Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/367 E. 2018/936 K. 27.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/367
KARAR NO : 2018/936
KARAR TARİHİ : 27/09/2018
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 01/12/2017
NUMARASI : 2016/212- 2017/1082 E.K
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Rücuen Tazminat)
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde taraflar vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkili sigorta şirketi ile dava dışı sigortalı … Ltd. Şti. arasında akdedilen nakliyat emtia sigorta poliçesi kapsamında, sigortalıya ait medikal cihaz ekipmanın Wisconsin/Amerika ‘dan İstanbul/Türkiye’ye gönderilmek üzere davalı hava yolu şirketinin sorumluluğu altında taşındığını, emtianın varma limanı olan İstanbul’da yapılan kontrollerde ABD’de hasarsız olarak teslim edilen medikal ekipmanı emtiasından 1 kap ventilatör (akciğer yapay solunum cihazı) emtiasının ezik ve kırık olarak teslim edildiğinin, hasar sebebinin düşürme olduğunun ve emtianın onarımının mümkün olmadığının belirlendiğini, sigortalı şirkete poliçe kapsamında ödeme yapılarak ibraname alındığını ileri sürerek, sigortalıya ödenen 21.095,11 TL’nin, hasar tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, somut olaya Montreal Konvansyonu hükümlerinin uygulanması gerektiğini, kargodaki hasarın müvekkilinin uhdesindeyken gerçekleştiğinin ispat edilemediğini, kaldı ki müvekkilinin sorumluluğunun hasarlı, eksik teslim olunan kargonun kilogramı ile 19 SDR’nin çarpımı sonucu bulunacak üst limitle sınırlı olmak kaydıyla ispat edilecek gerçek zararla sınırlı olduğunu, faiz talebinin başlangıcının karar tarihi olması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davalının dava konusu emtiayı teslim aldığından taşıyıcı sıfatını haiz olduğu, hasarlı emtiadan dolayı tespit edilen zararın sigortalıya ödendiği, davalının sorumluluğunun Montreal Konvansiyonu hükümlerine göre belirlendiği, bu hükümlere göre davalının sorumluluğu sınırlı ve brüt kg. başına 19 SDR hesabıyla azami 2703,7 SDR olarak hesap edildiğinden hüküm tarihindeki kur olan 5.583 TL üzerinden 142.3 kgx19 SDR =2703,7×5583=15.94,757 tl olarak hesaplandığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, (hüküm tarihindeki SDR kuru dikkate alınarak 1SDR=5.583,00TL) 15.094,757TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte alınarak davacı tarafa verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı her iki taraf vekilleri istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
A-Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; tarafların aktif ve pasif husumet ehliyetlerinin bulunmadığını, süresi içinde ihbarda bulunulmadığını, hasara ilişkin tutulan tutanağın ihbar yerine geçmediği gibi ihbar yükümlülüğünü kaldırmadığını, müvekkilinin sorumluluğunun sınırlı olduğunu, hesaplamada hasarlanan 1 kap 132 kg. yerine 5 kap 142,3 kg. baz alındığını, faiz talebinin başlangıcının karar tarihi olması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
B-Davacı vekilinin katılma yoluyla verdiği istinaf dilekçesinde özetle; süresi içinde cevap vermeyen davalının sınırlı sorumluluk ilkesinden yararlanamayacağını, bu itibarla gerçek zarar olan 21.095,11 TL’den sorumlu tutulması gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE
Dava, emtea nakliyat sigorta poliçesinden kaynaklanan rücuen tazminat talebine ilişkindir.
Davacı … şirketi, dava dışı sigortalı alıcı .. Ltd. Şti.’nin yurt dışından ithal ettiği ve bedelini peşin olarak ödediği emtiayı taşıma rizikolarına karşı güvence altına almış, emtianın hasarlı teslim edilmesi üzerine sigortalıya hasar bedelini ödeyerek ibraname/temlikname almış ve eldeki davayı ikame etmiştir.
Dosya kapsamında bulunan taşıma belgesinde, davacının sigortalısı olan … Ltd. Şti.’nin gönderici veya alıcı olarak yer almamakta ise de taşımaya konu emtianın gerçek alıcısının, davacının sigortalısı olan şirket olduğu ihtilafsızdır. Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 11/01/2010 tarihli, 2008/8588 E. 2010/98 K sayılı kararında da belirtildiği üzere, her ne kadar davacının sigortalısı ile davalı arasında bir taşıma sözleşmesi mevcut değil ve davalının düzenlediği hava yük senedinde sigortalı gönderilen ve alıcı olarak gösterilmemiş ise de, taşıma senedi ekindeki belgelerden ( fatura vb) alıcı durumunda olduğu anlaşılan sigortalının, sorumluluk bakımından fiili taşıyıcıya karşı talepte bulunabileceğinin kabulü gerekir ( Gökhan Turhan, Uluslararası Hava Yolu Taşımalarında Taşıyıcının Yüke İlişkin Sorumluluğu, 1.Basım, İstanbul 2016, s. 185). Olayımızda da taşımanın eki niteliğinde olan fatura ve belgelerden, taşınan emtianın alıcısının, davacının sigortalısı olduğu anlaşılmaktadır. Bu nedenle davacının sigortalısının taşıma ilişkisinin tarafı olması nedeniyle sigortalısına ödeme yapmış olan davacı … şirketinin, sigortalının haklarına halef olması nedeniyle aktif dava ehliyetinin bulunduğu sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan somut olayda, davalı şirket fiili taşıyıcı konumundadır. Varşova Anlaşması’nın 30/3.maddesi uyarınca, alıcıya karşı fiili taşıyıcı da sorumludur (Yargıtay 11.HD.30/06/2014 tarihli, 2014/3568 E, 2014/12460 K.sayılı kararı). Bu nedenle davalının pasif dava ehliyeti mevcut olup bu konudaki istinaf talebi de yerinde görülmemiştir.
Davalı şirket çalışanının imzasının bulunduğu 25.05.2015 tarihli “Tutanak” başlıklı belgede; “Gümrüğümüzce tescilli 20.05.2015 tarihli 062165 sayılı özet beyan ve 235-2417 4113 ana konişmento ORD5ZJ0557 ara konişmento muhteviyatı eşyaların küşat edilmek üzere açılan 1 kap eşyanın ürün kolisinin ezik ve eşyanın kırık hasarlı olduğu tespit edilmiştir.” denilmiştir.
Varşova Sözleşmesi’nin 26. ve Montreal Sözleşmesi’nin 31. maddeleri uyarınca, yükün zarar görmesi halinde, taşıyıcının bu zarardan sorumlu tutulabilmesi için söz konusu hasarın, yükü teslim almaya yetkili kişi tarafından davacıya ihbar edilmesi şarttır. Ancak, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 12/10/2015 tarihli 2015/3494 E, 2015/10300 K. sayılı kararında belirtildiği üzere, taşıyıcının herhangi bir şekilde hasarı öğrenmesi halinde, ihbarın süresinde yapılmadığının ileri sürülmesi iyi niyet kuralları ile bağdaşmayacağından, ihbar şartı aranmayacaktır. Yine Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 16/02/2006 tarihli 2005/651 E. 200691488 K sayılı kararında, yükte oluşan hasarın, ambar görevlileri tarafından düzenlenen tutanak ile tespit edildiği durumlarda ayrıca ihbara gerek kalmayacağı belirtilmiştir. Dairemizce bu emsal Yargıtay kararları ışığında, davalının bu konudaki istinaf sebepleri yerinde görülmemiştir.
Somut olaya uygulanması gereken Montreal Konvansiyonun 22/3 ve 24/1 maddeleri gereğince, taşıyıcının sorumluluğu, “taşınan malın brüt ağırlığının kilogramı başına 19 SDR ile çarpımından elde edilecek meblağ” ile sınırlıdır. Dosya içeriğindeki fatura, çeki listesi ve taşıma senedinden taşınan malın Air Waybillde 142,3 kg, kargo hasar raporunda net 131 kg olduğu, Air Waybill de 142,3 kg brüt olarak kabul edilmiştir. Bu durumda mahkemece, brüt kilogram başına 19 SDR üst limit sorumluluğu esas alınarak hesaplama yapılmıştır. Zarar miktarı daha fazla olmakla birlikte mahkemece, karar tarihindeki SDR kurunu esas alarak üst limit aşılmamak üzere hüküm kurulmasında hukuka aykırı bir yön bulunmamaktadır.
Hüküm tarihindeki SDR kurunun esas alınması sadece davalının sorumlu olduğu azami miktarın belirlenmesi ile ilgili olup temerrüt faizinin başlangıcı açısından bir önem taşımamaktadır. Sigorta rücu davalarında temerrüt faizinin ödeme tarihinden başlatılması gerekir. Ne var ki, davacı tarafça bu yönde herhangi istinaf sebebi ileri sürülmediği gibi dosya kapsamındaki ibranameden ödeme tarihi gösterilmediğinden hükmolunan alacağa dava tarihinden itibaren faiz işletilmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, her iki taraf vekillerinin istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Bakiye 778,22 TL istinaf harcının davalıdan alınarak Hazineye irad kaydına,
5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
6-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK.353.1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.27/09/2018
KANUN YOLU : HMK. 362/1.a .maddesi uyarınca, dava değerine göre karar kesindir.