Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/434 E. 2018/1178 K. 25.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/434
KARAR NO : 2018/1178
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANINMAHKEMESİ :
MAHKEMESİ: İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/720 Esas – 2017/1089 Karar
TARİH : 19/12/2017
DAVA : İtirazın İptali (Acentalık Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde ve özetle; davalı şirketin müvekkili şirkete prim borcu olduğunu, bu borç için taraflar arasında imzalanan 20.04.2015 tarihli Mutabakatname ile toplam 1.101,07 USD + 68.639,74 TL prim borcu bulunduğu hususunda mutabakata varıldığını, Mutabakatnamede belirtilen miktarlar ve vadelere ilişkin 01.08.2015, 01.09.2015,01.10.2015 tarihli taksitler ödenmediğinden davalı borçlu aleyhine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile icra takibine başlandığını, davalı borçlunun borca, faize ve imzaya itiraz ederek icra takibini durdurduğunu,
Davalı borçlunun 01.12.2015 ve 31.12.2015 vade tarihli ödemelerini de yapmadığını, bu miktar için de İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile icra takibine başlanıldığı, yine borçlunun yetkiye, borca, dayanağına ve faize itirazı ile takibin durduğu, taraflar arasında akdedilen 20.04.2015 tarihli sözleşmenin 3. maddesinde yetkiye ilişkin olarak “uyuşmazlık halinde İstanbul İcra Daireleri ve Mahkemeleri yetkilidir” hükmü bulunduğunu, davalının yetki itirazının yersiz olduğunu, borcun ödenmesi aşamasında, davalı borçlunun borca ve faize itirazının, borçlunun alacaklıya karşı borcunu ödememek ve takibi uzatmak kastı ile yapmış olduğu kötü niyetli bir itiraz olduğunu belirterek; her iki dosyada da itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 den az olmamak üzere inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ile … Sigorta A.Ş. arasında prim borcu nedeniyle herhangi bir mutabakatname imzalanmadığı; mutabakatnamenin altındaki imzaların müvekkil şirket yetkililerine ait bulunmadığı, davacının iddiasına göre 01.08.2015-01.09.2015-01.10.2015 ile 01.12.2015 ve 31.12.2015 tarihlerindeki prim borçlarının ödenmediği, fakat iki takibin arasında bulunan 01.11.2015 tarihinde müvekkilin borcu ödediğinin iddia edildiği, hiçbir anlamda kabul manasına gelmemek koşuluyla, müvekkilin 3 ay üst üste prim borcunun ödenmediği iddia edilip bir ay ödenip sonra yine iki ay ödenmemesinin hayatın olağan akışına aykırı bulunduğu, müvekkilin davacıya herhangi bir prim borcunun bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine ve %20’den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi 19/12/2017 tarihli, 2016/720 Esas – 2017/1089 Karar sayılı kararında;
“…Tüm dosya kapsamına göre;
Davacı … ile davalı arasında doğrudan ticari ilişki bulunmadığı, davacı …’ nin davalı şirket ile ticari ilişkisini …s. ve … A.Ş. aracılığı ile yürüttüğü, davacının incelenen ticari defterlerinde davalı adına açılmış bir hesap bulunmadığı, ancak …s. ve … A.Ş. üzerinden takip edilen hesapta mutabakat başlığı adı altında sunulan belgedeki miktarların alacak olarak kayıtlı olduğu,
Davalı tarafça Mutabakat başlığı adı altında ibraz edilen belgenin ve bu belge altındaki imzanın kabul edilmediği, davacı tarafça belge altındaki imzanın incelenmesi konusunda iddia ve delil olarak talepte bulunulmadığı, davalı tarafın da tahkikat aşamasında buna açıkça muvafakatı olmadığını bildirdiği,
Davalının incelenen ticari defterlerinde dava dışı ..ve … A.Ş.’ ye 29,90 TL borcu olduğunun ve davacı şirkete borcu bulunmadığının bilirkişi tarafından tespit edildiği,
Davacı tarafın alacağını ticari defter ve belgeleri ile ispat edemediği, ayrıca alacağın dayanağı olan mutabakatname başlıklı belgenin de davalı tarafça kabul edilmeyip, her iki tarafın delil niteliğindeki ticari defterlerine işlenmediği sabittir.Bu nedenle ispatlanamayan davanın reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle, ispatlanamayan davanın reddine dair hüküm kurulmuştur.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Davalı her iki icra takibine de kötü niyetle itiraz ederek takiplerin durdurulmasına ve müvekkilinin haklı alacağını tahsil edememesine sebep olduğunu, ilk derece mahkemesi tarafından görülmüş olan davada, her iki tarafın ticari defterlerinde yapılan incelemede, davalının mutabakatnamede 10 farklı vade tarihli, toplam 1.101,07 USD + 68.639,74-TL borcu bulunduğununun, bunların 1,101,07 USD + 32.000,00-TL kısmı davalı tarafından ödendiğininin, 36.639,74-TL’lik ödenmeyen borç için ise müvekkili şirket tarafından iki ayrı icra takibi başlatıldığınının, davalı aleyhine başlatılan iki icra takibindeki talep edilen toplam 36,639,74-TL alacak miktarının mutabakatnamede ödenmemiş görünen taksit tutarları toplamı ile uyumlu olduğununun, 07.08.2017 tarihli bilirkişi raporu ile tespit edildiğini, buna rağmen ret kararı verilmesinin hukuka aykırı olduğunu,
Davalı şirketçe ödenen ve müvekkil şirketçe de tahsil edilmiş görünen ödemelerin …Sigorta Şirketi adına açılmış hesaplar ile kayıt altına alınmış olduğunun tarafların ticari defterleri incelendiğinde görüldüğünü, yapmış olduğu ödemelerin müvekkil şirket ile aralarındaki hukuki ilişkinin varlığına ispat niteliğinde olduğunu, …Sigorta kanalıyla tahsil edilmiş görünen taksitler davalının ticari defterlerinde de aynen yer aldığını ve iddialarını doğruladığını,
Sigortacılık Kanununun 21. maddesinin gerekçesinde yer aldığı üzere, brokerlarin ülke içinde sigortalının temsilcisi olarak hareket ettiğini, dava konusu uyuşmazlıkta da broker olan … Sigorta Şirketinin müvekkili şirketi temsil yetkisine haiz olup, şirket adına ve hesabına işlem yapabildiğini, yani, …Sigorta’nın yalnızca tarafların bir araya gelmesini sağlayan bir aracı firma olduğunu, dava konusu alacağın takibinin dava dışı .. Sigorta tarafından yapılması gerektiğinin söz konusu olmadığını,
Mutabakatnamenin müvekkili şirket ile davalı arasında akdedildiğini, mutabakatname hukuken geçerli olup, davalı şirketin müvekkil şirket nezdinde borçlu olduğunun açık bir göstergesi olduğunu, davalı şirketin imza sirküleri de incelendiğinde mutabakatnamede yer alan imzanın yönetim kurulu başkanı …’ya ait olduğunu, ticari defter incelemelerinden de anlaşılan toplamda 32.000,00-TL tutarındaki aylık ödemelerin dahi aralarındaki hukuki ilişkiyi kanıtladığını belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davacı tarafından davalı aleyhine açılan itirazın iptali davasında, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilince karar istinaf edilmiştir.
Davacı vekilince taraflar arasında sigorta pirimlerinin ödenmesi için mutabakatname yapıldığı, davalının bir kısım ödemeler yaptığı, ancak mutabakatname gereği vadesi belli olan bir kısım aylara ilişkin ödemelerin yapılmadığı, bu nedenle vadesinde ödenmeyen alacakların tahsili için dava konusu takiplerin yapıldığı ileri sürülmüştür.
Davalı ise mutabakatnamenin altındaki imzaların davalı şirket yetkilileri tarafından imzalanmadığını, davacıya borcun bulunmadığı ileri sürülüştür.
Dosyada yer alan Beşiktaş … Noterliğinin… Y. nolu imza sirküsünden davalı şirketin 17.10.2015 tarihinde tescil ve ilan edilen olağan üstü genel kurul toplantı tutanağına göre şirket yöneticisi …’nın davalı şirketi üç yıllığına münferit imza ile temsil yetkisi verildiği anlaşılmaktadır.
Davacı vekilince delil olarak dayanılan mutabakatnamenin şirketi münferit temsile yetkili olan … tarafından imzalandığı ileri sürülmüştür. Davacı yanca taraflar arasında 20.04.2015 tarihli imzalandığı ileri sürülen mutabakatnameye süresinde ve usule uygun şekilde gerek dava dilekçesinde gerekse delil dilekçesinde delil olarak dayanılmış ayrıca delil dilekçesinde bilirkişi incelemesine de delil olarak dayanılmıştır.
Davalı yanca mutabakatnamedeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı ileri sürülmüştür. Bu durumda ilk derece mahkemesince, davacının alacağa dayanak gösterdiği ancak davalı yanca imzanın şirket yetkilisine ait olmadığı ileri sürelen mutabakatnamedeki imzanın şirket yetkilisine ait olup olmadığı, bu kapsamda davalı şirketi bağlayıp bağlamayacağı hususunda HMK’nın 163, 208 ve 211. maddeleri kapsamında inceleme yapılıp sonucu gidilmesi gerekirken, davacı tarafından imza incelemesi konusunda talepte bulunulmadığı, davalı yanın da tahkikat aşamasında açık muvafakatı olmadığı yönündeki yanılgılı gerekçe ve eksik inceleme ile sonuca gidilmesi yerinde olmamıştır.
Delil olarak dayanılan söz konusu mutabakatın borç ikrarı niteliğinde olduğu da dikkate alındığında, davanın esasına etkili nitelikteki bu önemli delilin değerlendirilmeden sonuca gidilmiş olması nedeniyle, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6. maddesi uyarınca kaldırılarak, davanın usulüne uygun olarak yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR : Yukarıda açıklanan gerekçelerle;
1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-Davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde iadesine,
4-Davacı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle İlk Derece Mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Gerekçeli kararın bir örneğinin ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine dair;
HMK’nın 353/1.a.6. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 24/10/2018 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU :HMK 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.