Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/317 E. 2018/708 K. 05.07.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/317
KARAR NO : 2018/708
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 09/11/2017
NUMARASI : 2017/991- 2017/1100 E.K
DAVANIN KONUSU :Tasfiye Memurununa Azli
Taraflar arasındaki tasfiye memurunun azli istemli davanın yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, davalıların hissedarı olduğu dava dışı … A.Ş.’nin %45 hissesinin müvekkiline ait olduğunu, 26.11.2017 tarihli Ticaret Sicil Gazetesinde yayınlanan yönetim kurulu kararına göre 12.11.2007 tarihinden itibaren üç yıl süreyle davalıların yönetim kurulu üyeliğine seçildiğini, ancak davalı yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ihmal etmeleri neticesinde 5 yılı aşkın bir süreden beri genel kurulun yapılmadığı ve sicil müdürlüğünce yapılan ihtar ve ilana rağmen genel kurulun toplanamaması nedeniyle TTK.’nın geçici 7.maddesi uyarınca dava dışı şirketin ticaret sicilinden resen terkin edildiğini, Bakırköy 2.Asilye Ticaret Mahkemesinin 2017/402 Esas sayılı dosyasında açılan şirketin ihyası davasında eski yönetim kurulu üyelerinin tasfiye memuru olarak atanmalarına karar verildiğini, oysaki eski yönetim kurulu üyelerinin şirketin resen terkin edilmesine sebep oldukları, tasfiye sürecinin adil ve sağlıklı olarak yürütülmesinin beklenemeyeceği gibi müvekkilinin de dahil olduğu diğer şirket ortakları zararına şirketin içini boşatmak adına usulsüz olarak şirketi borçlandırdıklarını, bu nedenlerle davalılar eski yönetim kurulu üyelerinin tasfiye sürecini tüm hissedarların menfaatini gözetecek şekilde tarafsız, adil ve sağlıklı olarak yürütemeyeceklerini ileri sürerek Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2017/402 Esas – 2017/593 sayılı kararı ile tasfiye memuru olarak atanmış olan eski yönetim kurulunun azline, masrafların taraflarınca karşılanmak üzere resen belirlenecek tarafsız bir tasfiye memuru atanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk derece mahkemesince dosya üzerinden, davalıların … Ticaret A.Ş.’nin yönetim kurulu üyeleri oldukları, şirketin üst üste genel kurul toplantıları yapılmaları nedeniyle, 09/10/2014 tarihinde ticaret sicilden terkin edildiği, mahkemenin 2017/402 Esas sayılı dosyası ile şirketin ihya edilerek eski yönetim kurulu üyelerinin yeniden tasfiye memuru olarak atandığı, eski yönetim kurulu üyelerinin atanmasında, şirketin re’sen terkin edilmesi ve önceki işleyişinin devamının dikkate alındığı, tasfiye memuru verilmesine ilişkin kararın taraflara tebliğ edildiği ancak henüz kesinleşmediği ve tasfiye kurulu üyelerinin görevi başlaması için gerekli tescil ve ilanın yapılmadığı, davacı taraf açmış olduğu bu dava ile tasfiye memurlarının gerek yaşlılık duruma ve yurt dışı ikameti nedeniyle yerine getiremeyecekleri gerek daha önceki ihmali ve kasti davranışları nedeniyle azledilerek yeni tasfiye memuru atanmasını talep etmiş ise de; bu tasfiye memurlarının daha önce atanmış olduğu genel kurul kararında müşterek temsilin öngörüldüğü, mahkememizin 2017/402 Esas sayılı dosyasında da münferit yetki verildiğine dair bir karar alınmadığı, bu hali ile görevlerinin müştereken yerine getireceklerini anlaşıldığı, bu haliyle tasfiye memurlarından birisinin şirketin temsile ile ilgili açılan dava ve işlemlerde tek başına temsil yetkisinin olmadığı, mahkeme kararının kesinleştirilerek tescil ve ilam yapılmadan göreve başlayamayacakları, bu yöndeki iddiaların da yerinde görülmediği, ancak tescil ve ilandan sonra üçünün birlikte şirketin işlemlerini yaparken ortaya çıkacak yeni durumların azil konusu yapılabileceği, diğer yönden davacının aynı istem ile ilgili Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde açmış olduğu davanın 2017/660 Esas sayılı dosyasında görüldüğü, 27/09/2017 tarihinde karara çıkartıldığı, kararın henüz kesinleşmediği ve derdest olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacının istinaf dilekçesinde özetle; şirketin ihyasına yönelik kararın temyiz edilmeksizin iş bu dava tarihinden önce kesinleştiğini, keza Bakırköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesinde açılan 2016/660 Esas sayılı dosyasında verilen kararın da kesinleştiğini, şirkete atanan tasfiye memurlarının şirketin eski yönetim kurulu üyeleri olduğunu, şirketin sicilden terkin edilmesine ve zarara uğratılmasına neden olduklarını, bu nedenle tasfiye memuru olarak atanan yönetim kurulu üyeleri ile müvekkili ve diğer şirket ortakları arasında husumet olduğunu, bu iddiaları üzerinde durulmadan ve inceleme yapılmadan ve tasfiye memurunun azli için öngörülen haklı sebeplerin varlığı tartışılmadan karar verildiğini, haklı sebebin varlığının kabulü ile azil talebinin kabulü gerektiğini, öte yandan ihtiyati tedbir talebinin de değerlendirilmediğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE
Dava, 6102 Sayılı TTK 537. maddesine dayalı tasfiye memurlarının haklı nedenle azli istemine ilişkindir.
İlk derece mahkemesince, davanın açılması üzerine, dava dilekçesi ve eklerinin davalılara tebliğ edilmeksizin dosya üzerinden davanın reddine karar verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve Anayasanın 36. maddesine göre herkes, yasal yollardan faydalanarak yargı yerleri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Adil yargılanma hakkı, 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesinde belirtilen hukukî dinlenilme hakkını da içeren daha geniş bir haktır ve hukuk devletinin bir gereğidir.
Adil yargılanma hakkı; kanunî, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından yargılanma, makul süre içinde yargılanma, hakkaniyete uygun yargılanma ve hukukî dinlenilme haklarını kapsar.
Hukukî dinlenilme hakkı, adil yargılanma hakkının en önemli unsurudur. 6100 sayılı HMK’nın 27. maddesine göre, tarafların yargılama ile ilgili bilgi sahibi olması, bilgi sahibi olduğu konuda açıklama ve ispat hakkını kullanabilmesi, mahkemenin tüm iddia ve delilleri dikkate alarak kararını gerekçeli olarak vermesi gerekir. Dava sonucundan etkilenecek bütün kişilerin hukukî dinlenilme hakları vardır. Davanın tarafları yanında kendi hakkıyla bağlantılı olarak fer’i müdahilin de hukukî dinlenilme hakkı vardır. Hukukî dinlenilme hakkına aykırılık, kanun yolu incelemesinde re’sen dikkat alınır ve Yargıtay nezdinde mutlak bozma sebebidir. Örneğin; dava dilekçesinin usulüne uygun olarak davalıya tebliğ edilmeden aleyhine hüküm kurulması, ıslah dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden ıslah ile artırılan talebin hüküm altına alınması (HMK.177 maddesi gerekçesi), tarafların gösterdiği deliller toplanmadan karar verilmesi, duruşmanın tayin edilen gün ve saatten önce yapılıp tarafların yokluğunda karar verilmesi, hukukî dinlenilme hakkının ihlalidir.
Bu itibarla; Tebligat Kanunu hükümlerine uygun olarak, davalı tarafa dava dilekçesi ve duruşma günü tebliğ ettirilip, dosyada taraf teşkili tamamlandıktan ve savunma ve delillerini bildirme olanağı tanındıktan sonra işin esasına girilip hüküm kurulması gerekirken, taraf teşkili yöntemince tamamlanmadan, hukukî dinlenilme hakkı göz ardı edilerek, davalının savunma ve delillerini bildirmesine olanak tanınmadan, Anayasa ile güvence altına alınan savunma hakkını kısıtlayacak biçimde işin esasına girilerek yazılı biçimde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Taraf teşkilinin sağlanarak yargılamanın yürütülmesi, davanın görülüp sonuçlandırılması için şarttır. Bu şart sağlanmadan karar verilmesi usule aykırıdır.
HMK 353/1.a.6. maddesi uyarınca, mahkemece, tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri delillerin hiç biri toplanmadan veya gösterilen deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, istinaf mahkemesinin, ilk derece mahkemesi kararını kaldırarak, davanın yeniden görülmesi için ilk derece mahkemesine göndermesi gerekmektedir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK 353/1.a.4-6.maddeleri uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar tesis edilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nun 353/1.a.4-6. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin kararının KALDIRILMASINA,
2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
3-İstinaf eden davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde ilgilisine iadesine,
4-İstinaf eden davacı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin esas hükümle İlk Derece Mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,
5-Gerekçeli kararın bir örneğinin İlk Derece Mahkemesi tarafından taraflara tebliğine dair;
HMK 353/1.a. Maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 05/07/2018 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU :HMK 353/1.a maddesi uyarınca karar kesindir.