Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2264 E. 2020/1036 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2264
KARAR NO: 2020/1036
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/09/2018
NUMARASI: 2016/1207E 2018/849K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen itirazın iptali davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; davalının dava dışı … Limited Şirketi’nin müdürü olduğunu, dava dışı şirketin müvekkilinden satın aldığı elektrik panoları için verdiği çeklerin karşılıksız çıktığını, bu sebeple dava dışı şirket aleyhine icra takipleri başlatıldığını, takiplerin kesinleşmesine rağmen alacağın tahsil edilemediğini, borçlu şirketin kayıplara karışması üzerine şirket müdürü olan davalı aleyhine İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını belirterek, itirazın iptali ile takibin kaldığı yerden devamına, davalı borçlunun % 20’den az olmamak üzere icra inkâr tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin davalıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı … savunmasında özetle; alacaklının aynı alacak için hem dava dışı şirket hakkında, hem de kendi hakkında icra takipleri yapmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu savunarak; husumet kurallarına aykırı dayanaksız davanın reddine, davacının % 20 oranında icra inkar tazminatına mahkum edilmesine, yargılama giderlerinin davacıya tahmiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… işbu dava tarihinde davacının, dava dışı şirketten tahsil imkânı kalmayan net bir alacağı bulunmadığından ve davacı dava tarihinde davalıdan tahsil edilebilecek somut ve net bir zararın varlığını ispat edemediği,… ” gerekçesiyle, gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Borçlu şirketin davalı müdürünün borçlu şirketin defter, belge ve kayıtlarını bilirkişi incelemesine sunmadığını, borçlu şirketin 2015 ve 2016 yıllarına ait mali verileri olmadan hazırlanan bilirkişi raporu doğrultusunda hukuka aykırı şekilde karar verildiğini, Davalıdan talep edildiği halde sunulmayan mali verilerin eksikliğinden ötürü davalıya kusur atfının kararda irdelenmediğini, Bilirkişi raporuna sunulan itirazlar değerledirilmeden davanın reddine kararı verildiğini, İlk derece mahkemesince davalının isticvabına karar verilmeden hüküm tesis edildiğini, Davalıya yemin teklif edilmeden karar verildiğini, Borçlu şirketin sadece ipotek borçlusu olduğu … A.Ş.’ ye değil, dosyada mübrez taşınmaz takyidat dökümüne göre … Bankası, … Bankası, … Bankası, … Bankası, … gibi bankalara ve başka bazı ticari şirketlere değişen meblağlarda borçlanmış olduğunu, Müvekkilinin davaya konu alacağını tahsil edememesinden ötürü 207.669,16 TL zararda olduğunun bilirkişi raporu ile de sabit hale geldiğini, İlk derece mahkemesince müvekkili şirketin alacaklarını yüklü ipotek ve haczilerin olduğu taşınmazlar üzerinden tahsil etmesi gerektiği yönünde hatalı şekilde hüküm kurulduğunu, Davalı lehine hükmedilen vekalet ücretinin haksız ve hakkaniyete aykırı olduğunu, İlk derece mahkemesinin istinafa konu kararının bu nedenlerle usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek kararının kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini aksi durumda, davanın açılmasına sebebiyet veren ve davaya konu mali verileri dosyaya sunmayarak kusurlu olan davalı yararına verilen vekalet ücreti yönünden usul ve yasaya aykırı olan bu kısmın “kaldırılarak düzeltilmesine” karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalının müdürü olduğu dava dışı şirketin defter kayıtlarında yer alan borca, müdürlük görevini gereği gibi ifa etmeyen davalının sebep olduğu iddiasına dayalı olarak alacaklı olduğunu ileri süren şirket tarafından müdüre karşı başlatılan ilamsız icra takibine vaki itirazın İİK’nın 67. maddesi uyarınca iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçeyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı, davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davaya esas icra dosyasının incelenmesinde alacaklının … Ltd. Şti., borçluların … ve … olduğu, buna rağmen takip talebinde yer almayan dava dışı …’in de takibe itiraz etmiş olduğu, eldeki davanın alacaklı tarafından borçlu …’nin sözkonusu takibe yapmış olduğu itirazın kaldırılması amacı ile açıldığı anlaşılmaktadır. Uyuşmazlık konusu olayda dava dışı şirketten alacaklı olduğunu iddia eden davacının dava dilekçesinde yaptığı açıklamalar değerlendirildiğinde, ileri sürülen maddi olgular tamamen müdür konumunda olan davalının dava dışı şirketin zararına neden olduğu iddia edilen eylemleridir. Başka bir anlatımla, davaya konu zararlar, dava dışı şirketin doğrudan zararı, alacaklı konumunda olduğunu iddia eden davacının ise dolaylı zararıdır. 6102 sayılı TTK’nın 644/1.maddesi atfıyla limited şirketlerde de uygulanması gereken 553. maddesi uyarınca kurucular, yönetim kurulu üyeleri, yöneticiler ve tasfiye memurları, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusurlarıyla ihlal ettikleri takdirde, hem şirkete hem pay sahiplerine hem de şirket alacaklılarına karşı verdikleri zarardan sorumludurlar. Maddeye göre, alacaklı, kendisinin doğrudan uğradığı zararı, koşulları varsa yöneticiden isteyebilir. Çünkü, TTK’nın 555. Maddesi uyarınca, şirketin zararının tazmini isteme yetkisi şirkete ve pay sahiplerine verilmiştir. Yani, 6102 sayılı TTK’nın 555. Maddesi ile 6762 sayılı eTTK’nın 309. Maddesinden farklıdır. Anılan 309.maddenin 1. Fıkrasında, şirket zararının şirkete ödenmesini talep etme yetkisi alacaklılara da verildiği halde, 6102 sayılı TTK’nın 555.maddesinde bu yetki alacaklılara verilmemiştir. Bu durumda alacaklılar, yöneticilere karşı sadece doğrudan doğruya zararları için talepte bulunabilir. Bu nedenle davacının, doğrudan doğruya oluşan bir zararının varlığını ispat etmesi gerekir. Madde düzenlemesinden de açıkça anlaşılacağı üzere, şirket yöneticilerinin alacaklılara karşı sorumlu olması için yöneticinin, kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusuruyla ihlal ettiğinin kanıtlanması ve bunun sonucunda davacının doğrudan bir zararının oluştuğunun kanıtlanması gerekir. Davcının şirketten olan alacağını tahsil edememiş olması, tek başına davalı yöneticinin sorumlu tutulmasını gerektirmez. Somut olayda davacı yöneticinin kanundan ve esas sözleşmeden doğan yükümlülüklerini kusuruyla ihlal ettiği ve davacının alacağını tahsil edememiş olmasının bu kusurlu eylemden kaynaklandığı kanıtlanmamıştır. Diğer taraftan, ilk derece mahkemesi karar gerekçesinde de belirtildiği üzere, davacının alacağının davalı şirketten tahsil edilemediğine dair iddiası da sabit değildir. Buna göre davacı, davalı yöneticinin kusurunu kanıtlayamadığı gibi, doğrudan bir zararının doğduğunu da kanıtlayamamıştır. Şirketin başka borçlarının bulunması, yüklü miktarda hacizlerin yapılmış olması tek başına davalı yöneticinin kusurlu olduğu anlamına gelmez. Diğer taraftan, HMK’nın 282.maddesi uyarınca bilirkişi raporu takdiri delil olup mahkemece, diğer delillerle birlikte serbestçe değerlendirileceğinden ve mahkemenin vardığı sonuç gerekçeli ve denetime elverişli olduğundan, bu konularda ileri sürülen istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Dava ret kararıyla sonuçlandırıldığından, HMK’nın 326. Maddesi uyarınca yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasında ve bu kapsamda davalı yararına avukatlık ücretine karar verilmiş olmasında usul ve yasaya aykırılık bulunmamıştır. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı vekilince yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına, 3-Davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine, 5-Dosyanın, karar kesinleştikten sonra, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 3531.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08.10.2020 tarihinde, oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 361. maddesi uyarınca, iş bu gerekçeli kararın taraf vekillerine tebliğ tarihlerinden itibaren iki haftalık süre içinde temyiz yolu açıktır.