Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/256 E. 2018/289 K. 26.03.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO : 2018/256
KARAR NO : 2018/289
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ :
NUMARASI : 2017/934
DAVANIN KONUSU : Ticari Şirket (Fesih İstemli)
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesi ile; müvekkilinin davalı şirketin 1/5 pay oranında ortağı olduğunu, ortaklar arasındaki anlaşmazlıklar sebebiyle birlikte çalışma ve kazanç paylaşımı iradesinin yok olduğunu, ortaklar arasında husumet oluştuğunu, şirketin amacına ulaşmasının zorlaştığını, davalı şirketin basiretli bir şekilde idare edilmemesi sebebiyle devamlı zarar ettiğini, müvekkilinin, şirketin faaliyetleri hakkında bilgi alamadığını belirterek şirketin haklı nedenlerle fesih ve tasfiyesine, müvekkilinin daha fazla zarar görmemesi için şirkete kayyum atanmasına, şirketin mal varlığının devrinin engellenmesi amacıyla şirket adına kayıtlı gayrimenkuller ile araçları ve markası üzerine, satış ve devrinin önlenmesi için tedbir konulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesi ile; davacının iddialarının soyut olduğunu, şirketin 9 yıl önce kurulduğunu, davacının bu sürede şirketi iki kez ziyarete geldiğini, genel kurul toplantısının yapılmadığı iddia edilmiş ise de bu konuda mahkemeye müracaat edilmediğini, davacı iş bu dava ile diğer hissedarları baskı altına almak suretiyle afaki ayrılış akçesi almaya çalıştığını, diğer ortaklar arasında herhangi bir problem söz konusu olmadığını, davacının tedbir taleplerinin de yerinde olmadığını belirterek öncelikle davacının tedbir talebinin ve açtığı davanın reddine, karşı davaları ile de, TTK 636/3 ve 640/3.maddeleri gereğince davalının şirketten çıkarılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi; TTK 636/4.maddesinde, fesih davası açıldığında mahkemenin tarafların birinin istemi üzerine gerekli önlemleri alabileceği belirtilmiş ise de bu önlemlerin alınabilmesi için HMK 389 ve 390/3.maddelerinde belirtilen şartların mevcut olması gerektiğini, somut olayda, yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle henüz yaklaşık ispat koşulunun sağlanmadığı gerekçesiyle şirkete tedbiren kayyum atanması talebi ile şirkete ait taşınır ve taşınmazların devrinin önlenmesi için ihtiyati tedbir konulmasına ilişkin talebin reddine karar vermiştir.
Bu karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
DAVACI VEKİLİ İSTİNAF BAŞVURU DİLEKÇESİNDE;
Dosyadaki belge ve bilgilere göre davalı şirkete ait aracın yakın tarihte satıldığını, diğer taşınır ve taşınmazlarının da satılacağını, aracın satılması sebebiyle müvekkilinin hakkını elde etmesinin önemli ölçüde zorlaştığını, aracın satılması ile şirketin içinin boşaltılmaya çalışıldığını, şirketin diğer mal varlıklarının da devrinin an meselesi olduğunu,
Müvekkilinin daha fazla zarar görmemesi için ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak tedbir taleplerinin kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davacı, davalı şirketin fesih ve tasfiyesi ile tedbiren davalı şirkete yönetim kayyumu atanmasını, şirketin taşınır ve taşınmaz malları üzerine tedbir konulmasını talep etmiştir.
Davalı karşı davası ile, haklı nedenlerle davacının şirket ortaklığından çıkarılmasını talep etmiştir.
İlk derece mahkemesi HMK 389 ve 390/3. maddelerinde öngörülen koşulların oluşmadığı gerekçesiyle tedbir talebinin reddine karar vermiştir.
TTK nun 636/4 maddesi ” fesih davası açıldığında mahkeme taraflardan birinin isteği üzerine gerekli önlemleri alır ” hükmünü içermektedir. Ancak hangi tedbirlerin alınacağına dair bir düzenleme içermemektedir. TTK nun 636.maddesi ile HMK nun 389 ve devamı maddelerinin birlikte değerlendirilmesi gerekmektedir.
Aynı yasanın 390/3 maddesi,” Tedbir talep eden taraf, dilekçesinde dayandığı ihtiyati tedbir sebebini ve türünü açıkca belirtmek ve davanın esası yönünden kendisinin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorundadır” düzenlemesini içermektedir.
Kanun hükmü, tedbir talep edenin haklılığını yaklaşık olarak ispat etmek zorunda olduğunu düzenlemiştir.
HMK 390/3. maddesindeki koşulun yargılamanın bulunduğu aşama itibariyle gerçekleşmediği anlaşılmaktadır.
Bu sebeple davacının istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,
5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;
HMK.353.1.b.1.maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 26/03/2018 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK 362/1.f. maddesi uyarınca karar kesindir.