Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/465 E. 2018/1173 K. 25.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/465
KARAR NO : 2018/1173
KARAR TARİHİ: 25/10/2018
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 25/12/2017
NUMARASI : 2014/101- 2017/998 E.K
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraflar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen “(‘Gazlı ve Gazsız Ürün-Miktar) Direkt Satış Noktası Sözleşmesi” gereğince, davalıya ait adreslerde, akdedilen sözleşmede belirlenen şartlarla, müvekkili şirketin münhasıran dağıtımını yaptığı ürün grubu içerisinde yer alan alkolsüz içecek çeşitlerinin davacı şirketten sürekli ve düzenli olarak satın alınarak davalının işlettiği satış noktalarında satılması ve nihai tüketicilere ulaştırılması hususunda anlaşmaya varıldığını, müvekkili şirket tarafından davalıya fatura kesilerek ürün satışı yapıldığını, satışı yapılan ürünlerin bedellerinin ödenmemesi üzerine, faturalardan kaynaklı cari hesap alacağın tahsili için davalı aleyhine icra takibine girişildiğini, takibin yetkiye ve borca itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 2009 yılında başladığını, davacının gerek önceki gerekse yeni akdedilen sözleşmeye göre, bedelsiz ve iskontolu ürünler vermeyi taahhüt ettiği halde bu yükümlülüğünü yerine getirmediğini, davacının müvekkiline 39.855,38-TL tutarında, yeni sözleşmeye göre de yine aynı bedelden az olmamak üzere bedelsiz mal vermesi gerekirken vermediğini, bu bedellerin cari hesaptan düşüldüğünde müvekkilinin davacıya borcunun bulunmadığını bilakis davacıdan alacağının olduğunu belirterek davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, taraflar arasında imzalanan yetki sözleşmesi nedeniyle icra dairesinin yetkisine yönelik itirazın yerinde olmadığı, taraflar arasındaki sözleşmeye göre, ticari defterlerin kesin delil teşkil ettiği, 01/06/2013 tarihli sözleşmede bu sözleşmeden önce imzalanan sözleşmelerin sonuçları itibari ile ortadan kalktığının hüküm altına alındığı, bu nedenle 2009 tarihi itibariyle, taraflar arasındaki ticari ilişki değerlendirilmesine ilişkin talebin yerinde görülmediği, bilirkişi raporunda, davacının davalıdan 18.001,19 TL alacaklı olduğu, sözleşme kapsamında davacının davalıya 5.242,08 TL iade borcunun bulunduğu bu nedenle davacının, davalıdan 12.759,11TL alacaklı olduğu şeklinde tespitte bulunduğu, eldeki davanın itirazın iptali davası olmasına göre, dava tarihine kadar 518,88 TL işlemiş temerrüt faizinin asıl alacaktan düşülmesi gerektiği buna göre, 17.482,31 TL – 5.242,08 TL= 12.239,51 TL asıl alacak üzerinden hüküm kurulması gerekirken 12.233,51 TL asıl alacak üzerinden hüküm kurulduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının icra takibine vaki itirazın kısmen iptali ve takibin asıl alacak 12.533,51-TL üzerinden devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davacının icra inkar tazminat talebinin kabulü ile 2.506,70-TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının kötü niyet tazminatının reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı taraflar vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
A-Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle;
1-Dosyadan alınan bilirkişi raporunda müvekkilinin alacağının 18.001,19 TL olarak hesaplandığını, bunun dışındaki bilirkişinin tespit ve hesaplamalarının doğru olmadığını, bilirkişi raporunda sözleşme tarihleri ile dilekçe tarihlerinin birbirine karıştırıldığını, talep konusu olmayan hesaplamaların rapora yansıtıldığını,
2-Davalının yargılamanın hiçbir aşamasında borçlu olmadığının ispatı niteliğinde herhangi bir delil sunmadığını,
3-Gerekçeli kararda 12.339,51-TL ve 12.333,51-TL olmak üzere farklı farklı rakamların yer aldığını, bu bağlamda gerekçe ve hüküm kısmında yer alan kalemler ayrı ayrı ifade edilmişse de hepsi birbirinden farklı olup, bilirkişi raporundaki çelişkilerin gerekçeli karara da yansıdığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
B-Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle;
1-“Direk Satış Noktası Sözleşmesindeki “taraflar arasında daha önceden imzalanmış olan diğer tüm sözleşmeleri ortadan kaldıran iş bu sözleşme” ifadesinin taraflar arasındaki eski edimleri ortadan kaldırma anlamına gelmediğini, ibraname olarak kabul edilemeyeceğini,
2-Kök rapora karşı itirazlarının karşılanmadığını, davacı tarafın müvekkile verdiğini iddia ettiği bedelsiz ürünlerin teslimine ilişkin inceleme yapmadığını, teslim belgeleri davacıdan istenmeden rapor hazırlandığını, ispat yükünün davacıda olduğunu, keza taraflar arasındaki sözleşmelerde dahi kabul edilen en düşük iskonto oranı olan %10 üzerinde hesap ile davacı tarafın toplam ticarete oranla minimum 39.903,30-TL iskonto yapıp yapmadığının da araştırılmadığını,
3-Reddedilen kısım yönünden kötü niyet tazminatının reddinin doğru olmadığını belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE
Dava, faturalara dayalı cari hesap alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Davacı, taraflar arasında akdedilen direk satış noktası sözleşmesi çerçevesinde süregelen ticari ilişki kapsamında davalıya faturalı ürünler teslim edildiğini, davalının faturalara dayalı cari hesap alacağını ödemediğini iddia etmiş, davalı ise, davacının süre gelen ticari ilişkide sözleşmede öngörülen iskontolu veya bedelsiz ürün verme yükümlülüğünü tam olarak yerine getirmediğini, buna göre davacının alacağının bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Taraflar arasında akdedilen 10.06.2013 tarihli “(‘Gazlı ve Gazsız Ürün-Miktar) Direkt Satış Noktası Sözleşmesi”nin 3. maddesinde; “İşletmeci, haksız bir nedenle şirkete iade etmemek koşuluyla toplam 10.000 (onbin) koli miktarında ürünü, şirketten satın almak suretiyle müşterilerine satmayı planlamaktadır. Sözleşme herhangi bir süre sınırlaması olmaksızın işbu satış miktarının tamamlanması ile birlikte kendiliğinden sona erecektir.”
Aynı sözleşmenin 13. maddesinin son bendinde; “taraflar arasında daha önce imzalanmış olan diğer tüm sözleşmeleri ortadan kaldıran işbu sözleşme kendiliğinden sona ermek kaydıyla 1 (bir) nüsha halinde tanzim, imza ve karşılıklı teati edilmiştir.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır.
Anılan sözleşmenin eki niteliğinde olan “Özel Hükümler” başlıklı sözleşmede ise, davalı şirketin, davacıdan satın alacağı ürünlerden hangilerine ne oranda iskonto uygulanacağı ve hangi ürünlerden belli miktarda alımı karşılığında ne miktarda bedelsiz ürün verileceği ayrıntılı olarak gösterilmiştir.
Davalı vekilinin 17.11.2014 tarihli dilekçesinde, taraflar arasındaki ticari ilişkide sözleşmeye konu malların siparişlerinin davacının kendi çalışanları tarafından verildiğini ve sipariş edilen malların da bu şekilde teslim alındığını, kısmi ödemenin de siparişlerin alınması sırasında nakit veya kredi kartı ile peşin olarak davacının çalışanına yapıldığı belirtilmiştir.
Bu durumda, somut olay bakımından, davacının davalıya satıp teslim ettiği ürünler ve dolayısıyla cari hesap alacağı yönünden bir ihtilaf bulunmamaktadır. Uyuşmazlık esasen, davacının ticari ilişki boyunca sözleşme ile yüklendiği iskontolu ve bedelsiz ürün verme edimini yerine getirip getirmediği noktasında toplanmaktadır.
Davacının alacağına dayanak davalıya düzenlemiş olduğu faturalarda, hangi ürünlere ne oranda iskonto uygulandığı açıkça gösterilmiştir. O halde, faturaların ve içeriği ürünlerin teslim alındığı davalının kabulünde olmasına göre, ihtirazi kayıt konulmadan davacının edimi kabul eden davalının sonradan geriye dönük olarak teslim alınan ürünlere yönelik olarak sözleşmede gösterilen iskontonun uygulanmadığını ileri süremeyeceği gibi, sözleşmenin 13. madde hükmü gereğince, önceki sözleşme dönemlerine ilişkin taleplerin yerinde olmadığı yönündeki mahkemenin kabulünde de isabetsizlik görülmemiştir.
Reddedilen kısım yönünden davacı alacaklının icra takibinde haksız ve kötü niyetli olduğunun dosya kapsamı itibari ile kanıtlanamadığından kötü niyet tazminatının reddinde de isabetsizlik yoktur.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK.’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, her iki taraf vekilinin istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, her iki taraf vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-a)Davacı … davalı tarafça yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,
b)Bakiye 229,12 TL istinaf nispi harcının davalıdan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı … davalı vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
5-Gerekçeli kararın birer örneğinin ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
6-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK.353.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 18/10/2018 tarihinde oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU : HMK.362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.