Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2250 E. 2020/1000 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2250
KARAR NO: 2020/1000
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/03/2018
NUMARASI: 2014/81E. 2018/207K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
Taraflar arasında görülen menfi tespit davasının ilk derece mahkemesince yapılan yargılaması sonucunda, ilamda yazılı nedenlerle reddine ilişkin verilen hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dairemize gönderilmiş olan dava dosyası incelendi.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili davasında özetle; müvekkilinin mühendislik hizmeti verdiğini, banka kredisi ve teminat işlemleri için müracaat ettiğinde hakkında yapılan icra takibi olduğunu öğrendiğini, davalı şirketin vekili tarafından kendisinin, İstanbul … İcra Dairesinin … E. sayılı dosyası ile açılan takibin işlemden kaldırıldığını, söz konusu takibin yenileme ile 2013 yılında devam ettirilmesinin mümkün olmadığını, müvekkiline takip konusu icra dosyasından yapılan bir tebligatın bulunmadığını, müvekkilinin borçlulardan …. A.Ş adlı firmada çalışan olarak hizmet verdiğini, firma çalışanı olarak kendisine husumet yöneltilmesinin mümkün olmadığını belirterek, İst. … İcra Müd. … E. sayılı dosyası nedeni ile borçlu olmadığının tespitine, %20 den az olmayarak kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; müvekkilinin unvan değişikliği yaparak … A.Ş. unvanını aldığını, Kadıköy 3. ATM 2008/649 esas sayılı dosya ile davacının menfi tespit davası açmış ise de bu davasının takipsizlik nedeniyle açılmamış sayılmasına karar verildiğini, davacının ”kefaletimden dolayı bana rücu edecek meblağ için … A.Ş tarafından yatırılan paraların alacaklı firmaya ödenmesine muvafakat ediyorum” şeklinde beyanının bulunduğunu, zamanaşımı iddiasının dayanağının olmadığını belirterek, haksız davanın reddine ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “… Tüm dosya kapsamı, sunulan deliller, izleme olanağı sağlayan bilirkişi raporları denetlenmiş, bu hali ile davacının her ne kadar borçlu olmadığı yönünde talepte bulunmuş ise de davalı şirkete hazır beton sözleşmesindeki kefilliğine istinaden borcunun bulunduğu, icra dosyasındaki beyanları ile de kefalet ile borcunu imzası ile ifade ederek imza yönünden dahi sözleşmeye itirazının olmadığı, bu doğrultuda davasının yerinde bulunmadığı, kefaletinin yapılan takipten haberdar olması ve miktar olarak takibi bilmesi, bu takipte alacaklının yapmış olduğu haciz işlemleri yapılan ödemeler doğrultusunda takip miktarına dahi itiraz etmeyerek, bu miktarda dahi kefaletinin söz konusu olduğu yönünde mahkememize kanaat gelmekle kefaletinin geçerliği belirlenerek ve miktar yönünden de itiraz edilmediği dikkate alınarak…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde:Önceki beyanlarını tekrarla; Somut olayda şekil itibariyle geçerli bir kefalet sözleşmesinden bahsedilemeyeceğini, hangi miktar için ne kadar süre ile kefil olunduğu ve kefilin isimlerinin kimler olduğunu belirten bir sözleşme maddesinin bulunmadığını, Matbuu olarak hazırlanmış sözleşmelerin sözleşme özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceğini, İcra müdürün bir yazı yazarak kasaya alınan paranın alacaklıya ödenmesi için takip borçlularından birinin muvafakatını almak istemesi üzerine icra müdürünün takip dosyasına bakararak sıfatlandırma yapmış olmasının müvekkilin irade beyanı olarak kabul edilemeyeceğini, Bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın kabulüne karar verilmesini istemiştin.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacının kefil sıfatıyla imza atmış olduğu sözleşmedeki kefalet hükmünün geçersiz olduğundan bahisle, sözleşmeden kaynaklı alacakların tahsili talebiyle başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekili tarafından, yasal süresi içerisinde istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Dava dilekçesinden anlaşılacağı üzere davacı asilin inşaat mühendisi olduğu, İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden borçlu sıfatıyla kendisine karşı takip yapıldığı bilgisini tesadüfen öğrendiği, kendisi ile birlikte dava dışı … A.Ş. … ‘in de borçlu olarak gösterilmiş olduğunu, müvekkilinin dava dışı …’ta çalıştığını, bu süreçte …’ın başka bir firmadan fatura karşılığı mal aldığını ve her nasılsa bu çerçevede keşide edilen faturanın icra takibine konu edildiğini ileri sürmektedir. Davalı vekili ise söz konusu icra dosyasında tebligat konusunda herhangi bir eksiklik olmadığını, yine borçlu tarafından icra dosyasına sunulan dilekçede icra dosyasına kefaletinden kaynaklı olarak kendisine rücu edilecek meblağ için … tarafından yatırılan paraların alacaklı firmaya ödenmesine dair borçlunun muvafakatinin bulunduğuna ilişkin beyanının mevcut olduğunu savunmaktadır. Dosya içerisinde hazır beton sözleşmesi adlı belgenin yer aldığı, sözleşmenin 05.09.2005 tarihinde imzalandığı, sözleşmeyi … A.Ş. alıcı sıfatıyla, … A.Ş. , …’ın ise satıcı sıfatıyla imzalamış olduğu, sözleşmede kefil ibaresinin altının da imzalanmış olduğu görülmektedir. Dosya içerisindeki 04.10.2017 tarihli bilirkişi raporunda yapılan değerlendirme neticesi davalı alacaklının takip tarihi itibariyle davacıdan toplamda 22.613,96 TL alacaklı olduğu sonucuna ulaşılmıştır. Dosya kapsamındaki 25.02.2016 tarihli bilirkişi raporunda ise, davacının ticari defterleri incelenmiş, davalı tarafın lehine delil niteliğinde ticari defterlerinde eldeki davaya konu faturaların kayıtlı olduğu, bu bağlamda davacı şirketin ticari defterlerinde dava dışı … A.Ş. ile olan ticari ilişkiyi ”120 alıcılar ” hesabına kaydettiği görülmektedir. Dosya içerisindeki Kadıköy 1.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2008/24 E.- 2014/491 K sayılı ilamı incelendiğinde, dava dışı … A.Ş.’nin iflasına karar verildiği ve kararın 03.01.2012 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. İstanbul …İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası incelenmesinde, alacaklının …, borçluların …, …, … olduğu, takibe konu olarak muhtelif tarihli faturaların gösterildiği ve 25.422,79 TL alacağın tahsili için ilamsız takibe geçildiği, takip talebine dayanak faturaların da eklendiği görülmüştür. Sözleşmenin tanzim tarihinde yürürlükte bulunan 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 484. maddesi gereğince kefaletin geçerli olabilmesi için sözleşmenin yazılı şekilde yapılması, kefilin sorumlu olacağı muayyen miktarın (limitin) gösterilmesi zorunludur. Aksi halde sözleşme geçersizdir. Başka bir ifadeyle 818 Sayılı Borçlar Kanunu’nun 484 (6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 583) maddesine göre, kefalet sözleşmenin geçerli olabilmesi için yazılı şekilde düzenlenmesi ve kefilin sorumlu olacağı miktarın açıkça gösterilmesi gerekir. 12.04.1944 tarih ve 14/13 sayılı İçtihatı Birleştirme kararında; sözleşmede kefilin ödeyeceği muayyen bir miktarın gösterilmiş olup olmadığının ve sözleşme içeriğinden böyle muayyen bir miktarın anlaşılmasına olanak bulunup bulunmadığının hakim tarafından resen gözetilmesi gerektiği belirtilmiştir. Dosyaya ibraz edilen 05.09.2005 tarihli sözleşmede miktar gösterilmediği gibi kefilin sorumlu olduğu limit de belirtilmemiştir. Kefaletin şekle bağlı olduğunu bilmeyerek taahhüt altına giren kefil, daha sonradan şekil noksanlığını öğrendiğinde kefalet akdine ilişkin taahhüdü ile bağlı olmadığını ileri sürebilmekle kefilin bu iddiası hakkın kötüye kullanılması olarak kabul edilemeyecektir. Bu noktada kefilin icra dosyasına kefaletinden kaynaklı olarak kendisine rücu edilecek meblağ için … tarafından yatırılan paraların alacaklı firmaya ödenmesine muvafakatinin bulunduğuna ilişkin beyanının sözleşmede yer alan kefalete ilişkin düzenlemeyi geçerli hale getirip getirmeyeceği hususunun irdelenmesinde ise az yukarıda bahsi geçtiği üzere, şekle ilişkin hüküm emredici kural olarak düzenlenmekle, ilk derece mahkemesince yapılan değerlendirmede davacının eldeki davanın açılışından önce icra dosyasına vermiş olduğu yazılı beyan ve icra dosyasında davacının herhangi bir itirazının bulunmadığı hususları göz önüne alınarak dürüstlük kuralı gereği kefalet geçerli kabul edilmiş ise de; esasen dürüstlük kuralına ilişkin kaidelerin geçersiz bir sözleşmeyi geçerli bir hale getirmeyeceği, hükümsüzlüğün kısmi hükümsüzlük niteliğinde olduğunun kabulünün gerektiği, ayrıca davacının takibe itiraz etmemesinin çelişkili davranış yasağına aykırılık şeklinde kabul edilmeyeceği, çünkü davacının istinafa konu menfi tespit davası açma hakkını kullandığı, yine az yukarıda bahsi geçen muvafakatnamedeki beyanın içerik itibariyle ihtirazi kayıt dahi ileri sürülmeden serbest irade ile koşulsuz şekilde davacı tarafından yapılan bir ödeme ödeme şeklinde kabul edilmeyeceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmesi isabetsiz bulunmuş ve davacı vekilinin istinaf başvurusu, menfi tespit talebi yönünden haklı bulunmuştur. Davalının davacıya karşı takip yapmakta kötüniyetli ve ağır kusurlu olduğu ispatlanamamakla, davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddi gerekmiştir. Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2 maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Ayrıntısı yukarıda açıklanan gerekçelerle; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davacının istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda; 1-Davanın kabulüne, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı icra takibine konu borçtan dolayı davacının davalıya borçlu olmadığının tespitine, 2-Davalının takipte kötü niyeti sabit görülmediğinden, davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine, 3-Harçlar Kanunu’na göre alınması gerekli 1.401,67 TL harcın, peşin alınan 350,45 TL harcın mahsubu ile geriye bakiye 1.051,22 TL harcın davalıdan tahsili ile Hazineye irad kaydına, 4-Davacı tarafından ilk derece yargılamasına yapılan harç, bilirkişi ücreti, posta ve tebligat gideri olmak üzere (ayrıntısı UYAP’ta kayıtlı) toplam 1.261,00 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Sarf edilmeyen gider avanslarının, talep halinde taraflara iadesine, 6-Davacı kendisini vekille temsil ettirmiş olduğundan karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca tayin ve takdir olunan 3.077,89TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 7-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden: a-Davacı tarafından istinaf başvurusu için yatırılan 35,90 TL istinaf peşin karar harcının, talep halinde davacı tarafa iadesine, b-Davacı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına, c-Davacı tarafından istinaf aşamasında harcanan 98,10 TL başvuru harcı gideri, 46,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere, toplam 144,10 TL yargılama giderinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, d-Artan gider avanslarının, yatıran tarafa iadesine, 8-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine dair; HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08.10.2020 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.