Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/32 E. 2018/575 K. 31.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/32
KARAR NO : 2018/575
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 14/09/2017
NUMARASI : 2016/712 E.- 2017/1051 K.
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin Sakarya Ticaret Siciline kayıtlı …. Ltd. Şti.’nin hissedarlarından biri olduğunu, şirketin 11/02/2010 tarihinde 2010/01 sayılı ortaklar kurulu kararı ile tasfiye haline girdiğini, şirketin tasfiyeye girmeden önce 20 adet masa, 100 adet sandelye, 3 adet buzdolabı, 2 takım köşeli koltuk, ve muhtelif miktarda tabak, çatal 01/02/2010 tarihinde 436292 nolu fatura ile 74.930,00 TL bedelle davalı şirkete satıldığını, şirketin alacaklılarına ilişkin usulüne uygun ilanların yapıldığını, daha sonra şirket ortaklarının karar alarak 74.930,00 TL’nin şirketin ortakları arasında payları oranında dağıtılmasına karar verildiğini, şirketin ortaklarından ve aynı zamanda şirketin müdürü olan …’ın vefatı nedeniyle pay sahiplerinin alacaklarını alamadıklarını, bunun üzerine davalı aleyhine müvekkili tarafından icra takibi yapıldığını, davalının borca itirazı üzerine takibin durduğunu belirterek, haksız itirazının iptali ile takibin devamına, %20 oranında icra inkar tazminatının da davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının tasfiye halinde olan …Ltd. Şti.’nin ortağı olduğunu, tasfiye haline giren şirketin demirbaşlarının bir kısmının müvekkiline satıldığını, davacının uzun süre mali müşavir olarak müvekkili şirkette çalıştığını, takip konusu fatura bedeli ödenerek yasal ticari defterlere işlendiğini bilebilecek durumda olduğunu, bu sebeple davacı takibinde haksız olduğunu, fatura bedelinin ödenmediği kabul edilse dahi takipte istenen miktarın fahiş olduğunu belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi; davacının önceden hissedar olduğu şirketin tasfiyeye girmesi neticesinde şirkete ait demirbaşların davalı şirkete satıldığı, davacının ortağı olduğu şirketin 27/04/2011 tarihinde tasfiyesinin tamamlanarak ticaret sicilinden terkin edildiği, davacı, 18/03/2011 tarih, 2011/02 sayılı ortaklar kurulu kararını ibraz etmiş ise de söz konusu belgenin düzenlendiği tarihte yürürlükte bulunan 6762 Sayılı Yasanın 543. maddesinin olayla ilgisinin bulunmadığı, 6102 Sayılı Yasanın 543. maddesinin ise tasfiye sonucu dağıtımın ne şekilde yapılacağını düzenlediği, dolayısıyla 18/03/2011 tarihinde düzenlenen belgenin şirketin tasfiyesinden önce düzenlenmiş bir ortaklar kurulu kararı olmadığı, dava açılacağı sırada sonradan düzenlendiği, terkin edilmiş şirketin tasfiye edilecek bir mal varlığının bulunması halinde TTK 547. maddesi gereğince ek tasfiye işlemlerinin yapılması için yeniden ihyasının gerektiği, sicilden terkin edilen şirket tarafından davacıya bir temlikin bulunmadığı, bu şekilde davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar vermiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Müvekkilinin, …. Ltd. Şti.’nin ortağı olduğunu, bu şekilde tasfiyeye girdiğini, tasfiye öncesi bir kısım mal varlığını davalı şirkete sattığını, davalı şirketin borcunu ödemediğini, 18/03/2011 tarih, 2011/02 sayılı ortaklar kurulu kararının gerçek olduğunu, kararda yazan 543. maddenin tasfiye işlemlerini düzenlediğini,
Tasfiye olan şirket ile müvekkili arasında usulüne uygun bir temlik işlemi bulunduğunu, alacağın gerçek kişi ortaklara devrinin kabulü gerektiğini, temlik işlemi geçerli olduğundan TTK 547. maddesi gereğince şirketin ihyasına gerek bulunmadığını, kaldı ki HMK 115. maddesi gereğince dava şartı noksanlığının tespiti halinde öncelikle taraflarına süre verilmesi gerektiğini,
Davalının borca itiraz etmediğini, bu sebeple borçtan sorumlu olduğunu,
Dava husumet yokluğundan reddedilmesine rağmen nispi vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığını, zira AAÜT.’nin 7/2.maddesi gereğince maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğini belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davacının daha önce ortağı olduğu dava dışı şirket 11/02/2010 tarihinde tasfiye kararı almış, 18/03/2011 tarih 2011/01 nolu ortaklar kurulu kararı ile de tasfiyesini sonlandırmış, buna ait karar 27/04/2011 tarihinde ticaret siciline tescil edilerek ticaret sicili gazetesinde ilan edilmiştir.
Dava dilekçesi ekinde dosyaya sunulan 18/03/2011 tarih, 2011/02 nolu ortaklar kurulu kararında, tasfiyesi yapılan şirketin, davalı şirketten 74.930,00 TL alacağı olduğu, bu alacağın henüz tahsil edilmediği belirterek alacağın TTK 543. maddesi gereğince şirket ortakları arasında payları oranında dağıtılmasına dair olduğu anlaşılmıştır.
Dava dışı şirketin tasfiyesinin, 18/03/2011 tarih 2011/1 nolu karar ile kapatıldığı, dilekçe ekinde sunulan ve davaya dayanak yapılan kararın ise 18/03/2011 tarihli, 2011/2 nolu olduğu, 2011/02 nolu kararın, şirketin tasfiyesi kapatıldıktan ve tüzel kişiliği sona erdikten sonra alındığı sabittir. Kaldı ki bu karar içeriğinde o tarihte yürürlükte bulunan ve atıf yapılan TTK ilgili maddesinin de tasfiye ile ilişkisinin bulunmadığı, 6102 Sayılı Yasanın ilgili maddesinin tasfiye ile ilgisinin olduğu anlaşılmaktadır. 2011/02 nolu kararın sonradan dava açılmak üzere düzenlendiğine dair ilk derece mahkemesinin gerekçesi yerindedir.
İcra dosyasına dayanak 436292 nolu fatura, tasfiye sonucu tüzel kişiliği sonlandırılan şirket tarafından keşide edilmiştir. Alacak, bu şirkete aittir. Bu alacak tahsil edilmeden tasfiyesi kapatılmıştır. Tasfiyenin kapatılması ile tüzel kişiliği son bulmuş şirketin daha sonra alacağı olduğunun ortaya çıkması halinde, yani ek tasfiye işlemlerinin yapılmasının zorunlu olması halinde şirketin ek tasfiye işlemleri tamamlanılacaya kadar ihyası zorunludur. İhyadan sonra şirket tasfiye memuru dava açabilir ya da şirket bu alacağını temlik edebilir. Bu sebeple ilk derece mahkemesince TTK 547. maddesi uyarınca şirketin yeniden ihyası gerektiğinden bahisle ve davanın da davacı gerçek kişi adına açılmış olması, ortada geçerli bir temliknamenin bulunmaması nedeniyle davanın aktif husumet ehliyeti yokluğu nedeniyle reddinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.
Davacı davayı kendi adına açmış ve alacağın tahsili ile kendisine ödenmesini talep etmiştir.Tüzel kişiliği sona ermiş şirketin ihyası için davacıya süre verilerek şirketin davacı hale getirilmesi mümkün değildir. Islah ile taraf değişikliği yapılamaz. Bu sebeple ilk derece mahkemesinin davacıya şirketin ihyası için süre vermemesinde hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
İlk derece mahkemesi davayı husumetten reddetmesine rağmen davalı lehine nispi vekalet ücretine hükmetmiştir. AAÜT.’nin 7/2. maddesinde, davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi halinde, tarifenin ikinci kısmının ikinci bölümünde yazılı miktarları geçmemek üzere, üçüncü kısımda yazılı avukatlık ücretine hükmedileceği belirtildiğine göre, davalı lehine takdir edilecek nispi vekalet ücreti, ikinci kısım ikinci bölümde belirtilen maktu vekalet ücretini geçemeyeceğinden, ilk derece mahkemesince davalı lehine takdir edilen nispi vekalet ücreti hukuka uygun değilidir. Bu konudaki istinaf sebebi haklı olduğundan, kararın bu kısmının düzeltilerek, davalı lehine maktu vekalet ücretine hükmedilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
Davacının istinaf başvurusunun takdir edilen vekalet ücreti yönünden kısmen kabulü ile HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının düzeltilerek Dairemizce esas hakkında yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda;
1-Davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığından davanın REDDİNE,
2-Harçlar tarifesi gereğince alınması gereken 31,40 TL karar ve ilam harcının, peşin alınmış olan 1.260,19 TL harçtan mahsubu ile artan 1.228,79 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine,
3-Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden AAÜT.’ne göre belirlenen 1.980,00 TL maktu vekalet ücretinin davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama masraflarının kendi üzerinde bırakılmasına,
5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ilgilisine iadesine,
6-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan harçların, kararımızın niteliği dikkate alınarak Hazineye gelir kaydına,
7-Davacı tarafından kanun yolu aşamasında yapılan masrafların takdiren kendi üzerinden bırakılmasına,
8-Gerekçeli kararın yazı işleri müdürlüğünce taraflara tebliğine dair;
HMK 356. maddesi gereğince duruşmalı olarak yapılan inceleme sonucunda, 31/05/2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK.’nın 361.maddesi uyarınca, gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.