Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/433 E. 2018/1431 K. 29.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/433
KARAR NO : 2018/1431
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/378 Esas 2017/993 Karar
TARİH : 05/12/2017
DAVA : Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekilinin dava dilekçesinden özetle; müvekkil … Ticaret Ltd.Şti.’nin 01.01.2009 tarihli ve iki yıl süreli Distribütörlük Sözleşmesi çerçevesinde … Laboratuvarları Ticaret A.Ş. ile otuz ilin distribütörlüğünü kapsayacak şekilde ticari ilişki başlamış iken … Labratuvarları Ticaret A.Ş.’nin sözleşmeyi Beşiktaş …. Noterliğinin 12 Kasım 2012 tarih ve …yevmiye nolu ihtarnamesiyle haksız feshi neticesinde müvekkilinin uğradığı zararın tespiti ile şimdilik stoktaki mallar için 250 TL, Portföy tazminatı için 250TL, yapılan yatırımlar dan dolayı uğranılan zararlar için 250TL ve haksız ve erken fesih dolayısıyla uğranılan zararlar için 250- TL. olmak üzere toplam 1.000.- TL’lik kısmının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte tahsiline, yargılama gideri ve vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili savunmasında özetle; davacı …ve Ticaret Ltd. Şti. ile dava dışı …. San.ve Ticaret Ltd. Şti. ve müvekkili…Lab.Tic.A.Ş. arasında 01.04.2009 tarihinde iki yıl süreli bir tek yetkili distribütörlük sözleşmesi imzalandığını, süre sonunda sözleşmenin kendiliğinden sona ereceğinin kararlaştırıldığını, 08.06.2009 tarihinde ek protokol imzalandığını, sözleşmenin 30.05.2011 tarihine, ardından 30.06.2011 tarihine, son olarak da 15.08.2011 tarihine kadar uzatıldığını, ardından 22.11.2011 tarihinde ikinci sözleşme imzalandığını, bu sözleşmenin süresinin bir yıl olduğunu ve bir ay öncesine kadar tarafların karşılıklı mutabakatı ile bir yıl için geçerli olmak üzere yenilenebileceği ve bu yenilemelerde de dahil olmak üzere ikinci sözleşmenin her halükarda en fazla beş yıl için yürürlükte olacağı konusunda anlaştıklarını, ikinci sözleşmenin bir yıllık sürenin bitiminden bir ay öncesine kadar tarafların sözleşmenin yenilenmesi konusunda mutabakata varamamaları halinde 22.11.2012 tarihinde sözleşmenin zaten sona ereceğini, nitekim noterlikten çekilen ihtarla da 22.11.2012 tarihinde ikinci sözleşmenin kendiliğinden sona erdiğinin bildirdiğini, …’in İkinci Sözleşmenin yenilenmesi konusunda ısrnitekim noterlikten çekilen ihtarla da 22.11.2012 tarihinde ikinci sözleşmenin kendiliğinden sona erdiğinin bildirdiğini, …’in ikinci sözleşmenin yenilenmesi konusunda ısrarlı talepleri sonunda Alcon’un ticari merkezinde 22.11.2012 tarihinde yapılan toplantılar sonunda altı aylık bir süre için geçerli olacak ve ticari ilişkinin yenilenmemesinin sonuçlarını düzenleyen bir protokol konusunda çalışma yapıldığını ve müzakereler sonunda tarafların 30.05.2013 tarihinde mutabakat anlaşması imzaladığını, anlaşmada öngörülen şartlara göre 30.05.2013/15.12.2013 tarihleri arasındaki dönemle sınırlı olmak üzere taraflar arasında bir başka tek yetkili distribütörlük ilişkisi kurulduğunu, bunun karşılığında ise …’in ikinci sözleşmesinin sona ermesine bağlı tüm hak ve iddialarına ilişkin olarak… A.Ş.’ yi ibra ettiğini, davacının Beyan ve İbraname başlıklı dokümanı imzaladığını, sözleşmenin ve tek yetkili distribütörlük ilişkisinin sona ermesinden doğan tüm hak, alacak ve tazminat talepleri yönünden….’u ibra ettiğini, portföy tazminatı talebinde bulunamayacağını, çünkü Mutabakat Antlaşması ile ibra ettiğini, diğer taraftan tazminat talebinin bir yıl içinde yapılmaması nedeniyle hak düşürücü sürenin de dolduğunu, davacı …’in portföy tazminatı talep hakkından feragat etmiş olduğunu, mutabakat anlaşmasının yatırımlara bağlı olarak uğradığı zararın tazminat talebini de içerdiğini, Mutabakat Antlaşması ve İbraname kapsamında davacı ….’in stokta kalan ürünlerden dolayı zararının olduğu iddiasıyla tazminat talebinde bulunmasının mümkün olmadığını, zira Alcon’u ibra ettiğini, ticari ilişkinin haksız ve erken sona erdirilmesine bağlı zararın tazmin talebinin mücerret bir talep olduğu gibi elde maddi vakıanın objektif gerçekleri ile de uyuşmayan bir iddiaya dayandığını belirterek, davanın esasa ilişkin itirazları kapsamında reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesi istinafa konu 05/12/2017 tarihli, 2016/378 Esas 2017/993 Karar kararında, “…Taraflar arasındaki satış-distribütörlük sözleşmesi 22.11.2012 tarihinde sona ermiştir. Mahkememiz dosyasındaki dava 06/04/2016 tarihinde açılmış olup TTK 122. mad gereğince yasal 1 yıllık süre içinde portföy tazminatı talebi için dava açılmamıştır. Mutabakat Anlaşması ve İbraname nedeniyle davacı doğmuş ve doğacak tüm alacakları nedeniyle davalıyı ibra etmiştir. Belgelerin taraflar arasında düzenlendiği sabit ve tartışmasızdır. Bu nedenle davacının müsbet ve menfi zarar tazminatı talebinde bulunamayacağı anlaşılmıştır. Davacının sabit olmayan davasının reddine karar vermek gerektiği…” gerekçesiyle davacı tarafca TTK m.123 gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içinde dava açılmadığından ve davalı ile yapılan 30/05/2013 tarihli mutabakat gereğince davanın reddine karar verilmiş olup bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle;
İbraname şartlarının ağır olduğunun ve edimler arasında açık nispetsizlik bulunduğunun bilirkişi incelemesi ile tespit edildiğini,
Davacının, 31.05.2013-15.12.2013 tarihleri arasına sıkıştırılmış tek yetkili distribütörlük sözleşmesi karşılığında yani 198 günlük performansı karşılığında ibra verileceğini, ayrıca bilirkişi raporunda, yapılan ibra sözleşmeleriyle müvekkilin dava açma hakkının haksız bir şekilde engellenmeye çalışıldığının tespit edildiğini, haksız fesih nedeniyle müvekkilinin zora düştüğünün tespit edildiğini, davalı şirketin kayıtları bilirkişi tarafından incelenmeksizin karar verilmesinin eksik inceleme olduğunu gösterdiğini, istinaf mahkemesince davalı şirket belgelerinde bilirkişi incelemesi yaptırılması gerektiğini, çünkü ilk derece mahkemesinin sınırlı inceleme yaptığını, oysa müvekkili şirketin, davalı şirketin tek satıcısı olduğu malları kendisi satın almakta, ücretini davalıya ödemekte, bazı durumlarda stokta tutmakta, daha sonra son kullanıcılara satarak onlardan ücreti almakta olduğunu,
Davanın alacak değil tazminat davası olduğunu, raporda müvekkilin distribütörlük sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle mali zorluğa düştüğünün tespit edildiğini, davanın esasının da bu yönde olduğunu, gerek stokta kalıp satılmayan veya davalı tarafından geri alınmayan stok malları yüzünden uğranılan zarar ile sözleşmenin haksız feshi nedeniyle müvekkilinin kamu ihale yasaklısı olması nedeniyle uğradığı zarar gerekse davalının bilgisi ve talimatı dahilinde pazar genişletmek amacıyla müvekkili tarafından davalıdan ücret ödemesi yapılarak alınan ürünlerin ücretsiz olarak hastanelere verilmesi nedeniyle uğranılan zararların tespit edilmediğini, hem davalı hem de davacı defter ve belgelerinin incelenmesi gerektiğini, mahkemece gerekçesiz olarak davanın reddine karar verildiğini,
Dosyanın istinaf aşamasında yeniden bilirkişiye gönderilmesini, yapılacak bilirkişi incelemesinde; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davacının stoklarında bulunan malların tespitini, pazarın genişletilmesini teminen (davalıya değerini ödeyerek) hastanelere hibe verilen cihazların tespitini, distribütörlük ilişkisinin gereği olarak sözleşmede belirtilen illerde davacı tarafından yapılan yatırımların tespitini, sözleşmenin feshi nedeniyle davacının uğradığı zararların tespitini, portföy tazminatının tespitini talep ettiklerini,
Davanın TTK m.123 uyarınca bir yıllık hak düşürücü süre içinde açılmadığı gerekçesiyle reddinin eksik hüküm niteliğinde olduğunu, mahkemece TTK m.123 uyarınca dava reddolunmuş olup, anılan maddenin rekabet yasağına ilişkin olduğunu,
Mahkemece, sadece zamanaşımı nedeniyle portföy tazminatı istenemeyeceğine hükmedildiğini ve diğer talepler hakkında karar verilmediğini,
Ticari olarak güçlü olduğu açık olan davalı şirketin, on yıl süreyle distributorlük verdiği müvekkiline surekli olarak süreleri uzatarak ticari ilişkiyi devam ettrirdiğini ve hiçbir gerekçe sunmadan ve stoktaki malların bedelini ödemeksizin, müvekkiline ihale yasağı konmasına engel olmayarak zarar verdiğini,
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davacı tarafından davalı ile aralarındaki distribütörlük sözleşmesinin haksız feshedildiği ileri sürülerek, stokta kalan ürünler için şimdilik 250 TL, portföf tazminatı olarak 250 TL, yapılan yatırımlar nedeniyle uğranan zarar karşılığı 250 TL ve diğer zararlar için 250 TL olmak üzere toplam 1000 TL tazminatın davalından tahsili istemli dava açıldığı, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verildiği, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır.
İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Taraflar arasında 01.01.2009 tarihli imzalanan sözleşme ile iki yıl süreli distribütörlük ilişkisi kurulduğu, ilişki sürecinde sözleşmenin 30.05.2011tarihine, ardından 30.06.2011 tarihine, son olarak da 15.08.2011 tarihine kadar uzatıldığı, sözleşmenin sona ermesinden sonra 22.11.2011 tarihinde taraflar arasında tekrar sözleşme imzalandığı, bu sözleşmede sözleşme süresinin bir yıl olarak belirlendiği, süre bitiminden bir ay öncesinde tarafların mutabakatı ile sürenin bir yıl için geçerli olmak üzere yenilenebileceği ve bu yenilemeler de dahil olmak üzere ikinci sözleşmenin her halükarda en fazla beş yıl yürürlükte olacağının kararlaştırıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre sözleşmenin, bir yıllık sürenin bitiminden bir ay öncesine kadar tarafların yenileme hususunda mutabakata varmaması halinde, sözleşmenin 22.11.2012 tarihinde kendiliğinden sona erdiği açıktır. Kaldı ki davalı yan, 12.11.2012 tarihli Beşiktaş … Noterliğinin … y.no lu noter ihtarnamesi ile sözleşmenin yenilenmeyeceğini davacıya bildirmiştir. Bundan sonra taraflar arasındaki görüşmeler sonucu ticari ilişkinin yenilenmemesinin sonuçlarını düzenleyen 30.05.2013 tarihili mutabakatname imzalanmıştır. Yine 30.05.2013-15.12.2013 tarihlerini kapsar ve alatı ayılık süre için geçerli olacak şekilde distribütörlük ilişkisi kurulduğu anlaşılmıştır. Davacının kabulünde olan mutabakatname – ibranameye göre, davacının 22.11.2011 tarihli imzalanın ikinci distribütörlük sözleşmesinin sona ermesinden doğan tüm hak, alacak ve tazminat talepleri yönünden davalıyı ibra ettiği anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında taraflar arasındaki 22.11.2011 tarihli sözleşme, sözleşme hükümlerine göre taraflarca usule uygun yenilenmediğinden, bir yılık süre sonunda kendiliğinden sona ermiştir. Bu durumda taraflar arasındaki sözleşmenin bir yıllık süre sonunda kendiliğinden sona ermesi söz konusu olup, davacının sözleşmenin davalı yanca haksız fesh edildiği yönündeki iddiası yerinde değildir.
HMK’nın 282. maddesinde “Hakim bilirkişinin oy ve görüşünü diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirir” düzenlemesi de gözetildiğinde, bilirkişi raporlarının takdiri delil niteliğinde olup, mahkemece sunulan tüm deliller gözetilip, gerekçesi yazılmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Davacının, ibraname şartlarının ağır olduğu ve edimler arasında açık nisbetsizlik bulunduğu, ibra sözleşmesiyle davacının dava hakkının engellenmeye çalışıldığı, haksız fesih ile davacının zor duruma düşürüldüğü yönündeki bilirkişi görüşünün aksine karar verilmesinin doğru olmadığı yönündeki istinaf nedenlerinin incelenmesinde; davacı tacir olup basiretli tacir gibi davranma yükümlülüğü altındadır. Yaptığı sözleşmenin içerik ve anlamını değerlendirecek durumdadır. Taraflar arasında yapılan ve uygulanıp süresi tamamlanan sözleşmelerin davacı taciri bağlamayacağına ilişkin iddialar dinlenemez. Bu konudaki istinaf nedenleri yerinde değildir.
Mahkemenin gerekçesinde davacının portföy tazminatı ( denkleştirme ) talebinin, sözleşmenin sona erdiği tarih ile dava tarihi itibariyle TTK’nın 122. maddesinde yer alan bir yıllık hak düşürücü süre içinde talep ve dava konusu yapılmadığı da belirtilerek, bu kalem yönünden istemi reddettiği, ancak hüküm fıkrasında sehven TTK’nın 123. maddesinin yazıldığı anlaşılmaktadır. Davanın bir yıllık süre içinde açılmadığı dikkate alındığında, davacı vekilinin bu konudaki istinaf sebepleri yerinde değildir.
Davacı vekilince hükümde portföy tazminatı (denkleştirme) taleplerinin reddine ilişkin hüküm kurulduğu, diğer taleplere ilişkin karar verilmediği ileri sürülmüştür. İlk derece mahkemesinin gerekçesi ve kurduğu hükme göre, davacı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde görülmemiştir.
Davacı vekilince yargılama aşamasında davalı defterlerinin incelenmeksizin eksik inceleme ile sonuca gidildiği ileri sürülerek karar istinaf edilmiştir. İlk derece mahkemesinin davacının zarar ve tazminat taleplerinin reddi gerekçesine göre, davalı defterlerinin incelenmesinin sonuca etkisi bulunmayacağından, davacı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde değildir.
İlk derece mahkemesinin karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,
5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU : Davanın belirsiz alacak davası olması nedeniyle, HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır. 29/11/2018