Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/362 E. 2018/1053 K. 11.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/362
KARAR NO : 2018/1053
KARAR TARİHİ: 11/10/2018
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/12/2017
NUMARASI : 2017/242- 2017/931 E.K
DAVANIN KONUSU:Olağanüstü Genel Kurul Kararının İptali İstemli)
Taraflar arasındaki olağanüstü genel kurul kararının iptali istemli davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalı şirketin yönetim kurulu üyesi iken, 13.12.2016 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısında haksız ve hukuka aykırı olarak azline karar verildiğini, davalı şirketin ortaklarından dava dışı …Ltd.’nin de ortağı ve yetkilisi olan müvekkilinin haklı bir neden olmaksızın üyeliğine son verildiğini, toplantı tutanağına usulüne uygun olarak dava dışı … Ltd. şirketi tarafından muhalefet şerhinin eklendiğini, esasen müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğinden azledilmesinin temelinde yatan sebebin davalı şirketin ortaklarından dava dışı … AŞ’nin ortağı ve yetkilisi…’un yaptığı bir takım haksız işlemlerin müvekkili tarafından sorgulanması olduğunu, davaya konu tek gündem maddesinin müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğine son verilmesi olan olağanüstü genel kurulda alınan kararın esas sözleşmeye, yasaya ve dürüstlük kuralına aykırı olduğunu, aynı zamanda davalı şirketin ortakları olan dava dışı … Ltd. ile … Holding A.Ş. arasında akdedilen danışmanlık sözleşmesine de aykırı olduğunu, bunun yanında 2016 yılı mali yılında müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olarak faaliyet gösterdiği döneme ilişkin ibra edilmesi gerektiğini ileri sürerek, davalı şirketin 13.12.2016 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında alınan azil kararının iptaline, yönetimi kurulu üyesi olan müvekkilinin 2016 yılı faaliyetlerine ilişkin dönemle ilgili olarak ibra edilmesi gerektiğinin hükmen tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili savunmasında özetle; davacının yabancılık teminatı yatırması gerektiğini, genel kurul kararının iptali istemi ile dava açabilecek kimselerin yasada tahdidi olarak sayıldığını, müvekkili şirketin ortağı olmayan ve davanın açıldığı tarihte yönetim kurulu üyeliği sıfatı bulunmayan davacının dava açamayacağını, ayrıca dava konusu genel kurul kararının uygulanabilir nitelikte olmadığını, başka bir ifadeyle yönetim kurulu üyesinin kişisel sorumluluğuna yol açabilecek nitelikte olmayan genel kurul kararının iptal davasına konu olamayacağını, 6102 sayılı TTK.’nın 364. maddesi gereğince gündemde madde bulunması halinde genel kurulun yönetim kurulu üyesinin azline karar verebileceğini, alınan kararın yasaya uygun olduğunu, kötüniyetin varlığından söz edilemeyeceğini, diğer iddiların görülmekte olan davada dinlenemeyeceğini, ibra talebi yönünden genel kuruldan ibra konusunda talepte bulunulması gerektiğini, bu istemin geçiktirilmesi ya da reddi halinde mahkemeden istenebileceğini belirtirek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davacının yönetim kurulu üyeliğinden azline ilişkin davalı şirketin 13.12.2016 tarihli, 3 nolu gündem maddesi ile oyçokluğu ile alınan kararın TTK.’ nın 364. maddesi hükmüne, şirket ana sözleşmesine uygun bulunduğu, azil için bir gerekçe gösterilmesinin zorunlu olmadığı, kararın yeterli çoğunlukla alındığı, objektif iyi niyet kurallarına aykırılık iddiasının da kanıtlanamadığı, davacının 2016 yılı faaliyetleri ile ilgili olarak ibra talebi yönünden davalı şirketin genel kuruluna başvuruda bulunması, bu istemin reddi veya geciktirilmesi halinde hükmen ibra yolunda dava açabileceği, somut olayda bu koşullar yerine getirilmediğinden erken açılan dava niteliğini taşıdığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; haklı bir gerekçe gösterilmeksizin hukuka aykırı olarak, üstelik mali yıla ilişkin faaliyet raporu veya bilanço tasdiki dahi gerçekleştirilmeksizin müvekkilinin yönetim kurulu üyeliğinden alındığını, müvekkilinin ortağı ve yetkilisi olduğu … Ltd. ile …Holding A.Ş.’nin davalı şirketin ortakları arasında olduğunu ve adı geçen şirketler arasında akdedilen danışmanlık sözleşmesinde müvekkilinin davalı şirketin yönetim kurulunda yer alacağına dair hüküm bulunduğunu, müvekkilinin yönetim kurulu üyesi olarak faaliyet gösterdiği döneme ilişkin ibra edilmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Dava, davalı şirketin 13/12/2016 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında 3 nolu gündem maddesi ile alınan kararın TTK.’nın 445. maddesi gereğince iptali istemine ilişkindir.
13/12/2016 tarihli olağanüstü genel kurul toplantısında toplantı nisabının sağlandığı, genel kurul toplantısının 3 nolu gündem maddesinde, …’in yönetim kurulu üyeliğinden azledilmesine, şirket yönetim kurulunun yeniden oluşturulmasına ve yeni yönetim kurulu üyeliğine üç yıl süreyle…ve …..A.Ş.’nin seçilmelerine, üç yıllık faaliyetleri boyunca herhangi bir ücret verilmemesine oy çokluğuyla karar verildiği,… Ltd. adına vekaleten Av. …’in muhalefet beyanını zapta geçirerek toplantı tutanağının sonunu imzaladığı ve bu şekilde 3 nolu gündem maddesi ile alınan karara muhalefet ettiklerine ilişkin şerhin düşüldüğü görülmüştür.
6102 sayılı Kanun’un 446. maddesinde; “Toplantıda hazır bulunup da karara olumsuz oy veren ve bu muhalefetini tutanağa geçirten, Toplantıda hazır bulunsun veya bulunmasın, olumsuz oy kullanmış olsun ya da olmasın; çağrının usulüne göre yapılmadığını, gündemin gereği gibi ilan edilmediğini, Genel Kurula katılma yetkisi bulunmayan kişilerin veya temsilcilerinin toplantıya katılıp oy kullandıklarını, Genel Kurula katılmasına ve oy kullanmasına haksız olarak izin verilmediğini ve yukarıda sayılan aykırılıkların Genel Kurul kararının alınmasında etkili olduğunu ileri süren pay sahipleri, Yönetim Kurulu, Kararların yerine getirilmesi, kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa Yönetim Kurulu üyelerinden her biri, iptal davası açabilir.” hükmünü amirdir. Bu hükme göre, iptal davası açabilecek olanlar sırasıyla pay sahipleri, organ olarak Yönetim Kurulu ve kararların yerine getirilmesi kişisel sorumluluğuna sebep olacaksa Yönetim Kurulu üyelerinden her biri olarak sınırlı sayım ilkesine tabi olarak belirlenmiştir.
TTK.’nın 446. maddesinin 1 inci fıkrasının (c) bendine göre, bir genel kurul kararının uygulanması yönetim kurulu üyelerinin kişisel sorumluluklarına yol açabilecek olduğu takdirde üyelerden her biri kararın iptalini dava edebilirler. Kişisel sorumluluk ortaklığa, paysahiplerine veya üçüncü kişilere karşı sözkonusu olabilir. Yönetim kurulu üyelerinin açacakları iptal davalarının dinlenebilmesi genel kurul kararının uygulanmasının kişisel sorumluluklarına yol açabilmesi koşuluna bağlanmış olduğundan, anılan kimselerce açılan bir iptal davasında hakim ilkin davacı bakımından yukarıdaki davanın dinlenebilmesi koşulunun mevcut olup olmadığını re’sen araştıracaktır. Eğer kişisel hukuki veya cezai sorumluluk sözkonusu değilse, genel kurul kararı kanuna, anasözleşmeye veya dürüstlük kuralına aykırı olsa bile hakim, davayı aktif husumet yönünden reddedecektir.
Keza, genel kurul kararının uygulanmasına ihtiyaç bulunmayan hallerde, örneğin yönetim kurulu üyelerinin ibra edilmelerine veya ibra edilmelerinin reddine dair kararlar ile yönetim kurulu üyelerinin azledilmelerine (TTK. Md.364) dair kararlar hakkında yönetim kurulu üyeleri tarafından açılan iptal davalarının dinlenmemesi ve reddi gerekmektedir; çünkü bu kararların uygulanması sözkonusu değildir ki, bu kararlardan kaynaklanabilecek bir sorumluluk sözkonusu olabilsin (Bkz. Prof. Dr. Erdoğan Moroğlu, Anonim Ortaklıkta Genel Kurul Kararlarının Hükümsüzlüğü, Onikilevha, İstanbul 2017, sf.299 vd.).
Somut olayda, dava konusu Olağanüstü Genel Kurul Toplantısında alınan kararın, ortak olmayan davacı yönetim kurulu üyesinin azline ilişkin olduğu gibi, dava tarihi itibariyle yönetim kurulu üyesi sıfatını haiz olmayan davacının dava açmakta aktif husumet ehliyeti bulunmamaktadır.
Yukarıdaki hukuki açıklamalar ışığında, davacının istinaf başvuru sebep ve gerekçeleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusu esastan reddedilmiştir.
Ancak, ilk derece mahkemesince, aktif dava ehliyeti konusunda hatalı değerlendirme yapıldığı, HMK.’nın 355. maddesi uyarınca kamu düzenine aykırılıklar istinaf mahkemesince resen dikkate alınması gerektiği, aynı Yasa’nın 33. maddesi uyarınca hakimin Türk hukukunu re’sen uygulayacağı gözetildiğinde, ilk derece mahkemesi kararının HMK’nın 353/1.b.2.maddesi uyarınca resen düzeltilerek esas hakkında Dairemizce yaniden hüküm kurulmasına ve bu doğrultuda, davacının aktif dava ehliyeti (davacı sıfatı) bulunmadığından davanın reddine dair aşağıdaki hüküm verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A- Davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca esastan reddine,
B- HMK’nın 355 ve 353/1.b.2.maddesi uyarınca, istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının re’sen düzeltilerek davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm kurulmasına, bu doğrultuda;
1-Davanın, davacının aktif husumet ehliyeti (davacı sıfatı) bulunmadığından REDDİNE,
2-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi gereğince hesap olunan 31,40-TL maktu karar ve ilam harcının davacıdan tahsiline,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince hesap olunan 1.980,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-HMK.’nın 333. maddesi gereğince davacı tarafından yatırılan gider avansından geriye kalan kısmın, hüküm kesinleştiğinde davacıya iadesine,
5-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafça yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davalı tarafından yatırılan 100,00 TL gider avansının hüküm kesinleştiğinde davalıya iadesine,
8-Davacı vekili tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye gelir kaydına,
9-Davacı tarafından yapılan istinaf başvuru giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
10-Gerekçeli kararın bir örneğinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine dair;
HMK 355 ve 353/1.b.2. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 11/10/2018 tarihinde, oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU :HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.