Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2143 E. 2020/463 K. 02.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2143
KARAR NO : 2020/463
KARAR TARİHİ: 02/06/2020
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/07/2018
NUMARASI : 2017/174 -2018/760 E.K
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili, müvekkili ile davalı şirket aleyhine İstanbul Anadolu 4. İş Mahkemesinin 2013/262 Esas sayılı dosyası ile ikame edilen iş kazasına dayalı maddi ve manevi tazminat davası neticesinde verilen 24/03/2015 tarih ve 2015/120 Karar sayılı kararına dayalı olarak İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … sayılı icra takibi başlatıldığını, müvekkil şirketçe söz konusu dosyalarına ödemenin yapıldığını, ödenen bedelden davalının kusuruna isabet eden kısmın rücuen tahsili için davalı aleyhine girişilen icra takibinin itiraz sonucu durduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile takibin devamına ve %20 oranında icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan “… Projesi Hazır Beton Satın Alma Sözleşmesi” gereğince, davacının kuracağı hazır beton tesisinden beton satın alındığını, çalıştırılan işçilerin davacı şirketin sigortalı işçileri olduğunu, taraflar arasındaki sözleşmede, davacının çalıştırdığı işçilerin ücretlerini, her türlü sosyal haklarını, kıdem ve ihbar tazminatlarını, İş Kanunu’ndan doğan sair tazminatlarını, işçilerin maruz kalacağı sakatlık, ölüm, maddi ve manevi tazminat taleplerini ödemeyi taahhüt ettiğini, dolayısıyla müvekkili şirketin sorumluluğu işçiye karşı olup, anılan sözleşme hükmü gereğince, iç ilişkide davacı şirkete karşı sorumluluğunun bulunmadığından davacının rücu talebinde haksız olduğunu belirterek, davanın reddine ve %20 oranında kötü niyet tazminatının davacıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporu doğrultusunda, davacı alacaklı itirazın iptaline konu takipte İstanbul Anadolu 4.İş Mahkemesinin 24/03/2015 tarih 2013/262 esas 2015/120 karar sayılı ilamında hükmedilen toplam 423.128,00 TL’nin 10/80 kısmının rücusunu davalı borçludan talep ettiği, davalı borçlu davacı ile aralarındaki sözleşmenin 14.maddesine göre bu miktarın talep edilemeyeceğini belirterek takibe itiraz ettiği, davacı işveren ile davalı tedarikçi arasında hazır beton tedarikçi tarafından kendi kuracağı hazır beton tesisinden ve gerektiği miktarda en yakın mevcut santralden belirtilen şartlar çerçevesinde sözleşme süresi boyunca teslim edilmesi konusunda beton satın alma sözleşmesi 20/09/2011 tarihinde imzalandığı, İstanbul Anadolu 4.İş Mahkemesinin kararına göre, müteveffa … ölümü ile meydana gelen kazada ölenin yakınlarına maddi ve manevi tazminat tayin edildiği, bu kazada davalı … Ltd.Şti.’nin %10 oranında kusurlu sayıldığı ,davacı … firmasının ise %30 oranında kusurlu olduğu, İş Mahkemesinin kesinleşen kararına göre, davacı şirket tarafından gerçekleştirilen ödeme tutarı 423.218,00 TL olduğu, iş kazası sonucunda davacı ve davalının kusur oranlarının tespit edildiği, tarafların sorumlulukları müştereken ve müteselsilen olduğu belirlendiği, müteselsil borçlulardan birinin borcun tamamını ödemesi halinde kendi payından fazla ödediği kısım için diğer sorumlulara başvurabileceği TBK 62.maddesinde düzenlenmiş bulunmakla davalının kusuruna isabet eden 10/80 nispetinde davacının ödeme tutarını davalıdan talep edebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının takibe itirazının 52.902,25 TL asıl alacak üzerinden iptaline, takibin bu miktar üzerinden devamına, asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık 10.50 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmasına, alacağın likit olduğu gözönüne alındığında kabul edilen asıl alacak üzerinden hesaplanan %20 İcra inkar tazminatı tutarı 10.580,45 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiştir.Bu karara karşı, davalı vekili tarafından, yasal süresi içinde istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; taraflar arasındaki sözleşmede, sözleşme kapsamında çalıştırılan işçilerin işçilik alacakları, SGK primleri ile iş kazası sonucu meydana gelen zarardan davacı şirketin sorumlu olduğunun hüküm altına alındığını, müteselsil-müşterek borç ilişkisinde tarafların iç ilişkideki anlaşmalarına rücu hakkı olup olmadığı değerlendirilmeksizin davanın kabulüne karar verildiğini, bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın kaldırılmasına ve davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
GEREKÇE Dava, hukuki niteliği itibariyle, alt işveren tarafından iş kazası sonucunda vefat eden işçinin yasal mirasçılarına ödenen tazminatın, kusuru oranındaki kısmının davalı asıl işverenden sözleşme ilişkisi kapsamında rücuen tahsili için başlatılan icra takibine yönelik itirazın iptali istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, yukarıda açıklanan gerekçe doğrultusunda davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı süresi içerisinde davalı tarafından istnaf başvurusunda bulunulmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi uyarınca, istinaf başvuru nedenleriyle ve kamu düzenine aykırılık yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut olayda, taraflar arasında akdedilen hazır beton satın alma sözleşmesi gereğince, sözleşmede cinsi ve fiyatı belirtilen hazır betonun davacı tarafından kendi kuracağı hazır beton tesisinden ve gerektiği miktarda en yakın mevcut santralinden belirtilen şartlar ile davalıya sözleşme süresi boyunca teslim edilmesi konusunda taahhüdünde bulunulduğu, 23/08/2012 tarihinde hazır betonun dökümünün yapıldığı sırada meydana gelen iş kazasında bir işçinin vefat ettiği, müteveffa işçinin yasal yakınları tarafından İstanbul Anadolu 4. İş Mahkemesinde tazminat davasının açıldığı, anılan mahkemenin kesinleşen 24/03/2015 tarih, 2013/262 Esas- 2015/120 Karar sayılı ilamında hükmedilen toplam 423.128,00 TL’nin davacı tarafça ödendiği, ödenen bu tutardan davalının İş Mahkemesinde belirlenen kusur oranı nispetindeki tutarın rücuen davalıdan tahsilinin istendiği dosya kapsamı itibari ile sabit olup, uyuşmazlık davalının davacı ile aralarında (sözleşmeye dayalı) iç ilişkide dava konusu alacaktan sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.Davacı ile davalı arasında alt işveren-asıl işveren ilişkisi mevcut olup, davacı alt işveren, İş Kanunu’ndan kaynaklanan yükümlülükler nedeniyle, asıl işverenle birlikte müteselsilen sorumludur. Burada kanundan kaynaklanan bir teselsül hali söz konusu olup, asıl ve alt işverenler, dış ilişki itibariyle (dava dışı işçiye karşı) müseselsilen sorumludurlar. Bu düzenleme, işçi alacağının güvence altına alınması amacıyla yapılmış olup, sadece işçilere karşı bir sorumluluktur. Asıl ve alt işveren arasındaki ilişkide ise İş hukuku değil, Borçlar Kanunu ve sözleşme hukuku esas alınacağından, uyuşmazlığın taraflar arasındaki sözleşme hükümlerine göre çözümlenmesi gereklidir (Emsal Bkz. Yargıtay 23 HD, 17.02.2020 tarih, 2019/502 -2020/1033 E.K; 12.02.2020 tarih, 2019/766-2020/925 E.K sayılı ilamları).Alacaklıya karşı müteselsilen sorumlu olan borçlular, kendi aralarındaki iç ilişkide, bu husustaki nihai sorumluluğun hangi tarafa ait olduğu konusunda bir anlaşma yapabilirler. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 167. (Mülga Borçlar Kanunu’nun 146.) maddesinde düzenlenen, “Aksi kararlaştırılmadıkça veya borçlular arasındaki hukuki ilişkinin niteliğinden anlaşılmadıkça, borçlulardan her biri, alacaklıya yapılan ifadan, birbirlerine karşı eşit paylarla sorumludurlar. Kendisine düşen paydan fazla ifada bulunan borçlunun, ödediği fazla miktarı diğer borçlulardan isteme hakkı vardır.” şeklindeki hükümde de, müteselsil borçlulardan her birinin alacaklıya yapılan ifadan birbirlerine karşı genel olarak eşit paylarla sorumlu oldukları, ancak bunun aksinin kararlaştırılabileceği de açıkça belirtilmiştir. İşte müteselsilen sorumlu olan borçlular arasındaki iç ilişkide, bu konudaki sorumluluğun tamamen borçlulardan birine ait olacağı yönünde bir sözleşme yapılmış ise, tarafların serbest iradeleri ile düzenlemiş oldukları sözleşme hükümleri kendilerini bağlayacağının kabulü gerekir.6098 sayılı TBK.nın 115. Maddesinde ise ; “Borçlunun ağır kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. Borçlunun alacaklı ile hizmet sözleşmesinden kaynaklanan herhangi bir borç sebebiyle sorumlu olmayacağına ilişkin olarak önceden yaptığı her türlü anlaşma kesin olarak hükümsüzdür.” şeklinde düzenleme bulunmaktadır. Somut olayda, rücu davasına dayanak iş kazasında, davalıya atfedilen ( %10) kusur oranı dikkate alındığında, davalının ağır kusurundan da sözedilemeyeceğinden sözleşmedeki sorumsuzluk kaydına itibar etmek gerekir.Bu açıklamalar ışığında, taraflar arasındaki sözleşmenin 14. maddesinin II. bendinde; ”İş Kanunu’nun işverene yüklediği bütün sorumluluklarve yükümlülükler Tedarikçi’ye aittir. Tedarikçi, çalıştırdığı işçilerin ücretlerini, her türlü sosyal haklarını, kıdem ve ihbar tazminatlarını ve iş kanunu’ndan doğan sair tazminatları ödemekle yükümlü olup, İşveren’in bu konuda hiçbir sorumluluğu bulunmamaktadır. Tedarikçi iş sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili tüm mevzuat hükümlerine uyacak, iş kazalarından korunmak için tüm tedbirleri eksiksiz olarak alacak ve kendi personelini bu konuda eğitecektir.” denilmiş aynı maddenin IV. bendinde ise; “Tedarikçi sözleşme konusunu işin ifası sırasında meri İş Kanunu ve Sosyal Sigortalar Kanunu, Yapı İşlerinde İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği Tüzüğü, Ağır ve Tehlikeli İşler Tüzüğü ve sair ilgili mevzuat hükümlerine aynen uymayı ve bunlardan doğacak her türlü idari, mali, cezai ve HUKUKİ, sorumluluğun kendisine ait olduğunu, işçilerin ve 3.şahısların maruz kalacağı bilimum sakatlık, ölüm, maddi ve manevi zararlardan mütevellit her türlü tazminat taleplerini yüklenmeyi, meydana gelecek her türlü hasar, zarar ve ziyanların derhal ve hiçbir ikaza lüzum kalmadan kendisi tarafından telafi ve tazmin edileceğini beyan, kabul ve taahhüt eder.” denilmiştir.Bu durumda, taraflar arasındaki sözleşme süresinde meydana gelen iş kazalarından dolayı ölüm neticesinde ortaya çıkan tüm maddi ve manevi tazminattan davacı şirketin sorumlu olduğu kabul edilmiş olduğundan davacının iç ilişkide davalıya rücu hakkının olmadığı gözetilmeksizin ilk derece mahkemesince, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.Açıklanan bu gerekçelerle, HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda, davalı vekilinin istinaf sebepleri yerinde görüldüğünden, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına ve davanın esası hakkında yeniden hüküm verilmesine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılarak, davanın esası hakkında Dairemizce yeniden hüküm verilmesine, bu doğrultuda;1-Davanın reddine,2-Harçlar Kanunu’na göre alınması gerekli 54,40 TL harcın, peşin alınan 652,32 TL harçtan mahsubu ile artan 597,92 TL harcın talep halinde davacıya iadesine,3-Davacı tarafından yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-Hüküm tarihindeki Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre hesaplanan 7.820,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak kendisini vekille temsil ettiren davalıya verilmesine,5-Sarf edilmeyen gider avanslarının, talep halinde taraflara iadesine,6-İstinaf aşamasındaki yargılama giderleri yönünden:a-Davalı tarafından istinaf başvurusu için yatırılan 904,00 TL istinaf peşin karar harcının, talep halinde davalı tarafa iadesine,b-Davalı tarafından yatırılan 98,10 TL istinaf başvuru harcının Hazineye gelir kaydına,c-Davalı tarafından istinaf aşamasında harcanan 98,10 TL başvuru harcı gideri, 72,70 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere, toplam 170,80 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, d-Artan gider avanslarının, yatıran tarafa iadesine, 7-Gerekçeli kararın ilk derece mahkemesince taraflara tebliğine dair;HMK’nın 353/1.b.2. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, 02/06/2020 tarihinde oybirliğiyle ve kesin olarak karar verildi.