Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/458 E. 2018/1341 K. 15.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/458
KARAR NO : 2018/1341
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANINMAHKEMESİ :
MAHKEMESİ: İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2017/426 Esas – 2017/1055 Karar
TARİH : 29/12/2017
DAVA : Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı tarafça istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacının davalı Bankanın Büyükçekmece Şubesinden bir, Esenyurt Şubesinden üç adet kredi kullandığı, krediler nedeniyle davacının tespit edebildiği kadarıyla 2.500 TL dosya masrafı ve kesinti adı altında ödeme alındığını, bu bedeller karşılığında davacının herhangi bir hizmet almadığını, alınan ücretin yasal olmadığını, bankaya ihtarname gönderilmiş ise de hiç bir ödeme yapılmadığını belirterek, bu kredilerle ilgili olarak başkaca ödeme alınıp alınmadığının tespiti ile şimdilik 2.500 TL’nin, Banka tarafından tahsil ediliği tarihten itibaren ticari işleyecek faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi istenmiştir.
Davalı vekili savunmasında özetle; davacının bankadan kullanmış olduğu kredinin kooperatif kredisi olduğu, tüketici kredisi veya konut kredisi olmadığı, kullanılan kredinin işletme kredisi olup, mesleki faaliyetlere ilişkin olarak kullanıldığının sözleşmede açıkça belirtildiğini, alınan ücretlerin kredi sözleşmesi kapsamında olduğunu, tacir olan bankanın TTK’nun 20. maddesi gereğince ücret alabileceğini bildirilerek davanın reddine karar verilmesi istenmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi, istinafa konu 29/12/2017 tarihli, 2017/426 Esas – 2017/1055 Karar sayılı kararında:”..Tüm dosya ve deliller birlikte değerlendirildiğinde, davacının Halkbank Büyükçekmece Şubesinden 1 Adet, Esenyurt Şubesi’nden 3 Adet kredi kullanmış olduğu, Esenyurt Şubesi’nden verilen Bakanlar Kurulu tarafından kullandırılan kredilerin Esnaf ve Sanatkarlara verilen düşük faizli ticari nitelikli kredi olduğu, Büyükçekmece Şubesinden kullandırılan kredinin ise Kefalet Kooperatif kredisi olduğu, yapılan tüm masrafların yasal mevzuat uyarınca davalı bankaca tahsil edildiği anlaşılmakla davanın reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle davanın reddine kararı verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Müvekkilinin tacir olmadığını, küçük ölçekli esnaf olduğunu, bir tarafta küçük ölçekli esnaf, diğer tarafta kamu bankası olan bir sözleşmede, genel işlem şartlarına aykırı olan sözleşme maddelerinin geçerli olmayacağını, Yargıtay içtihatlarında da bu durumun belirtildiğini,
Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin 2014/13315 E. 2014/13503 K.sayılı kararında da davacı aleyhine sözleşmeye konulan muhtelif masraflar, erken kapama komisyonu ücreti, ipotek fek ücretinin yazılmamış sayıldığını, yazılmamış sayılan kalemlerin davalı bankaca tahsil edilmiş olmasının genel işlem şartına açıkça aykırı kabul edilerek iadesi gerektiği, bankaların, esas faaliyet alanı itibariyle sürekli parayla iştigal ettikleri, haksız surette alınan bu bedellerin hesaba girdiği andan itibaren banka tarafından nemalandırıldığı ve bundan gelir elde edildiği, genel hukuk prensiplerinden olan “hiç kimse kendi kusuruna dayanarak menfaat elde edemez” ilkesi gözetildiğinde, bankanın, yasal dayanağı olmaksızın aldığı bu kalemleri hesabına girdiği andan itibaren faizi ile birlikte iade etmesi gerektiğinin belirtildiğini,
26.08.2016 tarihli ek bilirkişi raporuyla da davalı bankanın, Büyükçekmece Şubesinden kullanılan kredi için 847,88 TL masraf tutarı adı altında kesinti yaptığını, Esenyurt şubesinden kullanılan krediler yönünden ise 1088 TL ekspertiz bedeli, 3,703,75 TL kredi kullandırım bedeli olmak üzere toplam 4.791,75 TL kesinti yapıldığının sabit olduğunu, bu kesintilerin karşılıksız olduğunu, bankanın hakim gücü ile hesaptan haksız kesintiler yapmış olduğunu,
Bankalar tarafından düzenlenen sözleşmelerin önceden hazırlandığını ve genel işlem şartlarına aykırılık oluşturduğunu, sözleşme serbestisi ilkesinin ekonomik güç dengesi olmayan davalı ve davacı arasında mümkün olmadığını ve iki tarafın eşit olmadığını, önceden hazırlanmış sözleşmelerde her sözleşme maddesinin müvekkili yönünden özgür iradesi ile irdelenmesi veya bu maddeyi değiştirmesinin mümkün olmadığını, büyük sermaye grupları karşısında küçük ve orta ölçekli işletmeler lehine sözleşmelere müdahale etme, bir denetim mekanizması kurma ihtayacının Türk Borçlar Kanunu’nda da haksız işlem şartları olarak yerini aldığını, karşılıksız olduğu sabit olan kesintilerin müvekkiline iadesine karar verilmesi gerekirken ret kararı verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olup istinaf incelemesi neticesinde ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın talepleri gibi kabulüne karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacı ile banka arasında yapılan sözleşmenin tüketici kredisi olmadığını ve kooperatif kredisi sözleşmesi olduğunu ve bu nedenle de ticari nitelikte bir kredi olduğunu, sözleşmeye ve davaya konu kredi nedeniyle davacıdan yapılan kesintilerin kredi sözleşmesine ve mevzuata uygun olduğunu, T.C. Merkez Bankasının 09.12.2006 tarih ve 26371 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 2006/1 sayılı “Mevduat ve Kredi Faiz Oranları ve Katılma Hesapları Kar ve Zarar Katılma Oranlan ile Kredi İşlemlerinde Sağlanacak Diğer Menfaatler Hakkında Tebliğ”in 4. maddesinin, “Bankalarca Reeskont kaynaklı krediler dışındaki kredilere uygulanacak faiz oranlan ile faiz dışında sağlanacak diğer menfaatlerin ve tahsil olunacak masrafların nitelikleri ve sınırlan serbestçe belirlenir” hükmü ile, Bankalara süz konusu ücretlerin belirlenmesinde yetki ve serbestlik verildiğini, Ticaret Kanunu’nun 20. maddesinde; “Tacir olan veya olmayan bir kimseye, ticari işletmesiyle ilgili bir iş veya hizmet görmüş olan tacir, uygun bir ücret isteyebilir” hükmü gereğince bankanın ticari işletmesiyle ilgili olarak bir iş veya hizmet görmesi durumunda ücret isteme hakkı bulunduğunu, kaldı ki, banka ile iş ilişkisine giren, bankadan bankacılık hizmetleri alan her şahsın, banka ile yaptığı muamelelerin ve almış olduğu hizmetlerin bir bedelinin olacağının açık olduğunu, bu hususun taraflar arasında özel bir şekilde belirtilmiş ve kanun koyucu tarafından düzenlenmiş olmasına gerek de bulunmadığını,
Tüm bu sebeplerle , davacının çeşitli tarihlerde kullanmış olduğu kooperatif kredilerine istinaden kendisinden tahsil edilmiş olan masrafların yukarıda izah edilen Kanun ve davacının serbest iradesi ile imza altına aldığı sözleşme hükümlerine göre davacıdan tahsil edildiğini, bu durumun dosyadan alınan bilirkişi raporunda da isabetli bir şekilde tespit edildiğini belirterek, davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, taraflar arasında akdedilen kredi sözleşmesi uyarınca davacıya kullandırılan esnaf kefalet kredileri kapsamında davacıdan yapılan kesintilerin istirdatı istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir. Kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı vekilince müvekkilinin tacir olmadığı, esnaf olduğu, esnaf olan müvekkilinin kullandığı krediler nedeniyle kesinti yapılmasının yerinde görülemeyeceği, genel işlem şartlarına aykırı sözleşme hükümlerinin geçerli olmayacağını ileri sürmüştür. Davacı tarafından 12.07.2013 tarihinde imzalanan kredi çerçeve sözleşmesi uyarınca davalı bankanın Büyükçekmece şubesinden bir adet kefalet kooperatif kredisi, Esenyurt şubesinden üç farklı zamanda kooperatif kredisi kullandığı anlaşılmaktadır. Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun tüketici tanımına göre, davacı tüketici sayılmadığından, uyuşmazlığa konu kredi, ticari ve mesleki faaliyete yönelik kredi olmakla tüketici kredisi niteliğinde olmadığından uyuşmazlığın tüketici yasası kapsamında kalmadığı anlaşılmaktadır. Bu durumda değerlendirmenin genel hükümlere göre yapılması gerekir.
TBK hükümlerine göre genel işlem koşulu içeren sözleşme yapılabilir. Ancak, TBK’nın 21.maddesi uyarınca, karşı tarafla müzakere edilmeyen genel işlem koşulları yazılmamış sayılır. Dosya kapsımına göre davacıya gerekli bilgilendirmenin yapıldığı anlaşılmaktadır. Aynı Kanun’un 25. maddesi uyarınca, genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz. Bu düzenlemeye göre, genel işlem koşullarının geçersiz olması için, dürüstlük kuralına aykırı olması ve karşı tarafın durumunu ağırlaştırması gerekir. Davalı bankanın ticari faaliyeti kapsamında çeşitli ücretler alması dürüstlük kuralına aykırı haksız işlem şartı niteliğinde kabul edilmediğinden, davacı vekilinin genel işlem koşullarına dayalı istinaf sebep ve gerekçeleri yerinde görülmemiştir.
Kullandırılan kredilerin ticari kredi olduğu, dava konusu kesintilerin yapılacağının sözleşme öncesi bilgi formunda belirtildiği, davacı ile yapılan kredi sözleşmesinde komisyon, vergi ve masraf alınacağının düzenlendiği, buna dair davacı ile yapılan 12.07.2013 tarihli kredi sözleşmesine, sözleşme öncesi bilgilendirme formuna, davalı kamu bankası tarafından Bakanlar Kurulu kararına dayalı olarak kullandırılan kredilerin Esnaf ve Sanatkarlara verilen düşük faizli özel nitelikte ticari kredi olup, yapılan kesintilerin mevzuata uygun olarak tahsil edildiğine ilişkin bilirkişi rapor içeriğindeki tespitlere ve benzer uyuşmazlıkta verilen Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2017/47685 – 2017/6862 E.K.sayılı 04.12.2017 tarihli emsal karar gerekçesindeki hukuki tespitler de dikkate alınarak, davacı vekilinin masraf ve komisyon kesintisine ilişkin sözleşme maddelerinin genel işlem şartlarına aykırı haksız işlem şartı olduğu yönündeki istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.
İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın birer örneğinin ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi. 15/11/2018
KANUN YOLU : HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.