Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2268 E. 2020/1005 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2268
KARAR NO: 2020/1005
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/06/2018
NUMARASI: 2018/179E. 2018/645K.
DAVANIN KONUSU: Tazminat
Taraflar arasında görülen tazminat davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle karşı davanın tefrikine ve açılmamış sayılması ilişkin verilen hükme karşı, davalı-karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Karşı davacı vekili dava dilekçesinde (davanın tefrik edildiği mahkemenin 2011/524 esas sayılı dosyasına sunduğu karşı dava dilekçesinde); dava konusunun taraflar arasındaki sözleşmenin on altıncı maddesi uyarınca davalı şirkete davacı şirketin ödemek zorunda olduğu ceza tutarı ile müvekkili şirketi uğradığı her türlü zarar ve ziyanın tahsili talebine ilişkin olduğunu bildirmiş, üçüncü kişilere ödenen araç ücreti ile fiyat farkı tutarının tahsiline, başkaca zararların tahsiline, sözleşmenin feshi tarihinden geriye doğru üç yıllık fatura bedelinin toplamının davalıdan tahsiline, bu istemler yönünden şimdilik 1.000,00 TL tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Karşı davalı vekili savunmasında özetle; karşı davacı tarafça açılan davanın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, müvekkilinin üzerine düşen edimleri yerine getirdiğini, buna rağmen davacının haksız şekilde sözleşmeyi feshettiğini, davacının dava konusu araçlara haddinden fazla kilometre yaptırarak kiralanan sabit araç sayısını azalttığını, müvekkili şirketin bu nedenle yaptığı kira bedeli artış talebinin beklenen faydayı elde edememesinden kaynaklandığını, davacı şirketin müvekkili ile arasındaki sözleşme devam ederken başka bir şirketle çalışmaya başladığını, on yedi adet molifiye Dorce’yi değerinin çok üstünde müvekkili şirkete satarak müvekkilini zarara uğrattığını, davacı yanın cezai şart talep edemeyeceğini beriterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…Her ne kadar davacı (2011/524 esas sayılı dosyada davalı-karşı davacı) vekili 12/04/2017 tarihli duruşmada yalnız davacı tarafın davası yönünden davayı takip etmediklerini, karış dava yönünden bu nitelikte bir beyanda bulunmadıklarını iddia etsede vekilin dava ve karşı dava yönünden ayrı beyanlarının bulunmaması yalnız davayı takip etmediklerine dair beyanda bulunması, mahkemece oluşturulan kararda da dava ve karşı dava yönünden ayrı hükümler kurulmaması ve her iki dava yönünden de dosyanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verilmesi, bu karardan sonra davacı tarafın davayı yenilemesine rağmen karşı davacı tarafın davasını yenilememesi karşısında karşı davacı vekilinin beyanına itibar etmenin mümkün bulunmadığı, 12/04/2017 tarihli duruşmadaki beyana ve karara göre gerek dava gerek karşı dava yönünden dosyanan bir bütün halinde taraflarca takip edilmediği bu nedenle yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verildiği, karşı davacı tarafın bu tarihten itibaren üç aylık yasal süre içinde karşı davayı yenilemediği…” gerekçesiyle, karşı davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerektiği anlaşılmakla karşı dava 2011/524 esas sayılı dosyadan tefrik edilmiş ve takipsiz bırakılan karşı davanın yasal süre içinde yenilenmemesi nedeniyle HMK’nun 150(5) maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar vermiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ, Karşı davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; karşı dava açısından davayı takip etmeme yönünde bir iradelerinin bulunmamasına rağmen dosyanın işlemden kaldırılarak karşı davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesinde hukuka aykırılık olduğundan bahisle ilk derece mahkemesi kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, taraflar arasındaki sözleşmeye aykırılıktan kaynaklı olarak ortaya çıktığı söylenilen zararın tazmini talebini içerir eda davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle karşı davanın tefrikine ve davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş, bu karara karşı, karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. HMK’nın 150. maddesinde, “Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflar duruşmaya gelmedikleri veya gelip de davayı takip etmeyeceklerini bildirdikleri takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilir, Usulüne uygun şekilde davet edilmiş olan taraflardan biri duruşmaya gelir, diğeri gelmezse gelen tarafın talebi üzerine yargılamaya gelmeyen tarafın yokluğunda devam edilir veya dosya işlemden kaldırılır. Geçerli bir özrü olmaksızın duruşmaya gelmeyen taraf yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemez” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Somut olayda dosyanın incelenmesinde; davacı- karşı davalı vekilinin 12.10.2017 tarihli dilekçesi ile 12.04.2017 tarihli celsede hazır olmadıklarını, davalı karşı davacı vekilinin ise duruşmada hazır olduğu halde davayı takip etmediğine ilişkin açık beyanının olduğunu, bu sebeple 12.04.2017 tarihinde takipsiz bırakılan karşı davanın 3 aylık yenileme süresi dolmakla davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesine ilişkin talepte bulunduğu görülmektedir. 12.04.2017 tarihli celsede davacının yanın duruşma günü ve saatini bildiği halde hazır olmadığı yönünde tutanak ve ibare bulunduğu, hazır bulunan davalı vekilinin ise davayı takip etmediğine ilişkin imzalı beyanının olduğu, bu doğrultuda HMK 150.maddesi gereğince taraflarca takip edilmeyen dosyanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır. Ancak hakimin 12.04.2017 tarihli celsede hazır olan taraf vekilinin esas ve karşılık davalar açısından sıfatını belirleyip tutanağa, yazmadığı dolayısıyla takip edilmemek suretiyle işlemden kaldırılan dosyanın esas ve karşılık davadan hangisine ait olduğu anlaşılamamaktadır. İlk derece mahkemesince, 2011/524 E sayılı dosya üzerinden yapılan 07.02.2018 tarihli celsede, karşı davanın ayrılmasına ve ayrı esasa kaydına, karar verildiği; tefriken oluşturulan 2018/179 E sayılı dosyada, 27.06.2018 tarihli celsede, davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, istinaf incelemesinin konusunun iş bu karar olduğu anlaşılmaktadır. Karşı dava tefrik edilmeden önceki 12.04.2017 tarihli celsede sadece davalı-karşı davacı vekilinin hazır bulunduğu, davacı- karşı davalı vekilinin mazeretsiz olarak duruşmaya katılmadığı, katılan vekilin sadece “davalı vekili” sıfatının tutanağa geçirildiği ve hazır bulunan vekilin “Biz davayı takip etmiyoruz” şeklindeki beyanı üzerine, “HMK 150 maddesi uyarınca takip edilmeyen dosyanın yenileninceye kadar işlemden kaldırılmasına” karar verildiği anlaşılmaktadır. Bundan sonra, davacı- karşı davalı vekilinin 7.04.2017 havale tarihli dilekçesi üzerine, 18.04.2017 tarihli tensip tutanağı doğrultusunda davanın yenilenmesi yoluna gidildiği görülmektedir. Görüldüğü üzere, ilk derece mahkemesi, işlemden kaldırma kararında karşı davayla ilgili doğrudan bir işlemden kaldırma kararı vermemiştir. Duruşmaya katılın sıfatını da sadece davalı vekili olarak göstermiş olup, bu durumda karşı davanın işlemden kaldırılması yönünde bir kararın bulunduğundan söz edilemez. Dosyanın işlemden kaldırıldığı celsede hazır bulunan vekilin aynı zamanda karşı davacı vekili olduğu hiç dikkate alınmadığı gibi, vekilin davayı takip etmediğini beyan etmesi üzerine, aydınlatma ödevi kapsamında karşı davayı takip edip etmediğinin sorulmadığı, akabinde verdiği ara kararında da karşı dava hakkında hiç bir değerlendirme yapılmadığı anlaşılmaktadır. Gerek hakimin aydınlatma görevi kapsamında karşı davanın takip edilip edilmediğinin sorulmamış olması gerekse karşı dava dosyasının işlemden kaldırılmasına dair bir ara kararı oluşturulmamış olmasına nağmen, karşı davaya ilişkin dava dosyasının tefriki ve karşı davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olmuştur. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.a.5 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, ilk derece mahkemesinin istinafa konu davanın açılmamış sayılmasına dair kararı usul ve yasaya aykırı bulunduğundan, kararın kaldırılmasına dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.5.maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf yoluna başvuran karşı davacı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Yapılan kanun yolu giderlerinin, esas hükümle birlikte, ilk derece mahkemesince yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Kararın, ilk derece mahkemesince taraflara çıkarılacak davetiyelerle tebliğine dair;
HMK’nın 353/1.a.5. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, 08.10.2020 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.