Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/364 E. 2018/931 K. 27.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/364
KARAR NO : 2018/931
KARAR TARİHİ: 27/09/2018
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/12/2016
NUMARASI : 2014/433 Esas- 2016/989 Karar
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalılar müteveffa … mirasçıları ile müteveffa .. . mirasçıları vekilleri tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacılar vekili, müvekkillerinin murisi …’nun 01.08.2000 tarihinde vefat ettiğini, murisin vefatından önce dava dışı … A.Ş.’de 16.667 adet hisse sahibiyken bu hisselerin devredildiğinin tespit edildiğini, tasfiye halindeki şirket hakkında İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2007/879 E. sayılı dosyası ile murisin vefat tarihinde şirkette hissesinin bulunup bulunmadığı, hisse devri konusunda belge elde edildiğinde bu belgenin gerçeğe uygun olup olmadığı, hissesi mevcut ise miktar ve değerinin tespiti ile bu hususun ticaret sicil kayıtlarına işlenmesi için dava açıldığını, anılan davada alınan raporda, hisse devrine ilişkin 30.01.2000 tarihli yönetim kurulu kararına konu hisse devrine ilişkin belgenin dosyada mevcut olmadığı gibi sözkonusu devrin şirket pay defterine kaydedilmediğinin belirtildiğini, sözde devir işlemine ilişkin yönetim kurulu kararının alındığı tarihte yönetim kurulu üyeleri olan davalıların gerçekte yapılmayan bir devir işlemini yapılmış gibi göstererek yönetim kurulu kararı aldıklarını, murise ait şirket hisselerini usulsüz olarak edinen …’nun sonradan hisseleri üçüncü bir kişiye devrettiğini, davalı yönetim kurulu üyelerinin hukuka aykırı fiilleri nedeniyle müvekkillerinin doğrudan zarara uğradıklarını, davalıların tazminle yükümlü oldukları zararın, gerçekte yapılmayan bir devir işlemine ilişkin gerçeğe aykırı yönetim kurulu kararının alındığı 30.01.2000 tarihindeki muris hisselerinin gerçek değerinden ibaret olduğunu, bu zarardan yönetim kurulu üyeleri olan davalıların şahsen ve müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek müvekkillerinin murisi …’na ait olan ve müvekkillerine mirasen intikal etmesi gereken dava dışı … A.Ş.’deki 16.667 adet nama yazılı hisse senedinin yönetim kurulu kararının alındığı 30.01.2000 tarihindeki gerçek değeri tutarındaki tazminatın, bu hisseye tasfiye tarihine kadar yapılan tüm kar payı ödemelerinin ve tasfiye sonucunda bu hisseye düşen tasfiye payının fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak üzere ve şimdilik 10.000,00 -TL nin 30.01.2000 tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davacılar vekili 03.06.2016 tarihli dilekçesi ile dava değerini toplam 85.918,93 -TL olarak belirlemiş, davacı … için 21.479,73 -TL’nin, davacı … için 64.439,19 -TL’nin dava tarihinden itibaren yürütülecek ticari faizi ile birlikte yönetim kurulu üyeleri ve mirasçılarından müştereken ve müteselsilen tahsil edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … mirasçıları vekili, davacıların dava tarihinde şirkette pay sahibi olmadıkları gibi kesinleşmiş alacaklarının da bulunmadığından şirket yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, aktif ve pasif husumet ehliyetinin davada bulunmadığını, kanunda öngörülen 2 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin dolduğunu, ceza zamanaşımına ve genel zamanaşımını düzenleyen (818 Sayılı) BK.nun 125 maddesine göre de davanın zamanaşımına uğradığını, nama yazılı hisse senetlerinin devrinde yazılı devir beyanı ve cironun arandığını, buna göre hisse senetlerinin devrinin ciro ile devralana geçmesi mümkün olup, devrin şirkete karşı hüküm ifade etmesi için pay defterine kaydının arandığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … mirasçıları vekili, dava konusu hakların kullanımına ilişkin kanunda öngörülen zamanaşımı sürelerinin dolduğunu, devir işleminin tarafı olmayan müvekkillerinin sorumluluğuna gidilemeyeceğini, devrin usul ve yasaya uygun gerçekleştiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda; uyuşmazlığın, hisse devrinin TTK hükümlerine uygun olup olmadığına ilişkin olduğu, karar tarihinde yürürlükte olan TTK’nun 559/1 ve 416. maddesi hükmü uyarınca, Anonim Şirket hisse senetlerinin ciro ve tescil yoluyla devredilebileceğinin öngörüldüğü, davaya konu 30.01.2000 tarihli 2000/1 nolu şirket yönetim kurulu kararında söz edilen “devir belgesi”nin gerçekte mevcut olmadığı ve davalılarca da dosyaya ibraz edilmediği, bu durumda davacıların miras bırakanı ile hisse devralan … arasında TTK hükümlerine uygun şekilde yapılmış bir hisse devri sözleşmesi veya işlemi bulunmadığı halde varmışcasına yönetim kurulunca devrin kabul edildiği yolunda karar alındığı, yönetim kurulu kararında anılan devir belgesi gerçekte mevcut olmadığından, bu devir şirketin pay defterine de kaydedilmediği, dolayısıyla davacıların dava konusu hisselerin gerçek hak sahibi olduğu, yok hükmünde sayılan bir yönetim kurulu kararından dolayı zararın gerçekleştiği, bu durumda anılan kararın hükümsüz sayılması gerektiğinden TTK’nun 309. maddesinde belirtilen zamanaşımı açısından başlangıç tarihi de oluşturmayacağı, kaldı ki; eylem cezayı gerektirir nitelikte olduğu, bu nedenlerle TTK’nun 309 maddede ki 2 ve 5 yıllık zamanaşımı sürelerinin somut olayda uygulanamayacağı, davacıların hak sahipliğine dayalı talepleri yönünden zamanaşımının gerçekleşmediği, davacıların bu hisselerden yararlanamamaları nedeniyle dava tarihi itibariyle toplam 85.918,93 -TL tutarında zararın oluştuğu, bu miktarın 13.916,88 -TL lik kısmı tasfiye payına tekabül ettiğinden bakiye 72.002,05 -TL’den usulsüz devir işleminden haberdar olan veya bu devri gerçekleştiren davalıların müteselsilen sorumlu olduğu, veraset ilamına göre davacıların miras payları dikkate alındığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, 18.000,51-TL’nin dava tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davacı … Uçkan yararına, 54.001,53 -TL’nin dava tarihinden itibaren yürütülecek avans faizi ile birlikte davacı … yararına davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davalılar müteveffa …mirasçıları ile müteveffa … mirasçıları vekilleri tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
A-Davalı müteveffa …. mirasçıları vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; e.TTK. madde 309 da şirkete ve şirket ortaklarına karşı açılacak davalar için zamanaşımının açıkça düzenlendiğini, 2 ve 5 yılllık zamanaşımı süresinin dolduğunu, pay defterine kayıt işleminin kurucu değil açıklayıcı nitelikte olduğunu, bu haliyle pay defterine kayıt yapılmamış olmasının devrin geçersiz olduğunu göstermediğini, dosyada mevcut yönetim kurulu kararına göre pay devrinin geçerli olduğunu, aksinin davacılarca ispat edilemediğini, müvekkillerin paylarını iktisabının miras yoluyla gerçekleştiğini, kusurlarının bulunmadığını, tasfiyesi dahi gerçekleşmiş bir şirketin yönetim kurulu üyelerinin 30.01.2000 tarihli yönetim kurulu kararından sorumlu tutulmasının kabul edilemeyeceğini belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
B- Davalı müteveffa … mirasçıları vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; davacılar tarafından ikame edilmiş dava konusu hakların kullanımına ilişkin Eski Ticaret Kanunu’ndaki sürelerin tamamının geçtiğini, zamanaşımı nedeniyle davanın reddi gerekirken kabulünün doğru olmadığını, devredildiği iddia edilen hisselerin nama yazılı çıplak hisseler olduğu, çıplak payların devrinin mümkün olmakla birlikte bu payların devir usulünün yasada düzenlenmediğini, bu durumda Yargıtayın yerleşmiş içtihadı uyarınca bu devrin şekle bağlı olmadığının kabulü gerektiğini, dolayısıyla devir sözleşmesi olarak da yapılabileceğini, yazılı olmasının sadece ispat kolaylığının sağlanması bakımından önem arz ettiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
1-Davalılar müteveffa …mirasçıları vekili Av. … tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuş ise de; yatırılması gereken istinaf karar harcının eksik yatırıldığı, bunun üzerine ilk derece mahkemesince HMK.344.maddesi gereğince eksik yatan istinaf harcın ikmali için usulüne uygun olarak muhtıranın çıkarıldığı, muhtıra ile bir haftalık kesin süre verildiği, kesin süreye rağmen eksik yatan istinaf karar harcının tamamlanmadığı görülmüştür.
İlk derece mahkemesince harçların süresi içerisinde yatırılmadığı gerekçesiyle bu davalılar yönünden HMK’nun 344. maddesi gereğince başvurunun yapılmamış sayılmasına karar vermesi gerekirken dosyayı istinaf incelemesi için Dairemize göndermiştir.
HMK’nun 344. maddesi uyarınca çıkarılan muhtıra tebliğine rağmen istinaf harç ve giderlerinin yatırılmaması halinde istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilir. Bu konuda ilk derece mahkemesince bir karar verilebileceği gibi, HMK’nun 352/1.c. maddesi uyarınca istinaf dairesince de karar verilebilmesi mümkündür. Bu nedenle, davalılar müteveffa … mirasçıları vekilinin istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
2-Davalı müteveffa … mirasçıları vekilinin istinafı yönünden ise;
Davacılar, muris …’nun dava dışı …. A.Ş.’de 16.667 adet nama yazılı hisseye sahip olduğu halde şirket yönetim kurulunun 30.01.2000 tarihli kararı ile murisin hisselerini devrettiğinin belirtildiği, ancak devir işlemine ilişkin belgenin ibraz edilemediği gibi devrin pay defterine işlenmediğini, hisse devrinin geçersiz olduğunu iddia ederek 30.01.2000 tarihindeki gerçek hisse değeri tutarındaki tazminatın, bu hisseye tasfiye tarihine kadar yapılan tüm kar payı ödemelerinin ve tasfiye payının şimdilik 10.000,00 -TL sini talep etmiş, 03.06.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile bilirkişi raporunda hesaplanan hisse bedeli tutarı 85.918,93 -TL’ye miras payları oranında hükmedilmesini istemiş, bir kısım davalılar, hisse devrinin usulüne uygun olarak gerçekleştiğini, taleplerin zamanaşımına uğradığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, ileri sürülen iddia ve vakıalar nedeniyle yönetici aleyhine açılmış bir sorumluluk davası olarak (6762 sy. TTK 309 6102 sy. TTK 555 vd.) vasıflandırılarak davanın sonuçlandırıldığı anlaşılmıştır.
Bilindiği gibi; Yasa ve ana sözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri gereği gibi yerine getirmeyen şirket yöneticileri bu yüzden oluşan zararlar nedeniyle ortaklığa, ortaklara ve ortaklık alacaklılarına karşı sorumludur. Yönetici aleyhine açılacak sorumluluk davasında asıl dava hakkı ortaklığa ait olup, böyle bir davanın açılabilmesi genel kurulun bu yönde bir karar alması koşuluna bağlıdır. Ancak, zarar gören ortakların da yöneticiler aleyhine dava açma hakkı bulunmaktadır. Ortak tarafından açılacak dava, ortaklığın dava açabilmesi için alınması gerekli genel kurul kararına bağlı da değildir. Ortakların dava açma hakkı da doğrudan doğruya zarar ve dolaylı zarar durumuna göre değişiklik gösterir.
Bu nedenle, ortağın doğrudan zararı ile dolaylı zararın açıklanması gerekmektedir.
Doğrudan zarar, anonim şirket ortaklarının veya alacaklılarının, yönetim kurulu üyelerinin fiilleri sonucunda, şirketin zararından bağımsız olarak uğradıkları zararlardır.
Davada esasen, geçersiz ve usulsüz hisse devrinden dolayı uğranılan zararın tahsili doğrudan zarar kapsamında davalı yöneticilerden ve geçersiz devir işleminden dolayı hisseleri devralan davalı …’na karşı sebepsiz zenginleşmeye dayalı olarak birlikte talep edilmiştir.
Somut olayda, hisse senetleri bastırılarak şirket hisselerinin senede bağlanmadığı, pay defterine yazılan çıplak paylar şeklinde olduğu, murisin dava dışı şirkette 16.667 adet hissesinin bulunduğu ihtilafsız olup, …, … ve …’dan oluşan dava dışı …A.Ş.’nin yönetim kurulu tarafından alınan 30.01.2000 tarih ve 2001/1 sayılı kararda “Şirket ortaklarından…’nun sahibi bulunduğu 16.667 adet nama yazılı nominal değeri 1.000.000 TL olan hissesinin tamamını …’na devrettiğine dair devir belgesi incelenerek devrin kabulüne, devredilen hisselerin ortaklar pay defterine devralan …adına kaydedilmesine ittifakla karar verildi.” ifadelerine yer verildiği görülmektedir.
Somut olaya uygulanması gereken 6762 sayılı TTK’ da senede bağlanmamış çıplak payın devri konusunda her hangi bir yasal düzenlemenin bulunmadığı, ancak Anonim Ortaklıklar Hukukunda payın pay senedine bağlanması esasen zorunlu olmadığından senede bağlanmamış payın da pay senedi veya ilmuhabere bağlanmış pay gibi her türlü işleme konu edilebileceği kabul edilmiştir. Zira, senedin yokluğu ortaklık haklarının doğumunu engelleyici nitelikte değildir. Çıplak payın konu edileceği en önemli işlemlerden biri devirdir. Bu bağlamda, çıplak payın devrinin genel hükümler çerçevesinde yapılabileceği, çıplak payın devrinde, devrin anonim ortaklığa karşı ileti sürülebilmesi için 6762 sayılı TTK m. 417 uyarınca pay defterine kaydı gerekmektedir (Yargıtay 11 HD, 02/11/2015 tarih, 2015/4392 – 2015/11374 E.K sayılı ilamı).
Bu açıklamalar ışığında, anonim şirketin ihraç edilmemiş nama yazılı çıplak payları alacağın temliki suretiyle devredilebilir. Bir başka deyişle senede bağlanmamış hisselerin devri, alacağın temlikinde olduğu gibi yazılı bir devir anlaşması yapılması yoluyla gerçekleşir. Bu durumda hisse senedini devralan …, murisin hisse senetlerini muris tarafından yapılan geçerli bir hisse devir sözleşmesiyle devraldığını yazılı delillerle ispat edemediğinden sorumludur.
Görüldüğü üzere, kural olarak ana sözleşmede bir hüküm yoksa hisse devir sözleşmesinin yapılmış ve bedelinin ödenmiş olması pay sahipliği sıfatının kazanılması için yeterli olup pay defterine yapılan kayıt açıklayıcı niteliktedir. Bu durumda, çıplak payın devrinde şirket yönetim kurulunun 30.01.2000 tarih ve 2001/1 sayılı kararı açıklayıcı-bildirici nitelikte olduğu gibi geçersiz hisse devrinin pay defterine de işlenmediğigibi geçersiz hisse devrinin pay defterine de işlenmediği gözetildiğinde, kararda imzası bulunan yöneticilerin hisse bedelinden dolayı doğrudan sorumluluğu bulunmamaktadır. Payları devralan davalının bedelden sorumluluğu söz konusu olup mahkemece, hisseleri devralan davalı … mirasçıları bu hisse bedelini ödemeye mahkum edilmiş, bu davalılar istinaf kanun yoluna başvurmamıştır.
Ancak, yönetim kurulunun, dayanak belgesi sunulmadan devri pay defterine işlemesi nedeniyle oluştuğu iddia edilen zarardan sorumluluğu, yöneticinin sorumluluğu bağlamında değerlendirilmelidir. Davalı taraf süresinde zamanaşımı defi ileri sürmüş olduğundan ve bu hususu istinaf sebebi yaptığından, sorumluluk davası yönünden zamanaşımının somut olayda tartışılması gerekir. Şöyle ki;
Olaya uygulanması gereken mülga 6762 sayılı TTK’nun 340 ıncı maddesinde 336 ve 337 nci madde hükümleri gereğince şirket yöneticilerine yükletilen sorumluluk hakkında 309′ uncu madde hükmü uygulanır. 336 ve 337 nci maddelere yapılan atıf dolayısiyle ve metin açıklığı karşısında davacı şirketin yönetim ve denetleme kurulu başkan ve üyeleri aleyhinde açtığı bu sorumluluk davasında, özel hüküm niteliği taşıyan 309 uncu maddenin son fıkrasında yazılı zamanaşımı süresinin uygulanması gerekir. Buna göre, sorumlu olan kimselere karşı tazminat istemek hakkı, davacının zararı ve sorumlu olan kimseyi öğrendiği tarihten itibaren iki yıl ve her halde zararı doğuran eylemin meydana geldiği tarihten itibaren beş yıl geçmekle zamanaşımına uğrar. Bu durumda, dava konusu 30.01.2000 tarihli yönetim kurulu kararı ve davanın 17.02.2011 tarihinde açıldığı gözetildiğinde, azami beş yıllık zamanaşımı süresinin geçtiği, alacak ve talep hakların zamanaşımına uğradığı sabittir.
Diğer taraftan zararı doğuran fiilin cezayı gerektirecek bir hal içermesi durumunda ceza kanununda bu husus için daha uzun bir zamanaşımı öngörülmüş ise, bu uzun ceza zamanaşımı uygulanacaktır. Dava konusu eylemin gerçekleştiği tarihte (yönetim kurulu kararının alındığı tarihte) yürürlükte olan 765 sayılı TCK’nun 345. maddesinde düzenlenen özel belgede sahtecilik suçununun alt ve üst ceza sınırları gözetildiğinde, aynı yasanın 102 ve 104. maddeleri gereğince, ceza zamanaşımının 7,5 yıl olduğu ve buna göre de somut olayda ceza zamanaşımının da dava tarihi itibariyle dolduğu belirlenmiştir.
Tüm bu açıklamalar ışığında, yukarıda (1) nolu bentte gösterilen nedenlerle, davalılar müteveffa … mirasçıları vekilinin istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına, (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalılar müteveffa… mirasçıları vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak bu davalılar yönünden davanın reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A-Davalılar müteveffa … mirasçıları vekilinin istinaf başvurusu yönünden;
1-HMK. 346 ve 352. maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına,
2-Davalılar tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine,
3-Davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
B-Davalılar müteveffa … mirasçıları vekilinin istinaf başvurusu yönünden;
HMK.’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin bu davalılar hakkındaki kararının kaldırılmasına, bu davalılar yönünden işin esası hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda;
1-Davalılar müteveffa …. mirasçıları …, … …, … ve … haklarındaki davanın REDDİNE,
2-Diğer davalılar yönünden, ilk derece mahkemesinin 20/12/2016 tarihli, 2014/433 Esas- 2016/989 Karar sayılı hükmü istinaf edilmeyip kesinleştiğinden, yeniden karar verilmesine yer olmadığına,
3- Kesinleşen hükümde harca hükmedildiğinden, tekrar harç alınmasına yer olmadığına,
4-Davalılar müteveffa … mirasçıları …, ……, … ve … kendilerini avukatla temsil ettirdiğinden, Tarifeye göre hesaplanan 9.653,21 TL nispi avukatlık ücretinin davacıdan alınıp bu davalılara verilmesine,
5-a)Davalılar müteveffa …. mirasçıları tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 85,70 TL’nin Hazineye gelir kaydına,
b)İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar müteveffa … mirasçıları tarafından yatırılan toplam 1.230,00 TL peşin istinaf harcının talep halinde iadesine,
c)Davalılar müteveffa … mirasçıları tarafından istinaf aşamasında sarfedilen davetiye ve dosya gönderme gideri 78,10 TL ve 87,70 TL istinaf yoluna başvuru harcı olmak üzere toplam 165,80 TL yargılama giderinin davacılardan alınarak bu davalılara verilmesine,
6-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,
7-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353/1.b.1-2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 27/09/2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU:HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraflara tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.