Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2219 E. 2020/1170 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2219
KARAR NO : 2020/1170
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 15.Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2014/585 Esas – 2018/314 Karar
TARİHİ: 29/03/2018
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 17/02/2014
BİRLEŞEN İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2014/123 ESAS 2015/149 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA: Tazminat (Şirket Yöneticilerinin Sorumluluğundan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ: 07/04/2014
BİRLEŞEN İSTANBUL 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİNİN 2014/1481 ESAS 2015/167 KARAR SAYILI DOSYASI
DAVA: Tazminat
Taraflar arasındaki Asıl ve birleşen davalar, yönetim kurulu üyeleri ile denetçinin sorumluluğuna dayalı, dava dışı şirkete ve davacılara verildiği ileri sürülen doğrudan ve dolaylı zararın tazmini, ayrıca asıl davada manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile asıl davada, davalı … yönünden açılan davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulü ile 10.000 TL maddi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsili ile dava dışı şirkete verilmesine, davacının doğrudan zarar istemi ile manevi tazminat taleplerinin reddine, birleşen İstanbul 4. ATM 2014/123 E sayılı davasında; davalı … yönünden davanın reddine , diğer davalılar yönünden davanın kabulü ile 1.000 er TL tazminatın kabulü ile toplam 2.000 TL tazminatın davalılardan alınarak dava dışı şirkete verilmesine, birleşen İstanbul 4. ATM 2014/1481 E sayılı davasında; TTK 558 maddesi gereğince 6 aylık hak düşürücü sürede dava açılmadığından ve davalı … ve … yönetim kurulu üyesi olmadıklarından taraf sıfatları bulunmadığından, davalılar …, …, … 15.05.2013 tarihinde yönetim kurulu üyesi olup dava şartı yokluğu nedini ile davanını usulden reddine karar verildiği, asıl davada verilen hüküm yönünden asıl davada davacı vekili ile davalı … vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı … vekili dava dilekçesinde özetle; Davacı müvekkkilinin ve davalıların … San. A.Ş.’nin ortakları olduğunu, davacının şirkette %25 pay sahibi ortak olduğunu, Şirketin yönetim kurulu başkanı ve ortağı olan …’ un Bakırköy ….noterliğinin 13 Mart 2013 tarihli ihtarname ile yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğini, yine Bakırköy …. Noterliği vasıtasıyla gönderdiği ihtarname ile şirket yöneticileri hakkında iddialarda bulunduğunu,Yönetim kurulu üyesi …’nun Beyoğlu …. Noterliğinin 1 Nisan 2013 tarihli ihtarnamesini kardeşi … hariç tüm ortaklara göndererek, finans kasa sorumlusu …’ un görevi süresince şirket kasasını şahsi işleri için kullandığını, şirketten istifa ettiği gün şirket hesabından 245.000,00 USD para çektiğini iddia ettiğini,Şirketin yönetim kurulunda bulunmayan davacı … yönetim kurulu üyelerinin birbirleri aleyhine yönelttikleri yolsuzluk iddialarıyla dolu ihtarnameleri tebliğ alınca şirketin içinde bulunduğu finansal ve yönetsel bunalımı öğrendiğini, Beyoğlu …. Noterliğinin 26 Mart 2013 tarihli ihtarnamesini keşide ederek; yönetim kurulu üyeleri hakkındaki iddiaların ve varsa zararın profesyonel bir yeminli mali müşavir tarafından yapılacak incelemeyle araştırılmasının gerektiğini ortaklara bildirdiğini, şirket yönetiminin yapılan ihtara rağmen genel kurul toplantısı yapmak ve şirketle ilgili gereken bilgileri vermekten imtina ettiğini, İstanbul 19. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/125 E. sayılı dosyası ile açılan dava sonunda genel kurulun yapılmasının sağlandığını, 21 Mayıs 2013 tarih ve 8324 sayılı Ticaret Sicil Gazetesi’nde yayınlanan 10 Mayıs 2013 tarihli genel kurul toplantısında, … tarafından hile denetimi yapılmasına izin verilmesi şartıyla şirket yönetim kurulu üyeliğine …, … ve …’nın getirildiğini, şirketin hesabı ve kredi ilişkisi bulunan tüm banka yöneticilerinin bizzat genel kurul toplantısına katılarak, şirketin içinde bulunduğu finansal zorlukları müvekkiline ve diğer ortaklara aktardıklarını, … tarafından Tümka’nın kullandığı kredi hesabının kat edildiğini ve kredi teminatı olarak üzerine ipotek konan İstanbul Amavutköy İlçesi … Mah. … Mevkii Ada … Parsel … adresinde kain 8631 m2 yüzölçümlü bahçeli kargir fabrika niteliğindeki gayrimenkulün paraya çevrilmesi için İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … dosyasında icra emri gönderildiğini, 27 Haziran 2013 tarihinde müvekkilinin, … ve … arasında yapılan toplantıda …’un şirketi kurtarabileceğini, bunun için Tümka’yı tek başına yönetmesi gerektiğini, bankaları ikna edebileceğini ve … tarafından başlatılmış olan takibi durduracağını taahhüt ettiğini,Şirket tarafından Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/508 Esas numaralı dosyasında eski yönetim kurulu üyelerinden davalı … ve … ve … aleyhine sorumluluk davasının açıldığını, mahkeme tarafından yetkisizlik karan verildiğini, Mayıs 2013 tarihinden sonra 2010, 2011, 2012 ve 30.06.2013 finansal dönemleri için …A.Ş. tarafından yapılan inceleme sonunda hazırlanan 03 Eylül 2013 tarihli denetim raporunda; şirkette meydana gelmiş olan suiistimallerin temin edilen evraklar ve bilgi çerçevesinde belirlendiğini, Hile Denetim Raporu’nda yer alan bulgularla usulsüzlüklerin tüm yönetim kurulu üyelerinin bilgisi dahilinde gerçekleştirildiğinin ortaya çıktığını, bu sebeple 9 Ekim 2013 tarihinde yapılan 2012 yılı Olağan Genel Kurul Toplantısında, davacı müvekkilinin hem şirkete ait finansal tabloları kabul etmediğini hem de yönetim kurulunu ibra etmediğini, … tarafından yapılan denetim sonucu düzenlenen raporda; Gerçekte var olmayan ancak hesaplarda gizlenen 13.733.093,45 TL tutarında fiktif çek tespit edildiğini, kasada olmadığı anlaşılan 1.266.279,49 TL’nin şirket tarafından kasa hesabından çıkartılarak şüpheli alacaklar hesabın aktarıldığını, 31.12.2010 tarihinde mamul stokları hesabından 5.343.649,04 TL tutarındaki mamul stokunun azaltılarak Tesis Makine Cihazlar ve Demirbaşlar hesabına eklendiğini, Davalı yönetim kurulu üyelerinin beş yıl sonra şirkete iade edeceklerini taahhüt ederek İstanbul İli … ilçesi …. Mahallesi … Mevkii Pafta No … Ada No … Parsel No T de kain 11.367,03 m2 arsayı şirketten sağlanan parayla yarı hissesi … yarı hissesi ise …’na ait olmak üzere satın aldıklarını, 5 yıllık sürenin sona ermesini takiben 27.12.2012 tarihinde … ve …’nun söz konusu gayrimenkulü tapu kayıtalarına göre 4.770.000,00 TL bedel üzerinden ,,, Kablo’ya sattıklarını, davalı yöneticilerin müvekkiline ve şirkete verdikleri zararın şirketin parasıyla aldıkları gayrimenkulü şirkete satarak haksız kazanç elde etmekle kalmayıp, vergisel avantaj sağlamak için yaptıklarını iddia ettikleri bu plan sebebiyle tapuda şahıslara ait görünen gayrimenkul üzerinde şirket lehine üst hakkı tesis edildiğini, şirkete kiralandığını, …’a 27.12.2012 tarih ve 16361 nolu muhasebe kaydı ile Hadımköy Fabrika Arsası için şirket kasasından 1.050.000,00 TL ödeme yapıldığını, aynı tarihte … emrine de 1.050.000,00 TL tutarında 15.04.2013 vadeli … çeki keşide edildiğini ve çekin 16.04.2013 tarihinde bankadan nakden tahsil edildiğini, söz konusu ödemelere ilaveten Hadımköy fabrika arsasına ilişkin ödeme olarak şirketten ortaklara 2012 yılı içerisinde …’a 1.884.541,60 TL, …’na da 817.847,98 TL’nin avans olarak ödendiğini, … ve …’nun şirketin parasıyla aldıkları Gayrimenkul üzerinden görevlerini suiistimal ederek 2.100.000,00 TL+ 2.702.389,58 TL = 4.802.389,58 TL tutarında haksız kazanç elde ettiklerini,İstanbul ili … ilçesi … Mahallesi … Mevkii Pafta No … Ada No … Parsel No 3’ de kain 6.480,96 m2 arsanın fabrika binasının bir kısmı ve civarının) mülkiyetinin halen 1/2 şer payla …, …’ a ait olduğunu, söz konusu arsanın mülkiyetinin bila bedel derhal Şirket’e iade edilmesi gerektiğini,Fabrika binasına ilaveten 2012 yılında davalı Yönetim Kurulu Üyelerinin Şirket için ve şirket malvarlığını kullanarak İstanbul, Beyoğlu, … Mahallesinde bulunan;-Pafta No: K… Ada No: … Parsel No:2 Parsel No:3 ve Parsel no:5’ te kain iki arsayı … üzerine 17.07.2012 de satın aldığını;- Pafta No: K… Ada No: … Parsel No:2 Parsel No:10’ de kain iki arsayı … üzerine 11.07.2012 de satın aldığını; 2012 yılı içinde tüm davalı yönetim kurulu üyelerinin aktif olarak görevlerinin başındayken bir kısım personele herhangi bir kıdem tazminatı veya ikramiye zorunluluğu olmaksızın avans olarak 744.000,00 TL gibi ödeme yapıldığını,Şirketin 2012 yılında gerçekleştirilen vergi incelemesi esnasında, şirket envanterinde kayıtlı gayrimenkulün 30 yıllık amortismana tabi tutulması gerekirken 10 yıllık amortismana tabi tutulması sonucu 1.600.000,00 TL vergi cezası kesildiğini ve şirket tarafından ödendiğini, Yönetim Kurulu Üyelerinin vergi kanunlarına aykırı şekilde finansal kayıtlar tutmak suretiyle şirkete zarar verdiklerinin tespit edildiğini,Şirket murakıbı …’in yönetim kurulu üyeleri tarafından yapılan usulsüz iş ve işlemleri konusunda, şirket ortaklarını bilgilendirmediğini, TTK uyarınca denetim görevini yerine getirmediğini, bu nedenle şirket zararlarından yönetim kurulu üyeleriyle birlikte sorumlu olduğunu belirterek ; … San. A.Ş.’nin davalı yönetim kurulu üyeleri ile denetçisinin yetkilerini kötüye kullanıldıkları, görevlerini ihmal ettikleri, şirketi ve davacı pay sahibini hem doğrudan hem de dolaylı olarak zarara uğrattıklarını bu nedenle ;Her türlü hukuki ve cezai haklar saklı kalmak üzere şirkette yönetim, temsil, ilzam ve denetim yetkisine sahip davalıların görev sürelerince Şirket’e verdikleri zararlar ile mahrum kalınan kâr dahil, doğrudan zararın da tespit edilip davalılardan müteselsilen tazmin edilmesine, tespit ettirilecek zarar miktarına göre değiştirilmek ve artırılmak üzere belirsiz alacak şeklinde, şimdilik davalıların her birinin Şirket’e verdikleri zararlar için 10.000,00 TL’nin davalılardan tahsili ile Şirket’e ödenmesine, doğrudan davacıya verdikleri zararlar için 10.000,00 TL maddi tazminat ve 20.000,00 TL manevi tazminatın davalılardan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle;Müvekkili …’nun şirket içerisinde … başkanlığındaki yönetim kurulunda üye olarak 2012 yılına kadar görev aldığını, …’un istifasından sonra ise yönetim kurulu başkanı olarak 27 Haziran 2013 yılına kadar görevde kaldığını, dava tarihi itibariyle …’nun şirket içerisinde hissedarlık dışında özel bir sıfatı bulunmadığını, Müvekkili …, şirket nezdinde oluşan zararın farkına vararak yönetim kurulu başkanlığı makamından şirket içerisinde meydana gelen bu zararlara ilişkin cevap almaya çalıştığını, ancak başarılı olamadığını, Şirketin batma noktasına geldiğinin farkına varan müvekkilinin, davacı … de aralarında olduğu diğer hissedarları bu durumdan haberdar ettiğini, bunun üzerine hissedarların aldıkları kararlar ile dünya markası bir şirket konumunda olan ve günden güne zarara uğrayan şirketi tekrar kâr eden bir kuruluş haline getirmek amacıyla gerekli tedbirleri almaya çalıştıklarını,Davalı …’un yetkilerinin kısıtlandığını, …’un Bakırköy …. Noterliği vasıtasıyla 13 Mart 2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile şirketteki tüm yetkilerinden istifa ettiğini, oluşan yönetim boşluğunu kapatmak amacıyla yeni düzen alındığını, müvekkilinin yönetimde kaldığı 4 ay boyunca şirketi tekrar kâr eden bir kuruluş haline getirmek için uğraştığını, müvekkili …’nun 2011 yılı dahil olmak üzere yer aldığı bütün yönetim kurulu üyeleri dönemlerinde genel kurul tarafından ibra edildiğini, hal böyle olunca 2011 yılı ve öncesinde müvekkilinin şirket zararı konusunda herhangi bir şekilde sorumlu tutulamayacağını,Davacının iddialarının birçoğunu dayandırdığı …’ den alınan raporun yanlı ve eksik bilgiler doğrultusunda hazırlandığını, bahse konu raporu kesinlikle kabul etmediklerini ve işbu davada delil olarak değerlendirmeye alınmamasını talep ettiklerini,Şirket içerisinde hiçbir zaman yönetim kurulu üyeleri arasında görev paylaşımı yapılmadığını, şirket esas sözleşmesinde hüküm olmadığı gibi, yapılan genel kurul veya yönetim kurulu toplantılarında da karar alınmadığını, raporun yönetim kurulunun …’a bırakılmasından sonra yazıldığını, şirket kasasının anahtarının daima …’ta olduğunu ve şirketin bilançolarının hazırlanmasının sorumluluğunun kendisinde bulunduğunu, Büyükçekmece …. Noterliği 25 Mart 2013 tarihli … yevmiye numaralı ve 26 Mart 2013 tarihli … yevmiye numaralı tutanakları kasa sayımı yaptırıldığını ve kasa içerisinde olması gereken tutar ile gerçekte olan tutar arasında açığın tespit edildiğini, noter sayımı sırasında görüntülü kayıt yapıldığını, Tek Kablo Kırma Sanayinin dışarıdan da mal alım ve satımlarında bulunan bir şirket olduğunu, sadece … ile çalışmadığını,… ile Tek Kablo arasında yapılan alım satımlarda rakamların her zaman örtüşmemesinin bazı yıllarda daha yüksek çıkmasının anlaşılabilir bir durum olduğunu, … örtülü kâr aktarımı amacıyla kurulmuş bir şirket olmadığını, bir çok müşterisi olan ve bir çok şirkete mal satan bağımsız bir şirket olduğunu ve tek müşterisinin … Kablo olmadığını, kimi yıllarda … bakır olarak dönüştürdüğü hurda kabloların hacmi yetmeyince dışarıdan bakır alımı yaparak müşteriye sattığını, hal böyle olunca maliyetin daha da yükseldiğini, Davacının 5 yıl sonra …’ya iade edileceği taahhüdü ile alınan İstanbul ili … ilçesi … Mah. … Mevkii Pafta No … Ada No … Parsel No:T de kain 11.367,03 m2 arsadan bahsettiğini, arsanın 5 yıl taahhüdü ile alınmadığını, böyle bir taahhütte de bulunulmadığını, arsa için ödenen paranın şirketten hangi yolla alındığını davacının açıklamadığını, Sütlüce de yer alan arsaların alımında Tümka Kablo hissedarlarının haberinin ve onayının olduğunu, arsa alım ve satımının yazılı delil ile ispatlanması gerektiğini, vergi cezası hususunda … ve …’ nun bulunduğu yönetim kurulunun bir sorumluluğunun olmadığını, zira … muhasebe müdürü … bu yanlışlığı kendisinin yaptığına dair imzalı beyanının bulunduğunu, …’ in bu beyanını Denetmen …’ e yaptığını; Dava dışı … ile davacının hissedarı oldukları Tüm Elektrik ve Tümkar Elektrik şirketlerine ait ….’ dan kesilen vade farkına ilişkin yüksek meblağ faturalarının diğer davalı … kanalıyla yok edildiğini, hem devletin hem de Tümka kablo nun ciddi boyutta zarara uğratıldığını, Davacı … nin ve dostlukları uzun yılları devirmiş olan dava dışı …’ un hissedarı oldukları Tüm Elektrik ve Tümkar Elektrik şirketleri ile Tümka Kablo arasında uzun yıllardır süre gelen cari hesap ilişkisi bulunduğunu,Tüm Elektrik ve Tümkar Elektrik’in borçlarının …; ya hiç ödenmemiş veya geç ödenerek vade farkı yaratıldığını, bu iki şirket adına Tümka Kablo’dan vade farklarının toplamına ilişkin fatura kesilerek Beyoğlu …. Noterliği kanalıyla ihtarname gönderildiğini, borçlu … kesinlikle borçları kabul etmediğini, Beyoğlu …. Noterliği 09 Nisan 2013 tarihli … ve … yevmiye numaralı Temlik Sözleşmelerinin incelenmesinde davacı … nin toplamda 6.000.000 TL Tümka Kablo’ yu dolandırdığının görüleceğini, konunun aydınlatılması için her üç şirket ticari defter ve kayıtlarında bilirkişi heyetince inceleme yapılması gerektiğini;Davacının hissedarı olduğu Tüm Elektrik şirketinin Tümka Kablo’ ya olan 7.000.000 TL tutarındaki borcunu ödemediğini ,Tümka nın ise yaklaşık 20 senedir alışveriş içerisinde olduğu … A.Ş.’ ine bu borcu temlik ettiğini, ancak Tüm Elektrik meblağı ödemediği için, … A.Ş nin Tümka nın teminat mektuplarını bozduğunu, bozulan teminat mektupları konusunda … A.Ş.’ den bilgi istenmesi gerektiğini …’den alınan rapora dayanarak şirkette çalışan bazı elemanlara hukuka aykırı ödemelerin yapıldığı iddia edilen 2012 yılında davalı …’ un yönetim kurulu başkanı olup müvekkilinin sorumluluğu bulunmadığını, Davacı … ile davalı …’ un şirket nezdinde yaratılan zarardan diğer dava dışı hissedar … ile müşterek hareket ederek, … Kablo’nun Arnavutköy’de yer alan üretim binasını basıp müvekkillerini hisse devrine zorladıklarını,belirterek yetkisizlik kararı verilmesine, ihtiyati tedbir isteminin reddine, davanın reddine karar verilmesi talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkili …’ nun … A.Ş.’ nin şuan ki hissedarları arasında bulunduğunu, müvekkilinin 28 Temmuz 2011’ den itibaren yönetim kurulu üyeliğinde yer aldığını, bu durumun 27 Haziran 2013 tarihine kadar sürdüğünü, şuan da müvekkili …’ nun şirket içerisinde hissedarlık sıfatı dışında özel bir hususta görevinin bulunmadığını belirterek yetkisizlik kararı verilerek, ihtiyati tedbir isteminin reddine ve davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı … cevap dilekçesinde özetle; Davanın aktif husumet yokluğu sebebi ile reddini istediğini, davaya konu edilen işlemler ile ilgili olarak zamanaşımı sürelerinin dolduğunu, süresi içinde açılmayan davanın bu yönden de kendisi yönünden reddi gerektiğini; iş bu davada her ne kadar tarafına izafe edilebilecek bir kusur yok ise de iş bu davanın açılması içinTTK 341 vd. maddelerindeki dava şartlarının yerine getirilmediğini, hakkındaki tüm iddiaları reddettiğini, denetim sırasında edindiği bilgileri genel kurullarda olumlu-olumsuz tüm tespitlerini ortaklara söylediğini; görev yaptığı tüm süre ile ilgili olarak başta davacının oyu olmak üzere tüm ortakların ortak iradesi ile ibra edildiğini, bu davanın açılmasının hukuken mümkün olmadığını, 10/08/2012 Tarihinde murakıplık görevinden istifa ettiğini 2012 yılı ile ilgili sorumluluğunun olmadığını, 6762 sayılı TTK’nın 309-341-359 yeni 6102 TTK’nın 554. maddeleri uyarınca hakkında yapılan suçlamalara karşı hukuk ve ceza davası açma hakkının saklı kalmak kaydıyla, davanın reddini talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde, özetle;Dava dilekçesinin içeriğinin HMK’nın 119. maddesine uygun olmadığını, hangi maddi vakalara dayanıldığının belirtilmediğini, davanın HMK’nın 107. maddesi gereğince belirsiz alacak davası olarak açıldığını, eksik harcın tamamlatılması gerektiğini, Esasa ilişkin olarak; müvekkili …’un şirketten alacaklı durumda olduğunu, müvekkilinin çabaları sonucu 14 banka ile protokol imzalandığını, şirketin yeniden doğal akışına geldiğini ve üretime başlandığını, müvekkilinin şirketin içini boşaltmaya değil aksine şirketi ayakta tutmaya çalıştığını, davalıların yönetimde olduğu dönem ile müvekkilinin yönetimde olduğu dönemde bu durumun ortaya çıkacağını, davacının mal varlığında hiç bir azalma olmadığını, söz konusu davanın şirket namına açılması ve tazminatın şirkete verilmek üzere istenmesi gerektiğini, müvekkili bakımından yönetim kurulu üyesinin sorumluluğunu gerektiren şartların mevcut olmadığını, şirketin zarara uğramasına kusurlu şekilde sebebiyet veren diğer davalı yönetim kurulu üyeleri olduğunu, müvekkilinin sorumluluğuna gidilmesinin hukuken kabul edilebilir olmadığını, müteselsil sorumluluk şartlarının mevcut olmadığını beyanla, davanın reddini talep etmiştir.
BİRLEŞEN İSTANBUL 4. ATM’NİN 2014/123 E, 2015/149 K SAYILI DAVA DOSYASINDA: Davacı … vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin … A.Ş.’ nin %25 hissedarı olduğunu, müvekkilinin sadece şirkette hissedar olarak yer aldığını, davalılar …, … ve …’nun ise şirket yönetim kurulu üyeliği yaptıklarını, dava dışı …’un ise yönetim kurulu başkanı olarak diğer yönetim kurulu üyelerinin verdiği bilgiler doğrultusunda pazarlama ve ticari işlerinin yürütülmesinden sorumlu olduğunu, Müvekkilinin yıllar boyunca şirket genel kurulundan kendisine sunulan bilgiler, hesap ve bilançolara güvenerek işleyişin devam etmesini sağlandığını, ancak Mart 2013’te şirket yönetim kurulu başkanı …’un istifa ettiğini, şirket ortaklarına gönderdiği ihtarname ile şirket ortakları hakkında … ve diğer davalılar hakkında suçlamalarda bulunduğunu, Müvekkilinin olağanüstü genel kurulu toplantısı yapılmasını istediğini, İstanbul 19. ATM’nde açılan davanın tebliğinden sonra genel kurul toplantısının yapılabildiğini, bu zaman zarfında şirketle ilgili herhangi bir bilgi ve belge alamadıklarını, davalıların yaptıkları usulsüz işlemler nedeniyle şirketin batırıldığını, içinin boşaltıldığını bu nedenle müvekkilinin zarara uğratıldığını, bu zarara davalıların sebep olduklarını belirterek; Toplam zararın tespitine, verilen bu zarardan her bir davalının sorumluluk miktarlarının tespitine, davalıların eylemleri sebebiyle gerek müvekkilinin gerekse de müvekkilinin hissedarı olduğu sair şirketlere verilen zararlar sebebiyle her türlü tazminat ve talep haklı saklı kalmak kaydıyla her bir davalı için şimdilik 1.000 TL’den toplam 3.000 TL’nin tahsiliyle … A.Ş.’ ne ödenmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar …, … ve … vekili cevap dilekçesinde özetle;Müvekkillerinin büyük emekleri sonucu dünyaca ünlü bir şirket haline gelmesinde önemli katkı sağladıkları …. A.Ş.’nin şu anki hissedarları arasında bulunmadıklarını, davalı …’nun … başkanlığındaki yönetim kurulunda 2012 yılından 27/06/2013 tarihine kadar görev yaptığını, …’nun 28/07/2011 tarihinde yönetim kurulunda yer aldığını ve 27/06/2013 tarihine kadar yönetim kurulu üyeliğinin devam ettiğini, müvekkillerinin 2011 yılı dahil görev aldıkları tüm yönetim kurulu üyeliklerine ilişkin çalışmaları kapsamında genel kurul tarafından ibra edildiğini, yönetim kurulu başkanı … ve şirket ortağı abisi … ve diğer ortak … ile ciddi bir takım yolsuzluklara bulaştıklarını, kurdukları yan şirketler yoluyla haksız kazanç elde ederek … Kablo şirketini ciddi boyutta zarara uğrattıklarını, şirketin içinin boşaltılması ve batma noktasına gelmesi nedeniyle davacının yaptığı ve yaptırdığı yolsuzlukların su yüzüne çıkma ihtimalini hesaplayarak hissedarlar ile ortak hareket ettiğini, bu durumdan …’un rahatsız olduğunu ve yönetim kurulu başkanlığından istifa ederek şirkette yönetim boşluğu oluşmasına kasten ve kötü niyetli olarak sebep olduğunu, davacının iddialarının yasal dayanaktan yoksun olduğunu ve dava dilekçesinde belirtilen iddiaların hiçbirisinin gerçeği yansıtmadığını belirterek, haksız olarak açılan bu davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN İSTANBUL 4.ATM’NİN 2014/1481 E, 2015/167 K. DAVA DOSYASINDA: Davacı … vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkilinin kablo üretiminde faaliyet göstermek üzere kurulmuş …San. A.Ş.’nin hissedarı olduğunu, yönetim kurulu üyesi davalı …’un ve diğer şirket ortakları …, …,…, …, …’ın özen ve sadakat yükümlülüğüne uymadığını, Davalı …’un hileli işlemlerle fatura keserek, şirketin mevduat hesaplarından çektiği paraları şirket kasasına yatırmadığını, benzeri davranışlarla, şirketi zarara uğrattığını, içinin boşaltılmasını sağladığını, Daha sonra yönetim kurulundan istifa ettiğini ve akabinde yapılan kasa tespitinde kasada bulunan paraların eksik olduğunun anlaşıldığını,bu nedenle davalı hakkında Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Savcılığının 17008 Soruşturma sayılı dosyası de suç duyurusunda bulunduklarını, Davalıların birlikte hareket ederek 16.03.2013 tarihinde şirketin içerisinde bulunan 6 kamyon PVC’yi sevk irsaliyesiz ve faturasız olarak başka bir yere naklettiklerini, bu suretle şirketin aktifini azaltarak zarar verdiklerini, bu konuyla ilgili olarak da Gaziosmanpaşa Cumhuriyet Başsavcılığının 2013/19288 S. sayılı dosyası da suç duyurusunda bulunduklarını,Davalıların şirket hakkında yapılan icra ödeme emirlerini takip etmeyerek takiplerin kesinleşmesine sebep olduğunu, şirketi zarara uğrattığını, davalı yönetim kurulu üyesi …’un diğer davalı yönetim kurulu üyeleriyle birlikte hareket ederek şirketi zarara uğratması nedeniyle şirket ortağı olan müvekkilinin mağdur edildiğini belirterek, Şirketin batırılması nedeniyle şirkete tedbiren kayyım tayin edilmesini, davalıların şirkete verdiği zararların tespiti ile tüm hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik belirsiz alacak olarak 10.000,00 TL’nin zarar verme tarihinden itibaren işleyecek reeskont faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsilini dava ve talep etmiştir.Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle;Davacının sadece şirket ortağı değil aynı zamanda ….Şirketi’nin 08.07.2011 tarihinde yapılan genel kurul toplantısında şirket yönetim kuruluna seçildiğini, 10.05.2014 tarihine kadar bu görevi yürüttüğünü, davacının sunduğu denetim raporlarının kendisinin görev yaptığı süreye ilişkin olduğunu, müvekkilinin hiçbir zaman Tümka Kablo şirketinin yönetim kurulu üyesi olmadığını, şirketi temsil ve ilzama yetkilendirilmediğini,Müvekkili tarafından davacı aleyhine İstanbul 25. ATM’nin 2014/51 E. sayılı dosyasında açılan davayı örtbas etmek üzere bu davanın açıldığını, davacının açtığı bu dava ile kendi yönetim dönemindeki şirkette yapılan suiistimalleri ikrar ettiğini, Bu suiistimallerden davalı … tarafından gönderilen ihtarname ile müvekkilinin haberdar olduğunu, şirketteki % 25 payını korumak ve zararı önlemek için olağanüstü genel kurul toplantısı yapılmasını ihtar ettiğini İstanbul 19. ATM’nin 2013/125 esas sayılı dosyasında dava açılması ve davanın şirkete tebliğinden sonra genel kurulun yapılabildiğini, Müvekkilinin hiçbir zaman … yönetim kurulu üyesi olmaması nedeniyle bu davanın tarafı olamayacağını belirterek, öncelikle husumet nedeniyle davanın reddine, aksi halde yasal dayanaktan yoksun ve kötü niyetli olarak açılan davanın esastan reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı … cevap dilekçesinde özetle;Müvekkilinin … şirketinin %25 hissedarı olup, 2000 yılından beridir söz konusu şirkette sadece hissedar bulunduğunu, 2000 yılından 25/03/2013 tarihine kadar şirketin …, … ve … tarafından yönetildiğini, müvekkilinin hiçbir zaman … yönetim kurulunda olmadığını ve şirketi temsil ve ilzama yetkilendirilmediğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.Davalı … duruşmadaki beyanında;Kendisinin 45 günlük yönetim kurulu üyesi olduğunu, eski TTK’ya göre yönetim kumlu üyeliğine üç kişinin seçilmesi gerektiğini, kendisinin üçüncü kişi olarak seçildiğini, yasal zorunluluk nedeniyle yasal şartı tamamlamak üzere seçildiğini, aldıkları tek kararın yönetim kurulu başkanını seçmek olduğunu, bundan başka hiçbir karar almadıklarını belirterek, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi, istinafa konu 29/03/2018 tarihli, 2014/585 Esas – 2018/314 Karar sayılı kararında, “…İstanbul 15 ATM 2014/585 Esas sayılı dosyasında;-Davalı … yönünden açılan davanın reddine,-Davalılar …, … ve … yönünden davacının istediği şirket zararı talebinin kabulü ile 10.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak …AŞ ye verilmesine,-Davacının doğrudan zarar istemi ve manevi tazminat taleplerinin reddine,Birleşen İstanbul 4 ATM 2014/123-2015/149 sayılı dosyasında;-Davalı … yönünden davanın reddine,-Davalılar … ve … yönünden davacının istediği 1.000,00’er TL tazminatın kabulü ile toplam 2.000,00 TL maddi tazminatın davalılardan alınarak … AŞ ye verilmesine,Birleşen İstanbul 4 ATM nin 2014/1481-2015/167 sayılı dosyasında;TTK 558 mad gereğince 6 aylık hak düşürücü süre içinde dava açılmadığından ve davalı … ve … yönetim kurulu üyesi olmadıklarından taraf sıfatı olmadığından , davalılar … ,… , … 15/05/2013 de yönetim kurulu üyesi olup dava şartı yokluğu nedeni ile davanın usulen reddine,…” karar verilmiş , dair verilen karara karşı asıl davanın davacısı … ile asıl davanın davalısı … vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Asıl davanın davacısı … vekili istinaf dilekçesinde özetle;İlk derece mahkemesinin 2018/314 sayılı kararına ilişkin davanın şirket ortağı sıfatıyla müvekkili … tarafından … şirketinin 17/02/2009 ile 09/10/2013 tarihler arasında mevcut yönetim kurulu üyeleri ve denetçi tarafından Şirket’e verilen zararların tespiti ve zararın tazmin edilmesi talebine ilişkin olduğunu, Bilirkişi raporunun 10. maddesinin 3. fıkrasında 2009-2010-2011 yıllarına ait zararların söz konusu yıllara ilişkin denetçi raporu olmasına rağmen genel kurulda ibra edilmiş olması sebebiyle yönetim kurulu üyeleri veya denetçiden talep edilemeyeceğinin tespit edildiğini, dosyaya 2011 yılı için sunulan ve ortaklara sunulduğu “iddia edilen” denetçi raporunun tarihi 30 Temmuz 2012 olduğunu, oysa ki Tümka Kablonun 2011 yılı için olağan genel toplantısı 11 Temmuz 2012 tarihinde yapıldığını, Denetçi …’in 2011 yılına ait raporu olağan genel kurul toplantısından sonra düzenlediğini, bu çerçevede, söz konusu denetçi raporuna dayanarak denetçinin sorumsuz olduğundan bahsedilemeyeceğini, Ayrıca TTK uyarınca denetçi her bir yıl için ayrı ayrı denetim raporu hazırlamak ve ilgili yılın bitiminden itibaren 3 ay içinde bu raporu genel kurula sunmakla mükellef olduğunu, bu durumda denetçinin 2009, 2010, 2011 yılına ilişkin usulsüzlük ve istismarlarla ilgili zamanında şirket ortaklarını uyardığını, pasif kalarak olanlara izin verdiğini, 6762 sayılı TTK’nın 354 ve 355. maddeleri gereği de denetçinin kanuni sorumluluklarını yerine getirmediği ve sorumlu tutulması gerektiği kanaatinde olduklarını, eTTK’nın 355. maddesi uyarınca murakıplar zaruri ve müstacel sebepler çıktığı takdirde umumi heyeti fevkalade toplantıya davete mecbur olduklarını, davalı denetçinin olağan genel kurul toplantısında denetçi raporu hazırlayıp hissedarlara durumu ihbar etmediği gibi Tümka ortaklarını olağanüstü toplantıya da davet etmediğini, oysa ki bu denetçinin kanuni vazifesi olduğunu, ortakları fevkalade toplantıya çağırmak bir yana işbu dava açılana kadar davalı denetçi müvekkili ortağa bilgi vermediğini, yukarıda belirtilen usulsüzlük ve hukuka aykırılıklar göz önünde bulundurarak sonradan düzenlenen denetçi raporuna rağmen ibra edilme sebebiyle ilgili yıllara ilişkin zararların denetçiden talep edilemeyeceğine ilişkin mahkeme kararının ortadan kaldırılmasına ve denetçi açısından davamızın kabul edilmesi gerekirken yerel mahkeme tarafından davanın reddedilmesi hukuka aykırılık oluşturduğunu, İlk derece mahkemesi kararına esas olan bilirkişi raporunun 9. maddesinde müvekkil …’ye davalıların doğrudan verdiği zararların tespit edilmesinin mümkün olmadığının ifade edildiğini, oysa ki TÜMKA Şirketi’nin işbu dava süresinde iflas etmiş olup şirketin tüm finansalları iflas dosyasında mevcut olduğunu, bu sebeple, ilgili yıllara ilişkin finansallar ve bilirkişi heyetince kabul edilen zararlar dikkate alınarak müvekkilinin mahrum kaldığı kârın tespit edilebileceğini, bu sebeple, ilk derece mahkemesinin müvekkili tarafından talep edilen doğrudan zararların tespit edilemeyeceğine ilişkin kararın ortadan kaldırılmasını; mahrum kalınan kârın hesaplanması ve tutarın müvekkiline ödenmesine hükmedilmesine karar verilmesini,İlk derece mahkemesinin kararında; “Davacının doğrudan zarar istemi ve manevi tazminat taleplerinin reddine” diyerek manevi zarara ilişkin tazminat taleplerini reddettiğini, verilen bu kararın hukuka aykırı olduğunu, keza müvekkilinin Tümka Kablo’ya sermaye koymak suretiyle yatırım yapmış ve şirket yönetimde hiçbir zaman yer almamasına rağmen Tümka Kablo’yu korumak için gerekli tüm adımları attığını, ancak ilk derece mahkemesinin verdiği kararda sabit olduğu gibi Tümka Kablo, davalı yönetimin suistimalleri ve verdikleri zararlar neticesinde borçlarını ödeyemez hale gelmiş ve akabinde iflas ettiğini, Tümka Kablo’ya ortak olması sebebiyle finans kuruluşları … ve ortağı olduğu diğer tüm şirketlerinin kredilerini kat ettiğini, müvekkilinin kredibilitesi ve ticari itibarının sarsıldığını, müvekkilinin itibarının sarsılması, güvenilirliğinin azalması, hiç bir dahili olmadığı halde batık bir şirketle ilişkilendirilmesinin kişilik haklarına açıkça zarar verdiğini ve derin üzüntüye sebep olduğunu, bu zararın tazmini için talep edilen manevi tazminat talebinin reddinin hukuka ve vicdana aykırı olduğunu, bu kararın da ortadan kaldırılması gerektiğini belirterek, Yukarıda açıklanan nedenlerle İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 29.03.2018 tarih ve 2018/314 K. sayılı kararı 2014/585 E. sayılı dosyası için aşağıda belirtilen hükümler açısından ortadan kaldırılarak; Denetçinin de sorumluluğu nedeniyle; davalılar …, … ve … ile birlikte denetçi hakkında da 10.000 TL maddi tazminata hükmedilmesine, doğrudan zararın varlığı nedeniyle bu zararın tespitine yönelik yargılamanın yapılabilmesi için dosyanın yerel mahkemeye iadesine, mahrum kalınan kârın tespitine yönelik yargılamanın yapılabilmesi için dosyanın yerel mahkemesine iadesine, müvekkilinin uğradığı manevi zararın giderilmesi için talep ettiğimiz manevi tazminata davalılar aleyhine hükmedilmesine, avukat ücretleri ile yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini istemiştir. Asıl davanın davalısı … istinaf başvuru dilekçesinde özetle: İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin vermiş olduğu karara dayanak teşkil eden bilirkişi raporunun hukuka, doktrine ve yerleşik Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğunu, bilirkişi heyetinin raporlarında yönetim kurulunun sorumluluklarına ilişkin TTK hükümleri çerçevesindeki genel değerlendirmelerin yapılmadığını ve raporun bu haliyle karara dayanak teşkil ettiğini, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğunun 6102 Sayılı TTK’nın 553 ve 555. maddelerinde düzenlendiğini, TTK’nın 553. maddesinin 1. fıkrasında yöneticilerin sorumlu olacağı hallerin düzenlendiğini, yine TTK’nın 553. maddesinin 3. fıkrasında da işbu sorumluluğun yönetim kurulu üyelerine yükletilebilmesi şartının vâzedildiğini, gerek kanunun lafzından ve ruhundan gerek Yargıtay içtihatlarından gerekse doktrindeki fikir uzlaşısından anlaşılabileceği üzere, anılan bu sorumluluğun bir kusur sorumluluğu olarak karşımıza çıktığını, TTK’nın 553/3. maddesinde getirilen ilkeye göre ise hiç kimsenin kontrolü dışındaki olay ve işlemlerden sorumlu tutulamayacağının belirtildiğini, bir başka ifade ile sorumsuzluk esas kabul edildiğini, Doktrinde ise böylece 6562 sayılı mülga Türk Ticaret Kanunu’nda benimsenen tamamen soyut bir gözetim ve özen borcuna aykırılık gerekçesine dayalı sorumluluk sisteminin terk edildiğinin ifade edildiğini, (Abuzer KENDİGELEN, Türk Ticaret Kanunu, Değişiklikler, Yenilikler Ve İlk Tespitler, On İki Levha Yayıncılık A.Ş., İstanbul, 2016, 3. Bası, s. 460-461; BAHTİYAR; s. 382-383. Erdoğan MOROĞLU;6102 Sayılı Türk Ticaret Kanunu Değerlendirme ve Öneriler, Oniki Levha Yayıncılık, İstanbul, 2016, s. 313.)Bir diğer yandan bu noktada anılan sorumluluğun ispat yükünün kimde olduğunun da altı çizilmek gerekeceğini, TTK’nın 553. maddesi ile 336 vd. maddeleri ve 359. maddelerinin teorik altyapıları ve uygulaması bırakılarak genel hükümlerin sözleşmeler için öngörülen kusur karinesine dayalı sorumluluk sistemi yerine bu defa kusurun ispatını davacıya yükleyen, haksız fiil hükümlerine paralel bir sorumluluk sistemi kabul edildiğini,Sonuç olarak TTK’nın kusur sorumluluğu olarak düzenlediği bu sorumluluğa müstenit, huzurdaki davaya konu olan olayda davacı tarafından müvekkiline ait herhangi bir kusurun yükletilip yükletilemeyeceğinin incelenmediğini, ve dosyadaki bilirkişi raporunun işbu eksik inceleme ile tanzim edildiğini, iş bu sebeple bilirkişi raporu bu yönüyle esaslı bir eksiklik gösterdiğini, bu sebeplerle, yargılamada verilen hükme dayanak teşkil eden bilirkişi raporunun işbu esaslı eksikliği nedeniyle kararın kaldırılması gerektiğini, Kabul anlamına gelmemekle birlikte kusurun varlığı tespit edilmiş olsa dahi 2012 yılında yürürlüğe giren 6102 sayılı TTK ile getirilen en önemli düzenlemelerden biri olan kusurda farklılaştırılmış teselsül ilkesine hiç değinilmediğini, TTK’nın 557/1 maddesi uyarınca farklılaştırılmış teselsülde, sorumlu yönetim kurulu üyelerinin, kusurlarına ve durumun gereklerine göre, zarar kendilerine şahsen isnat edilebildiği ölçüde diğerleri ile birlikte sorumlu olacaklarının açıkça öngörüldüğünü, bu hükümde müteselsil sorumluluk kabul edildiğini; böyle olmakla birlikte, yönetim kurulu üyelerinin her birinin sorumluluğuna sınır getirildiğini (HELVACI, s. 85.), buna göre yönetim kurulu üyelerinin her birinin sorumluluğu, kusuruna ve durumun gereklerine göre, zararın kendisine şahsen yükletilebilecek miktarı ile sınırlandırıldığını, dolayısıyla her bir yönetim kurulu üyesinin tek başına (münferiden) sorumluluğuna gidilseydi ne miktara mahkûm olacak idiyse, en fazla onu ödemekle yükümlü, kendi eylemi ile zarar arasındaki illiyet bağı uyarınca sorumlu olacaklarını, ( HELVACI, s. 85.)Bir diğer yandan huzurdaki davada uyuşmazlığa konu şirket içerisinde görev dağılımı da bulunmadığını, 4 Nisan 2014 tarihli cevap dilekçesinin 2 numaralı ekinde ISO 9001 Belgesinin sunulduğunu, görev tanımlarının işbu belgede de yer bulduğunu, buna göre – kısaca belirtmek gerekir ise – …’nun şirketin mali işlerinden sorumlu müdür, … şirketteki fabrika ve üretimden sorumlu, müvekkili …’un da bu iş ve işlemlerin genelinde gözetim mercii olduğunu, bir diğer yandan …’nun aynı zamanda mali müşavir olup, şirketin mali işlerinin sorumlu olmasının sebebinin de bu olduğunu, …’nun kartvizitinde de aynı bilgilerin yer aldığını, bu noktada müvekkilince yapılan işlemlerden sorumlu olabilmesi için müvekkilinin ancak ağır kusuru ile mümkün olacağını, Huzurdaki dosyada ilk derece mahkemesinin kararının temelini oluşturan bilirkişi raporunda ise işbu ilkeden bahsedilmemiş, hangi kararların hangi dönemde alındığı, kimin sorumluluğunda olduğu gözetilmeden bir başka ifade ile 6102 sayılı TTK ile getirilen ve Türk Ticaret Hukukundaki en önemli ilkelerden farklılaştırılmış teselsül ilkesi bir yana bırakılarak rapor tanzim edildiğini, bu açıdan raporun gerekli ve detaylı inceleme yapılmadan hazırlanmış olduğunun açık olduğunu, Denetçinin sorumsuzluğuna ilişkin kurulan hüküm ile TTK’nın 554. maddesinde tanzim edilen sorumluluğun ilkeleri ile bağdaşmadığını, bilirkişi heyetinin karara dayanak teşkil eden raporunun inceleme ve değerlendirme başlıklı son kısmının 10 numaralı alt başlığında aynen; “Denetçinin 2009-2010-2011 yıllarına ait faaliyetler için kaleme aldığı denetçi raporunda belirtilmiş usulsüzlüklerin esas itibarıyla gerçeği yansıttığı, bu usulsüzlüklerin 2012 ve 2013 yılına da sirayet ettiği, tüm bu usulsüzlüklere rağmen pay sahiplerince oybirliği ile adı geçen yıllara (2009-2010-2011) ilişkin ibra kararı alındığı anlaşılmasına göre, takdir Sayın Mahkemeye ait olmak üzere, işbu sorumluluk davasında denetçi olarak görev yapan …’e sorumluluk yüklenemeyeceği sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.” denildiğini, raporunun bu kısmı ise hem eksik hem de hatalı olduğunu, tabiatıyla bir hükme dayanak teşkil etmesinin de mümkün olmadığını, Bilirkişilerin 2009-2010-2011 yıllarına ait ibranın etkilerinin 2012 ve 2013 yıllarına da tesir edeceği kanaatine erişmiş olup bu hususun da kabul edilebilmesinin mümkün olmadığını, O dönemde denetçilik yapan …’in, … çalışanı olarak firmanın denetimini yaptığını, … firmasının ise …’na ait olduğunu, tüm bu olayların vuku bulmasından sonra öğrenilmiştir ki …’na ait olan … daha sonra …’e devredildiğini, dolayısıyla denetçi …’in her daim tüm işlerin içinde yer aldığını ve yönetim kurulunda alınan kararları doğrudan ve/veya dolayısıyla etkilediğini, Bilirkişilerin hakimi yönlendirmeye yönelik hukuki kanaat bildirdiklerini, raporun işbu bölümünün de 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve ilgili doktrin görüşleri uyarınca hukuka aykırı olduğunu ve kabul edilmesinin mümkün olmadığını, yine bu haliyle bir karara dayanak teşkil etmesinin de mümkün olmadığının izahtan vareste olduğunu, Yönetim kurulu üyelerinden … görevde bulunduğu süreler ile ilgili raporun muhtelif yerlerinde çelişkiler bulunduğunu, Yukarıda açıklanan nedenlerle; İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2014/585 E – 2018/314K. sayılı 29.03.2018 tarihli ilamının istinaf incelemesi sonucunda kaldırılmasına ve müvekkili aleyhine açılan davanın reddine, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Asıl ve birleşen davalar, yönetim kurulu üyeleri ile denetçinin sorumluluğuna dayalı, dava dışı şirkete ve davacılara verildiği ileri sürülen doğrudan ve dolaylı zararın tazmini, ayrıca asıl davada manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile asıl davada, davalı … Girgin yönünden açılan davanın reddine, diğer davalılar yönünden davanın kabulü ile 10.000 TL maddi tazminatın davalılardan müteselsilen tahsili ile dava dışı şirkete verilmesine, davacının doğrudan zarar istemi ile manevi tazminat taleplerinin reddine, birleşen İstanbul 4. ATM 2014/123 E sayılı davasında; davalı … yönünden davanın reddine , diğer davalılar yönünden davanın kabulü ile 1.000 er TL tazminatın kabulü ile toplam 2.000 TL tazminatın davalılardan alınarak dava dışı şirkete verilmesine, birleşen İstanbul 4. ATM 2014/1481 E sayılı davasında; TTK 558 maddesi gereğince 6 aylık hak düşürücü sürede dava açılmadığından ve davalı … ve … yönetim kurulu üyesi olmadıklarından taraf sıfatları bulunmadığından, davalılar …, …, … 15.05.2013 tarihinde yönetim kurulu üyesi olup dava şartı yokluğu nedini ile davanını usulden reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Bu karara karşı asıl davada verilen hüküm yönünden asıl davada davacı vekili ile davalı … vekilince istinaf başvurusunda bulunulduğu anlaşılmıştır. Birleşen davalara yönelik istinaf başvurusu yoktur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, asıl dava yönünden ve istinaf başvuru nedenleri ile kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Asıl davada verilen hüküm yönünden asıl davada davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde;Mahkemece hükme esas alındığı anlaşılan ve alanlarında uzmanlarından oluşturulan bilirkişi heyeti rapor içeriğinde de işaret edildiği üzere; Davalı denetçi … 2009-2010-2011 yıllarına ait faaliyetlere ilişkin kaleme aldığı denetçi raporunda belirtilmiş usulsüzlüklerin esas itibariyle gerçeği yansıttığı, bu usulsüzlüklerin 2012-2013 yıllarına da sirayet ettiği, tüm bu usulsüzlüklere rağmen pay sahiplerince oybirliği ile adı geçen 2009-2010-2011 yıllarına ilişkin ibra kararı alındığı da anlaşılmakla, davalı denetçinin de zarardan sorumlu tutulması gerektiği yönündeki davacı istinaf nedeni yerinde görülmemiştir. Davacının ortağı olduğu dava dışı şirketin iflasına karar verilmiş olduğu, 2009-2010-2011yıllarına ilişkin usulsüzlükler bilinir olmasına rağmen davacı tarafça ibra kararına olumlu oy verilmiş olması, bu yıllara ilişkin zararın sonraki 2012 ve 2013 yıllarına sirayet etmiş olması karşısında, şirketin 2012-2013 yıllarındaki zararları dikkate alındığında dahi davacının doğrudan zararlarının tespit edilemeyeceği yönündeki dava dışı şirketin finansal yönden de incelenmesi suretiyle düzenlendiği anlaşılan bilirkişi raporundaki tespit ve belirlemeler de dikkate alındığında, dava dışı şirketin iflas dosyasında mevcut olan finansal kayıtlar incelenmek suretiyle davacının doğrudan zararının belirlenebileceği yönündeki davacı istinaf nedeni de yerinde görülmemiştir.Somut uyuşmazlıkta manevi tazminat şartları oluşmadığından ve davacının kişilik haklarının zedelendiği iddiası yönünde kanıt da sunulmadığı anlaşılmakla, davacının manevi tazminat isteminin reddi kararına karşı ileri sürdüğü istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.Asıl davada verilen hüküm yönünden davalı … vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; Yukarıda davacı vekilinin istinaf başvuru nedenlerinin incelendiği aşamada değerlendirildiği üzere; Davalı denetçi … in 2009-2010-2011 yıllarına ait faaliyetlere ilişkin kaleme aldığı denetçi raporunda belirtilmiş usulsüzlüklerin esas itibariyle gerçeği yansıttığı, bu usulsüzlüklerin 2012-2013 yıllarına da sirayet ettiği, tüm bu usulsüzlüklere rağmen pay sahiplerince oybirliği ile adı geçen 2009-2010-2011 yıllarına ilişkin ibra kararı alındığı da anlaşılmakla, davalı denetçinin de zarardan sorumlu tutulması gerektiği yönündeki davalı istinaf nedeni yerinde görülmemiştir.İstinaf eden davalının sorumluluk döneminin çok önemli bir bölümünde şirket yönetim kurulunda yer aldığı, bilirkişi kurulunca tespit edilen ve davalının sorumluluğunda olan dönemdeki usulsüzlüklerin neden olduğu şirket zararlarından bu davalının sorumlu olacağı, kusurda farklılaştırılmış teselsül hükümleri uyarınca sorumluluğu dışında kalan bir zarar olmadığı, zarar doğuran eylemlerin yıllara sari ve teselsül eden eylemler sonucu oluştuğu, hatta 2012-2013 yıllarına sari olduğu, davalının bulunduğu durum itibariyle diğer tüm yöneticilerin usulsüz işlemlerini bilebilecek ve gerekli önlemleri alabilecek durumda olduğu da gözetildiğinde, farklılaştırılmış teselsül hükümlerine dayalı istinaf başvuru nedenleri de yerinde görülmemiştir.İlk derece mahkemesinin bilirkişi kurulu rapor ve içeriğindeki tespitler ile sunulu deliller ışığında verdiği karar ve gerekçesinde yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, asıl davada davacı vekili ve asıl davada davalı … vekilinin istinaf başvurularının ayır ayrı HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca asıl davada davacı vekili ve asıl davada davalı … vekilinin istinaf başvurularının ayrı ayrı esastan reddine,2-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Bakiye 512,32 TL nispi istinaf harcının asıl davada davalı …’tan tahsiline, Hazineye irad kaydına, 4-Taraflarca sarf edilen istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,5-Duruşma açılmadığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,6-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 05.11.2020 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.