Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2262 E. 2019/727 K. 16.05.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2262
KARAR NO : 2019/727
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/05/2017
NUMARASI : 2014/1440 E.2017/422K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Acentelik Sözleşmesinden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen alacak davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle davanın kısmen kabulüne ilişkin verilen hükme karşı her iki taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin yapımını üstlendiği yol inşaatı ile ilgili işverene karşı “All Risk İnşaat Sigortası” yaptırma yükümlülüğü altına girdiğini, bu sigortayı yaptırmak amacıyla sigorta işlerinde brokerlik faaliyeti yapan davalı şirkete 18.01.2013 tarihinde yetki verildiğini, davalı şirket tarafından dava dışı sigorta şirketine hazırlattığı geçici sigorta poliçesini işverene sunduğunu ve kabül gördüğünü, ikazlara rağmen sigorta poliçesinin temin olunup kendilerine veya idareye teslim edilmemesi üzerine başka bir sigorta şirketine 22.02.2013 tarihinde sigorta yaptırdığını, fazladan 43.887,00 Euro ödediğini, bu zarardan davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek bu miktarın TL karşılığı olan 110.701,00 TL’ nin 06.03.2013 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalı sigorta şirketinden tahsiline karar verilmesini istemiştir. Davalı sigorta şirketi vekili savunmasında özetle; davacının yetkilendiği bir … Şirketi olan…. tarafından sigorta şirketlerinden teklifler alındığını ve poliçe teklifleri ile şartlarının …Şirketine iletildiği ilgili sigorta şirketleri tarafından kabul edilmemesi nedeniyle şartlar dahilinde bir poliçenin oluşturulamadığını, … tarafından hazırlanan teklif mahiyetindeki şartlar dahilinde bir sigorta poliçesinin meydana getirilmesinde davalı sigorta brokerlik şirketinin bir kusurunun olmadığını, davacının taleplerinin yerinde olmadığını, zira davacının istediği şartlara göre revize edilen ve … tarafından hazırlanan teklif mahiyetindeki şartlar dahilinde bir teminatı sigorta şirketlerinin kabul etmediğini, teklif belgesinin Kuvertur poliçesi olmadığını bu nedenle böyle bir belgenin bağlayıcılığının bulunmadığı belirtilerek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” … tarafından, …vasıtası ile poliçe düzenlendiğini, ancak belgenin zamanında verilmediğini, davacının sonrasında zorunlu olarak başka sigorta (… ) şirketine daha fazla primli olacak şekilde ( Primi 408.834,00 Euro) Sigorta yaptırdığı; davacı …nin uğradığı zararı davalı … ve …A:Ş’ den talep edebileceğini, bu bağlamda ; davacı … Ticaret A.ş, Davalı …den (408.834,00 Euro- 381.870,00 Euro ) arasındaki farkı 26.964 Euro zararın talep edilebileceği, her iki tarafın tacir olduğu, davacının 3095 sayılı yasanın 2/2 maddesi gereğince ticari temerrüt faiz talep hakkının bulunduğu, davacının uğradığı zarardan sorumlu olduğu, davacının fazlaya ilişkin haksız talebinin reddi gerekeceği…” gerekçesiyle, davanın kısmen kabul kısmen reddine karar karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili ile davalı vekili istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde; Müvekkili şirketin ihtarına ve talimatlarına rağmen davalı şirket borçlarını gereği gibi ve zamanında ifa etmediği için müvekkili şirket dava dışı bir şirketten daha fazla prim ödeyerek ve daha menfi şartlarda bir sigorta poliçesi temin etmek zorunda kaldıklarını,Bu nedenle bilirkişi heyeti tarafından nihai poliçe ve dosyada mübrez Ankara 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/70 T. Sayılı dosyasından düzenlenen 13.07.2015 tarihli talimat bilirkişi raporu esas alınarak tazminat hesabı yapılması gerektiği halde eksik inceleme ile yapılan tazminat (alacak) hesabının yerel mahkemece kabulünün dosya kapsamına aykırı olduğunu,21.08.2015 tarihli hükme esas raporu düzenleyen bilirkişi heyeti tarafından tazminat hesabında dikkate alınan 408.834,00 EUR tutarındaki sigorta poliçesi taslak poliçedeki rakamı ifade etmekte olup daha sonra 406.834,29 EUR olarak belirlendiğini, bu rakama terör risk sigortası bedelinin de eklenmesi ile elde edilen ve tazminat hesabında dikkate alınması gereken nihai poliçe bedeli ise 416.700,03 Euro olduğunu,Davalı şirketin kusuruyla zamanında sunulmayan sigorta poliçesi terör risk sigortası içermekteyken, dava dışı … ve …A..Ş.’ye yaptırılan sigorta poliçesinin bu sigortayı içermemesi sebebiyle ek olarak 9.865,74 EUR bedelli terör risk sigortası da satın alınmak zorunda kalındığını,Müvekkili şirketin satın almak zorunda kaldığı sigorta poliçesinden doğan prim farkı zararı 34.830,03 EUR iken (416.700,03 EUR– 381.870,00 EUR = 34.830,03 EUR) bilirkişi raporunda bu zarar hatalı olarak 26.964,00 EUR (408.834,00 EUR – 381.870,00 EUR= 26.964,00 EUR) olarak hesaplandığını,Hükme esas alınan 21.08.2015 tarihli raporda müvekkil şirket tarafından temin edilmek zorunda kalınan sigorta poliçesinde yer alan muafiyetler ve üçüncü şahıs mali mesuliyet sigortası teminatı açısından doğan 9.047 Euro zarar da tazminat hesabında dikkate alınmayarak hatalı davranıldığını,Davalı tarafından gönderilen cover note’da yer alan muafiyet oranları; doğal afetler, sel-heyelan, grev ve halk hareketlerinde hasarın %10’u minimum 11.213,00 EUR iken, alınmak zorunda kalınan sigorta poliçesinde bu tutar 19.880,00 EUR olduğunu, ek olarak, muafiyet oranları; üçüncü şahıs mali mesuliyet teminatında 747,00 EUR iken alınmak zorunda kalınan sigorta poliçesinde bu tutar 1.127,00 EUR olduğunu, bu doğrultuda müvekkilinin bu muafiyetlerden doğan toplam zararının 9.047,00 EUR (8.667,00 EUR + 380,00 EUR= 9.047,00 EUR) olduğunu,Müvekkili şirket tarafından davalıya Ankara …. Noterliğinin 06.03.2013 tarihli ve … yevmiye numaralı ihtarnamesinin keşide edildiğini, davalının anılan ihtar neticesinde temerrüde düştüğünü, müvekkili şirketin toplam 43.877,00 EUR tutarındaki alacağının, ihtarname/temerrüt tarihi olan 06.03.2013 tarihinden itibaren işleyecek reeskont avans faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi gerektiğini,Diğer yandan hükme esas alınan 21.08.2015 tarihli raporda bilirkişi heyeti tarafından faiz türüne ilişkin yapılan tespitin aksine, 3095 sayılı Kanun’un 2. maddesinin 2. fıkrasında alacaklılara reeskont avans faizi üzerinden temerrüt faizi talep etme hakkı tanıdığının dikkate alınmadığını,Hüküm altına alınan meblağın fiili ödeme tarihindeki TL karşılığına hükmedilmesi gerekirken dava tarihindeki TL karşılığına hükmedilmesinin yerinde olmadığını,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tümünün kabulüne karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde;Dosya kapsamıyla açık olduğu üzere üzere davacının “22.02.2013 tarihinde çok acele şekilde yaptırmak zorunda kaldığını” iddia ettiği poliçeyi, esasında 25.01.2013 tarihinde tanzim ettirip bu poliçeyi Kenya Yollar İdaresine verdiğini, daha sonra ise aynı konuya ilişkin sigorta şirketlerinden teklifler aldırdığını, bunlardan birinin de davaya konu edilen 27.01.2013 tarihli “teklif mahiyetindeki mektup” olduğunu, davacının taleplerine göre revize edilen teklifin, ilgili sigorta şirketleri tarafından kabul edilmediğini, bu konuda Nart Boreker şirketinin her hangi bir kusur ve ihmali olmadığını, Teklif mahiyetindeki şartlara göre bir teminatı, sigorta şirketlerinin kabul etmemesi nedeniyle; sözde zararlar ile brokerlik hizmeti arasında uygun nedensellik bağının kurulamayacağını, davacının … ŞİRKETİNDEN satın aldığı poliçenin düzenlenme tarihi 25.01.2013 olduğuna göre, prim farkı istenen bu poliçenin, davaya konu teklif mahiyetindeki 27.01.2013 tarihli mektuptan daha önce imzalandığını, bu durum karşısında davanın reddi gerektiğini, Kaldı ki her şeyden öte prim farkı istenen sigorta poliçesi daha önce düzenlenip imzalandığı, teklif mahiyetindeki mektubun ise daha sonra düzenlendiği dikkate alındığında, Brokerlik işlemi sonucu bir zararın meydana gelmediğinin ortada olduğunu, İlk derece mahkemesi kararında ve dayanağı bilirkişi raporunda “Cover Note” belgesine “sigorta teminat belgesi” denilmiş ise de bu belge bir kuvertür poliçesi olmadığını, olaydaki mektubun, öğretide ve Yargıtay kararlarında belirtilen şekilde ve nitelikte bir Muvakkat Sigorta Kuvertürü niteliğinde olmadığını, sigorta sözleşmesinin kurulmasından önceki müzakere aşamasında davacı tarafından revizeye uğramış ve poliçe şartlarını oluşturmaya yönelik bir çalışma olduğunu,Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın tümünün reddine karar verilmesini istemiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının broker konumundaki davalı tarafından kendisine önceden kararlaştırılmış olandan farklı teminat ve prim miktarları ihtiva eden kuvartur belgesi gönderilmesi sebebiyle başka bir sigorta şirketinden temin edilmek zorunda kalındığı iddia edilen yeni sigorta poliçesi kapsamında ödemek zorunda kaldığı fazla prim nedeniyle ortaya çıkan zararın tazmini istemine yöneliktir.Davalı süresinde verdiği cevap dilekçesinde, teklif mahiyetindeki mektubun dava dilekçesinde iddia edildiği şekilde kuvartur poliçesi niteliğinde olmadığını, müzakere aşamasında davacı tarafından revizeye uğramış ve poliçe şartlarının oluşmasına yönelik bir çalışma olduğunu, davacının dava konusu mektup ile başka bir sigorta şirketinden yeni tedarik ettiği poliçe arasındaki teminat ve muafiyetleri talep edemeyeceğini, çünkü bu kalemlerin olumsuz zarar niteliğinde olmadığını açıkça beyan etmektedir. İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında ilgili mevzuat hükümleri tartışılmış ise de, somut olayda taraflar arasındaki brokerlik sözleşme ilişkisine göre tarafların edimlerinin ne olduğu, sözleşme ile ilgili aykırı bir davranış varsa somut olarak bu eylemin ne olduğu, daha düşük primle teklif verdiği belirtilen sigorta şirketini teklif içeriğinin hukuki niteliğinin ne olduğu, bu teklifin davacıya ulaştırılmasında davalının bir ihmalinin bulunup bulunmadığı, daha ucuz teklif veren sigorta şirketinin bununla bağlı olup olmadığı, bu teklif davacıya ulaştırılsaydı sigorta poliçesinin düzenleneceğinin kesin bir sonuç olarak söylenip söylenemeyeceği, böylece davalıya atfedilen eylemle talebe konu zarar arasında uygun illiyet bağının bulunup bulunmadığı hususları denetlenebilir şekilde ortaya konulmamıştır. Karar bu hali ile HMK’nın 297. maddesindeki unsurları taşımamaktadır.Diğer taraftan davacı davayı açarken dava tarihindeki kur üzerinden alacağını TL’ye çevirerek TL üzerinden talepte bulunmasına rağmen hükümde döviz üzerinden sonuca gidilmesi ve hüküm bölümünde dava tarihindeki TL karşılığından söz edildiği halde bu karşılığın gösterilmediği, hükmün bu hali ile infaz kabiliyeti bulunmadığı anlaşılmaktadır.Anayasa’nın 141/3. maddesi “Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” hükmünü içermektedir. HMK’nın 297/c, 27/c maddelerinde ise mahkeme kararlarında her iki tarafın iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutma nedenleri, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonucu ve hukuki sebeplerin açıkça gösterilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Gerekçe, kararın denetiminin yapılabilmesi ve tarafların kararın doğruluğu veya yanlışlığı konusunda fikir sahibi olmasını sağlayarak kanun yollarına başvurma konusundaki tutumlarının belirlenebilmesi açısından önemli bir işlev görür.Anayasa Mahkemesinin 01/02/2017 tarihli, 2014/12158 başvuru numaralı kararında belirtildiği üzere, gerekçeli karar hakkı, Anayasa’mn 36.maddesi ile güvence altına alman adil yargılanma hakkının bir unsurudur.HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesince tarafların davanın esasıyla ilgili olarak gösterdikleri deliller hiç değerlendirilmeden karar verilmiş olması halinde, bölge adliye mahkemesince işin esası incelenmeden, mahkeme kararının kaldırılarak davanın yeniden görülmesi için, dosyanın kararı veren mahkemeye veya yargı çevresi içindeki başka bir mahkemeye gönderilmesine duruşma yapılmaksızın kesin olarak karar verilir. Tüm bu değerlendirmeler ışığında, somut uyuşmazlığa ilişkin dosyaya sunulan delillerin değerlendirilmediği, Anayasal ve yasal zorunluluklara rağmen, davanın kısmen kabulüne dair gerekçelerin karar yerinde gösterilmediği, sadece bilirkişi raporuna atıf yapılarak hüküm kurulduğu, HMK’nın 297. maddesindeki zorunlu unsurları içeren bir karar olmadığı kanaatine varıldığından, HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, davanın esasına dair istinaf sebepleri incelenmeksizin, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki karar verilmiştir.
KARAR:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, işin esasına dair istinaf nedenleri incelenmeksizin, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için, dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3- Taraflarca yatırılan istinaf peşin harçlarının ilk derece mahkemesince, talep halinde iadesine,4-Taraflarca istinaf başvurusu için yapılan giderlerin esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından, yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda 16/05/2019 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.