Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2155 E. 2020/1171 K. 05.11.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO 2018/2155
KARAR NO : 2020/1171
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi
NUMARASI : 2010/661 Esas – 2018/767 Karar
TARİHİ 11/07/2018
DAVA : Alacak
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine ilişkin kararın davacı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 2004 yılında kurulduğunu, davalılardan …’ın, müvekkilinin genel müdürü olarak atandığını, …’a ayrıca yıllar içerisinde babası…. üzerinden müvekkilin %15 hisseleri verildiğini, …’ın, Haziran 2009 itibariyle kendi isteği ile şirketteki hisselerini devrederek genel müdürlük görevinden ve hissedarlıktan ayrıldığını, davalı …’ın 2005 yılında vakfı kurduğunu, … vakfın amacını müvekkil yetkililerine, genç sporculara destek verilmesi, maddi olanakları bulunmayan öğrencilere yardım edilmesi olarak bildirdiğini, müvekkilince arada bir sözleşme olmaksızın vakfa maddi bağışlar da yaptığını davalı … İktisadi işletmesinin, müvekkilin bildiği kadarıyla vakfın amaçlarını gerçekleştirilmesi için kurulduğunu, 2007 yılı sonlarında …’ın … grubu içinde kendi üstü olan, bölge müdürü … iktisadi işletmeye müvekkil tarafından yarı fiyatına Red Bull enerji içeceği verilmesi halinde bu ürünleri TSK’ya satacağını, bundan müvekkili her ne kadar zarar etse de bunun … ürünlerinin askerlik görevini yapan gençlere tanıtılması açısından bir tanıtım gideri olacağını, TSK’ya müvekkili tarafından doğrudan satış yapamayacağından, TSK’ya satış yapmaya yetkili … isimli şirket üzerinden satış yapılabileceğini, ancak … satışların da Vakıf üzerinden olması gerektiğini, böylece satışlardan vakıfın 0.05 TL ücret kazanacağını, bu paranın da fakir çocukların eğitiminde kullanılacağını, vakıf arıcılığıyla satış yapılmasının … ürünlerini satın almak konusunda TSK yetkilileri nezdinde de olumlu bir imaj yaratacağını, bu konuda TSK nezdinde, alımdan sorumlu komutanın da onayını aldığını belirttiğini, … sırf açıklanan bu nedenlerle vakıf ve dolayısıyla … yarı fiyatı üzerinden mal verilmesine onay verdiğini, … onayının, müvekkilin hissedarı ve genel müdürü …’a güvenerek bu şekilde satılan Red Bull ürünlerinin sadece TSK’ya ulaşılacağına güvenilerek verildiğini, müvekkili şirketin 2009 yılına kadar iktisadi işletme arıcılığıyla vakıfa, piyasadan yaklaşık yarı yarıya düşük bedelle ürün göndermeye devam ettiğini, ancak sözde TSK’ya verilen ürünlerin spot pazara gitmiş olabileceği yönünde şüpheler arttığını, bu nedenle TSK’ya mal sağlayan …. şirketine … satışların doğrudan yapılmasına karar verildiğini, ancak …’ın şirketten ayrıldıktan sonra TSK nezdinde yapılan harici araştırmalarda, TSK tarafından vakıf veya … adında bir şirketten … içeceğinin tedarik edilmediğinin öğrenildiğini ve tespit edildiğini, davalıların hep birlikte enerji içinde ortak olduğunu, davalı …’ın vakıf gibi … da kontrol ettiğini, paravanlar dizisini organize ederek, diğer davalılar ile birlikte vakıf ve … tüzel kişilikleri perdesi altında müvekkilden, 11.058.602 TL ile 12.296.533 TL arasında haksız kazanç elde ettiğini ileri sürerek, tüzel kişilik perdesi ardında müvekkilini dolandırarak haksız kazanç elde eden davalı gerçek kişilerin diğer davalılar ile birlikte sorumlu kılınarak şimdilik 25.000 TL’nin, dava tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı … cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin … %49 hissedarı olduğunu, davacı firma ile yapılan satış sözleşmesi uyarınca müvekkilin %50 iskonto ile mal vereceklerinin belirtildiğini, bu malların TSK’ne satılması gerektiği konusundaki beyanın gerçek dışı olduğunu, zira bu hususun sözleşmede belirtilmediğini, müvekkilinin, … firmasıyla yaptığı sözleşmede %50 ıskontolu mal aldığının doğru olduğunu, ancak sadece askeri tesislere ve TSK’lerine mal satılacağı yönünde bir ibarenin olmadığını, … firmasından TSK’ne direkt mal gönderilmediğini, müvekkili ve ortağı olduğu … direk TSK’ne satışlarının olmadığını savunarak davanın reddini talep etmiştir.Diğer davalılar davaya cevap vermemişlerdir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk Derece Mahkemesi 11/07/2018 tarihli, 2010/661 Esas – 2018/767 Karar sayılı kararında, “…davalılar …, … ve …’in, iddia edildiği gibi davacı şirketi dolandırmak amacıyla davalı … şirketini ve davalı … kurdukları yönünde yeterli kanaate ulaşılamadığından aynı iddialarla ilgili Ağır Ceza Mahkemesinde açılan davanın sonuçlanması beklenmiştir. Ticari faaliyet gösteren bir işletmede, basiretli bir tacirin amacı kar elde etmektir. Bu kar hedeflerine ulaşabilmesi için de önce tüm girdi unsurları hesaba katması, satılacak ürünün maliyetinin ne olduğunun hesaplanması, arkasından da serbest rekabet ortamları ve fiyat politikaları çerçevesinde ürünün birim satış fiyatını belirleyerek marjinal kar hedeflerini tutturması gerekmektedir. Dava konusu olayda davalıların Türk Silahlı Kuvvetlerinde bulunan … ayarlayarak vakıf ve … şirketi eliyle Türk Silahlı Kuvvetlerine çok satış yapacakları vaadiyle davacıdan düşük fiyatla içecek aldığı iddia edilmektedir. Davalılar kadar davacı şirketin de muvazaalı davranarak riski göze aldığı kabul edilmelidir. Hiç kimse kendi muvazaasına dayanarak hak talep edemez. Davacının kendisine vaadedildiğini iddia ettiği olayların Türk Silahlı Kuvvetlerine yüksek sayıda içecek satışının sağlanması amacıyla yapıldığı yönündeki açıklamaları nazara alınarak tüzel kişilik perdesinin aralanması suretiyle zararın tahsili talebi yerinde görülmemiştir…” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesinde özetle:Davalıların, Türk Silahlı Kuvvetlerine (“TSK”) satış yapılacağı söylemi ile müvekkili şirketten ürün alınmasına ilişkin bir düzenek kurduklarını, bu düzenek ile müvekkili şirketi aldatarak ucuza aldıkları ürünleri spot pazarda paraya çevirerek kişisel malvarlıklarına aktardıklarını, bu hususun, bizzat davalıların mahkeme içi ikrarları ve sayısız kesin delil ile sabit olduğunu, müvekkili şirketin, söz konusu olayda herhangi bir muvazaasının olmasının fiilen ve hukuken imkansız olduğunu, mahkemenin, dosyayı anlamadan ve delilleri değerlendirmeden fahiş derede hatalı bir karara imza attığını, müvekkili şirkette 2004 ile 2009 yılları arasında genel müdür olarak görev yapan davalılardan …, 2005 yılında davalılardan …’ nı kurduğunu, söz konusu davalı Vakfın kurucularının, davalı … ve … ailesinin diğer üyeleri olduğunu, söz konusu davalı Vakıf, 2006 tarihinde davalılardan … İktisadi İşletmesi adı altında İktisadi işletme kurduğunu ve …’ın bu iktisadi işletmeye 10 yıl süre ile genel müdür olarak atandığını, davalı …, .. grubu içerisinde kendi üstü pozisyonunda bulunan …, Türk Silahlı Kuvvetlerine ürün satılacağını, söz konusu ürünlerin satışının ancak TSK’ya mal satmaya yetkili … İsimli bir şirket üzerinden satılacağını, TSK’ya satılan ürünlerin asla TSK dışına çıkmasının mümkün olmadığını ve diğer bayilerin ticaretini etkilemeyeceğini, TSK’nın sadece büyük miktarlarda ve indirimli olarak ürün alabildiğini, bu nedenle %50 indirim ile TSK’ya mal satılabileceğini, bunun askerlik görevini yapmakta olan gençler bakımından da çok iyi bir tanıtım olacağını söylediğini, keza, bu görüşmeler esnasında, … isimli şirket üzerinden TSK’ya yapılacak satışların ise Vakfın İktisadi İşletmesi üzerinden yapılması gerektiğini, bunun davalı Vakfın fakir çocukların eğitiminde kullanmak üzere gelir elde etmesi anlamına geleceğini ve özellikle bu hususun TSK ve devlet yetkilileri nezdinde olumlu bir imaj yaratacağını, tüm bu hususlar hakkında TSK nezdinde yiyecek/içecek alımından sorumlu “…” isimli general ile de konuştuğunu ve söz konusu generalin bu satış kanalını onayladığını belirttiğini, Bunun üzere, … arada herhangi bir sözleşme olmaksızın, davalı Vakıf İktisadi İşletmesine ürün sevkiyatına onay verdiğini, müvekkili şirketin yüksek kar elde etme amacıyla değil ürünlerinin gençler nezdinde tanıtımını yapmak bunu yaparken çocuk eğitim vakfına katkıda bulunmak düşüncesi ile satışa onay vermiş ve davalıların kurmuş olduğu bu düzeneğe aldandığını, zira, müvekkili şirketin bayi satış fiyatından daha düşük bir fiyatla, TSK’va ürün gönderildiği düşüncesi ile hareket etmesinin zaten başkaca bir açıklaması da olmadığını, dolayısıyla, başlı başına bu husus dahi, mahkemenin dosyayı anlamadığını gözler önüne serdiğini, müvekkili şirketin, Vakıf ile arasında herhangi bir yazılı sözleşme olmaksızın, davalı … aracılığı ile TSK’ya gittiğini düşünerek, davalılardan Vakfa ürün vermeye başladığını, davalı Vakıf yetkilileri, … ile Vakıf arasında imzalanan bir sözleşmeyi satışlarını TSK’ya yapıldığını göstermek için Red Bull yetkilileri ile paylaştıklarını, davalıların, kurmuş oldukları hukuka aykırı düzeneğin müvekkili şirket tarafından anlaşılmaması için, kendi aralarından düzmece bir sözleşme imzalamışlar ve söz konusu sözleşmeyi müvekkili şirkete ibraz ettiklerini, böylece, davalıların, davalı … TSK’ya ürün vermek konusunda yetkili olduğuna ilişkin müvekkili şirketi ikna ettiklerini, müvekkili şirket, tüm bu süreç içerisinde (2009 yılına kadar) davalılardan … ile doğrudan bir irtibat kurmadığı gibi, herhangi bir ticari ilişki içerisinde de girmediklerini, ancak davalı Vakıf’ın, 2009 yılı başı itibariyle 2007’den beri biriken borçlarını ödememeye başladığını, üstelik 2008 yılında, TSK’ya gönderilmek üzere davalı Vakfa yüklü miktarda ürün verilmesi ile söz konusu ürünlerin spot pazarının oluştuğu, bu durumun ise müvekkili şirket bayilerinin ticaretini etkilediği, bu durum karşısında söz konusu ürünlerin TSK’dan bir şekilde spot pazara aktarıldığına dair şüphe uyandırmaya başlandığını, bu şüphelerin artması ve davalı Vakfın da biriken borçlarını ödememesi üzerine 24/02/2009 tarihinde yapılan bir toplantıda, bu konuya çözümler arandığını, yaptığı hukuka aykırı eyleminin ve TSK satışları düzeneğinin ortaya çıkacağını anlayan ve davalı Vakfın biriken borçlarını da ödeme niyeti olmayan davalı …’ın, aynı toplantıda davalı Vakfın aradan çıkarılması ve TSK’ya karşı sıkıntıya düşülmemesi için TSK’ya gönderilecek ürünlerin doğrudan davalı … sevk edilmesi önerisinde bulunulduğunu, bu önerinin, olumlu karşılandığını, zira, çeşitli şüpheler olsa da, o dönemde hic kimse sözde TSK satışları düzeneği ile şirketin bizzat kendi genel müdürü ve hissedarı tarafından zarara uğratıldığına ihtimal vermediğini, söz konusu toplantıdan sonra davalı …’ın, kendi üstü pozisyonunda bulunan … bir e-posta göndererek TSK’nın ürünleri beklediğini ilettiğini, bu e-posta üzerine…, söz konusu 1 milyon kutu ürünün davalı … aracılığı ile TSK’ya gönderilmesine onay verildiğini, bunun üzerine davalı …’ın, müvekkili şirketin satış departmanını devre dışı bırakarak, davalı … 2.180.275,59 TL bedelli ürün gönderilmesini sağladığını, ne davalı Vakıf ne de davalı … aldıkları ürünlerin bedellerini ödemediklerini, bunun üzerine, davalı Vakıf ve davalı … arada yazılı bir sözleşme olmaksızın yapılan satışların askıya alınmasına karar verildiğini, davalı Vakıf ve davalı …, müvekkili şirketten aldıkları ürünlerin bedellerini ödemek için müvekkili şirkete bir kısım bono verdiklerini, ancak, verdikleri bu bonoların vadelerinde ödenmediğini, bunun üzerine; davalı … ve davalı Vakıf aleyhine İstanbul …. İcra Müdürlüğümün… Esas sayılı dosyası ve başkaca dosyalar ile icra takipleri başlatıldığını, davalılardan …’ın kurduğu düzenek, işbu huzurdaki davaya konu eylemler ile sınırlı olmadığını, davalılardan …’ın, müvekkili şirketten ayrıldıktan sonra, ilişkili olduğu kişi ve şirketler ile eski tarihli düzmece sözleşmeler yaparak müvekili şirketi borç altına sokmaya ve müvekkil şirket üzerinden vurgun yapmaya çalıştıklarını, hukuka aykırı bir yapılanma ile karsı karsıya olan müvekkili şirketin, yaklaşık 10 yıldır hukuk mücadelesi verdiğini, gelinen bu asama itibariyle, davalı … ilişkili olduğu kişi ve şirketler ile birlikte hareket ederek, müvekkili şirket üzerinden vurgun yapmaya çalıştığı, düzmece sözleşmeler ve sahte faturalar ile müvekkili şirketi ilişkili olduğu kişi ve şirketler lehine borç altına sokmaya çalıştığı Mahkemeler ve Yargıtay tarafından karara bağlandığını, huzurdaki davanın da bu büvük resim içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, istinaf taleplerinin kabulü ile, Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 11/07/2018 tarihli ve 2010/661 Esas, 2018/767 Karar sayılı kararının, davacı müvekkili şirket lehine bozularak ortadan kaldırılmasına ve her yönüyle haklı davalarının kabulüne, Tehir-i İcra taleplerinin kabulüne, istinaf incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına, yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalılara yükletilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, davacı şirket ürünlerinin davalı vakıf ve sonrasında davalı şirket aracılığı ile TSK’ya gönderileceği vadiyle % 50 düşük fiyata verilen Red Bull enerji içeceğinin , TSK’ya satılmayarak spot piyasalara verilmesi nedeniyle uğranılan zararların davalılardan müteselsilen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
Davacı şirket olup, TTK’nın 18. maddesi uyarınca basiretli tacir gibi davranma sorumluluğu altındadır. Davacı şirketin, davalı vakıf (ve iktisadi işletmesi) ve davalı gerçek kişilerin hissedarı oldukları … Ltd. Şirketi ile yazılı bir sözleşme olmaksızın ticari ilişkide bulunduğu davacının da kabulündedir. Yine davacının … satışlarını önce vakıf daha sonra da davalı şirkete yaptığı da ihtilafsızdır. Davalıların davacının iddia ettiği üzere ucuza aldıkları enerji içeceklerini TSK’ya verecekleri veya TSK dışında müşterilere vermeyecekleri yönünde davacı şirkete karşı bir edim ve taahüüt altında oldukları davacı yanca kanıtlanmadığı da dikkate alındığında, davalı … dışındaki davalılar yönünden verilen karar isabetli olup, davacı vekilinin bu davalılar yönünden aksi yöndeki esasa ilişkin istinaf nedenleri yerinde görülmemiştir. Davacı şirketin yurt dışında mukim … GmbH’nin ana hissedarı olarak Türkiye’ de kurulduğu, davalı …’ın da davacı şirkette ortaklığı bulunmaksızın 05.10.2004-17.07.2009 tarihleri arasında şirket müdürü olarak görev yaptığı ticaret sicil kayıtlarıyla sabittir. Bilirkişi rapor içeriğindeki tespitlere göre, davacı şirket kendi iradesiyle ve kontrolü altında … içeceğinin kutu adedini ortalama 2006 yılı 1.10 TL 2008 yılı 1.03 TL ve 2009 yılı 1.06 TL fiyatla her iki davalı tüzel kişiye satılmasına karar verdiği davacı satış faturalarından anlaşılmaktadır. Dava konusu olayda davalı …’un yönlendirmesi ile davalıların TSK’ya vakıf ve davalı şirket eliyle daha çok satış yapacakları ve ürünlerin böylece tanıtımının yapılacağı vadiyle davacıdan düşük fiyatla içecek alındığı iddia edilmiştir. Dosyaya sulunu elktronik postalardan ve … Avusturya’ da bulunan ortadoğu yetkilisi ve davalı …’un bağlı çalıştığı … bu satışlara onay vermesi ile satışların yapıldığı, bu satışların bu surette yapılmasında davalı …’un tek başına karar alıp uygulayamadığı da anlaşılmaktadır. Davacı şirketin tacir olduğu da dikkate alındığında ve yukarıda değinildiği üzere davalıların davacı şirketle aralarında yazılı sözleşme olmaksızın ticari ilişkinin sürdürüldüğü, bu kapsamda davalı vakıf (ve iktisadi işletmesi) ve davalı gerçek kişilerin hissedarı oldukları … Ltd. Şirketi’nin davacı şirket iddiası kapsamında ürünleri TSK dışında müşterilere vermeyecekleri yönünde edim yükümlülüğü de kanıtlanmamıştır. Davacının kendi müdürü olan ve …. Avusturya’da bulunan Ortadoğu yetkilisi ve davalının bağlı çalıştığı anlaşılan … bu satışlara onay vermesi ile satışların yapıldığı da dikkate alındığında, uzun süren ticari ilişki sürecinde gerek anılan şahıs gerekse başka bir yetkili tarafından bu ticari ilişki tarzının şirketin aldığı kararlara aykırı olduğuna dair bir iç denetim ve tespiti yapılmadığı da gözetildiğinde, davalı …’un diğer davalılarla birlikte hareket ederek davacı şirketi yanıltığı gerekçesiyle uğranılan zarardan davalı …’un sorumlu tutulması gerekeceği yönündeki davacının ileri sürdüğü istinaf nedenleri de yerinde görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle ve ilk derece mahkemenin gerekçeleri kapsamında ulaşılan sonuca göre, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1.b.1 maddesi uyarınca esastan reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;1-HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca, davacının istinaf başvurusunun esastan reddine,2-Davacı tarafından yatırılan istinaf harçlarının Hazineye irad kaydına,3-Davacı tarafından istinaf kanun yoluna başvuru için yapılan masrafların kendi üzerlerinde bırakılmasına,4-Gerekçeli kararın, Dairemiz Yazı İşleri Müdürlüğünce taraf vekillerine tebliğine,5-Karar kesinleştikten sonra dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine dair;HMK’nın 353/1.b.1. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 05/11/2020 tarihinde oybirliğiyle ve temyizi kabil olmak üzere karar verildi.