Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/481 E. 2018/1478 K. 06.12.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/481
KARAR NO : 2018/1478
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/547 Esas – 2018/20 Karar
KARAR TARİHİ : 17/01/2018
DAVA : Tapu İptali Ve Tescil
Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacılar vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin … Limited Şirketinin ortakları olduğunu, mahkemenin 2016/147 esas sayılı dosyası ile şirket ortağı olmayan şirket müdürü …’ün müdürlük yetkilerinin kaldırıldığını, ayrıca iş bu dava ile dava konusu edilen …parsel sayılı taşınmazın kaydına 2016/373 d iş sayılı dosya ile tedbir konulduğunu, …’ün 06/01/2016 tarihinde iş ortaklığı sözleşmesi ile kullanımı ve geliri %50 ortakları olan müvekkillerine bırakılmış olan .. parsel sayılı taşınmazı 950.000,00-TL’ye gerçek değerinin çok altında bir bedelle davalı şirkete sattığını, ana sözleşmenin 9. maddesine göre azledilen müdürün satış tarihi itibariyle bu yönde bir yetkisinin bulunmadığını, …’ün şirket taşınmazını devretmesine dair işlemin eşit işlem yapma yükümlülüğüne aykırı olduğunu, şirket müdürünün istasyon sahasının yanındaki taşınmazı davalıya değerinin altında satmasının şirketin korunması gereken mal varlığını zarara uğratacağının açık olduğunu belirterek, müvekkillerinin ortağı oldukları ….Şirketine ait olup davalı şirkete devredilmiş olan … parsel sayılı taşınmazın tapusunun iptali ile …Petrol Ürünleri Dağıtım Nakliyat İnşaat Limited Şirketi adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili savunmasında özetle; satışı gerçekleştirilen taşınmazın satışının Tapu Sicil Müdürlüğünden alınması gerekli belgeler alınmadan satışının yapılmasının mümkün olmadığını, her iki şirketin bu alım satım ilişkisini gerçekleştirirken yetkililerin taşınmaz alım ve satımına yetkileri olduğundan satışın gerçekleştiğini, davacının bu iddiasının dayanaksız olduğunu ve bir anlam taşımadığını, dava dilekçesindeki 1, 2, 4, 5, 7, 8, ve 9 bentlerdeki iddiaların … şirketinin iç sorunları ile ilgisi olduğunu ve bu dava ile ilgisi bulunmadığını, 6. bentte ise davacı tarafın hissedarı oldukları şirketin yine iç sorunlarının anlatılarak taşınmazın muvazaalı satış yapıldığını iddia ettiğini, TMK’nın 1023. maddesi ile tapu kütüğündeki tescile dayanarak mülkiyet veya bir başka ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımının korunacağı hükmünün bulunduğunu, müvekkilinin taşınmazı 950.000,00 TL ödeyerek aldığını, ayrıca taşınmaz için verilen ihtiyati tedbir kararının yasal olarak bedelini ödeyerek satın aldığı taşınmazın mülkiyet hakkını kısıtladığını ve bu durumun hukuka açıkça aykırı olduğunu belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İhbar olunan … beyanında; şirket bünyesinde yapılan araştırmalar ve ekspertiz raporu değerleri nazara alınarak şirketin nakit ihtiyacını karşılamak için HMS Petrole davacıların da bilgisi dahilinde satıldığını, … şirketinde müdürlük yaptığı esnada tüm işlemleri saydamlık ve titizlikle yaptığını, müdür olarak atandığı genel kurul kararının iptal edilmiş olmasının yaptığı tüm işlemler ve gerçekleştirdiği tüm faaliyetlerin de iptal edildiği anlamına gelmediğini, davacıların iddialarının aksine onların bilgi ve kabulleri dahilinde uzman görüşleri doğrultusunda rayiç bedel üzerinden satış yapıldığını, taşınmazın şirketin iştigal konusu ile ilgisi bulunmadığını, benzin istasyonu işinin gerçekleştirildiği bir yer olmadığını, şirketin zarara uğradığına dair bir tespit bulunmadığını, davacıların gerçeğe aykırı beyanlarda bulunduğunu, taşınmazın gerçek değerinin üstünde bir bedelle satıldığını, davanın tarafına ihbarında davacıların hukuki menfaati bulunmadığını beyan ederek ihbar talebinin ve davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi, istinafa konu 17/01/2018 tarihli, 2016/547 Esas – 2018/20 Karar kararında: “…Toplanan delillere ve tüm dosya kapsamına göre; dava konusu 22 nolu parselin 07/01/2016 tarihinde … Petrol Ürünleri Dağıtım Nakliyat İnşaat Limited Şirketi tarafından davalıya satılarak temlik edildiği, davacıların …Petrol Ürünleri Dağıtım Nakliyat İnşaat Limited Şirketinin ortakları olduğu, tapudaki işlem tarihi itibariyle …’ün yetkili temsilcisi olduğu, dava konusu 22 nolu parselin üzerinde petrol istasyonu bulunmadığı, .. parsel üzerindeki binanın dava dışı …parsel nolu parseldeki 2 katlı bina ile bitişik durumda olduğu, …parsele komşu … parsel sayılı taşınmazın akaryakıt istasyonu olduğu, dava konusu taşınmazın … Petrol Ürünleri Dağıtım Nakliyat İnşaat Limited Şirketinin ana iştigal konusunun ifa edildiği taşınmaz niteliğinde bulunmadığı, …Petrol Ürünleri Dağıtım Nakliyat İnşaat Limited Şirketinin tek taşınmazının dava konusu 22 parsel sayılı taşınmaz olmadığı, bu şirket adına kayıtlı 9 ayrı taşınmaz daha bulunduğu, bilirkişi raporu ile dava konusu taşınmazın 07/01/2016 satış tarihindeki değerinin 880.000,00-TL olduğu, tapudaki satış bedelinin ise 950.000,00-TL olduğu, taşınmazın rayiç değerinin tapudaki satış bedelinden daha düşük olduğu, taşınmazın gerçek değerinin altında satılmadığı, mahkememizin 2016/147 esas sayılı ilamıyla verilen kararın henüz kesinleşmediği, tapudaki işlemin muvazalı olduğunun ispat edilemediği…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacılar vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Davanın muvazaaya dayalı bir tapu iptal ve tescil talebine ilişkin olduğunu, bu durumda davaya konu taşınmazın gerçekten bir satış mı yoksa bedelsiz, dolayısı ile muvazaalı bir devir mi olduğu, bu nedenle taşınmazın gerçek rayiç değerinin ne olduğunun tespitinin gerekli olduğunu, bir taşınmazın gerçek rayiç değerinin nasıl belirleneceği ise en ayrıntılı şekilde Kamulaştırma Kanunu’nun 11. Maddesinde açıklandığını, hükme esas alınan bilirkişi raporunun bu düzenlemeye uymadığını, bu değer tespitinin tamamen afaki bir takım beyanlara dayandırılmış olduğunu,
Davaya konu taşınmazın satış işleminden altı ay önce kurulan, ödenmiş sermayesi sadece 125.000 TL’den ibaret olan şirkete yapıldığını, bu durumun muvazaayı ortaya koyduğunu, bizzat dosya içerisindeki ana sözleşme sermaye hükmü dikkate alındığında, şirket kasasında olmayan bir nakit ile ticari defter kayıtlarına göre bir ödeme yapmadığını, bu durumda davalının bu tapu devri sırasında müvekkilinin ortağı olduğu şirkete bir bedel ödediğini ispat etmesi gerektiğini, ispat yükünün davalıda olduğunu, ayrıca davalı şirket kasasından bir nakit çıkışı ve satıcının kasasına ise davalıdan kaynaklı bir nakit girişi olmamışsa, şirket müdürünün yapmış olduğu bu devir işlemi bir taşınmaz satışı değil, olsa olsa davalı şirkete bağış anlamını taşıdığını, bu halde ise şirket müdürünün şirkete ait bir taşınmazı üçüncü kişiye bağışlama yetkisi olmadığından, yapılan bu karşılıksız devir işleminin muvazaa sebebiyle geçersiz ve yok hükmünde sayılması gerektiğini,
İlk derece mahkemesinin kabul ettiğinin aksine, ihbar olunan şirket müdürünün taşınmaz devrinin yapıldığı tarihte yetkili olmadığı hususunda ise TTK’nın 623/1. maddesine göre, şirket müdürünün aynı zamanda şirket ortaklardan birisi olmadığını, şirkete ait taşınmazı üçüncü kişiye satabilmesinin mümkün olmadığını, dolayısıyla, dava konusu satışın geçerli olabilmesi için devir tarihinde şirket müdürü olan …’ün yanında şirket ortaklarından birisinin de bu taşınmaz devrine muvafakat vermiş olmasının yasal bir zorunluluk olduğunu, bu konuda Kocaeli 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/147 E. sayılı dosyası içerisinde de yer alan Kocaeli Ticaret Sicil Müdürlüğünün 22/12/2015 tarih, … yevmiye sayılı yazının gönderildiğini ve ihbar olunana aynı gün yani 22/12/2015 günü elden tebliğ edildiğini, ihbar olunanın ise 22/12/2015 tarihinde bu yazıyı tebliğ almış olmasına rağmen, TTK ‘da öngörülen yetki ve temsil hususundaki eksikliği gidermediğini, tanışmazın satışını gerçekleştirdiğini, ihtardan bir hafta sonra da müvekkiline ticaret sicil yazısındaki eksikliği gidermesi için çağrı yaptığını,
Açıklanan bu nedenlerle, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına, eksik tahkikatın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Limited şirketin müdürü olan ihbar olunan … tarafından şirkete ait dava konusu taşınmazın davalıya satıldığı, şirket ortakları olan davacıların ise yapılan bu satış işleminin muvazaa ve ehliyetsizlik nedeniyle geçersiz olduğu ileri sürülerek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile şirket adına tescili istemli açılan davada, mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacılar vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ile kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince yukarıda özetlenen gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir. TTK’nın 588. maddesine göre limited şirketler ticaret siciline tescil edilmekle hükmi şahsiyet kazanırlar. Tüzel kişilik olan şirketin idare ve temsili TTK’nın 623 ve izleyen maddelerinde düzenlenmiştir. TTK’nın 629/.1 maddesinde şirket müdürlerinin temsil yetkisinin kapsamı ve sınırlandırılması hakkında anonim şirketlere ilişkin hükümlere atıfta bulunmuştur. Tüm bu yasal düzenlemeler karşısında şirket adına açılacak davayı sadece şirketi temsile yetkili kişilerin açabileceği sonucuna varılmaktadır.
Somut olayda, davacı ortaklar, limited şirketin müdürü ve ihbar olunan ….’ün görev ve yetkisini aşarak tapuda şirket adına kayıtlı dava konusu 22 parsel sayılı taşınmazı ortaklardan mal kaçırmak amacıyla muvazalı olarak davalıya sattığı iddiasıyla tapunun iptali ile taşınmazın şirket adına tescilini istemişlerdir. Satışı yapan şirket müdürü yargılama aşamasında satış tarihinde yetkili müdür olduğunu, taşınmazın şirketin tek taşınmazı olmadığını, satışın düşük değerde yapılmadığını beyan etmiştir. Satış işlemi sırasında o tarih itibariyle şirketi temsil yetkisini taşıyan …’ün bu yetkisini belgeleyen imza sirküleri ve yetki belgesinin tapu siciline ibraz edildiği ve bu belgelerin satışa dayanak yapıldığı da açıktır.
Öte yandan ticaret şirketlerinin ortakları dışında ayrı bir tüzel kişiliğe sahip oldukları tartışmasızdır. Çekişmeli taşınmazın davada yer almayan limited şirkete ait olduğu da sabittir. Öyle ise şirket malvarlığı içerisinde bulunan çekişmeli taşınmaz bakımından hak sahibi olanın şirket olduğu düşünülmelidir. Sermaye şirketlerine ait TTK düzenlemeleri içerisinde şirket ortaklarının şirket faaliyetlerinden dolayı yönetim kurulu yahut müdürlerin yaptıkları işlemler nedeniyle dava açma olanakları mevcut değildir. Dava 14.04.2016 tarihinde açılmıştır. İşbu dava tarihinden önce davacılar tarafından Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/147 esasında dava dışı şirket aleyhine genel kurul kararlarının iptali istimli açılan davada, 25.03.2016 tarihinde şirket müdürü …’ün müdürlük ve şirketi temsil yetkisinin tedbiren kaldırılmasına karar verildiği, şirkete mali müşavir …’nin yönetim kayyımı olarak atandığı, 07.04.2016 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiği, işbu davanın açıldığı tarihte şirkete yönetim kayyımı olarak atanan …’nin görevinin devam ettiği anlaşılmaktadır.
Yargıtay HGK 2005/1-486 E- 2005/728 Karar sayılı, 14.12.2005 tarihli kararında da belirtildiği üzere; kural olarak bu tür tapu iptal davalarını şirket tüzel kişiliği adına şirket temsilcisi açması gerekir. Ancak istisnaen, muvazaalı olduğu iddia edilen işlemi yapan şirket temsilcisinin halen görevde olduğu ve yeni bir temsilcinin atanmadığı durumlarda, işlemi yapan müdürün dava açmayacağı açık olduğundan, şirket ortaklarına sadece bu ihtimalde dava açma olanağı verilebilir.
İş bu dava tarihinde mahkemece şirkete atanan yönetim kayyımının görevde bulunduğu, hal böyle olunca davacıların çekişmeli şirkete ait taşınmazla ilgili tasarruf bakımından dava açma ehliyetlerinin bulunmadığı gözetilmeksizin yukarıdaki gerekçe ile davanın reddi doğru olmamıştır. Bu nedenle, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, HMK’nın 33, 355 ve 353/1.b.2. maddeleri uyarınca davanın farklı bu gerekçe ile reddi yönünde dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca, istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının resen düzeltilerek davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;
1-Davanın, davacıların aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddine,
2-Harçlar Kanunu uyarınca alınması gereken 35,90-TL harcın peşin alınan 16.223,63-TL harçtan mahsubu ile artan 16.187,73-TL harcın talep halinde davacılara iadesine,
3-Davacılar tarafından yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-İhbar olunan tarafından yapılan ve posta gideri olarak kullanılan 44,00-TL yargılama giderinin davacılardan alınarak ihbar olunana verilmesine,
5-Davalı kendini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’deki esaslara göre belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacılardan müteselsilen alınarak davalıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harcının Hazineye irad kaydına,
7-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
8-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,
9-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 06/12/2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.

KANUN YOLU : HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.