Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/30 E. 2018/504 K. 17.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/30
KARAR NO : 2018/504
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 06/06/2017
NUMARASI : 2016/128- 2017/595 E.K
DAVANIN KONUSU : Tazminat
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLAR İDDİA VE SAVUNMA ÖZETİ
Davacı vekili, taraflar arasında akdedilen 09.02.2011 tarihli acentelik sözleşmesinin davalı tarafça 06.10.2015 tarihli ihtarnamesi ile 3 ay önceden haber verilmek suretiyle feshedildiğini, fesih gerekçesi olarak, satış hedeflerinin gerçekleştirilememesi ve performans eksikliği ve iyileştirme görülmemiş olması gösterildiğini, oysa ki, müvekkilinin 2011 yılından sonra 2012 ve 2013 yılında üretimini artırarak hedeflerini gerçekleştirdiğini, 2014 yılında ise sektörel bazda küçülme yaşandığını, ayrıca davalının uyguladığı satış ve fiyat politikasının da büyüme ve küçülmede en önemli faktör olduğunu, ayrıca yargı kararlarında prim artışının azlığının geçerli bir fesih sebebi olarak sayılmadığını, sözleşmenin haksız nedenle feshedildiğini, müvekkili vasıtasıyla davalıya kazandırılan müşterilerden davalının gelir etmeye devam edeceğini, müvekkilinin TTK.nın 122. maddesinde düzenlenen denkleştirme tazminatına hak kazandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 30.000 TL denkleştirme tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, acentenin portföyü geliştirme borcunun bulunduğu, acente üretiminin benzer durumdaki acentelerin normal üretimlerinin altına düştüğünü, ihtara rağmen acentenin üretimini makul bir süre içerisinde tekrar beklenen/taahhüt edilen düzeye çıkaramadığını, bu nedenlerin sözleşmesinin feshi bakımında haklı bir sebep oluşturduğunu, davacının portföy tazminatı talep hakkı olduğu düşünülse dahi müvekkili şirkete kazandırdığı müşterilerin biten sigorta sözleşmelerini yenilemeye devam ettirdiklerini ve söz konusu müşterilerin davacının kendi çabası ile kazandırdığını ispat etmek zorunda olduğunu, bu bağlamda fesihten sonra sadece 464734214 nolu sigorta poliçesinin yenilendiği, bunun da müvekkili şirketin acentenin feshinden sonra önemli menfaatler elde etmediğini gösterdiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARAR ÖZETİ
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporu doğrultusunda, davalının fesih gerekçelerinin somut herhangi bir delile dayanmadığı, kaldı ki davalının fesihten önce davacı acenteye makul bir süre vermediği, bu nedenle sözleşmenin haklı nedenle feshedilmediği, sözleşmeden sonra davalı … şirketi tarafından davacının portföyünden tanzim edilen 32 adet poliçenin olduğu, 6102 sayılı TTK’nın 122/1 maddesi ve Sigortacılık Kanunu 23/16 maddelerinde yer alan “sigorta şirketinin acentenin portföyünden önemli menfaatler elde etmesi” kriterinin az sayıdaki poliçe kapsamında değerlendirilemeyeceği, bu bağlamda davacı tarafın yeni müşteri çevresinin yaratıldığı, var olan müşterilerle ilişkinin geliştirilip genişletildiği ve bu müşteriler sebebiyle davalının önemli menfaatler elde ettiği ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; sözleşmenin haksız nedenle feshedildiğini, önemli menfaat durumunun salt poliçe sayısına ve komisyon oranına indirgenemeyeceğini, acente tarafından şirkete kazandırılan sigorta ettirenlerinin acentelik sözleşmesi sonaerdikten sonra da şirketten yenilemeleri halinde acentenin portföy tazminatına hak kazandığının kabulü ile hakkaniyet gereği muhik bir tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE
Dava, sigorta acentelik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle denkleştirme tazminatı istemine ilişkindir.
Somut olayda, taraflar arasında 02.02.2011 tarihinde bağıtlanan sigorta acentelik sözleşmesinin 09.09.2015 tarihinde davalı tarafından fesih edildiği ihtilafsızdır. Uyuşmazlık, feshin haklı nedene dayanıp dayanmadığı ve haksız ise denkleştirme tazminatı koşullarını bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.
İlk derece mahkemesince, yukarıdaki gerekçeler doğrultusunda davanın reddine karar verilmiştir.
Taraflar arasında 02.02.2011 tarihli belirsiz süreli acentelik sözleşmesinin akdedildiği, sözleşmenin “Portföyü Geliştirme Borcu” başlıklı 11. maddesinde; “Acente, mevzuata uygun olmak koşulu ile üretimini arttırmak ve şirketin vereceği satış hedeflerini gerçekleştirmek zorundadır. Acentenin üretiminin benzer durumdaki acentenin normal üretimlerinin altına düşmesi ve şirketçe yapılan ihtara rağmen acentenin üretimini makul bir süre içinde tekrar beklenen /taahhüt edilen düzeye çıkaramaması, acentenin sözleşmenin feshi bakımından haklı neden oluşturur.” denilmiş, 27. maddede ise; “…Taraflardan her biri 3 ay evvel noter aracılığı ile veya iade taahhütlü bir mektup ile feshi ihbar etmek kaydıyla sözleşmeyi her zaman feshedebilir. Ancak, acente yasal düzenlemelere bu sözleşme hükümlerine ve şirketçe verilecek emir ve talimata uymazsa ve/veya diğer herhangi bir haklı sebep varsa şirket sözleşmeyi 3 aylık ihbar süresi aranmaksızın derhal feshedebilir.” şeklinde hüküm yer almaktadır.
Bu konuda haklı sebebin yerinde olup olmadığını takdir yetkisi TMK’nun 4. maddesi gereğince hukuka ve hakkaniyete göre hakime aittir. Haklı sebebin takdirinde sözleşmenin tarafları arasında çıkan sorun ile buna uygulanacak yaptırım arasında orantılılık ilkesine riayet edilmeli ve olağanüstü fesih son çare olarak düşünülmelidir.
Bu durumda, davalı … şirketi her ne kadar acente portföyünün verimli olmamasını gerekçe göstermiş ise de, portföy azalması, acentenin kendi kusuru olarak kabul edilerek sözleşmenin haklı feshine neden olarak değerlendirilemez. Başka bir ifadeyle, salt böyle bir iddia, hukuken davacı acentenin kusurlu bir davranışına dayanak olarak gösterilemez. Nitekim, daha düşük prim üretimi yapan acentelerin sözleşmelerinin feshedilmemiş olması da gözetildiğinde ilk derece mahkemesinin bu yöndeki değerlendirmesi yerindedir.
Sigorta acentelerinin denkleştirme tazminatı isteminin koşulları, TTK.nın 122. maddesinde, sözleşmenin sona ermesi, yeni müşteriler sayesinde sözleşme ilişkisinin sona ermesinden sonra önemli menfaatler elde edilmesi, müvekkilinin menfaatı ve hakkaniyeti ile denkleştirme ödemesinin hakkaniyete uygun olması olarak belirlenmiştir. Bunun yanında, öncelikle yeni müşteri çevresi yaratıldığını, var olan müşterilerle ilişkinin pekiştirilip genişletildiğini ve bu müşteriler sebebiyle müvekkilinin önemli menfaatler elde ettiğini ispat yükü davacı acente üzerindedir. Buna mukabil davalı … şirketi ise, denkleştirme talebinin hakkaniyete uygun olmadığını ve bedelin indirilmesi gerektiğini ispat yükü altındadır.
Bu durumda, somut olayda, sözleşmenin feshinden sonra davacının portföyünden davalı … şirketi tarafından toplam 32 adet kasko sigorta poliçesinin tanzim edildiği dikkate alındığında, TTK’nın 122/1 maddesi ve Sigortacılık Kanunu 23/16 maddelerinde yer alan “sigorta şirketinin acentenin portföyünden önemli menfaatler elde etmesi” kriterinin az sayıdaki poliçe kapsamında kanıtlanamadığının kabulü gerektiğinden ilk derece mahkemesinin kararı ve gerekçesi yerinde olup, HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğü tarafından taraflara tebliğine,
5-Dosyanın, karar kesinleştiktensonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK.361.maddesi gereğince, kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açık olmak üzere, HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 17/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
KANUN YOLU :HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.