Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2174 E. 2020/993 K. 01.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2174
KARAR NO : 2020/993
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2016/505 Esas – 2018/751 Karar
TARİHİ: 17/07/2018
DAVA: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin davalının ürünlerini satan bayisi olduğunu, müvekkili tarafından davalıya verilen senetlerin peşinen bağlantı amaçlı senetler olduğunu ve ürün teslimi yapıldığı sürece senetlerin ödeneceğini, davalının teslim etmiş olduğu ürünler toplamının 159.271,15 TL olduğunu, müvekkilinin yapmış olduğu ödemelerin 138.310,00 TL senetler, 22.500,00 TL banka havalesi ve 55.929,00 TL çekler olmak üzere toplam 194.459,00 TL olduğunu, bu ödemelerin 22.500,00 TL’lik kısmının ödenmediğini, müvekkilinin davalıdan alacağının 35.188,82 TL olduğunu belirtmiş olup, İstanbul Anadolu … İcra Müdürlüğü ‘nün … Esas sayılı icra takibine borçlu olmadıklarının tespitine ,yargılama giderlerinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının yaklaşık 4-5 senedir müvekkili şirketten mal aldığını, karşılığında senetle veya çekle borçlandığını, müvekkilinin siparişlerini zamanında ve gecikme olmadan karşıladığını, davalının dava dilekçesindeki iddiaların gerçeği yansıtmadığını, davacının müvekkiline hiçbir zaman nakit ödeme yapmadığını, senetlerin bankaya tahsil için verildiğinde, ödenenler dışında kalanların vadelerinde protesto edildiğini, icra takibi yapılan senetlerinde protesto edilen senetler olduğunu belirtmiş olup, müvekkilinin borçlu davacıdan fazlaya ilişkin alacak talebi saklı kalmak kaydı ile alacağının reeskont avans faizi, masrafları ve avukatlık ücreti ile birlikte tahsiline, borcunu inkar eden davacı aleyhinde en az %20 inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 17/07/2018 tarihli, 2016/505 Esas – 2018/751 Karar sayılı kararında, “…Her iki bilirkişi raporu da oldukça ayrıntılı olup özellikle de davacının her türlü itirazları sıra numarası altında detaylıca irdelendiği, sorulan tüm soruların cevaplarını ayrıntılı olarak içerdiği için denetime elverişli olduğu anlaşılarak her iki bilirkişi raporunun birbiriyle örtüşmesi nedeniyle hükme esas alınmasına dair karar verilmiştir. Yukarıda detaylıca yazılmaya çalışıldığı üzere her iki tarafın defterleri usulüne uygun tutulmuş ise de defterler arasındaki farklılık, davacı tarafından düzenlenerek verilen senetlerin iadesinin davalı defterlerine işlenmesine rağmen davacı defterlerine işlenmemesinden ve yine davacının çekle ödendiğini belirttiği 18.000 tl lik ve 26.780 tl lik ödemelerin davalıya yapılmamasına rağmen davacı tarafından yapılmış gibi işlenmesinden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Davalının kestiği fatura her iki tarafın defterlerinde kayıtlı olduğu için bu hususta bir ihtilaf olmadığı anlaşılmıştır. Yine 30.01.2015 tarihli protokol her iki tarafın kabulünde olduğu için eski senetlerin iade edilerek yerine aynı şartlarda ,aynı miktarlı ,13 adet toplam 95.545 tl lik ödeme vadeleri uzatılmış yeni senetlerin verildiği konusunda da bir ihtilaf bulunmamaktadır.Sadece ödemelerle ilgili bir ihtilaf bulunmaktadır. Davacı taraf bu senetlerden sadece üç adedinin bedelini ödememiş olup ödediğine dair bir delil de dosya kapsamında bulunmamaktadır. Zaten davacı taraf takibe konulan 3 adet senedin bedelini ödediğini iddia etmemektedir. Bilakis davalının mal teslim etme yükümlülüğünü yerine getirmediği için senetlerin bu haliyle bedelsiz kaldığını iddia etmektedir. Tarafların incelenen defter kayıtlarına ve bankalardan gelen yazı cevaplarına göre davacı tarafın “davalının mal teslim etme yükümlülüğünü yerine getirmediği için senetlerin bedelsiz kaldığı ” iddialarını ispat edemediği, bu hususta yazılı delil sunamadığı, tam tersi imzaladığı 30.01.2015 tarihli protokolde yer alan senet bedellerini ödediği, sadece 31.08.2015- 31.10.2015 ve 31.12.2015 vadeli her biri 7.500 tl bedelli senetlerin bedelini ödemediği ,bu yüzden davacı hakkında icra takibi yapıldığı ve bu takipte davalının haklı olduğu anlaşılmakla sübut bulmayan davanın reddine dair karar verilmiştir.Davacı taraf 31.08.2015- 31.10.2015 ve 31.12.2015 vadeli toplam 22.500 tl lik senetlerden ötürü davalıya borçlu olmadığının tespitine ilişkin iş bu davayı açmış ise de dava değerini icra dosyasında yer alan miktar olarak değil kendi defterlerinde alacaklı gözüktüğü miktar olarak göstermiştir. Yani dava değerini yanlış göstermiştir. Dava ,alacaklı davalı lehine neticelendiği için mahkememizce tensiben verilen ve teminat yatırılmak suretiyle infaz edilen ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına, karar kesinleştiğinde alacaklının ihtiyati tedbir nedeniyle alacağını geç almış bulunmaktan doğan zararlarının yatırılan teminattan karşılanmasına, menfi tespit davasının kesinleşen icra takibine istinaden açılması nedeniyle bu takibe bağlı oluşu göz önüne alınarak alacaklı davalının uğradığı zararın, icra takibine konu edilen ve itiraz edilmeden kesinleşen alacağın % 20 si oranında ( 23.924 tl x % 20 /100= 4.784,80 TL) olduğu…” gerekçesiyle davanın reddine, İİK 72/4 maddesi gereğince; takip konusu alacağın %20 si ( 23.924 tl x % 20 /100= 4.784,80 TL) oranında tazminatın davacıdan alınarak davalıya verilmesine, karar verilmiştir.Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Dosya incelendiği zaman görüleceği üzere, mazeret sayıları ile yine kısa gün almak yönünde yapmış oldukları mücadelelerin haricinde ısrarla söz konusu dosyadan karar verilmesi yünündeki taleplerinin mahkeme tarafından 17/07/2018 tarihli celsede değerlendirilerek karar oluşturulduğunu, ancak kararın verildiği celsede dahi davanın menfi tespit davası olmasına, davanın temelini icra dosyası oluşturmasına rağmen mahkeme dosyası içerisinde icra dosyası olmadan, davacı ile davalı arasında senet değişimine ilişkin sözleşmenin dosyada mevcut olmadığı şeklindeki beyanlar ile davalı vekilinin elindeki sözleşmeyi duruşma sırasında mahkemeye sunarak yeterli inceleme yapılmadan verilen yanlış bir karar olduğunu, zira mahkemenin ödeme için verilen senet yada çekin, ödeme yapılmadan iade edildiği iddiasını, çeki yada senedi ödeme için veren tarafın değil, bu iddiayı ileri süren tarafın yazılı belge ile ispatlaması gerektiği hususunun bilinmediğini düşündüklerini, asıl olan ödeme için teslim edilen belgenin ödenerek iade alındığını, bunun aksini ileri süren kişinin iddiasını ispatlamak durumunda olduğunu, dosyanın incelendiği zaman görüleceği gibi satılan ve teslim edilen mallar konusunda tarafların ticari kayıtlarının birbirini tevit ettiğini, mahkemenin, bilirkişiler tarafından davalının ticari kayıtlarında mevcut olan, teslimi konusunda hiç bir ihtilaf bulunmayan ancak ödeme yapılmadan iade edildiği iddia edilen çeklerin ödendiğine dair makbuz ibraz edemediklerinden bahisle söz konusu çekleri ödediklerini ispatlayamadıklarını, bu yüzden de bu çekler yönünden de borçlu oldukları yönünde değerlendirildiğini, söz konusu çeklerin ödeme olarak raporda değerlendirdiğinde müvekkilinin borçlu olmadığının ortaya çıkacağını, bilirkişi raporunu sunan kişilerin mali müşavir olup, mahkemenin ödeme için ibraz edilen çeklerin ödeme yapılmadan iadesi durumunda ispat külfetinin kimde olduğunu kendisinin değerlendirmesi gerekirken hukuksal bilgisi olmayan Mali Müşavir bilirkişinin yanlış tespitine göre davanın reddedilmiş olmasının hukuka aykırı olup, söz konusu kararın kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini, taraflar arasında verilen senetler ile ilgili olarak nasıl protokol düzenlenmiş ise ödeme yapılmadan iade edildiği var ise söz konusu çekler ile ilgili de protokol düzenlenmesi gerektiğini, kaldı ki ödeme yapılmadan iade edildi denilen çeklerden 18.000,00 TL’lik çekin arkasına karşılıksız kaşesi dahi vurulduğunu, her iki bilirkişi raporunda müvekkilinin vermiş olduğu 13.000.00 TL ve 26.768,00 TL tutarlı çeklerin müvekkile ödeme alınmadan iade edildiği kabul edilerek müvekkilin davalıya 32.748,36 TL borçlu olduğu şeklinde rapor verildiğini, açıklamış oldukları nedenler ile inceleme sonucu ortaya çıkacak durumlara göre tamamen usul ve yasaya aykırı İstanbul Anadolu 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2016/505 Esas, 2018/751 Karar sayılı dosyasından verilen kararın kaldırılarak haklı davalarının kabulüne, mümkün olmaması durumunda ise söz konusu kararın kaldırılarak dosyanın tekrar inceleme yapılmak üzere mahkemesine gönderilmesini, yapılacak giderlerin karşı tarafa yükletilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı yanca davacı aleyhine takibe konu 31.08.2015, 31.10.2015 ve 31.12.2015 vade tarihli bonolardan ötürü borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkin İİK 72 maddesi uyarınca açılmış menfi tespit davasıdır. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi HMK 355 maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu, davalının davacıya kestiği faturalar toplamı 162.145,36 TL nin davalı defterlerinde de kayıtlı olup, bu hususta ihtilaf bulunmadığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili gerek dava dilekçesinde gerekse kök rapora beyan dilekçesinde dava konusu bonolara ilişkin ödeme iddialarının olmadığını, senetlerin davalı ile ticari ilişki kapsamında verildiğini, ancak davalının mal teslim etme yükümlülüğünü yerine getirmediği iddiasına dayanmıştır. Dava ve takip konusu bonoların tarafların kabulündeki 31.01.2015 tarihli daha önce verilen senetlerin yerine yenilerinin verildiğine ilişkin borç tasfiye protokolü kapsamında verilen senetler olup, malen kayıtlı bonolar olduğu anlaşılmaktadır. Davacının yukarıda belirtildiği üzere takip ve dava konusu bonolara ilişkin ödeme iddiası bulunmayıp, bonolara dayalı mal teslimi yapılmadığı iddiasıyla menfi tespit talebinde bulunduğu da gözetildiğinde, yerleşmiş yargıtay uygulamasına göre bedeli malen kaydıyla düzenlendiği ihtilafsız olan bonolar yönünden, malların teslim edilmiş olduğu karine olup, mal tesliminin yapılmadığı iddiasının davacı bono borçlusu tarafından yazılı olarak kanıtlanması gerekir. Somut uyuşmazlıkta davacı bu yöndeki iddiasını usule uygun yazılı delillerle kanıtlamadığı gibi dava dilekçesinde belirttiği delillerde açıkça yemin deliline de dayanmamıştır.Buna göre İlk derece mahkemesince kanıtlanmayan davanın reddi yönünde verilen karar sonucu itibariyle isabetli olup, aksi yöndeki davacı vekilinin istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince davacı vekiline tebliğine,5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 01.10.2020 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.