Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/297 E. 2018/1164 K. 25.10.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/297
KARAR NO : 2018/1164
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 17. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 05/12/2017
NUMARASI : 2016/129 E.- 2017/424 K.
DAVANIN KONUSU : İtirazın İptali (Gemi Ve Yük Alacaklılığından Kaynaklanan)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili tarafından dava dışı .. A.Ş.’ye ait cam emtianın sigortalandığını, söz konusu emtia davalı .. A.Ş. tarafından konşimento tahtında … isimli gemi ile taşındığını, taşıma esnasında hasarın meydana geldiğini, bunun üzerine davalı ….A.Ş. borcunu ödemeyince aleyhine İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden ilamsız icra takibi başlatıldığını, söz konusu yükün fiili taşıyıcı … gemisi tarafından taşınarak 19/10/2014 tarihinde İspanya Krallanığında bulunan Marinport’a ulaştırıldığını, 23/10/2014 tarihinde ise nihai alıcı ….’ya teslim edildiğini, teslim alan alıcının ürünlerin hasarlı olduğunu gördüğünü, bunun üzerine ekspertiz firması ile iletişime geçerek hasarı tespit ettiğini, alıcının ekspertiz işlemi neticesi aldığı hizmet karşılığında 1.072,50 Euro masraf ödediğini ve masrafı dava dışı sigortalı …’a yansıttığını, söz konusu uygunsuz taşıma sebebiyle kırılan camların bedelinin 4.155,20 Euro olduğunu, sigortalının yaptığı hasar bildirimi neticesi müvekkilinin sigortalıya ödeme yaptığını ve bu şekilde sigortalının haklarına halef olduğunu, konteynerin gemiye yerleştirilmesi esnasında üstten aldığı darbe neticesinde hasarın gerçekleştiğini, sefer öncesi konteyner içi istifleme ve sabitleme işleminin dava dışı …. tarafından eksiksiz yerine getirildiğini, söz konusu hasarın 1.800,00 Euro’luk kısmın kabul edilmesine rağmen bu tutarın dahi şirkete ödenmediğini, bu sebeplerle konşimentoyu düzenleyen ve tüm taşımayı üstlenen davalı . …A.Ş. ile fiili taşıyan Arcengono gemisi donatanı … S.A.’nın dava konusu hasardan müştereken ve müteselsil sorumlu olduklarını belirterek, icra takibine yapılan itirazın iptali ile takibinin devamına, davalılar aleyhine %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar vekili savunmasında özetle; müvekkilinin merkez adresinin İzmir olması sebebiyle müvekkili aleyhine yapılan ilamsız icra takiplerinde İzmir İcra Dairelerinin yetkili olduğundan yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, konteynerlerin hasarsız olarak 23/10/2014 tarihinde varma limanına tahliye edildiğini, huzurdaki davaya ilişkin icra takibinin ise tahliye tarihinden bir yıl sonra 16/11/2015 tarihinde ikame edildiğini, TTK’nın 1188. maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre geçtikten sonra dava açıldığından, davanın hak düşürücü süre yönünden reddi gerektiğini, davacının sigortalısı tarafından müvekkili şirkete herhangi bir hasar ihbarı yapılmadığını, müvekkilinin ekspertiz incelemesine de çağrılmadığını, konşimentodaki klozlar uyarınca, emtiaların “…” olarak taşınmış olup, “…L” klozu uyarınca yükleme, istifleme ve mühürlemenin yüklenici firma tarafından yapıldığını, ekspertiz incelemesinde hasarın hangi aşamada ve ne şekilde meydana geldiği hususunda tespitin bulunmadığını, davacı tarafından hasarın deniz taşıması esnasında meydana geldiğine ilişkin herhangi bir belge ibraz edilmediğini, her ne kadar davacı dilekçesinde müvekkilinin 1.800,00 Euoru’luk hasarı kabul ettiğine ilişkin beyanı olsa da böyle bir beyanın olmadığını belirterek, açılan davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; taşımayı gerçekleştiren şube adresinin İstanbul olması sebebiyle davalı tarafça icra müdürlüğünün yetkisine yönelik itirazın reddine ve yine TTK’nın 1188/3. maddesi uyarınca bir yıllık hak düşürücü süre geçmediğinden bu yöndeki itirazın da reddine karar verildiği, 1 nolu davalının akdi taşıyan, 2 nolu davalının ise fiili taşılan olduğu, davanın izafeten 2 nolu davalıya ve asaleten 1 nolu davalıya yönetilebileceği, dosya kapsamındaki ekspertiz raporu ile yargılama aşamasında bilirkişi heyetlerinden alınan 20/10/2017 ve 07/04/2017 tarihli rapor içeriklerinin birbirlerini desteklediği, istiflemede bir hata olması durumunda konteyner içindeki bütün camların kırılması gerekeceği, ancak somut olayda kasalardaki camların tamamen kırılmadığının anlaşıldığı, bu hasarda taşıyan ve nakledenin sorumlu olacağı, taşıma sürecinden baştan sona akdi taşıyanın sorumluluğu bulunduğu, taşıyanın yükü aldığı gibi teslim etmesi gerektiği, yükün 23/10/2015 tarihinde gönderilene teslim edildiği ve aynı gün taşıyanın Barselona’daki yetkili merciye gönderilmek üzere yazılı belge düzenlediği, netice itibariyle akdi ve fiili taşıyanın meydana gelen zarardan müteselsilen sorumlu olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile İstanbul … İcra Müdürlüğünün… esas sayılı dosyasında yapılan itirazın kısmen iptaline, takibin 5.227,70 Euro asıl alacak üzerinden devamına, takip tarihten itibaren asıl alacağı 3095 Sayılı 4/a maddesi uyarınca temerrüt faizi yürütülmesine, alacak tutarı yargılama ile belirlenmiş olup likit sayılmadığından, icra inkar tazminatı talebinin reddine karar vermiştir.
Bu karara karşı davalılar vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalılar vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
İlk derece mahkemesi tarafından davacı sigorta şirketinin poliçe bedelini ödediği tarih ve davanın açıldığı tarih esas alınmak suretiyle değerlendirme yapılması gerekirken bu şekilde gerekçelendirme yapılmadan hak düşürücü süreye yönelik itirazın reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu,
İlk derece mahkemesi tarafından hasarın nasıl ve taşımanın hangi aşağında meydana geldiğine ilişkin somut bir değerlendirme yapılmaksızın ve bu yönde davacı tarafında herhangi bir delil sunulmamış olmasına rağmen, hasarın taşımadan kaynaklandığı ve davacı tarafından emtianın taşıyana iyi durumda teslim edildiği kabul edilerek davanın kabulüne karar verilmesinin hatalı olduğunu, yargılama aşamasında alınan bilirkişi raporlarının dava dışı alıcının deposunda yapılan ekspertiz incelemesine dayanılarak hazırlandığını, hasarın deniz taşımasında olduğunun iddia edilmesi karşısında buna istinaden limanda kaza tutanağının düzenlenmesi gerektiğini, ancak somut olayda böyle bir tutanağın bulunmadığını, dayanak konşimento incelendiğinde konteynerin yükleten firma tarafından tamamen doldurulduktan sonra kendi sorumluluğunda taşıyana mühürlü olarak teslim edildiğinin sabit olduğunu, ilk derece mahkemesinin taşımanın CIF satış olduğunu, bu tür satışlarda malların gemi küpeştesini aştığı andan itibaren nefi ve hasarın alıcıya ait olduğunun belirtilmediğini,
İlk derece mahkemesi kararında, davacının dosyaya sunduğu belgelerden Barselona’daki yetkili merciye gönderilmek üzere yazılı belge düzenlendiğini, iş bu belge ile taşıyan aleyhine karine oluştuğunun belirtildiğini, ancak bu yazılı belgenin tebliğ edilip edilmediği hususunun mahkemece hiçbir şekilde değerlendirilmediğini, davacı tarafından sunulan tek taraflı belge ile ihbarın yapıldığının kabul edildiğini,
Bu sebeplerle ilk derece mahkemesi kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili, istinaf başvurusuna karşı cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesi tarafından hak düşürücü sürenin değerlendirilmemiş olduğuna yönelik istinaf sebebinin yersiz olduğunu, zira icra takibinin TTK’nın 1188. maddesinde belirtilmiş olan süre içerisinde başlatıldığını, ayrıca davalı tarafça 16/10/2015 tarihli e posta ile müvekkiline bir aylık ek süre verildiğini, hasarın istif hatasından değil taşıma esnasında konteynerin aldığı darbe ile meydana geldiğinin bağımsız uzman tarafından tespit edildiğini, taşımanın CİF satış olması nedeniyle nefi ve hasarın alıcıya geçmiş olduğu hususunun yerel mahkemece dava konusu hasarın taşıma sürecinde ve davalıların sorumluluğu altında meydana geldiğinin ispatlandığını, hasarın süresi içinde davalı taşıyana bildirildiğini, zaten ihbarın süresinde yapılmamış olmasının dava hakkını etkilemeyip sadece ispat yükünün yer değiştiğini belirterek, davalıların istinaf taleplerinin reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Dava, hukuki niteliği itibariyle, deniz taşıması sırasında emtiada meydana gelen hasar bedelinin davalı taşıyıcıdan tahlisi istemiyle, nakliyat sigortacısı tarafından açılmış bir rücuen tazminat davasıdır.
İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı davalılar vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, davalılar vekili tarafından ileri sürülen istinaf sebepleri ve kamu düzeniyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davalı taraf, TTK’nın 1888. maddesi uyarınca hak düşürücü süre itirazında bulunmuş olup öncelikle bu hususun değerlendirilmesi gerekir.
Anılan madde hükmüne göre, ” Eşyanın zıyaı veya hasarı ile geç tesliminden dolayı taşıyana karşı her türlü tazminat istem hakkı, bir yıl içinde yargı yoluna başvurulmadığı takdirde düşer. (2) Bu süre taşıyanın eşyayı veya bir kısmını teslim ettiği veya eşya hiç teslim edilmemişse, onun teslim edilmesinin gerektiği tarihten itibaren işlemeye başlar. (3) Sorumlu tutulan kişinin rücu davası, birinci fıkrada öngörülen hak düşürücü sürenin sona ermesinden sonra da açılabilir. Ancak, rücu davası açma hakkı, bu hakka sahip olan kişinin, istenen tazminat bedelini ödediği veya aleyhine açılan tazminat davasında dava dilekçesini tebellüğ ettiği tarihten itibaren doksan gün içinde kullanılmadıkça düşer.”
Bu yasal düzenleme ışığında somut olaya bakıldığında;
23/10/2004 tarihinde yükün alcıya teslim edildiği, 22/01/2015 tarihinde davacının dava dışı sigortalısına hasar ödemesini yaptığı, 16/11/2015 tarihinde davacının icra takibi başlattığı, davalının icra dosyasına 25/11/2015 tarihinde itirazlarını sunmuş olduğu, davacının 18/02/2016 tarihinde eldeki itirazın iptali davasını açtığı anlaşılmaktadır.
Emsal nitelikteki Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 28/06/2016 tarihli 2010/9388 E.- 2012/11357K. sayılı ilamında belirtildiği üzere, TTK’nın 1188. maddesinde belirtilen mahkemeye müracaat ibaresinin, icra takibinde bulunmayı ve TBK’nun dava açılmasına eşit saydığı diğer muameleleri de kapsadığı kabul edilmektedir. Bu durumda davacının, bir yıllık hak düşürücü süre içinde icra takibine girişip girişmediğinin tespiti gerekir.
Somut olayda, malın alıcıya teslim tarihi 23.10.2014 olup, davalı hakkındaki bir yıllık hak düşürücü sürenin bu tarihten hesaplanması gerekir. İcra takip tarihi 16.11.2015 olmakla, icra takibinin, bir yıllık hak düşürücü sürenin geçmesinden sonra açıldığı anlaşılmaktadır. Diğer yandan, davacının sigortalısı hasara konu emtianın satıcısı olduğundan kendi sigortalısına yaptığı ödeme yönünden ilave 90 günlük süreden yararlanamayacağı gibi, bu ilave sürenin de geçtiği açıktır.
Bu tespitler ışığında; yükün alıcıya teslim tarihinden bir yıl geçtikten sonra davacının icra takibi yapmış olduğu, yine davacının dava dışı sigortalıya ödeme yapmış olduğu tarihten çok sonra icra takibi başlattığı ve eldeki itirazın iptali davası açılmış olduğu anlaşılmakla; her ne kadar davacı istinaf dilekçesine karşı cevap dilekçesinde davalı tarafça 16/11/2015 tarihli e posta ile müvekkiline bir aylık ek süre verildiğine ilişkin beyanda bulunmuş olsa da söz konusu e posta incelendiğinde, e postanın 16/10/2015 tarihinde gönderildiği, bu tarihte zaten hak düşürücü sürenin dolmuş olduğu, bu sebeple mailin davacıyı oyalama amaçlı olarak gönderildiğinin kabulü mümkün olmamakla, ilk derece mahkemesince, davanın hak düşürücü süre yönünden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması hukuka aykırı bulunmuş, bu nedenle, davalı vekilinin istinaf başvurusu kabul edilmiştir.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
HMK.’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalılar vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına, işin esası hakkında Dairemizce yeniden karar verilmesine, bu doğrultuda;
1-Davanın hak düşürücü süre yönünden REDDİNE,
2- Alınması gerekli 35,90 TL harcın, peşin yatırılan 282,78 TL harçtan mahsubu ile artan 246, 88 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,
3- İlk derece mahkemesindeki yargılama giderleri yönünden;
a)Davacı tarafından sarf edilen yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
b)Davalılar tarafından ilk derece mahkemesi aşamasında sarfedilen 1.500 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
c)Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan A.A.Ü.T.’ne göre belirlenen 2.180 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
d) Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
4- İstinaf yargılaması yönünden;
a) Davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvuru harcı olarak yatırılan 98,10 TL’nin Hazineye gelir kaydına,
b)İstinaf kanun yoluna başvuran davalılar vekili tarafından yatırılan 277,00 TL peşin istinaf harcının talep halinde davalılar vekiline iadesine,
c)Davalılar vekili tarafından istinaf aşamasında sarfedilen davetiye ve dosya gönderme gideri 31,50 TL ile 98,10 TL istinaf başvuru harcı olmak üzere toplam 128,60 TL istinaf yargılama giderinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
5-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
6-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK 353/1.b.2. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 25/10/2018 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU :HMK362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.