Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2161 E. 2020/1031 K. 08.10.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2161
KARAR NO: 2020/1031
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ: İstanbul 3. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI: 2015/819 Esas – 2018/49 Karar
TARİHİ: 23/01/2018
DAVA: İstirdat
Taraflar arasındaki istirdat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı müvekkilinin davalı bankadan müteaddit defalar taşıt kredisi kullandığını, bu kredileri kullanırken müvekkilinden dosya masrafı, kredi kullanım masrafı ya da başka adlar altında hukuka aykırı tahsilatlar yapıldığını, bu tahsilatlara dayanak gösterilen sözleşmenin matbu sözleşme olması nedeniyle 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun’daki Genel İşlem Şartı niteliğinde olduğunu iddia ederek, davalı bankanın yaptığı haksız tahsilatların şimdilik fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 1.000,00-TL’lik kısmının dava tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Yargılama sürecinde davacı vekilince talep 10.000 TL olarak ıslah edilmiştir. Davalı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili davalının davacı ile ticari kredi sözleşmesi imzaladığını, sözleşmelerden önce bilgi verilerek bilgi formu imzalatıldığını, yapılan tahsilatların hukuka uygun olduğunu, davacının tacir olması nedeniyle TTK’nın 20. maddisine göre basiretli iş adamı mükellefiyeti adı altında olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 23/01/2018 tarihli, 2015/819 Esas – 2018/49 Karar sayılı kararında; “…davacının davalı ile 11/06/2010 tarihli ve 05/07/2012 tarihli Genel Kredi sözleşmeleri imzaladığı ayrıca davacı tarafından 04/07/2012 tarihli bilgilendirme formunun imzalandığı, bu sözleşmelere istinaden davalı tarafından davacıya 06/01/2012 ila 03/11/2014 tarihleri arasında toplam 5.791.448,00-TL tutarında 60 adet kredi kullandırıldığı dosyaya sunulan bilgi ve belgeler ve banka kayıtlar üzerinde yapılan inceleme neticesinde tespit edilmiştir. Yine kullandırılan bu kredilerden dolayı aynı tarih aralığında davacıdan 47.189,68-TL tutarında komisyon ve masraf tahsilatı yapıldığı tespit edilmiştir. Davacı yapılan tahsilatların genel işlem şartları niteliğinde olduğunu ileri sürmüş ise de kendisi tacir olup 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 20. Maddesi (6762 sayılı eTTK ‘nın 22. Maddesi) gereği basiretli bir iş adamı olup imzaladığı her türlü belgeden dolayı sorumluluk altına girdiğinin bilincinde olması gerekir. 6098 sayılı kanunun 20. Maddesinde yer alan genel işlem şartlarının 818 sayılı eBK ‘ da karşılığı olmasa da konu meri mevzuata göre ele alındığında dahi 5411 sayılı Bankacılık Kanunun 144. Maddesinde yapılan düzenleme doğrultusunda TCMB ‘nin 2006/1 sayılı tebliğinin 4. Maddesinde bankaların uygulayacakları masraf ve komisyonları serbest olarak belirleyebileceği düzenlenmesine yer verilmiştir. Sonradan yürürlüğe giren genel işlem koşulları ise tüketiciler ile tüketici olmasalar bile sözleşme tarafı nezdinde her zaman müzayeka altında kalma ihtimali bulunan tacir dışı kimseleri koruma amaçlı getirilmiş bir hüküm olup TTK 20. Maddesindeki basiretli iş adamı mükellefiyeti nedeniyle tacirlerin bu hükümden faydalanmaları kural olarak mümkün değildir, bu sebeple yaptırılan bilirkişi incelemesinde de sözleşmede kararlaştırılan ve emsallerine göre uygun olan miktarda tahsilat yapıldığı…” gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle: Her ne kadar mahkeme kararında, davacı tarafın bir şirket olduğunu, tacir sıfatının bulunduğunu ve basiretli bir tacir gibi hareket etmesi gerektiği bu sebeple sözleşme hükümleriyle bağlı olduğu gerekçesini belirtmişse de, tacir olan ve ticari işletmesinin devamı için krediye ihtiyacı olan müvekkili, söz konusu yüksek meblağlı kredileri ancak finans kuruluşlarından önceden düzenlenmiş matbu sözleşmeleri imzalamak karşılığında alabildiğini, tüm bunların bilincinde olan davalı banka ve onun gibi diğer finans kuruluşlarının, işbu hakim durumu kötüye kullanarak tek taraflı olarak hazırlamış oldukları sözleşmelere müdahale ettirme veya sözleşme şartlarını müzakere etme imkanı tanımadıklarını, bu durumda davalı banka karşısında, sözleşmenin diğer tarafı olan müvekkili ya kendisine dayatılan koşullarla sözleşmeyi imzalamak zorunda kalmakta ya da ticaret yapamayacak durumda bırakıldığını, müvekkili şirket kredi kullandığını ve bankacılık mevzuatına uygun olarak kendisinden alınan tutarları değil, banka tarafından haksız surette tek taraflı olarak konulmuş ve banka tarafından keyfi surette yorumlanan sözleşme maddelerine dayanarak müvekkilinden alınan haksız tutarlara karşı dava açtığını, tacir olan müvekkili şirket, ticaretini sürdürebilmek ve var olabilmek için; sözleşmeye müdahale veya banka ile müzakere imkânının da bulunmaması karşısında, tacirin veya bireyin istemeyerek ama mecburen imzaladığı sözleşmelerin uygulanmasında yasanın emredici hükümleri ile korunması gerektiğinin tartışmasız olduğunu, ayrıca mahkemenin vermiş olduğu kararda dayanak olarak kullandığı bilirkişi raporunun hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğunu, bilirkişinin, imzalanan sözleşmelere dayalı olarak dosya masrafı, komisyon ve kredi tahsisine ilişkin belirlenen sair ücret ve tutarlarının alınmasının olağan ve hukuka uyarlı olduğunu iddia ettiğini, mahkemenin, istinafa konu davada, davalının dosya masrafı ve sair isimler altındaki masraf taleplerini yerinde bulsa da ekte sundukları üzere başka bir banka tarafından müvekkili şirketten dosya masrafı ya da sair isimler adı altında hesabından kesilen bedellerin istirdadı talebiyle açmış oldukları davada düzenlenen bilirkişi raporunda, alınan dosya masrafı ve sair bedellerin haksız olduğu kanaatine varıldığını, müvekkilin müdahale veya davalı ile müzakere imkânının bulunmayarak mecburen imzalamış olduğu bu sözleşmeler uyarınca kendisinden haksız ve hukuka aykırı olarak dosya masrafı, komisyon ve sair başkaca isim ve adlar altında kesilen meblağların neler olduğunun davalı tarafça ispat edilemediğini, dolayısıyla gerekçeli kararda müvekkili hakkında varılan sonuç soyut ifadelerle oluşturulmuş, varılan sonucun temellendirilemediğini, tüm bu sebeplerle, müvekkilinin müdahale veya davalı ile müzekkere imkânının bulunmayarak mecburen imzalamış olduğu bu sözleşmeler uyarınca kendisinden haksız ve hukuka aykırı olarak dosya masrafı komisyon ve sair başkaca isim ve adlar altında kesilen meblağın tespiti ve dava tarihinden itibaren işleyecek faiz ile müvekkile iade edilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmiş olmasının usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirdiğini, kararının bozulmasına/ortadan kaldırılmasına veya ortadan kaldırılarak davanın kabulü ile yargılama giderleri ve avukatlık ücretinin davacı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davalı bankadan kullanılan krediler nedeniyle haksız alındığı ileri sürülen masraf ve kesintilerin davalıdan tahsili istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi HMK’nın 355. maddesi uyarınca istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı tacir olup, kullandığı kredilerin ticari kredi olduğu hususu ihtilafsızdır. TBK’nın 21/2. maddesi uyarınca, sözleşmenin niteliğine ve işin özelliğine yabancı olan genel işlem koşulları da yazılmamış sayılır. Somut olayda; taraflar arasında imzalanan 11.06.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinin 9/1-2 ve 05.07.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin 3.10 maddesinde “faiz komisyon vergi ve masraflar ve diğer yükümlülükler” başlıklı maddeleri ile 04.07.20152 tarihli 4. Maddesindeki sözleşme hükümlerinin sözleşmenin niteliğine aykırı olduğundan söz edilemez. Zira tüm bankalar tarafından benzer kesintiler yapılmakta olup, davacı bu hususu bilmediğini ileri süremez. Genel işlem koşulları TBK’nın 20 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. TBK yürürlüğe girdikten sonraki dönemde imzalanan sözleşmeler ve kullandırılan krediler yönünden; yasal düzenlemeye göre, genel işlem koşulu içeren sözleşmeler yapılması hukuken mümkündür. Bir hükmün salt genel işlem koşulu niteliğinde olması, onun geçersiz olması sonucunu doğurmaz. TBK’nın 25. maddesi uyarınca, “Genel işlem koşullarına, dürüstlük kurallarına aykırı olarak, karşı tarafın aleyhine veya onun durumunu ağırlaştırıcı nitelikte hükümler konulamaz”. Yani, genel işlem koşulu niteliğindeki sözleşme maddesinin geçersiz sayılması için, hükmün dürüstlük kuralına aykırı olması gerekir. Somut olayda, bankanın, yapılan işlemler nedeniyle masraf alacağına dair sözleşme hükümlerinin haksız işlem şartı olduğundan söz edilemez. Alınan masraflar konusunda 5411 Bankacılık Kanunu 144. maddesinin vermiş olduğu yetkiye istinaden, Bakanlar Kurulunun 16.10.2006 tarih ve 2006/11188 sayılı kararına istinaden Merkez Bankasının çıkarmış olduğu 09.12.2006 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan 2006/1 sayılı tebliğin 4. maddesi hükmü de dikkate alınmak suretiyle davalı banka tarafından yapılan kesinti miktarının uygun olup olmadığı veya ne miktarda olduğu, dürüstlük kuralına aykırı olup olmadığı davacıya iadesi gereken miktar bulunup bulunmadığı değerlendirilerek sonucuna göre bir karar vermek gerekmektedir ( Yargıtay 11.HD’nin 26/06/2018 tarih, 2016/11653 E. 2018/4811 K. ve 2017/276 E. 2018/5662 K. sayılı ilamları). Somut uyuşmazlıkta, mahkemece alınan bilirkişi raporunda ; ve bankaca alınan masraf ve komisyonların bankacılık hizmetleri ücret tablosunda belirtilen miktarlara uygun ve makul düzeyde olduğuna yönelik değerlendirme yapılmış olduğu anlaşılmaktadır. Her iki tarafın da tacir olduğu dikkate alındığında; tarafların serbest iradeleriyle sözleşme akdetmiş oldukları, davacıdan alınan masraf ve komisyonların sözleşmede kararlaştırılan hususlara uygun olduğu, ayrıca davalı bankanın davacıya verdiği krediyi temin ederken belli bir maliyete katlandığı dikkate alındığında, bankanın almış olduğu masraf ve komisyonların almasının dürüstlük kuralına aykırı olduğu söylenemez. İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporu gerekçeli ve denetime elverişlidir. Buna göre davacı vekilinin sözleşmelerdeki davacı aleyhine olan düzenlemelerin genel işlem şartları kapsamında haksız şart olarak kabul edilmesi gerektiği, yine mahkece hükme esas alınan bilirkişi raporunun hukuka ve hakkaniyete aykırı olduğu yönündeki istinaf nedenleri yerinde değildir. Yukarıda açıklanan gerekçelerle ilk derece mahkemesinin yaptığı bilirkişi incelemesi sonucu alınan bilirkişi raporuna ve TTK’nın 22. maddesinde tacirin yapmış olduğu ticari işler nedeniyle ücret talep edebilmesine, davacının, davalı bankadan ticari kredi kullandığı, 11.06.2010 tarihli genel kredi sözleşmesinin 9/1-2 ve 05.07.2012 tarihli genel kredi sözleşmesinin 3.10 maddesinde “faiz komisyon vergi ve masraflar ve diğer yükümlülükler” başlıklı maddeleri ile 04.07.20152 tarihli 4. maddesindeki düzenlemeler uyarınca, müşterinin banka tarafından belirlenecek günün ekonomik koşullarının gerektirdiği her türlü masraf, komisyon ve sair ücretleri ödemeyi kabul ve taahhüt edeceğinin düzenlendiği, davacının söz konusu kredi hükmünü kabul ettiği, davalının bankacılık hizmetleri ücret tablosunda belirtilen miktarlara uygun şekilde tahsilatlar yaptığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesinde isabetsizlik yoktur. Açıklanan bu gerekçelerle, davacı vekilinin ileri sürdüğü istinaf nedenleri yerinde görülmediğinden, istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda esastan reddine ilişkin aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, istinaf başvurusunun esastan reddine, 2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye gelir kaydına, 3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına, 4-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince davacı vekiline tebliğine, 5-Dosyanın kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair; HMK’nın 353.1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 08.10.2020 tarihinde, oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU:HMK’nın 362/1.a maddesi uyarınca, dava konusunun değerine göre karar kesindir.