Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/436 E. 2018/1433 K. 29.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/436
KARAR NO : 2018/1433
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/212 Esas 2017/672 Karar
TARİH : 21/09/2017
DAVA : Genel Kurul Kararlarının İptali
Taraflar arasındaki genel kurul kararının iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraflar vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacılar vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkillerinin davalı şirketin kurucularından …’nın mirasçıları olduğunu ve davalı şirketin sermayesini oluşturan 500.000,00-TL’nin 1/10’unu oluşturan azınlık pay sahipleri olduklarını, davalı şirketin aile ortaklığı ile kurulmuş bir şirket olduğunu, vekiledenlerinin şirket hisselerini miras edindikleri 2009 yılından bu yana şirketin işleyişine ilişkin hiçbir bilgi alamadıklarını, davalı şirket yetkililerinin verdikleri bilanço ve mizanların ise gerçeği yansıtmadığını, davalı şirketin 01.12.2015 tarihli olağan genel kurul toplantısında aldıkları kararların durüstlük kuralına ve iyi niyet kurallarına aykırı olduğunu, 5. no.lu “….Ltd.Şti.’de bulunan davalı şirketin % 84 hissesinin paraya çevrilmesi için ….Ltd. Şti..’nin tasfiye edilmesine” ilişkin alınan kararın davalı şirketin genel kurulda oylanmasına yer olmadığı gibi, hukuka aykırı olduğunu, 7 no.lu ” Yeni Tasfiye Memuru olarak …’nın seçilmesi ve azınlık pay sahibi temsilcisi olarak …’ın ikinci tasfiye memuru olarak seçilmesi önerilerinin reddedilmesine” ilişkin kararın eski tasfiye memurunun kanunda öngörülen işlemleri gereği gibi yapmamasına, tasfiye sürecinde tüm pay sahiplerinin menfaatlerini korumamasına, tasfiye işlemlerinde tarafsız olarak davranmamasına, tasfiye süreci ile ilgili kendisinden istenen bilgi ve belgeleri vermemesine göre iptali gerektiğini, 8 no.lu ” Beyoğlu .. Noterliği’nin 11.11.2015 tarihli ihtarnamesine konu olan bilgi ve belge taleplerinin karşılanmaması ve talep edilen bilgilerin açıklığa kavuşmasının reddedilmesi nedeniyle özel denetçi atanması talebinin reddine” ilişkin kararın, şirketin zarara uğratılması ve malvarlığının eksiltilmesi sebebiyle genel kurul toplantısında cevabı alınmayan soruların özel denetçi tarafından incelenerek açıklığa kavuşturulmasının zaruri olmasına göre iptali gerektiğini, 6 no.lu “….Pazarlama Ltd….. ve … şirketleri arasındaki ticari alışverişlerin boyutunun tespiti için özel denetçi atanması talebinin reddine” ilişkin kararın defaten bilgi alma ve inceleme hakkı taleplerinin reddedilmiş olması nedeniyle bilgi alınmasının zaruri olmasına göre iptali gerektiğini beyanla, davalı şirketin 01.12.2015 tarihli genel kurulunda alınan 5, 6, 7 ve 8 numaralı kararlarının iptaline, dava konusu genel kurul kararlarının icrasının geri bırakılmasına, davalı şirketin tasfiye memuru Hakan Yeşilkaya’nın azline, davalı şirket tarafından bilgi alma ve inceleme hakkı talepleri reddedildiğinden talep edilen bilgilerin alınması için özel denetçi atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmişlerdir.
Davalı vekili savunmasında özetle; davacı şirket ortaklarının tasfiye halinde olan vekiledeni şirket aleyhine 15.03.2013 günü yapılan 2009-2010-2011 yılları ertelenmiş olağan genel kurullarında alınan kararların, 18.04.2014 günü yapılan 2012-2013 yılları ertelenmiş olağan genel kurullarında alınan kararların, 06.05.2015 günü yapılan 2014 yılına ilişkin ertelenmiş olağan genel kurul toplantısında alınan kararların iptali, özel denetçi atanması, tasfiye memuru Niyazi Sönmezler’in azli ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine tazminat istemiyle davalar açtıklarını, 2009 – 2010 ve 2011 yıllarında alınan genel kurul kararlarının iptali için açılan davanın kısmen kabul edildiğini, ancak kararın henüz kesinleşmediğini, 2012 ve 2013 yıllarında alınan genel kurul kararlarının iptali için açılan davanın reddine karar verildiğini, tasfiye memurunun azli istemiyle açılan dava da ise esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiğini, diğer davalarda ise halen yargılamaların devam etmekte olduğunu, vekiledeni şirketin 01.12.2015 tarihinde yapılan genel kurul toplantısının gündeminin tasfiye memuru ve şirket yönetim kurulu tarafından belirlenerek tüm ortaklara duyrulduğunu, toplantıya tüm pay sahiplerinin asaleten yada vekaleten katıldıklarını, toplantıda alınan kararların ana sözleşmeye, usule, yasaya ve dürüstlük kurallarına uygun olduğunu, 5 no.lu tasfiye halinde vekiledeni şirketin . … LTD ŞTİ’nin hisselerinin % 84 üne sahip olduğundan, söz konusu şirket paylarının tasfiye halindeki vekiledeni şirket aktifinde kayıtlı olduğunda ve vekiledeni şirketin tasfiye süresinde olması nedeniyle bu hisselerin paraya çevrilmesi zorunlu olduğundan alınan kararın usule, yasaya ve dürüstlü kuralına uygun olduğunu, 6 no.lu özel denetçi atanması önerisinin reddine yönelik kararın iptali isteminde TTK 438. maddesi uyarınca hukuki bir yarar bulunmadığını, davacı şirket ortaklarının özel denetçi atanması için zarara uğradıklarını ispat edemediklerini, 7 no.lu TTK’nun 537. maddesindeki tasfiye memurlarının genel kurul tarafından her zaman görevden alınabileceği ve yerine yenisinin atanabileceği düzenlemesi karşısında yasaya ve usule uygun olduğunu, 8 no’lu özel denetçi atanması önerisinin reddine yönelik kararın talebin reddi yönündeki kararın iptali isteminde TTK 438. maddesi uyarınca hukuki bir yarar bulunmadığını, zira davacı davacıların huzurdaki davada özel denetçi atanmasını talep etmeleri nedeniyle genel kurul kararının iptali isteminde bir yararları olmadığın, azınlık pay sahipleri olarak özel denetçi atanması istemiyle dava açma haklarının bulunduğunu ve huzurdaki davada Mahkemeden özel denetçi atanmasını da talep ettiklerini, ancak davacı şirket ortaklarının özel denetçi atanması için zarara uğradıklarını ispat edemediklerini, dava dışı .. … A.Ş ve….. LTD ŞTİ. ile vekiledeni şirketin pay sahiplerinin aynı kişiler olduğunu ve bu şirketler arasındaki ticari ilişkilerde rekabet değil karşılıklı yarar bulunduğunu, şirketler arasındaki ticari ve hukuki ilişkilerin yasa ve mevzuata uygun olduğunu, davacıların son 4 genel kurulda alınan kararların iptali istemiyle davalar açmalarının ve şirkete karşı uyuşmazlık çıkarmalarının tamamen hakkın kötüye kullanılması mahiyetinde olduğunu beyanla, davanın reddine karar verilmesini talep etmişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi, istinafa konu 21/09/2017 tarihli, 2016/212 Esas 2017/672 Karar kararında, “…Her ne kadar davacı yanca bu davada özel denetçi tayinide talep edilmiş ise de bu talep ayrı bir davanın konusu olup, işbu dava ile birlikte görülemeyeceği, hukuki dayanakları ayrı olan davaların birlikte açılamayacağı, iş bu davanın konusunun Genel Kurul Kararlarının İptali olduğu, davacının özel denetçi tayini taleplerinin tefrikine dair 08.04.2014 tarihli dilekçeleri itibariyle TTK 439 madde de bildirilen 3 aylık hak düşürücü sürenin dolduğu, kaldı ki davacı yanın yıllar boyu açtıkları davalarda ve özellikle davalı şirket yönünden mahkememize 19.11.2015 tarihinde yani bu davadan 3 ay evvel açtıkları TTK 555 maddeye dayalı şirket zararının tazmini konulu 2015/1104 E sayılı davada özel denetim istedikleri tüm hususların ayrıntılı olarak incelendiği ve davacı yanın özel denetim isteminin yasada açıkça belirtilen ”belirli olaylar” (TTK 438 (1) maddede ) kapsamında da olmadığı anlaşılmakla ayrıca hüküm oluşturulmamıştır.
Açıklanan nedenlerle 01/12/2015 tarihli genel kurul toplantısının 5 no’lu maddesinin iptaline, ancak diğer 6,7,8, no’lu maddeler yönünden iptal koşulları oluşmadığından talebin reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 01.12.2015 tarihli genel kurul toplantısında alınan 5 nolu karar yönünden davanın kabulüne, kararın iptaline, dava konusu edilen 6-7-8 nolu genel kurul kararları yönünden talebin reddine karar verilmiş olup, bu karara karşı taraflar vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
Dava konusu 5 nolu genel kurul kararının 08.05.2017 günlü bilirkişi kurulu ve mahkemece yanlış değerlendirildiğini, söz konusu kararın davalı şirket genel kurulunda alınan “başka bir şirketin tasfiyesi kararı” olarak değerlendirilmesinin yanlış olduğunu, 5 nolu kararın, Tasfiye Halinde … A.Ş.’nin dava dışı … Sanayi ve Ticaret Ltd. Şti.’ndeki hisselerinin paraya çevrilmesi amacıyla adı geçen şirketin tasfiye sürecinin başlatılması ve bu konuda şirket tasfiye memuru Hakan Yeşilkaya’ya yetki verilmesine ilişkin olduğunu,
Diğer yandan Tasfiye Halinde …Kumaş A.Ş genel kurulu 5 nolu kararı almak zorunda olduğunu, çünkü …Pazarlama San. Tic. Ltd. Şti.’nin yüzde seksen dört sermayeye karşılık gelen paylarının, Tasfiye Halinde … Kumaş A.Ş.’nin aktifinde yer aldığını ve davalı şirketin tasfiyeye girdiğini, …Ürünleri Ltd. Şti. paylarının da paraya çevrilmesi zorunlu olduğunu, TTK’nın 408/2f maddesi uyarınca “önemli miktarda şirket varlığının toptan satışı” anonim şirket genel kurulunun devredilemez görev ve yetkileri arasında olduğunu, yine TTK’nın 538/2. maddesi gereğince de tasfiyeye giren anonim şirketlerde “önemli miktardaki aktiflerin paraya çevrilmesi için genel kurul kararı” zorunlu olduğunu, dava konusu (5) nolu genel kurul kararının da Tasfiye Halinde …Kumaş A.Ş. aktifinde yer alan… Ürünleri Pazarlama Ltd. Şti. paylarının paraya çevrilmesi amacıyla adıgeçen şirketin tasfiye işlemlerinin başlatılması yönünde tasfiye memuruna yetki verilmesinden ibaret olduğunu, bilirkişi kurulunun ve ilk derece mahkemesinin 5 nolu genel kurul kararını yanlış yorumladığını, bu kararın usule, yasaya ve dürüstlük kurallarına uygun olduğunu belirterek, sunulan ve inceleme sırasında görülebilecek diğer nedenlerle İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesi 2016/212 E., 2017/672 K. sayılı, 21.09.2017 günlü kararın yalnızca 5 no.lu karar yönünden kaldırılmasına, davanın tümünün reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
5 numaralı genel kurul kararının iptali yönünden herhangi bir itirazları bulunmadığını ve bu kararın hukuka uygun olduğunu,
Taleplerinde yavru şirketlerin lehine veya aleyhine olan herhangi bir husus bulunmadığını, bu sebeple, illa bu kararın bağlı şirketlerin genel kurulunda alınması gerektiği kanaatinin yanlış olduğunu, bu konuda ilk derece mahkemesine itiraz sunduklarını, ancak taleplerinin değerlendirilmediğini, kaldı ki taleplerindeki temel sebebin yavru şirketleri değil hakim şirketi denetleyebilmek, azınlık müvekkillerinin bilgisi ve onayı dışında yapılan işlemlere muhalefet edebilmek olduğunu, usul ekonomisi ilkesi uyarınca, özel denetçi talebinin işbu dava ile birlikte görülebileceğini, bu nedenle ilk derece mahkemesinin 6 numaralı genel kurul kararı yönünden verdiği kararın hatalı olduğunu,
Müvekkilleri ile davalı şirketteki diğer pay sahipleri arasında ihtilaf bulunduğunu, bu ihtilafın uzun bir süreye dayandığını, müvekkillerinin şirketteki hissesi yüzde ondan fazla olduğu için ilgili kanunda yer alan “azınlık haklarından” yararlanacaklarının tartışmasız olduğunu, ancak ilk derece mahkemesinin tüm bunları gözetmeksizin, 7 numaralı kararı hukuka uygun bulmasının hatalı olduğunu,
Azınlık müvekillerinin tasfiye aşamasında haklarının korunması gerektiğini, ilk derece mahkemesi birbirine muhalif iki memurun tasfiye aşamasını sürüncemede bırakacağına işaret etmişse de bu görüşe katılmadıklarını, çünkü bu mantıkla bakıldığında şirket yönetiminde de işlerin sürüncemede kalmaması için azınlıklara hiçbir söz hakkı tanımamak gerektiğini, ilk derece mahkemesinin bilirkişinin görüşüne katılmadığı halde dosyayı yeniden bilirkişiye göndermek yerine davayı hükme bağlamasının da hukuka aykırı olduğunu, dosya kapsamında alınan rapora banka-finans uzmanı, hukukçu ve muhasebeciden oluşan üç kişilik heyet imza attığını, raporun hazırlanması esnasında davalı şirketin ticari defterleri, taraflar arasında açılan sair davalar ve başkaca bir çok husus değerlendirildiğini, ilk derece mahkemesince her ne kadar hukuki yorum yapmış gibi gözükse de rapora bir bütün halinde bakıldığında, hukuktan çok muhasebe – maliye v.s teknik terimlerin çoğunlukta olduğu anlaşılacağını, ilk derece mahkemesinin hukuk harici bir alanda, delillerle kesin kanaat getirmeden dosyayı karara çıkarmasının hukuka aykırı olduğunu, belirtilen sebeplerle 7 numaralı genel kurul kararının iptaline karar verilmesi gerektiğini,
HMK m.110/1. lafzından da anlaşılacağı üzere benzer konulu davaların bir arada açılabilmesi için, taraflarının ve yargı çeşidinin aynı olması gerektiğini, genel kurul karar iptali davaları ile özel denetçi atanmasına ilişkin davaların ikisi de basit yargılama usulüne tabi olup, ikisi içinde görevli mahkeme ticaret mahkemeleri olduğunu, 08.04.2016 tarihli dilekçeleri ile gerekirse davanın tefrik edilmesi talep edilmiş olsa da talebin hak düşürücü süre gerekçesiyle reddedildiğini, hak düşürücü sürenin davanın açılması ile kesilmiş olduğunu, ayrıca usul ekonomisi ilkesi gereği her iki taleplerinin birlikte incelenmesinde hiçbir hukuka aykırılık bulunmadığını, ilk derece mahkemesinin, her ne kadar kendilerince istenen hususların 2015/1104 esas sayılı dosyada incelendiğine kanaat getirse de davaların konusu ve inceleme sebeplerinin farklı olduğunu, kaldı ki 2015/1104 esas sayılı dosyada davalı şirket hesapları bilirkişilerce incelendiğini, özel denetçi kurumunun özelliklerini karşılar bir inceleme yapılmadığını, konusu farklı iki davayı birbirine atıf yaparak karara çıkarmak hukuka uygun olmadığını, bu sebeplerle 8 numaralı genel kurul kararının iptali gerektiğini,
Özel denetçi atanması ve tasfiye memurunun azline ilişkin olarak gerekçeli kararda bir kısım değerlendirmeler yapılmış olsa da taleplerinin değerlendirilmediğini, tasfiye memuru Hakan Yeşilkaya’nın azli ve davalı şirkete özel denetci atanması talepleri yönünde hüküm kurulmadığı, hüküm fıkrasının tüm taleplerini karşılaması gerekeceğinden bu hususlardaki taleplerinin hüküm fıkrasında göz ardı edildiğini ve ilk derece mahkemesince değerlendirilmediğini belirterek, ilk derece mahkemesince verilen 6 – 7 – 8 numaralı genel kurul kararlarının iptaline ilişkin ret kararının kaldırılmasına ve tüm talepleri değerlendirilerek davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davacı tarafından davalı şirketin 01.12.2015 tarihli genel kurulunda alınan 5,6,7 ve 8 nolu genel kurul kararlarının TTK’nın 445 vd. maddeleri uyarınca iptali ile tasfiye memurunun azli ve şirkete özel denetçi tayini istemli açılan davada, ilk derece mahkemesince davanın kısmen kabulü ile 5 nolu kararın iptaline 6,7 ve 8 nolu kararlar yönünden talebin reddi yönünde hüküm kurulduğu, karara karşı taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Dava dilekçesinin sonuç ve talep bölümünde davalı şirketin 01.12.2015 tarihli genel kurulunda alınan 5,6,7 ve 8 nolu genel kurul kararlarının iptali ile birlikte Özel denetçi atanması ve tasfiye memurunun azline karar verilmesinin talep edildiği, gerekçeli kararda bir kısım değerlendirmeler yapılmış olsa da tasfiye memuru Hakan Yeşilkaya’nın azli ve davalı şirkete özel denetçi atanması talepleri yönünden hüküm kurulmadığı anlaşılmaktadır. Davadaki taleplerden bir kısmı hakkında karar verilmemesi halinde, istinaf mahkemesince denetlenecek bir kararın varlığından söz edilemez.
HMK’nın 297/2. maddesindeki “Hükmün sonuç kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin taleplerden her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir ” yasal düzenlemesi de gözetildiğinde, davacının dava dilekçesi kapsamında hüküm fıkrasının tüm taleplerini karşılaması gerekeceğinden; taraf vekillerinin sair istinaf nedenleri incelenmeksizin, kamu düzeni yönüyle resen dikkate alının bu husus yönüyle İDM’ nin istinafa konu kararının HMK. 355- 353/1.a.6. maddeleri uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesi yönünde aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nun 353/1.6. maddesi uyarınca işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi ve davadaki tüm talepler hakkında karar verilmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Taraflarca yatırılan istinaf harçlarının talep halinde iadesine,
4-Taraflarca istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, ilk derece mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine dair;
HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 29/11/2018 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU :HMK 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.