Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2172 E. 2020/735 K. 09.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2172
KARAR NO : 2020/735
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul Anadolu 8. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2017/419 Esas – 2018/776 Karar
TARİHİ : 25/10/2018
DAVA: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne ilişkin karara karşı, davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine, dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki ticari ilişki kapsamında müvekkilinin davalıdan fatura ve cari hesaptan kaynaklı olarak 22.335,81TL alacaklı olduğunu, alacağın tahsilini teminen borçlu aleyhine İstanbul Anadolu …. İcra Dairesinin … sayılı icra dosyasıyla ilamsız takibe girişildiğini, davalının haksız ve kötü niyetli olarak takibe itiraz edip durmasını sağladığını ileri sürerek, davalının takibe vaki haksız itirazının iptali ile 22.335,81TL asıl alacak tutarındaki toplam alacağın icra gideri, vekalet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek yıllık %9 yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili için takibin devamına karar verilmesi talep edilmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı süresinde cevap dilekçesi sunmamış, takibe itiraz dilekçesinde, borçlu sıfatına, takibe, takip yoluna, ödeme emrine, borca, borç miktarına, borcun doğum sebebine, iddia belgeye, belge içeriğine, belge altındaki imzaya, faize, faiz oranına, hak düşümü ve zaman aşımı yönünden itiraz ederek takibin durdurulmasını talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 25/10/2018 tarihli, 2017/419 Esas – 2018/776 Karar sayılı kararında, “…davanın, cari hesaba dayalı alacağın tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, davacının dosyaya sunduğu delillerden davalının 20.03.2017 tarihi itibariyle davacıya 22.335,79 TL borçlu olduğu, davalı tarafın savunmasına dayanak yapılabilecek yazılı bir sözleşme sunmadığı, dolayısıyla tarafların arasında herhangi bir mutabakat yapma mecburiyetinin bulunmadığı, dolayısıyla davacı tarafın alacağını davalıdan talep edebileceği, her iki tarafın incelenen defterlerinde tüm faturaların kayıtlı oldukları ve yine tarafların defterlerine göre takip tarihi itibariyle davacının davalıdan 22.335,79TL alacaklı olduğu, dolayısıyla davacının tüm faturalara konu malları davalıya teslim ettiğini ispat etmiş olduğu, dolayısıyla davalının imzaya itirazları ile dava konusu faturalara yönelik savunmasına itibar edilmediği, TBK’nın 89. maddesi uyarınca para borçları alacaklının yerleşim yerinde de talep edilebileceğinden davalı tarafın icra dairesinin yetkisine ve Mahkememizin yetkisine yönelik itirazın reddine karar vermek gerektiği, zaman aşımına yönelik itirazı bakımından söz konusu alacak 10 yıllık zaman aşımı süresine tabi olup zaman aşımı süresi dolmadığından zaman aşımına yönelik itirazın da reddine karar vermek gerektiği, yine söz konusu alacağın defterlerinde aynı şekilde kayıtlı olması nedeniyle mutabakat belgesindeki davalı şirket yetkilisine ait olmadığı savunulan imza hakkında inceleme yapılmasına gerek görülmediği, davacının 22.335,79 TL alacaklı olduğunun anlaşıldığı, davalı tarafın borcu ödediğine dair herhangi bir ödeme makbuzu, dekont vs ibraz etmediği, kaldı ki böyle bir iddiasının da mevcut olmadığı, alacak likit olmakla davacının icra inkar tazminatında haklı olduğu, davalının İstanbul Anadolu …. İcra Dairesinin … esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptaline, takibin 22.335,79 asıl alacak üzerinden devamına karar vermek gerekmiştir. Avans faizine hükmedilmesi için ya açıkça avans faizi talep edilmesi, ya da yasal faiz oranlarının üzerinde bir oran gösterilmek suretiyle faiz talebinde bulunulması gerekir, aksi halde talebin yasal faiz olarak anlaşılması gerekir, şeklindedir. Davacı tarafın açıkça avans faizi talep etmediği, takip talebinde en yüksek kredi faizi uygulanmasını talep ettiği, itirazın iptali davalarında takipteki talebin önem arz ettiği, ayrıca yasal faiz oranı üzerinde bir oran göstermediğinden davacının talebinin yasal faiz olarak anlaşıldığı, bu halde davacının belirlenen asıl alacağına takip tarihinden itibaren yıllık %9 oranında yasal Faiz yürütülebileceği…” gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının İstanbul Anadolu …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasına yapmış olduğu itirazının iptaline, takibin 22.335,79 TL asıl alacak, 122,85 TL işlemiş faiz üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık % 9 oranında ve değişen oranlarda avans faiz işletilmesine, alacak likit olmakla hüküm altına alınan 22.335,79TL alacağın %20’si oranında inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Davacının, İstanbul Anadolu …. İcra Dairesinde … Esas numarası ile müvekkili şirket aleyhine haksız olarak icra takibi başlatmış olup taraflarınca yasal süresi içinde itiraz edildiğini, daha sonra davacı yan, haksız olarak itirazın iptali talepli dava açtığını, iş bu dava sonucunda itirazın iptaline ve takibin devamına, müvekkili şirket aleyhine icra inkar tazminatına karar verildiğini, usul ve yasaya aykırı mahkeme kararına itiraz ettiklerini istinaf incelemesi neticesi mahkeme kararının kaldırılmsını, zira dava sürecinde dosyanın bilirkişiye gönderildiğini, bilirkişi raporuna süresinde itirazlarını sunmalarına ve ek rapor alınması yönünde talepleri olmasına rağmen mahkemece talepleri hakkında ara karar dahi oluşturulmadığını, öte yandan hükme esas alınan bilirkişi raporunda sadece davacıya ait ticari defterlerin incelenip hesaplama yapıldığını, sadece davacının defterleri dikkate alınarak hazırlanan bilirkişi raporunun objektif olması ve bilirkişi raporundaki hesaplamaların gerçeği yansıtmasının mümkün olmayıp hükme de esas alınamayacağını, usul ve yasaya açıkça aykırı mahkeme kararının istinaf taleplerinin kabulüyle birlikte kaldırılmasına, öncelikle Tehir-i İcra kararı verilmesine, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin karşı taraf üzerinde bırakılmsına, karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, cari hesap bakiye alacağının tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın İİK 67. maddesi uyarınca iptali istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kabulüne yönelik hüküm kurulmuş, karara karşı davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi HMK 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Yargılama sürecinde davalı yanca süresinde cevap verilmemiş, süre uzatım dilekçesi üzerine ise mahkemece 28/06/2017 tarihli ara karar oluşturulmuştur. Sonrasında davalı yanın katılmadığı 15/03/2017 tarihli ön inceleme duruşması yapılmış, 1 nolu ara karar ile davalıya HMK 147 maddesi uyarınca tahkikat duruşma günü bildirir tebligat çıkarılmasına karar verilerek yerine getirilmiş, 3 nolu ara karar ile ise davacı tarafa ticari ilişkiye ilişkin dönemi açıklaması için süre verilerek, açıklandığında davacı defterlerinin davacı adresi itibariyle incelenmesi için talimat yazılmasına karar verilmiş, davacı yanca ticari ilişki dönemi açıklanınca ara karar doğrultusunda davacı defterleri incelenmek üzere talimat yazılarak bilirkişi raporu alınmıştır. Bilirkişi raporunun davalıya tebliği üzerine davalı yanca itirazlar yöneltilmiştir. Davacı yanca delil olarak dayanılmasına rağmen ve davalı yanca bilirkişi raporuna itiraz dilekçesinde bu hususa da vurgu yapılarak davalı ticari defterlerinin de incelenmesi gerektiği talep edilmiştir. Ancak buna rağmen davalı yanını bu talepleri karşılanmadığı gibi, bu yönde gerekçeli bir ara karar da oluşturulmaksızın davacı kayıtları esas alınarak hüküm kurulduğu anlaşılmıştır. Üstelik gerekçeli karara da her iki tarafın defterlerinin incelendiği, defterlerde faturaların kayıtlı olduğu bu surette fatura konusu malların tesliminin davacı yanca kanıtlandığı belirtilerek alacağın sabit görüldüğü belirtilmiştir.TTK 83. maddesinde “ticari uyuşmazlıklarda mahkeme, yabancı gerçek veya tüzel kişi bile olsalar, tarafların ticari defterlerinin ibrazına resen veya taraflardan birinin istemi üzrine karar verebilir.” şeklinde düzenlenmiştir. Yine HMK 222/1 maddesinde “mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir” şeklinde düzenlenmiştir.Eldeki davanın ticari bir dava olduğu ihtilafsızdır. Eldeki davada ispat yükü davacıda olup; fatura tek başına alacağı ispata yeterli olmayıp, alacağa dayanak fatura konusu mal ve hizmetin teslimi de kanıtlanmalıdır. Mahkeme gerekçeli kararında her iki tarafın defterlerinin incelendiğini, defterlerde faturaların kayıtlı olduğu bu surette fatura konusu malların tesliminin davacı yanca kanıtlandığı gerekçesine yer vermiş, ancak dosyada davalı defterlerinin incelenmediği anlaşılmıştır. Davacı alacağın kanıtı için fatura, irsaliye sunmakla birlikte, delillerinde taraf ticari defterlerine de dayanmıştır. Davalı ise süresinde cevap vermeyip, yasa gereğince münkir sayılmalıdır. Mahkemece yalnızca davacı defterleri incelenerek ve bu yönde davalının yönelttiği itiraz ve talep karşılanmaksızın ve ayrıca davalı yana defterlerini sunma olanağı tanınmadan sonuca gidilerek hüküm kurulmuştur. Gerek bu hususlar gerekse yukarıda yer verilen TTK 83 ve HMK 222/1 maddesi düzenlemeleri ışığında davanın esasına etkili delil niteliğindeki davalı defterleri incelenmeksizin hüküm kurulması isabetsiz olmuştur. Kabule göre ise, davacı takip ve davada müddeabihi 22.335,81TL asıl alacak olarak göstermiş, davada da itirazın bu tutar yönünden iptalini talep etmiştir. Takipte ve davada işlemiş faize ilişkin bir talep olmamasına rağmen, mahkemece kurulan hükümde talep aşılarak ayrıca 122,85TL işlemiş faiz yönünden de hüküm kurulmuştur.Yine mahkeme gerekçesinde tarafların delil olarak gösterip söylemedikleri icra dairesinin ve mahkemenin yetkisine ilişkin itirazların yerinde olmadığına ilişkin değerlendirmeler yapılıp, yine delil olarak sunulmuş mutabakat belgesi olmamasına rağmen buna ilişkin değerlendirmeler yapılarak hüküm kurulmuş olması da HMK 297. maddesine aykırılık teşkil etmiştir.Tüm bu hususlar uyarınca istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının HMK 353/1.a.6 maddesi uyarınca kaldırılarak dosyanın mahkemesine gönderilmesine dair aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
KARAR : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.a.6. maddesi uyarınca, İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA,2-Davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine,3-Davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının, ilk derece mahkemesi tarafından, talep halinde davacıya iadesine,4-Davalı tarafından istinaf başvurusu için yapılan yargılama giderlerinin, esas hükümle birlikte, İlk Derece Mahkemesi tarafından yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine,5-Gerekçeli kararın İlk Derece Mahkemesince taraf vekillerine tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a. maddesi gereğince dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda 09/07/2020 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.