Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/245 E. 2018/941 K. 27.09.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/245
KARAR NO : 2018/941
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 13/10/2017
NUMARASI : 2016/51 Esas – 2017/729 Karar
DAVANIN KONUSU: TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen, nakliyat sigortasından kaynaklı rücuen tazminat davasında, ilk derece mahkemesince davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine Dairemize gelen dava dosyası incelendi, gereği düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; dava dışı … Tic. A.Ş.’nin müvekkili şirket tarafından 4…4 no’lu Nakliyat Emtia Tasıma Sigorta Poliçesi ile sigortalı olduğunu, söz konusu poliçenin 3404 no’lu Abonman Sigorta Poliçesine bağlı düzenlendiğini, dava dışı …’a ait bir kısım elektronik malzemenin Fransa’dan Ankara’ya havayolu ile nakliyesi işini davalının üstlendiğini, davalının Fransa’da emtiaları teslim aldığını, ancak yapılan incelemeler neticesinde 1,9 kg ağırlığa sahip, 1 kap, 3000 parça elektronik malzemenin davalının uhdesindeyken kaybolduğunu, Fransa’dan çıkışının gerçekleşmediğinin tespit edildiğini, bu hususun davalı tarafından da yazılı olarak kabul edildiğini, bu hasar neticesinde müvekkili şirketin sigortalısı dava dışı …’a 17/04/2015’de 19.500,00 € hasar tazminatı ödemesi yaptığını, bu ödeme ile müvekkili şirket sigortalısının haklarına akdi ve kanuni halef olduğunu, davalı uhdesindeyken gerçekleşen kayıp hadisesi nedeniyle Sivil Havacılık Kanunu, havayolu taşımacılığına ilişkin Türkiye’nin de taraf olduğu uluslararası sözleşmeler uyarınca davalının gerçekleşen hasardan, hasar miktarından sorumlu olduğunu, bu nedenlerle, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 19.500,00 € maddi tazminatın BK.m.99 gereği fiili ödeme günündeki kur üzerinden TL karşılığı ile ödeme tarihi olan 17/04/2015 tarihinden itibaren devlet bankalarının bir yıl vadeli döviz mevduatına uyguladıkları en yüksek faiz oranı ile hesaplanacak faizi ile yargılama harç ve giderlerinin, vekâlet ücreti ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı sigorta şirketinin işbu davayı açmaya yetkisinin olmadığını, davanın aktif husumet yönünden reddolunması gerektiğini, davacının sigortlasının haklarına halef olabilmesi için sigortalının zarara uğradığının, sigortalıya yapılan tazminat ödemesinin geçerli bir sigorta poliçesine dayandığının ispatı gerektiğini, bunlardan bir tanesinin yokluğunun halefiyetin varlığını geçersiz kılacağını, davanın taraf ehliyeti yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan reddiğinin gerektiğini, hasar bildiriminin yasal süresi içerisinde gerçekleştirilmemiş olduğundan, davacının dava açmasının mümkün olmadığını, bu nedenlerle, davanın öncelikle aktif ve pasif husumet itirazları yönünden reddine, bu talepleri kabul görmez ise haksız ve hukuki dayanaktan yoksun davanın esastan ve delil yetersizliğinden reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ
İlk Derece Mahkemesi 13/10/2017 tarihli, 2016/51 Esas – 2017/729 Karar sayılı kararında;
“…Tüm dosya kapsamında yapılan değerlendirme sonucu abonman sözleşmesinin 5. maddesine aykırı olarak 19/12/2014 tarihinde ve riziko gerçekleştikten sonra spesifik poliçenin düzenlendiği anlaşılmakla, davacının poliçe teminatı içerisinde olmadığı halde dava dışı sigortalısına ex-gratia (hatır ödemesi) yapmış olduğu ve bu sebeple TTK m.1472 kapsamında halef sıfatını kazanmamış olduğundan, yapılan ödemenin rücuan talep edilmesinin mümkün olmadığı yönünde kesin kanaat oluştuğundan davacının aktif dava ehliyeti olmadığı…”gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiştir.
Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ
Davacı vekili istinaf dilekçesinde; uyuşmazlık konusu hadisede müvekkili şirketin kanuni halefiyetinin olduğunu, yerel mahkemece spesifik poliçenin riziko gerçekleştikten sonra düzenlenmiş olması nedeniyle yapılan ödemenin hatır ödemesi olduğunu, kanunu halefiyetin şartlarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddedildiğini, ancak abonman poliçesinin varlığı nedeniyle uyuşmazlık konusu hadisede geçerli bir poliçenin mevcut olduğunun kabulü gerektiğini, Yargıtay 11.HD.2006/10854 Esas, 2007/13474 Karar, 30.10.2007 tarihli içtihadının da bu yönde olduğunu,
Uyuşmazlık konusu hadisede müvekkilinin akdi halefiyeti de olduğunu, yerel mahkemece kanuni halefiyet şartlarının oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddedildiğini, istinaf dilekçesine ekli ibraname uyarınca, dava dışı sigortalının alacağını müvekkili şirkete devir ve temlik ettiğini, bu temlik ile müvekkili şirketin akdi halefiyetinin mevcut olduğunu, Yargıtay 11.HD., 2008/2998 Esas, 2009/7030 Karar, 08.06.2009 tarihli içtihadının da bu yönde olduğunu,
belirterek, Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/10/2017 tarihli, 2016/51 Esas – 2017/729 Karar sayılı kararının istinaf incelemesi neticesinde kaldırılmasını ve yeniden yargılama yapılarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde; ilk derece mahkemesi kararının isabetli olduğunu, istinaf yoluna başvurulan iş bu dosyaya bu aşamadan sonra HMK.’nın 145. maddesi gereğince yeni delil sunulamayacağından bahisle mevcut delillere göre davasını ispat edemeyen davacının kötü niyetli olduğunu, davacının aktif husumet ehliyeti bulunmadığını, müvekkili şirketin adının taşıma belgesinde bulunmadığı gibi söz konusu olayda müvekkili şirket tarafından kesilmiş bir navlun faturası da bulunmadığını, iş bu davada pasif husumet ehliyetlerinin olmadığı iddiasının izahtan vareste olduğunu, müvekkili şirket aleyhine açılan davanın her halükarda taraf ehliyeti yokluğu nedeniyle dava şartı yokluğundan reddi gerektiğini belirterek, davacı tarafın istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini istemiştir.
DELİLLER
Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 13/10/2017 tarihli, 2016/51 Esas – 2017/729 Karar sayılı dosya kapsamı.
İNCELEME VE GEREKÇE
Davacı tarafından, dava dışı sigortalısına yapılan hasar ödemesinden ötürü, zarardan sorumlu olduğunu ileri sürdüğü taşımacıdan yapılan ödemeyi rucuen ( halefiyet) tahsil için dava açıldığı, ilk derece mahkemesince davanın aktif dava ehliyeti yokluğundan usulden reddine karar verildiği, kararın davacı vekilince istinaf edildiği anlaşılmıştır.
HMK 355. maddesi uyarınca istinaf nedenleri ve kamu düzeni yönünden inceleme yapılmıştır.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, davacı sigortacısının dava dışı sigortalı ile arasındaki abonman poliçe ve spesifik poliçe kapsamında yaptığı hasar ödemesinin ex greta ödeme ( lutuf- hatır ödemesi ) olduğu, bu nedenle TTK 1472. maddesi uyarınca davalıdan halefiyet ilkesi uyarınca rücu edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacı vekili, kanuni halefiyetin gerçekleştiğini, kaldı ki kanuni halefiyet gerçekleşmemiş olsa bile dava dışı sigortalının yapılan hasar ödemesi kapsamında 22.12.2017 tarihli temlik içeren beyanlarının bulunduğunu, buna göre alacağın temliki hükümleri uyarınca da aktif dava ehliyetinin bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddinin yerinde olmadığını ileri sürerek kararı istinaf etmiştir. Davacı vekilince, somut uyuşmazlıkta sigorta şirketinin kanuni halefiyet hakkının bulunduğu ileri sürülmüş ise de; bilirkişi raporunda ayrıntılı şekilde gerekçelendirildiği üzere davacı sigortacı ile dava dışı sigortalı arasındaki abonman nakliyat poliçesinin 5. maddesi hükümleri ile nakliyat sigortası genel şartlarının 22. maddesindeki düzenlemelere göre, davacı sigorta şirketinin dava dışı sigortalısına ödemekten kaçınabileceği hasarı ödemiş olmasının belirlenmesi karşısında; ödemesinin ex greta (lutuf) ödemesi olup, davalı taşıyıcıya TTK 1472. maddesi uyarınca kanuni halefiyet uyarınca rücu edilebilecek ödeme olmadığından, davacı vekilinin bu yöndeki istinafı yerinde değildir.
HMK 357. maddesine göre istinaf aşamasında, ilk derece yargılamasında ileri sürülmeyen iddia ve savunmalar dinlenemez, yeni delillere dayanılamaz. Davacı vekilince sunulan 22.12.2017 tarihli belge ilk derece mahkemesi karar tarihi olan 13.10.2017 tarihinden sonra düzenlenmiş ve istinaf aşamasında sunulmuş bir belge (delil) olup, anılan Yasa maddesi uyarınca istinaf aşamasında dikkate alınıp değerlendirilmesi mümkün değildir. Bu nedenle davacı vekilinin bu yöndeki istinaf nedeni yerinde değildir.
İlk derece mahkemesi karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1.b.1. maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;
1-HMK 353/1.b.1.maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine,
2-Davacı tarafça yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,
3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,
4-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,
5-Gerekçeli kararın birer örneğinin Mahkememiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine dair;
HMK 353. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 27.09.2018 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK 361.maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.