Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/276 E. 2018/1209 K. 01.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/276
KARAR NO : 2018/1209
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/07/2017
NUMARASI : 2016/26 2017/629
DAVANIN KONUSU : Nedeniyle Tapu iptal ve Tescil (Şirket ortaklığından kaynaklı)
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davasının ilk derece mahkemesince kabulüne dair verilen karara karşı, yasal süresi içinde davalılar vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü;
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı .. Ltd. Şti.’nin ortaklarının hali hazırda … ve … olduğunu, dava dışı şirketin İstanbul’da faaliyet gösterir gibi göründüğünü, esasen dava dışı şirketin aktif olmadığını, dava konusu İstanbul ili, … nolu bağımsız bölümün şirketin iş ve işlemlerinde kullanılmak amacıyla dava dışı şirket tarafından 1993 tarihinde satın alındığını, 15/02/2016 tarihinde dava dışı şirkete ilişkin temsil yetkisinin şirket ortağı olan …’na verildiğini, bu hususun 20/02/2006 tarihinde Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlandığını, davalı …’nun her hargi bir ortaklar kurulu kararı bulunmaksızın dava konusu taşınmazı eşi davalı …’na tapuda satış göstermek suretiyle devrettiği, akabinde bu taşınmazın Ağustos 2015’te aylık 800 TL bedelle dava dışı … isimli kişiye kiraya verildiğini, buradan elde edilen kira gelirlerinin davalılar tarafından alındığı gerekçesiyle, 07/05/2015 tarihinde gerçekleştirilen satış işleminin iptali ile söz konusu taşınmazın tapusunun yeniden dava dışı …. Ltd. Şirketi adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı … vekili savunmasında özetle; müvekkilinin dava dışı şirketin ortağı olan davalı …’nun eski eşi olduğunu, davaya konu edilen taşınmazın bedelinin o tarihte müvekkili tarafından ödenmek suretiyle satın alındığını, müvekkilinin dava dışı …. Şirketi ile hiçbir bağlantısının bulunmadığını, bu sebeple diğer davalının şirketteki yetkisini kötüye kullanması ve ortaklar kurulu kararı olmadan kendisine devretmesi hususunu bilmesinin mümkün olmadığını, diğer davalının kendisine kredi kartı borcu olduğunu ve acil paraya ihtiyacı bulunduğunu, bu nedenle davaya konu taşınmazı satışa çıkartığını, ancak alıcı bulamadığını beyan etmesi üzerine kendisinin iyi niyetle taşınmazı satın aldığını, bu sebeple mevcut satışın muvazaalı olamadığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … savunmasında özetle; davacı ile 1993 yılında ….Ltd. Şirketini kurduklarını, kendisinin şirket müdürü olduğunu ve münferiden temsil yetkisinin bulunduğunu, 2014 yılından sonra ekonomik sıkıntılar sebebiyle şirketin tek taşınmazı olan dava konusu taşınmazın davacının onayı ile satışa çıkartıldığını, ancak taşınmazın uzun dönem satılmadığını, bunun üzerine o tarihte resmi nikahlı eşi olan diğer davalı …’na taşınmazı alması hususunda teklifte bulunduğunu, o tarihte taşınmazın piyasa değerinin 90.000 TL olduğunu, diğer davalının bu bedeli ödemeyi kabul ettiğini, bu bedelin 24.500 TL’nin şirkete ait hesaba havale edildiğini, geri kalan 65.500 TL’nin da diğer davalı tarafından şahsına ait hesaba havale edildiğini, bu paranın tümünün öncelikli olarak şirkete olan borçların ve davacıya ait kredi kartaları borçlarının ödenmesinde kullanıldığını ve bu şekilde gerek şirketin gerekse davacının bir çok borcunun kapatıldığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi yaptığı yargılama sonucunda; taşınmazın 07/05/2015 tarihinde dava dışı şirket ortağı … tarafından diğer davalı …’in eski eşi …’e 90.000 TL bedelle satıldığı, dava dışı şirketin mali durumu itibariyle mülkiyetindeki dava konusu taşınmazın satış işlemine konu edilmesinin gerekmediği, davalı …’in 90.000 TL’nin sadece 24.500 TL’lik bölümünü dava dışı şirketin banka hesabına gönderdiği, davalı …’in banka hesaplarındaki harekete göre, davalı … tarafından taşınmaz satışına istinaden gönderilen 65.500 TL’yi hiçbir şekilde …’in ortağı olduğu dava dışı şirketin işleri için harcamadığı, yine taşınmaz satışı konusunda hiçbir ortaklar kurulu kararı olmadığı anlaşıldığından, taşınmazın satışında herhangi bir menfaati olmayan şirketin satış tarihindeki rayiçten daha yüksek bir meblağ üzerinden tapuda satış göstermesinin ve şirket kasasına sadece bu satıştan 24.500 TL’nin girmesinin şirket menfaatine uygun olmadığı açıkça anlaşıldığından davacının davası haklı görülerek, dava konusu taşınmazın davalılardan … adına olan tapu kaydının iptali ile taşınmazın dava dışı eski malik ….. Ltd. Şti. adına tapuya tesciline karar vermiştir.
Bu karara karşı davalı … vekili ve davalı … vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı … istinaf başvuru dilekçesinde;
Dava dışı şirketin müdürü olduğunu, dolayısıyla tüm işlemlerin kendisi tarafından yürütüldüğünü, 2014 yılı başlarında dava dışı şirketin işlerinin bozulduğunu, dolayısıyla hem kendisinin hem de davacının ekonomik sıkıntıya girdiğini, bunun üzerine şirketin tek taşınmazı olan dava konusu taşınmazın davacının onayı ile satışa çıkartıldığını, ancak taşınmazın uzun süre satılamadığını, bunun üzerine o tarihte eşi olan diğer davalı …’na taşınmazı satın alması hususunda teklif götürdüğünü, …’in 90.000 TL bedelle taşınmazı satın aldığını, bu bedelin 24.500 TL’lik bölümünün şirkete ait hesaba havale edildiğini, kalan 65.500 TL’nin de şahsına ait hesaba havale edildiğini, söz konusu parayla öncelikle şirkete ait borçların ve davacıya ait kredi kartı borçlarının ödendiğini, yargılama aşamasında kredi ve kredi kartlarını araştırılması talebinin yerine getirilmediğini ve kendisinin tanık olarak gösterdiği …’un dinlenmediğini,
Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … vekili istinaf başvuru dilekçesinde;
Davaya konu taşınmazın o tarihteki bedelinin müvekkili tarafından ödenmek suretiyle taşınmazın tapuda satın alındığını, taşınmazın değerinin 90.000,00 TL olarak belirlendiğini, müvekkilinin bu bedelin 24.500 TL’lik bölümünü dava dışı Şirketin hesabına, geri kalan 65.500,00 TL’lik bölümü ise davalı …’nun hesabına havale yoluyla gönderdiğini, müvekkilinin davalı …’nun şirketteki yetkisini kötüye kullandığını ve ortaklar kurulu kararı olmadan satmış olduğunu bilebilecek durumda olmadığını, davacının, davalı …’in ve dava dışı şirketin mevcut hesapları ile kredi kartlarına ilişkin araştırma yapıldığında söz konusu bedellerin davacının kredilerinin ve kredi kartlarının ödenmesinde kullanıldığının da tespit edileceğini,
Bu sebeplerlerle ilk derece mahkemesinin istinaf konusu kararının hukuka aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davacı, ortağı oldukları limited şirketin ortağı ve müdürünün görev ve yetkisini aşarak şirkete ait tek taşınmazı ortaklardan mal kaçırma amacıyla muvazaalı olarak davalıya sattığını iddia ederek davalı adına olan tapu kaydının iptali ile dava dışı şirket adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmişlerdir. Kural olarak, şirket adına açılacak davayı sadece şirketi temsile yetkili kişiler açabilir. Dosya içerisinde şirkete yeni bir müdür veya temsilci atandığına dair herhangi bir bilgi veya belge bulunmamaktadır. Yani şirket temsilcisi ile iptali istenen işlemi yapan aynı kişidir. Şirket müdürü olan bu kişiden, kendi eylemi sonucu oluşan zararın giderilmesi için dava açması beklenemez. Şirket müdürü tarafından yapılan satış işlemi ve sonuçları limited şirket ortaklarını doğrudan ilgilendirdiğine ve zarara uğramalarına neden olduğuna göre, münferit olarak dava açabilirler. O halde somut olayda davacının açmış olduğu dava dinlenebilir niteliktedir ( Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun E. 2005/1-686, K. 2005/728 sayılı, 14.12.2005 tarihli kararı).
Yargılama aşamasında dava dışı şirketin ticari defterleri incelenmiş ve satışın ilgili yıla ait ticari defterlere işlenmediği anlaşılmıştır. Davalı …’e ait ilgili dönemdeki banka hesap dökümlerinden görüleceği üzere satış tarihi olan 23.09.2015 tarihine kadar davalı … tarafından davalı …’in şahsi hesabına 65.500 TL yatırılmış olduğu, ancak …’in şahsi hesabından dava dışı şirket adına herhangi bir şekilde para transferi yapılmadığı, davalı …’in 24.500 TL’yi ise doğrudan dava dışı şirketin hesabına yatırdığının anlaşıldığı, dava konusu taşınmazın satış tarihi itibariyle rayiç değerinin 79.200 TL olduğuna yönelik bilirkişi raporunun bulunduğu, dosya kapsamında bu rapora karşı bir itirazında bulunulmadığı, dolayısıyla esasen taşınmazsın rayiç bedelinin altında satılmadığı, ancak meselenin şirketin eline bu satıştan ancak 24.500 TL’nin geçmesinden kaynaklandığı, satış bedelinin şirket işlerinde kullanıldığının ispatlanamadığı, dolayısıyla esasen şirketin zarar ettiği tespitleri yapılmıştır.
Davalı … in üçüncü kişi konumunda bulunan diğer davalı …’in eski eşi olduğu, tasarruf tarihinde evli oldukları dosya içeriğinden anlaşılmakla bu durumda davalı …’in ,…’in şirketteki ortağına zarar verme kastını bilebilecek kişilerden olduğu, her ne kadar davalı … tarafından taşınmazın satışı karşılığında ödenen toplam bedelin şirket kasasına girip girmediği dava dışı şirket ile satışı yapan davalı ortak arasındaki hukuki ihtilaf olarak görülse de; davalı şirket müdürü ile diğer davalı … arasında satışa ilişkin olarak taraflarca dosya kapsamında beyan edilen bedel ile tapuda gösterilen değer birbirlerinden farklı olduğu, tapuda taşınmazın bedelinin 24.500 TL olarak gösterildiği ve 24.500 TL’nin davalı … tarafından doğrudan dava dışı şirketin hesabına havale edildiği anlaşılmaktadır.
Şu halde davalı …’in diğer davalının şirketten mal kaçırma ve şirkete zarar verme kastını bilmediğine dair savunması dinlenemez.
TMK’nın 1023. maddesinde aynen “tapu kütüğündeki sicile iyi niyetle dayanarak mülkiyet veya başka bir ayni hak kazanan üçüncü kişinin bu kazanımı korunur” şeklinde yer almış, aynı ilke tamamlayıcı madde niteliğindeki 1024. maddenin 1.fıkrasına göre “Bir ayni hak yolsuz olarak tescil edilmiş ise bunu bilen veya bilmesi gereken üçüncü kişi bu tescile dayanamaz” şeklinde sınırlandırılmıştır. Üçüncü şahıs, kütükteki yanlış bir tescil ile ilgisi bulunmayan şahıstır. Başka bir değişle, yolsuz bir tescil muamelesine taraf olarak katılmamış olan kişidir.
Somut olayda dava konusu gayrımenkulün şirketin tek malvarlığı olduğu, şirketin faaliyet konusunun taşınmaz ticareti olmadığı, dolayısıyla bu taşınmazın satışına şirket müdürünün tek başına, TTK’nın 623.maddesindeki yönetim ve temsil yetkisi kapsamında karar vermesinin mümkün olmadığı, bu işlemin adi bir yönetim ve temsil işi olmayıp, şirketin en önemli mal varlığının elden çıkarılmasına ilişkin olup, ancak bir genel kurul kararıyla yapılmasının mümkün olduğu anlaşılmaktadır.
Somut olayda, davalı müdür, genel kurul kararı olmaksızın, şirkete ait tek mal varlığını o tarihte eşi olan davalı …’e satıp tescil ettirmiştir. Davalı, davacının onayı ile bu satışın yapıldığını savunmuş ise de bunu kanıtlayacak bir karar sunmamıştır. Bu husus tanıkla ispat edilebilecek bir husus olmadığından, davalının tanıklarının dinlenmeden karar verildiği yönündeki istinaf sebebi yerinde değildir.
Her ne kadar davalılar istinaf dilekçelerinde, davacıya ait kredi ve kredi kartı hesaplarının araştırılması gerektiği yönünde beyanda bulunsa da bu beyanların soyut nitelikte olduğu, kaldı ki davacıya ait kredi ve kredi kartı hesaplarının da davanın konusunu teşkil etmediği, şirketin ayrı bir tüzel kişiliğinin bulunduğu, davada ispat yükünün davacıda olduğu, davalının tanığı …’un dinlenip dinlenilmemesinin durumu değiştirmeyeceği, davacının mevcut durumda davasını ispatlamış olduğu kanaatine varılmıştır.
Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalıların istinaf başvurularının esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, her iki davalının istinaf başvurularının esastan reddine,
2-a)Davalılar tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,
b)Bakiye 4.130,00 TL istinaf nispi harcının davalı …’dan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
c)Bakiye 4.130,00 TL istinaf nispi harcının davalı …’dan tahsili ile Hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,
5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 01/11/2018 tarihinde oy birliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.