Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/33 E. 2018/530 K. 17.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/33
KARAR NO : 2018/530
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 19/09/2017
NUMARASI : 2016/300 -2017/871 E.K
DAVANIN KONUSU : Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, müvekkilinin şahıs firması sahibi olup, davalı banka nezdinde kredili mevduat hesabının bulunduğunu, kredili mevduat hesabında herhangi bir gecikmesinin olmamasına rağmen davalı bankanın hatası sebebi ile 15.01.2016 tarihli Findeks raporunda, 13.01.2016 tarihli 4.045,00 TL gecikmede borç olarak işlendiğini, bundan dolayı müvekkilnin kredi notunun az riskli seviyesine düştüğünü, hatanın düzeltilmesi hususunda davalıya bildirimde bulunulmuş ise de, kredi risk durumunun 2016 yılından Aralık 2015 yılına kaydırıldığını, sorunun düzeltilmediğini, müvekkilinin kredi başvurularından red yanıtı aldığını, ticari anlamda zor bir süreç yaşadığını, ailevi durumunun olumsuz etkilendiğini ileri sürerek 25.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davacının kredili mevduat hesabı limitini aştığını, müvekkili banka alacağının muaccel hale geldiğini, bu nedenle kredi kayıt bürosuna yapılan bildirimin hatalı veya haksız olarak nitelendirilemeyeceğini, tazminat talebinin yerinde olmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı ile davalı banka arasında bankacılık işlemi sözleşmesi bulunduğu, davalının olmayan bir gecikme bildirimini davacının kayıtlarında göstermesinin bir sözleşmeye aykırılık teşkil ettiği değerlendirilebilirse de, davacının kişilik hakkının zedelendiğine dair bir delil bulunmadığı, böylece manevi tazminat şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; kredi talepleri hakkında banka uygulamalarının ve bankalarla yapılan mailerin gözetilmediğini, davalı bankanın işleminin hatalı olduğunun sabit olduğunu, hatanın fark edildiğinde gerekli başvuruların yapıldığını, bozulan sicil nedeniyle ticari hayatın zedelendiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Davacı, davalı bankanın hatalı işleminden dolayı kredi notunun düştüğünü ve bu nedenle kredi başvurularından olumlu yanıt alamadığını, ticari ve ailevi hayatının olumsuz etkilendiğini iddia etmiş, davalı banka ise, davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince, davanın reddine karar verilmiştir.
Davacının davalı banka nezdinde bankacılık sözleşmesi çerçevesinde kredili mevduat hesabının bulunduğu, davacını limit aşımı yapmadığı ve borcunun bulunmadığı halde davalının kredi takip bürosuna bildirimde bulunduğu dosyada alınan denetime elverişli ve gerekçeli bilirkişi raporu ile belirlenmiştir. Davalının hatalı bildirimi nedeniyle oluşan gerçeğe aykırı kayıt nedeniyle davacının kredi notunun düştüğü sabit olup, kredi başvurularına bu nedenle olumlu yanıt alamayan davacının nakit ihtiyaçlarını karşılamak için eşi ve babası tarafından kredi çekildiği dosya kapsamında anlaşılmaktadır.
İlk derece mahkemesince, meydana gelen olayda davacının kişilik haklarına saldırı olmadığından bahisle manevi tazminat talebinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. TBK.m. 114/2 uyarınca, haksız fiil sorumluluğuna ilişkin hükümler, kıyas yoluyla sözleşmeye aykırılık hallerine de uygulanır. Davalı banka hatalı işlemi nedeniyle sözleşmeden doğan özenle ifa borcuna aykırı davrandığı gibi basiretli ve tedbirli tacir gibi davranma yükümlülüğünü de ihlal etmiş olduğundan, şartları varsa manevi tazminattan sorumlu tutulmalıdır.
Manevi zarar, mal varlığında bir azalmayı değil ve fakat kişilik haklarına vaki tecavüz nedeniyle bir kimsenin duyduğu cismani ve manevi acı ve ızdırabı, elemi ve böylece yaşama zevkinde bir azalmayı ifade eder. 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 49. (TBK 58) maddesine göre, şahsiyet hakkı hukuka aykırı bir şekilde tecavüze uğrayan kişi, uğradığı manevi zarara karşılık manevi tazminat namıyla bir miktar para ödenmesini dava edebilir denilmiştir. Şahsiyet haklarına saldırıda, manevi tazminat istenebilmesi için 818 sayılı BK 49. (TBK 58.) maddesinde belirtilen şartların gerçekleşmesi gerekir. Bu şartlar ise şahsiyet haklarına saldırı olması, saldırının haksız olması, manevi zarara uğranılması, kusurlu olunması ve illiyet bağı bulunmasıdır (Bkz. Prof Dr. Safa Reisoğlu, Borçlar Hukuku Genel Hükümler, yirminci baskı, S.202-208).
Her sözleşmeye aykırılık manevi tazminat gerektirmeyeceği gibi, hatalı bankacılık işleminden doğan mağduriyet durumunun TMK’nın 24 ve BK’nın 49. (TBK 58) maddeleri anlamında kişilik haklarının ihlaline neden olacağı anlamına gelmez. Bu durumda her somut olayın kendine has özellikleri içinde bir değerlendirme yapılmalıdır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince, davacının işletmesinin nakit ihtiyacı için bankalar nezdinde kredi başvurularına davalı bankanın hatalı işleminden dolayı olumlu yanıt alamadığından ticari hayatının olumsuz etkilendiği gibi, içinde bulunduğu durum nedeniyle ailesine ve çevresine karşı mahcubiyet ve çaresizlik ve dolayısıyla sıkıntı yaşadığının kabulü gerekir. Bu durumda somut olay bakımından davacının kişilik haklarının zarar gördüğü, TBK 58. maddesinde öngörülen manevi tazminat şartlarının oluştuğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Kişilik hakları saldırıya uğrayan kimse Türk Borçlar Kanunu’nun 58. maddesi hükmü uyarınca manevi tazminat adı altında bir miktar para ödetilmesini isteyebilir. Hakim manevi tazminatın miktarını tayin ederken aynı Kanunun 51. maddesi uyarınca durumun gereğini ve özellikle kusurun ağırlığını göz önünde tutmalıdır. Kanunun takdir yetkisi tanıdığı veya durumun gereklerini ya da haklı sebepleri göz önünde tutmayı emrettiği konularda hakimin hukuka ve hakkaniyete göre karar vereceği Türk Medeni Kanunu’nun 4. maddesi hükmüdür. Bu kapsamda manevi tazminatın miktarı belirlenirken tarafların kusur oranı, sıfatı, statüsü, sosyal ve ekonomik durumları ile eylemin işleniş biçimi ve yöntemi dikkate alınmalıdır. Manevi tazminat adı altında hükmedilecek bu para, zarara uğrayanda manevi huzuru doğurmayı gerçekleştirecek nitelikte olmalı fakat bir ceza olmadığı gibi malvarlığı hukukuna ilişkin bir zararın karşılanmasını da amaç edinmediği göz önünde tutularak miktar belirlenmelidir. Yani, bu tazminatın miktarı, onun amacına göre belirlenmelidir.
Bu durumda, somut olayın özellikleri, tarafların statüsü, kusurun ağırlığı ve tüm dosya kapsamı gözetildiğinde, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiş olması isabetsiz görülmüş, davacı yararına takdiren 5.000 TL manevi tazminata hükmedilmesinin uygun olacağı kanaatine varılmıştır.
Açıklanan bu gerekçelerle HMK.353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda davacı tarafın istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa kona kararının kaldırılarak esas hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, neticeten davanın kısmen kabulüne ilişkin aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacı tarafın istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, davanın esası hakkında dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;
1-Davacının manevi tazminat talebinin KISMEN KABULÜ ile 5.000 TL manevi tazminatın, dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
2-Fazlaya ilişkin istemin REDDİNE,
3-a) Alınması gereken 341,55 TL karar harcının peşin alınan 426,94 TL harçtan mahsubu ile artan 85,39 TL harcın talep halinde davacıya iadesine
b) Davacı tarafından harcanan 370,75 TL harç giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine,
c) Davacı tarafça harcanan posta ve tebligat gideri ve bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 781,50 TL ( ayrıntısı Uyapta kayıtlı) yargılama giderinin, %20 kabul oranına göre belirlenen 156,30 TL’lik bölümünün davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacının kendi üzerinde bırakılmasına,
d)Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca 2.180,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
e)Davalı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan, manevi tazminat talebinin reddedilen kısmı yönünden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 2.180,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
f)Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
4-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 85,70 TL’nin hazineye gelir kaydına,
5-İstinaf kanun yoluna başvuran davacı tarafından yatırılan 31,40 TL peşin istinaf harcının talep halinde davacıya iadesine,
6-Davacı tarafça harcanan 85,70 TL istinaf harç giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
7-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan posta ve tebligat masrafları toplam 45,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
9-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17/05/2018 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU : Dava konusunun değerine göre, HMK.m.362/1.a uyarınca karar kesindir.