Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2175 E. 2020/968 K. 24.09.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2175
KARAR NO: 2020/968
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 5. Asliye Hukuk Mahkemesi
NUMARASI: 2017/323 Esas – 2018/365 Karar
TARİH: 19/07/2018
DAVA: İstirdat
Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabul- kısmen reddine ilişkin verilen karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, müteaddit defalar davalıdan taşıt kredisi kullandığını, krediyi kullanırken kendisinden dosya masrafı, kredi kullanım masrafı ya da başka adlar altında hukuka aykırı şekilde kesintiler yapıldığını ya da masraf alındığını, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin bir örneğinin verilmediği gibi, önceden hazırlanmış matbu sözleşme olması dolayısıyla kendisine sözleşmenin içeriğine müdahale hakkı da verilmediğini ve sözleşmenin müzakere edilmediğini, kaldı ki sözleşmelerdeki aleyhe hükümlerin genel işlem koşulu niteliğinde olduğunu, sözleşmeler taraflar arasında akdedilirken, sözleşme hürriyeti ilkesine bağlı olarak taraflar arasında dengesizliğe yol açacak veya taraf aleyhine olacak bir maddenin hukuken bağlayıcılığının olmadığını, genel işlem koşullarının Borçlar Kanunu’nda tanımlandığını, buna göre, genel işlem koşulları, bir sözleşme yapılırken düzenleyenin, ileride çok sayıdaki benzer sözleşmede kullanmak amacıyla, önceden, tek başına hazırlayarak karşı tarafa sunduğu sözleşme hükümleri olduğunu (BK m. 20/1). 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanuna (TKHK) eklenen “Sözleşmelerdeki Haksız Şartlar” başlıklı altıncı madde ve bu maddeye dayanılarak çıkarılan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmelik” ile sınırlı ölçüde kendisine yer bulduktan sonra, şimdi 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) ile daha yaygın olarak uygulanma olanağına kavuşmuş olduğunu belirterek, haksız ve hukuka aykırı olarak müvekkilden alınmış bulunan, fazlaya ilişkin dava ve talep haklarımız saklı olmak kaydıyla şimdilik 1.000.TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faiziyle birlikte müvekkile iadesine yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Yargılama sürecinde davacı vekilince ıslah ile 6.640,02 TL nin tahsili talep edilmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının tüketici olmadığını, davacının yapmış olduğu işlemin de, tüketici işlemi olmadığını, taraflar arasında kredi çerçeve sözleşmesi imzalanmış olmakla; bahse konu uyuşmazlığın çözümlenmesinde de tüketici mevzuatı değil genel hükümlere gidilmesi gerektiğini, müvekkili banka tarafından tahsil edilen tüm rakamların davacıdan tahsil edileceğinin “sözleşme öncesi bilgi formunda”, “kredi çerçeve sözleşmesinde” ve “bankacılık hizmet sözleşmesinde” açıkça belirtildiğini, davacı şirketin de bahse konu sözleşmelerde imzası olduğu üzere açıkça muvaffakat ettiğini, 10.08.2012 tarihli sözleşme öncesi bilgilendirme formu ile de tüm hususlar davacı şirkete yazılı olarak bildirildiğini ve incelenmesi için gerekli sürenin de verildiğini, davacının, tüm bu masrafların kendisinden tahsil edileceği bilgisi dahilinde olmasına ve genel işlem koşulu varlığı halinde dahi kabul edip muvaffakat etmesine rağmen; bu muvaffakatından sonra haksız, kötüniyetli ve hukuka aykırı talepte bulunduğunu, . tacirin, şirketiyle ilgili tüm faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi davranması gerektiğini, tüketiciler için düzenlenen yasa hükümlerine sığınıp hak iddia edemeyeceğini, kredi çerçeve sözleşmesinin 2.9. maddesi ve bankacılık hizmet sözleşmesinin 3. maddesin ile müşteriden alınacak masraf, komisyon ve vergiler düzenlenmekle, bankanın uygun göreceği miktarın tahsilinde bankanın yetkili olduğunu, bu sebeple davacı ile imzalanan sözleşmelerde alınacak bedeller kabul edilmekle haksız gereksiz veya fazladan hiçbir tahsilat yapılmadığını, davaya konu erken kapama ücretinin sözleşme öncesi bilgilendirme formunda davacı ile müzakere edildiğini, davacının sonradan talep ettiği ücretler hakkında bilgisinin olduğunun açık olduğunu, davacı, söz konusu ücretlerin alınması hususunda muvaffakat etmiş olup; bu muvaffakatından sonra kötüniyetli talepte bulunduğunu, davacı yanın ihtirazi kayıt ileri sürmeksizin rızaen ödenen bedelin iadesini talep hakkı bulunmadığını belirterek, fazlaya ilişkin tüm hakları ile her türlü beyan ve itiraz hakları saklı kalmak kaydıyla; davanın reddi ile yargılama gideri ve vekalet ücretinin davacı tarafa yükletilmesini savunmuştur.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 19/07/2018 tarihli, 2017/323 Esas – 2018/365 Karar sayılı kararında, “…Tarafların, tacir ve davacının kullanmış olduğu kredilerin ticari kredi olması nedeni ile kredi komisyonu ve kredi kullanım masrafı gibi talep edilebilecek masraf ve komisyon oranı serbestçe belirlemeleri mümkün olduğu, davacı şirketin davalı banka arasında imzalanan sözleşme öncesi bilgilendirme formunun 5.maddesindeki hükümler ve imzalanan genel kredi sözleşmeleri ilgili maddelerinde yer alan hükümler kapsamında davalı bankanın belirleyeceği oranlarda masraf ve komisyon talep etme hakkı bulunduğu, bilirkişi raporunda ayrıntılı şekilde belirtildiği üzere alınan 7 aylık kredinden de 5 adedinde yapılan işlemlerin taraflar arasındaki yazılı anlaşmaya uygun olduğu ve bankacılık genel uygulamaları bakımından da aykırı olmadığı…” gerekçesiyle davanın kısmen kabul kısmen reddi ile, 1.914,39 TL’nin 1.000,00 TL’si için dava tarihi olan 20/08/2015 tarihinden kalan 914,39 TL’si için ıslah tarihi olan 02/06/2017 tarihinden itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar verilmiştir.Bu karara karşı her iki taraf vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Mahkemenin, davanın kısmen reddine dair hükmünün yasaya ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bozmayı gerektirdiğini, mahkemenin davanın taraflarının tacir ve davacının kullanmış olduğu kredilerin ticari kredi olması nedeniyle kredi komisyonu ve kredi kullanım masrafı gibi talep edilebilecek masraf ve komisyon oranının serbestçe belirlemelerinin mümkün olduğunu belirttiğini, ancak tacir olan ve ticari işletmesinin devamı için krediye ihtiyacı olan müvekkili, söz konusu yüksek meblağlı kredileri ancak finans kuruluşlarından önceden düzenlenmiş matbu sözleşmeleri imzalamak karşılığında alabildiğini, tüm bunların bilincinde olan davalı banka ve onun gibi diğer finans kuruluşlarının, işbu hakim durumu kötüye kullanarak tek taraflı olarak hazırlamış oldukları sözleşmelere, bilgi formalarına, matbu dilekçelere müdahale ettirme veya sözleşme şartlarını müzakere etme imkânı tanımadıklarını, müvekkili şirketin kredi kullandığını ve bankacılık mevzuatına uygun olarak kendisinden alınan tutarları değil, banka tarafından haksız surette tek taraflı olarak konulmuş ve banka tarafından tek taraflı dayatılan ya da keyfi surette yorumlanan sözleşme maddelerine dayanarak müvekkilinden alınan haksız tutarlara karşı dava açıldığını, mahkeme, davacı şirket ile davalı banka arasında imzalanan Sözleşme Öncesi Bilgilendirme Formu’nun 5. maddesini esas alarak, davalı bankanın belirleyeceği oranlarda masraf ve komisyon talep etme hakkı bulunduğuna hükmettiğini, tacir olan müvekkili şirket, ticaretini sürdürebilmek ve var olabilmek için; sözleşmeye müdahale veya banka ile müzakere imkanının da bulunmaması karşısında, tacirin veya bireyin istemeyerek ama mecbur bırakılarak imzaladığı sözleşmelerin uygulanmasında yasanın emredici hükümleri ile korunması gerektiğinin tartışmasız olduğunu, ayrıca mahkemenin vermiş olduğu karara dayanak gösterdiği Bilirkişi Raporlarının da hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, söz konusu belgelerin sunulması ve mahkemenin kararında bu belgeleri esas alması, savunmayı genişletme yasağının en açık haliyle ihlalini ihtiva ettiğini, taraflarına tebliğ edilmeyip dosyaya sunulduğu anlaşılan belgelerin kabul anlamına gelmemek üzere, ek raporda bilirkişinin inceleme yaparken sonradan sunulan belgelere dayanarak görüş bildirmesinin açıkça usule ve yasaya aykırı olduğunu, sözleşme hükmünde sözleşme gereği yapılacak tüm masrafların ödenmesi kabul edilmiş olmasına rağmen yapılan masrafların neler olduğunun belirtilmediğini, davalı bankanın tüm maliyet giderlerini kredi faiz oranına ilave etmesi gerektiğini, açıklanan ve resen dikkate alınacak sair yasal nedenlerle, İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/815 Esas, 2018/880 Karar sayılı, 11/07/2018 tarihli davanın kısmen reddine dair kararının bozulmasına veya ortadan kaldırılarak davanın kabulü ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili katılma yoluyla istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Öncelikle davacıdan yapılan masraf ve kesintilerin taraflar arasındaki sözleşme ve sözleşme öncesi bildirim formları kapsamında yasal kesintiler olduğunu, bu nedenle davacı yanın istinaf başvurusunun reddi gerektiğini, ayrıca hükmün müvekkili aleyhine olan kısmının da kaldırılarak davacının tüm taleplerinin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı bankadan kullanılan krediler nedeniyle haksız alındığı ileri sürülen masraf ve kesintilerin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince, yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabul- kısmen reddine karar verilmiş, bu karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalı istinafı, katılma yoluyla istinaf olduğundan esası incelenmiştir.Aşağıda davacı tarafın istinafıyla birlikte yapılan değerlendirme sonucunda; Davacı tacir olup, kullandığı kredilerin ticari kredi olduğu hususu ihtilafsızdır.TBK’nın 21/2. maddesi uyarınca, sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır. Somut olayda; Bankacılık Hizmet Sözleşmesinin ” ücret vergi komisyon ve masraflar” başlıklı 3. maddesi, ” Komisyon vergi ve masraflar ” başlıklı 2.9. Maddesi ile sözleşme öncesi bilgi formunun ” Komisyon vergi ve masraflara ilişkin 2.9 maddesi başlıklı 5. maddesine dair sözleşme hükümlerinin sözleşmenin niteliğine aykırı olduğundan söz edilemez. Zira tüm bankalar tarafından benzer kesintiler yapılmakta olup, davacı bu hususu bilmediğini ileri süremez.Genel işlem koşulları TBK’nın 20 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. TBK yürürlüğe girdikten sonraki dönemde imzalanan sözleşmeler ve kullandırıla krediler yönünden; yasal düzenlemeye göre, genel işlem koşulu içeren sözleşmeler yapılması hukuken mümkündür. Bir hükmün salt genel işlem koşulu niteliğinde olması, onun geçersiz olması sonucunu doğurmaz. TBK’nın 25. maddesi uyarınca, “Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz”. Yani, genel işlem koşulu niteliğindeki sözleşme maddesinin geçersiz sayılması için, hükmün dürüstlük kuralına aykırı olması gerekir. Somut olayda, bankanın, yapılan işlemler nedeniyle masraf alacağına dair sözleşme hükümlerinin haksız işlem şartı olduğundan söz edilemez.Bu tür uyuşmazlıklarda, davalı banka ile diğer bankaların uygulaması araştırılarak bu tür işlemlere kredi grupları bakımından uygulanan komisyon, masraf vb. ad altında kesilen masraf miktar ya da oranları sorulup karşılaştırılarak, davacıdan talep edilebilecek ortalama miktar konusunda bilirkişiden rapor alınarak, alınan masraflar konusunda 5411 Bankacılık Kanunu 144. maddesinin vermiş olduğu yetkiye istinaden, Bakanlar Kurulunun 16.10.2006 tarih ve 2006/11188 sayılı kararına istinaden Merkez Bankasının çıkarmış olduğu 09.12.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2006/1 sayılı tebliğin 4. maddesi hükmü de dikkate alınmak suretiyle davalı banka tarafından yapılan kesinti miktarının uygun olup olmadığı veya ne miktarda olduğu, dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı davacıya iadesi gereken miktar bulunup bulunmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekmektedir ( Yargıtay 11.HD’nin 26/06/2018 tarih, 2016/11653 E. 2018/4811 K. ve 2017/276 E. 2018/5662 K. sayılı ilamları). Somut uyuşmazlıkta, mahkemece alınan kök ve ek raporda; tahsil edilen masraf ve komisyonların emsal banka azami masraf ve oranları ile karşılaştırılmasının yapılmış olduğu ve bankaca alınan masraf ve komisyonların makul düzeyde olanlar ile olmayanlara yönelik değerlendirme yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Her iki tarafın da tacir olduğu dikkate alındığında; tarafların serbest iradeleriyle sözleşme akdetmiş oldukları, davacıdan alınan masraf ve komisyonların sözleşmede kararlaştırılan hususlara uygun olduğu, ayrıca davalı bankanın davacıya verdiği krediyi temin ederken belli bir maliyete katlandığı dikkate alındığında, bankanın almış olduğu masraf ve komisyonların almasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu söylenemez. İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında; uyuşmazlığa konu kredi sözleşmesi doğrultusunda kullandırılan krediler bakımından emsal banka araştırmaları yapılara hazırlandığı görülmüştür. Bu sebeplerle ilk derece mahkemesince alınan raporlar gerekçeli ve denetime elverişlidir. Buna göre davacı vekilinin sözleşmelerdeki davacı aleyhine olan düzenlemelerin genel işlem şartları kapsamında haksız şart olarak kabul edilmesi gerektiği, yine mahkece hükme esas alınan bilirkişi raporunun hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu yönündeki istinaf nedenleri yerinde değildir. Davacı vekilince ek rapor hazırlanması sırasında davalı yanca bilirkişiye sunulan ve raporda dikkate alınan belgelerin bilirkişi tarafından dikkate alınmaması gerektiği, bu belgelere göre görüş belirten bilirkişi raporuna itibar edilmemesi gerektiği ileri sürülmüştür. Davacının davadaki talep ve açıklamaları kapsamında kendisinden haksız kesilen masraf ve kesintilerin tahsilini talep etmiştir. Bilirkişi tarafından, kök raporu hazırlanmadan önce hangi sözleşmeye dayalı olarak ne miktar ve nitelikte kredi kullandırıldığının ortaya konulması ve bu krediden ne miktar masraf ve kesinti yapıldığının belgelenmesi gerektiği vurgulanmıştır. Taraflar da kredi sözleşmesi ve eklerine delil olarak dayanmış olmakla; davalı yanca kullandırılan kredilerin dayanak belgelerinin ek rapor aşamasında sunulmasında uyuşmazlığın çözümü açısından gereklilik bulunup, davacı vekilinin bu yöndeki istinafı da yerinde görülmemiştir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle ilk derece mahkemesinin yaptığı bilirkişi incelemesi sonucu alınan bilirkişi raporuna ve celp edilen diğer banka emsallerine göre, fazla yapıldığı anlaşılan masraf ve kesintilinin tahsiline karar verilmesinde isabetsizlik yoktur.Açıklanan bu gerekçelerle, davalı ve davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun, davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM :1-HMK’nın 353/1.b.1.maddesi uyarınca davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-HMK’nın 352/1-b1. maddesi uyarınca davalı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun esastan reddine ,3-Taraflarca yatırılan istinaf başvuru harçları ile istinaf karar harçlarının Hazineye irad kaydına,4-Taraflarca istinaf kanun yoluna başvurusu için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine,6-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 24/09/2020 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.