Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2318 E. 2019/1191 K. 26.09.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2318
KARAR NO : 2019/1191
KARAR TARİHİ: 26/09/2019
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 04/10/2018
NUMARASI : 2015/943 -2018/1007 E.K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, taraflar arasında ticari ilişki bulunduğunu, müvekkilinin davalıdan cari hesaptan dolayı alacaklı olduğunu, alacağın tahsili için davalı aleyhine icra takibine girişildiğini, takibin davalının haksız itirazı sonucunda durduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasındaki ticari ilişkinin sadece evrak üzerinde kaldığını, faturaların kayıtlara konu edilmesinin esaslı nedeni KDV tarihinin geçmemesi ve akrabalık ilişkisi olduğunu, gerçekte faturalara konu malın müvekiline teslim edilmediğini, müvekkili şirketin ortakları ile davacı şirketin ortakları arasında akrabalık bağı olması nedeniyle, ticari malın teslim edilmesi hususunda sessiz kalındığını, müvekkili şirkete teslim edilmeyen ticari emtia nedeniyle davacı tarafa herhangi bir borcun bulunmadığını belirterek, davanın reddine ve %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve alınan bilirkişi raporları sonucunda, davacı ile davalı arasında, davacının mal satışına ve davalı adına borç ödenmesine dayalı bir ticari ilişkinin olduğu, davalının, davacı tarafından düzenlenen faturaları BA (Bilanço Alış) bildirimlerinde bildirdiği, davalı tarafça söz konusu faturaların defterlerine işlendiğinin kabul edildiği, dolayısıyla fatura içeriğindeki malların davacı tarafından davalıya teslim edildiğinin kabulü gerektiği, bunun dışında davacı tarafından sunulan mutabakat belgeleri uyarınca davalı şirketin isticvabına karar verilmesine ve isticvap davetiyesinin tebliğ edilmesine rağmen duruşmaya gelerek beyanda bulunmadığından mutabakat belgeleri ile de borcun varlığının sabit hale geldiği, davacının fatura karşılığı mal satışı dışında, davalı firmaya ait bir kısım borcu da ödemiş olup bu hususta alınan bilirkişi raporu ile sabit hale geldiği, davacının ibraz ettiği yasal ticari defterlerinin sahibi lehine delil niteliğinin bulunduğu, davacının dava konusu alacağını teşkil eden davalı yana tanzim etmiş olduğu faturaları yasal ticari defterlerine usulüne uygun olarak kaydettiği, davacının yasal ticari defterlerine göre, takip tarihi (16/04/2015) ve dava tarihi (14/10/2015) itibariyle davalıdan 410.780,24 TL cari hesap alacağının olduğu, davalının inceleme gün ve saatinde yasal ticari defter ve belgelerini incelemeye hazır etmediği için davalıya ait ticari defter ve belgeler üzerinde inceleme yapılamadığı, davalıya teslim olgusunun ve davalı şirket adına kredi kartı ile yapılan ödemelerin ihtilafsız olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalının icra takibine vaki itirazının 410.780,24 TL asıl alacak yönünden iptali ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 2/2. maddesi uyarıca değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, asıl alacağın % 20’si üzerinden hesap edilen 82.156,04 TL icra inkâr tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalının kötüniyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından reddine karar verilmiştir.Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; faturaya dayalı alacağın temel ilişkisinin doğduğu tarih itibariyle davacı ile davalı şirketin aynı adreste bulunduğunu, şirketler arasında hukuki ve fiili organik bağ bulunduğunu, faturaların muvazaalı olup gerçeği yansıtmadığını, davacı şirketin yeni kurulması nedeniyle kredibilitesini yükseltmek ve ciro oranını artırmak için taraflar arasında muvazaalı işlemler gerçekleştirildiğini, dava dışı … firması ile olan kayıtların muvazaa olgusunu ortaya çıkardığını, mutabakat belgesindeki imzanın inkar edildiği halde imza incelemesinin yapılmadığını, davacının faturalar içeriği malı teslim ettiğini ispat edemediğini, teslim eden-alan imzalı herhangi bir yazılı belgenin sunulmadığını, şirket yetkilisi … isticvap edilmediğini, bu kişinin dinlenilmeden karar verildiğini, müvekkilinin ticari defterlerinin incelenmeden karar verildiğini belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE Dava, ticari ilişkiden kaynaklı alacağının tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.Davacı, cari hesaptan dolayı davalıdan alacaklı olduğunu iddia etmiş, davalı ise alacağa dayanak fatura ve işlemlerin gerçeği yansıtmadığını, o dönemde her iki şirketin yetkilisinin aynı şahıs olduğunu, faturaların muvazaalı olarak düzenlediğini, davalıyı borçlandırıcı işlemlerin fiktif olduğunu, davacının faturalar içeriği malları davalıya teslim ettiğini ispatla yükümlü olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.İlk derece mahkemesince, yukarıda belirtilen gerekçe doğrultusunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı, davalı vekili tarafından yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Somut olayda, ispat yükü davacı alacaklı tarafta olup, alacağına dayanak faturalar içeriğini davalıya teslim ettiğini ve davalı adına üçüncü kişilere ödemeler yaptığını ispatla yükümlüdür.Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda, davalının ticari defterlerini usulüne uygun ihtara rağmen inceleme gününde hazır etmediği, davacının ibraz edilen ticari defterlerinin usulüne uygun olduğu, davalı tarafından Ba formları beyan edilen alım tutarının davacının yapmış olduğu satış tutarı ile uyumlu olduğu, takibe konu alacağın dayanağı oluşturan faturaların tamamının davalının Ba formlarında kayıtlı olduğunun tespit edildiği, bunun dışında, davalının dava dışı firmadan yapmış olduğu alımların bedellerinin davacı şirketin kredi kartıyla ödendiği, bu alacağın da dayanakları ile belgelendiği, buna göre, davacının takip tarihi itibariyle davalıdan 410.780,24 TL alacaklı olduğu belirtilmiştir.Hal böyle olunca, icra takibine konu edilen alacağa dayanak faturaların davalının vergi dairesine bildirdiği Ba formlarında belirtildiği gibi, bu faturaların kendi ticari defterlerinde de aynen kayıtlı olduğu da davalının kabulündedir. Bu faturaların fiktif, muvazaalı olduğu ileri sürülmüş ise de faturalar hakkında vergi makamlarınca usulsüzlük tespitine ilişkin herhangi bir tespit ya da bulguya dosya kapsamında rastlanılmamıştır.Diğer yandan, davacının davalı adına üçüncü kişiye kredi kartı ile yapmış olduğu ödemeler bakımından, davacı tarafça bu ödemelere ilişkin dayanak belgeler dosyaya sunulmuş ve aynı zamanda davalı vekilinin 12.03.2018 tarihli dilekçesinde, davacının dava dışı …Ltd. Şti.’nden mal alamaması nedeniyle davalı şirketin bu malları alarak davacı şirkete teslim ettiğini, ancak faturanın davalı şirkete fatura edildiğini belirtmiş ise de bu iddiasını yazılı delillerle ispat edilememesine göre, bu durumda, davacının davalı adına yapmış olduğu ödemeleri davalının cari hesabında borç olarak kaydetmesinde usul ve yasaya aykırılık görülmemiştir.Dosya kapsamı itibariyle ispat edilen dava bakımından, mutabakat belgeleri üzerinde imza incelemesinin ya da şirket yetkilisinin isticvabının sonuca etkisi bulunmadığı gibi, şirket yetkilisinin muvazaalı işlemlerde bulunduğu iddiasının başka bir davanın konusunu teşkil ettiğinden davalının yerinde olmayan bütün istinaf sebeplerinin reddi gerekmiştir.Yukarıda yapılan değerlendirmeler ışığında, davalı vekilinin, istinaf sebepleri yerinde görülmediğinden, HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca davalının istinaf başvurusunun sastan reddine, 2-Davalı tarafından yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 21.045,30 TL nispi istinaf harcının davalıdan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Davalı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerinde bırakılmasına,5-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraflara tebliğine,6-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 26/09/2019 tarihinde oybirliğiyle ve temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.