm bu gerçeklere rağmen davanın eksik inceleme ile farklı vasıflandırılarak red edilmesinin yerinde olmadığını,
Davalı vekilinin dosyaya İstanbul … Noterliğinin 25.02.2016 tarihli… nolu vekaletnamesinin ibraz edildiğini, ancak davalı asil tarafından İstanbul …. Noterliğinin 13.05.2016 tarihli …yevmiye nolu azilnamesi ile azledildiğini, bu sebeple davalı vekilinin yetkili görülmesinin ve avukatlık ücretine karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Bu gerekçelerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davalı tarafından ilk olarak 25/04/2016 tarihli vekaletname ile Av. …’ın vekil edildiği, daha sonra dosyaya sunulan 23/12/2016 tarihli vekaletname ile Av. …ve bir kısım avukatların vekil edildiği, bu avukatların müşterek imzalı dilekçe ile 20/04/2017 tarihinde vekillikten çekildikleri, Av. …’ın da 27/01/2017 tarihli dilekçe ile vekillikten çekildiği, bundan sonra 25/10/2017 tarihinde dosyaya Av. … tarafından harçlandırılmış 25/02/2016 tarihli… yevmiye numaralı vekaletname sunulduğu, bu vekaletname nedeniyle herhangi bir çekilme veya Av. …’ün azline ilişkin dava dosyasında ve UYAP sisteminde herhangi bir bilgi ve belgeye rastlanılmadığı bu nedenle Av. … ile davalının vekalet ilişkisinin devam ettiği tespit edilmiş, davacı vekilinin bu konudaki istinaf gerekçesi yerinde görülmemiştir.
Davacı anonim şirket, davalı ortağının, haklı sebeplerle ortaklıktan çıkarılmasını talep etmektedir. İlk derece mahkemesince, anonim şirketlerde, şirket ortağının haklı sebeplerle ortaklıktan çıkarılmasına dair yasal düzenleme bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı taraf, davalının eylemleriyle ortaklık ilişkisini sürdürülemiz hale getirdiğini ileri sürerek davalının ortaklıktan çıkarılmasını talep etmektedir. Yasal dayanak olarak TTK’nın 358 ve 393. maddelerini göstermektedir.
TTK’nın 353. maddesi, “Pay sahipleri, sermaye taahhüdünden doğan vadesi gelmiş borçlarını ifa etmedikçe ve şirketin serbest yedek akçelerle birlikte kârı geçmiş yıl zararlarını karşılayacak düzeyde olmadıkça şirkete borçlanamaz.” hükmünü içermektedir. Aynı Kanun’un 393. maddesi ise yönetim kurulu üyesinin müzakereye katılma yasağını düzenlemketedir. Her kanun maddesinde, şirket ortağının, haklı sebeplerle şirket ortaklığından çıkarılmasına dair bir düzenleme yoktur.
Yine iddiada dayanılan TTK’nın 208. maddesi, şirketler topluluğuna ilişkin bir düzenleme olup, hakim şirketin, bazı yasal koşulların mevcudiyeti halinde azınlık paylarını satın alma hakkını düzenlemektedir. Bu hükmün somut olayda uygulanma yeri yoktur.
Kanun koyucu, limited şirket ortağının, şirket tarafından alınacak kararla ve haklı sebeplerle mahkeme kararıyla şirket ortaklığından çıkarılmasını düzenlediği halde (TTK m.640), anonim şirketlere ilişkin düzenlemelerde böyle bir yasal imkan şirkete tanınmamıştır.
Sonuç olarak, ileri sürülen haklı sebep ne olursa olsun, anonim şirketin, ortağının ortaklıktan çıkarılmasını talep hakkı bulunmamaktadır. Sadece, fesih ve tasfiye davalırına ilişkin 531.maddede, fesih yerine çıkarma kararı verme imkanı tanınmıştır. Bu maddenin de somut olayda uygulanma yeri yoktur.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;
1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,
5-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 30/11/2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU :HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.