Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/34 E. 2018/764 K. 17.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/34
KARAR NO : 2018/764
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/02/2017
NUMARASI : 2016/824- 2017/65 E.K
DAVANIN KONUSU : Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, istinaf incelemesinin HMK’nın 356. maddesi uyarınca duruşmalı olarak incelenerek dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, davalının 08/03/2010 tarihinde belirsiz süreli iş sözlemesi ile müvekkili şirket nezdinde çalışmaya başlamış olup, 29.06.2012 tarihinde belirsiz süreli iş sözleşmesi ile iş akdinin davalı tarafından feshedildiği 12.02.2015 tarihine kadar görevini sürdürdüğünü, davalının en son Orta Anadolu – Karadeniz Bölge Müdürlüğü’nde “Saha Satış Müdürü” olarak görev yaptığını, davalı tarafça görevine devam ederken müvekkiline keşide ettiği ihtarname ile ödenmediğini iddia ettiği işçilik alacaklarının 3 gün içinde ödenmesini, aksi halde sözleşmenin feshedileceğini ihtar ettiğini, davalının herhangi bir ödenmemiş alacağının bulunmadığının müvekkili tarafından davalıya cevabı ihtarname ile bildirildiğini, buna rağmen davalının sözleşmeyi bu nedenle feshettiğini, akabinde rakip firma olan … AŞ’de Karadeniz Bölge Saha Müdürü olarak çalışmaya başladığını, rekabet etmeme yasağına aykırı davrandığını ileri sürerek davalının yıllık brüt ücretine denk gelen 51.000,00TL cezai şartın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, davanın rekabet etmeme yasağına aykırılık oluşturan fiiline derhal son verilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, sözleşmenin haklı nedenle feshedildiğini, ödenmeyen işçi alacaklarının tahsili için açılan İstanbul 5. İş Mahkemesi’nin 2015/402 esas sayılı dava dosyasının bekletici mesele yapılmasını, rekabet etmeme yasağına dair cezai şart hükmünün bulunduğu 29/06/2012 tarihli sözleşmenin müvekkiline zorla imzalatıldığını, ayrıca sözleşmedeki bu hükmün sadece müvekkili açısından yükümlülük öngördüğünden geçersiz olduğu gibi, tüm Türkiye sınırları içerisinde rekabet etmeme yönünden öngörülen bu düzenlemeye geçerlilik tanınmadığını, müvekkilinin rekabet yasağına aykırı eyleminin olmadığını, davacı tarafın müvekkilinin davranışının önemli bir zarara sebep olduğunu da kanıtlaması gerektiğini, sektörde benzer görevi farklı işverenler bünyesinde yerine getiren satış elamanlarının tümünün yaklaşık olarak aynı ve/veya eş değer ticari bilgiye sahip olduklarını, müvekkilinin yeni işverenin akaryakıt alanında faaliyette bulunurken eski işvereninin ise Lpg alanında faaliyet gösterdiğini, kabul anlamına gelmemek kaydıyla cezai şarta hükmedilmesi halinde cezai şarttan indirim yapılması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davanın, davalının iş sözleşmesi ve rekabet yasağına aykırı davranmama taahhüdüne rağmen aynı alanda faaliyet gösteren başka bir firmada çalışmaya başlaması nedeniyle rekabet yasağına aykırı davrandığından dolayı açılan tazminat istemine ilişkin olduğu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2011/13747 Esas, 2012/356 Karar sayılı kararında da belirtildiği gibi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Çalışma ve Sözleşme Hürriyeti başlıklı 48 ve devamı maddelerinde herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu, BK 19/1.maddesinde (TBK 26) bir aktin mevzunu kanunun gösterdiği sınır dairesinde serbestçe tayin olunacağı, BK 20.maddesinde (TBK 27) ise kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmelerin kesin olarak hükümsüz olduğunun düzenlendiği, buna göre taraflar arasındaki sözleşmenin rekabet yasağını düzenleyen 8. Maddesi hükmünün Türkiye Cumhuriyeti Anayasası ile güvence altına alınan çalışma hürriyeti ilkesine aykırı olması ve tarafların aralarında imzalayacakları bir sözleşme hükmü ile bu özgürlüğü ihlal anlamına gelecek herhangi bir düzenleme yapmalarının mümkün bulunmaması nedeniyle geçersiz olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf sebeplerinde özetle;
1-Davalının iş akdini haklı neden olmaksızın feshettiğini,
2-Müvekkili şirketin sektöründe yurt dışında ve yurt içinde bir çok bölgede faaliyet gösteren bir şirket olduğunu, dava konusu olay kendi şartları içerisinde değerlendirildiğinde sözleşmede yer alan rekabet yasağına ilişkin bölge sınırlandırmasının somut olayın özelliklerine uygun olduğunun kabulü gerektiğini, öte yandan davalının müvekkili şirkette “Saha Satış Müdürü” pozisyonunda istihdam edilmekte olup; başka sektörlerde, aynı ve benzeri pozisyonlarda iş bulma imkanının bulunduğunu, her ne kadar sözleşmede tüm Türkiye kapsamında rekabet etmeme yükümlülüğü getirilmiş ise de davalı fiili durumda kendi çalıştığı bölgede müvekkil şirketle rekabet teşkil edecek şekilde yeni bir işe başladığından bu davanın davalının Türkiye’nin tüm bölgelerinde çalışmasını engelleyecek bir sonuç doğurmayacağını, davalının rekabet etmeme yükümlülüğünü ihlali bizzat müvekkil şirkette iken çalıştığı bölgede gerçekleştiğini, bu nedenle sözleşmenin tüm Türkiye’de rekabet etmememe yükümü getirdiğinden bahisle geçersiz olduğunu hükmedilemeyeceğini,
3-Davalının pozisyonu gereği (Saha Satış Müdürü) müvekkili şirketin müşterileriyle doğrudan ilişki kurduğunu, bu sebeple çalıştığı süre boyunca şirket ile alakalı elde ettiği ticari bilgiler yanında müvekkili şirketin ticari hayatta ve özellikle faaliyet gösterdiği bölgede kurmuş olduğu güven ilişkilerini de kullanarak sadakat borcuna aykırı davrandığını, davalının açıkça rekabet etmeme yükümlülüğüne aykırı hareket ettiğini,
4-Davalının Türkiye Petrolleri şirketinde işe başlamasını takiben dava dilekçesinde yer alan SMS’lerle müvekkil şirket bayilerini ve diğer müşterilerini Türkiye Petrolleri bünyesine katmaya çalıştığını, tanıklar dinlenmeksizin eksik inceleme ile karar verildiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Dava, işçinin rekabet yasağına aykırı davrandığı iddiasına dayalı cezai şart alacağı istemine ilişkin olup, davacı dava dilekçesinde, davalının işveren şirkette Orta Anadolu – Karadeniz Bölge Müdürlüğü’nde “Saha Satış Müdürü” olarak çalıştığını, iş akdini haksız yere 12.02.2015 tarihinde feshederek akabinde davacı ile aynı alanda faaliyet gösteren rakip bir firmada Karadeniz Bölge Saha Müdürü olarak çalışmaya başladığını ileri sürmüş ve taraflar arasında imzalanan 29.06.2012 tarihli sözleşmesinin Rekabet Etmeme başlığı altında düzenlenen hükümlerine aykırı davrandığını iddia ederek 51.000 TL cezai şartın tahsilini ve bu yasağa aykırılık teşkil eden eylemin sonlandırılmasını istemiştir.
Taraflar arasındaki hizmet sözleşmesi 29.06.2012 tarihli olup 818 sayılı BK yürürlükteyken imzalanmıştır. Ancak, davalı, 12.02.2015 tarihinde yani 6098 sayılı TBK yürürlüğe girdikten sonra hizmet akdini istifa suretiyle sona erdirmiştir.
6101 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un 1.maddesi uyarınca, “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere, bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükteyken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır”.
Yine aynı Kanun’un 4.maddesi uyarınca, “Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girmesinden önce gerçekleşmiş olup da Türk Borçlar Kanunu’nun yürürlüğe girdiği sırada henüz herhangi bir hak doğurmamış fiil ve işlemlere Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanır”.
Taraflar arasında 818 sayılı BK yürürlükte olduğu dönemde akdedilen hizmet sözleşmesinde; işçinin, işten ayrıldığı takdirde bir yıl süreyle rekabet etmeme yükümlülüğü altına girdiği anlaşılmaktadır. Sözleşmenin bu hükmü, davalının işten ayrıldığı 2016 yılında hüküm doğurmaya başlamıştır. Bu durumda, 6101 sayılı Yasa’nın 4.maddesindeki düzenleme dikkate alınarak dava konusu rekabet yasağı ve ceazi şarta ilişkin sözleşme hükmü konusunda Türk Borçlar Kanunu hükümleri uygulanmalıdır (Yargıtay 11.H.D.’nin 2015/6975 E.- 2016/2969 K.sayılı, 16.03.2016 tarihli emsal kararı).
Taraflar arasında imzalanan sözleşmenin “Rekabet Etmeme” başlıklı 8. Maddesinde; “Çalışan İş Sözleşmesi’nin sona ermesinden sonra 2 yıl süre ile İşverenin faaliyet gösterdiği, her türlü petrol ürünlerinin; perakende ve toptan ticareti, ithalatı, dağıtımı, depolanması, iletimi, taşıması, işlenmesi ve harmanlanması alanlarında, Türkiye sınırları dahilinde faaliyette bulunduğu bölgelerde doğrudan veya dolaylı olarak kendi nam ve hesabına İşveren ile rekabet içinde bulunacağı bir iş yapmamayı ve İşverenin faaliyet gösterdiği yukarıda anılan alanlarla ilgili EPDK lisansına sahip rakip bir müessesede işçi olarak çalışmamayı ve böyle bir müessesede ortak veya sair sıfatla ilgili olmamayı ve bu sıfatlarla her türlü haksız rekabet ortamı yaratacak çalışmamalarda bulunmamayı kabul ve taahhüt eder., ..Rekabet yasağı koşuluna aykırı davranması halinde, İşveren’e, yıllık brüt ücretine denk gelecek meblağı cezai şart olarak ödemeyi ve bu yasağa aykırılık oluşturan fiili derhal sona erdireceğini kabul ve taahhüt eder..” düzenlenmesi mevcuttur.
Olaya uygulanması gereken TBK.’nın 445/1.maddesi uyarınca, “Rekabet yasağı, işçinin ekonomik geleceğine hakkaniyete aykırı olarak tehlikeye düşürecek biçimde, yer, zaman ve işlerin türü bakımından uygun olmayan sınırlamalar içeremez ve süresi, özel durum ve koşullar dışında iki yılı aşamaz”.
Aynı maddenin 2.fıkrasına göre ise “Hakim, aşırı nitelikteki rekabet yasağını, bütün durum ve koşulları serbestçe değerlendirmek ve iş verenin üstlenmiş olabileceği karşı edimi de hakkaniyete uygun biçimde göz önünde tutmak suretiyle, kapsamı veya süresi bakımından sınırlayabilir”.
Rekabet yasağı içeren sözleşmenin 818 sayılı BK döneminde imzalanmış olması nedeniyle, BK.’nın 19/2.maddesi uyarınca sözleşmenin mutlak butlanla batıl olduğundan da söz edilemez. 818 sayılı BK.’nın 349.maddesinde ve TBK.’nın 445.maddesinde düzenlenen geçersizlik hali özel norm niteliğinde olup kesin hükümsüzlük olarak değerlendirilemez. Hakimin müdahalesi ile giderilebilecek bir hükümsüzlük hali olduğunun kabulü gerekir (Yargıtay 11.H.D.’nin 2015/12450 E – 2016/6672 K.sayılı, 16.06.2016 tarihli kararı).
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında, davalının davacı işverenin Orta Anadolu – Karadeniz Bölge Müdürlüğü’nde “Saha Satış Müdürü” olarak çalışmakta iken ödenmeyen işçilik alacakları nedeniyle iş akdini feshettiği akabinde davacı ile aynı konuda faaliyet gösteren rakip firmada çalıştığı ihtilafsızdır. Rekabet sözleşmesinin geçerli olabilmesi için coğrafi sınırlama yapılması zorunlu olmakla birlikte eğer sınırlama yapılmamışsa coğrafi sınır tüm Türkiye’dir. Dava konusu sözleşmede coğrafi sınır Orta Anadolu-Karadeniz bölgesini kapsadığından TBK.’nın 445/2.maddesi uyarınca hakim tarafından kapsam olarak yani coğrafi sınır yönünden sınırlandırılmalıdır. Sınırlandırma yapılırken davalının davacı nezdinde çalıştığı il sınırlarının esas alınması hakkaniyete uygun görülmüştür. Davalı, İstanbul’da rekabet yasağı sözleşmesini imzaladığına göre, rekabet yasağı hükmünün İstanbul İli için geçerli olduğunun kabulü gerekir.
Davalı tarafça, iş akdinin haklı nedenle feshedildiği, ödenmeyen işçilik alacaklarının ve kıdem tazminatının tahsili için davacı işveren aleyhine açılan davanın İstanbul 5. İş Mahkemesi’nin 03.10.2017 tarih, 2015/402 Esas-2017/488 E.K sayılı kararı ile müvekkili lehine sonuçlandığını, feshin haklı nedene dayandığının hükme bağlandığını ileri sürmüştür.
İş Mahkemesince verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulduğu, istinaf incelemesi sonucunda İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi’nin 21.06.2018 tarih, 2017/4014-2018/952 E.K sayılı kararı ile, ödenmeyen işçilik alacakları nedeniyle iş akdinin haklı nedenle feshedildiği gerekçesiyle davacı işverenin istinaf başvurusunun reddine karar verildiği, kararın kesin olduğu görülmüştür.
Türk Borçlar Kanunu’nun 447. ( Eski Borçlar Kanunun 352.maddesi ) maddesinde; “Rekabet yasağı, iş verenin bu yasağı sürdürmesinde gerçek bir yararının olmadığı belirlenmiş ise sona erer. Sözleşme, haklı bir sebep olmaksızın iş veren tarafından veya iş verene yüklenebilen bir neden ile işçi tarafından fesih edilirse, rekabet yasağı sona erer.” hükmünü içermektedir. Bu durumda, davacı iş verenin rekabet yasağına aykırılıktan ötürü dava açabilmesi için işçinin kusuru ile haklı nedenle iş sözleşmesini feshetmiş olması gerekir.
Somut olayda, davalının iş akdini haklı olarak feshettiği ilk derece mahkemesi ve İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 28. Hukuk Dairesi’nin 21.06.2018 tarih, 2017/4014-2018/952 E.K sayılı kararı tespit edildiğinden davacı iş verenin rekabet yasağı sözleşmesi sebebiyle tazminat istemi yerinde değildir.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun, esastan reddine, HMK.m.33 ve 355 uyarınca ilk derece mahkemesi kararının gerekçesi düzeltilerek esas hakkında yeniden karar verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
A)Davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine,
B)HMK.m.33 ve 355 uyarınca ilk derece mahkemesinin kararının gerekçesinin düzeltilmesi gerektiğinden ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda ;
1-Davanın reddine,
2-Alınması gerekli 31,40-TL karar ve ilam harcının 870,96-TL peşin harçtan mahsubu ile artan 839,56-TL’nin davacıya karar kesinleştiğinde ve istek halinde iadesine,
3-Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-Davalı tarafça yapılan 17,10-TL yargılama giderlerinin davacıdın alınıp davalıya verilmesine,
5-Davalı taraf vekil ile temsil olunduğundan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesap ve takdir olunan 5.960,00-TL nispi vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
6-Kullanılmayan gider avansının karar kesinleştiğinde ve istek halinde ilgili tarafa iadesine,
C)İSTİNAF HARÇ VE MASRAFLARI
1-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
2-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,
3-İstinaf yargılaması duruşmalı yapıldığından ve bir duruşma icra edildiğinden AAÜT’ne göre belirlenen 2.180,00 TL avukatlık ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine,
4-Artan gider avansının karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
5-Gerekçeli kararın bir örneğinin Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,
6-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK.361.maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde temyiz yolu açık olmak üzere, yapılan duruşma sonucunda, 17/07/2018 tarihinde oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
KANUN YOLU:HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki hafta içinde temyiz yolu açıktır.