Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi 2018/2094 E. 2020/275 K. 05.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
14. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/2094
KARAR NO: 2020/275
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/06/2017
NUMARASI: 2015/479- 2017/462 E.K
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı süresi içinde davalı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya içerisindeki tüm belgeler okunup, incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARIN ÖZETİ Davacı vekili, dava dışı …Ltd Şti tarafından Kocaeli İli Derince İlçesinde … ada … parselde bulunan arsa üzerine inşa edilecek 5 bağımsız bölüm için inşa edilecek bağımsız bölümlerin mülkiyeti dava dışı …Ltd Şti’ne ait olmak üzere dava dışı … AŞ’den 450.000 TL kredi kullanıldığını, bu kredi kapsamında alınan 24.12.2012 tarihli 1.950.000 TL bedelli teminat bonosunun müşterek borçluları …Ltd Şti ve …Ltd Şti, aval verenleri her iki şirketin hissedarı olan … ile o dönem dava dışı …Ltd Şti’nin müdürü olan müvekkil … olduğunu, müvekkilinin 17.01.2011 tarihinde dava dışı …Ltd Şti’nde bulunan hisselerini dava dışı …Ltd Şti’ne devrettiğini, bu tarihten itibaren şirketle bağlantısının kalmadığını, kredi geri ödemelerin aksamı üzerine, … AŞ tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla başlatılan İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından 28.04.2015 tarihinde 166.000 TL tahsilat yaptığını, ayrıca dava konusu 24.12.2012 tarihli 1.950.000 TL bonoya dayalı olarak müvekkili ve diğer borçlulara İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasından (eski İstanbul … İcra Müdürlüğünün …) icra takibine girişildiğini, bu dosyadan borçluların taşınmazları üzerine haciz konulduğunu, bu taşınmazlardan Kocaeli Derince … ada … parselde bulunan 1, 3 ve 4 bağımsız bölümleri tapuda hacizli olarak davalı tarafından satın alındığını, daha sonradan davalının banka ile anlaşarak kredi sözleşmesinden kaynaklanan alacakların 300.000 TL’lik kısmını dosyadaki hakları ile devir aldığını, devraldığı taşınmazlar üzerindeki hacizleri icra dosyasında kaldırdığını, aval veren borçlu müvekkili durumunu ağırlaştırdığını, davalının ağır kusurlu olduğunu ileri sürerek dava konusu 24.12.2012 tarihli ve 1.950.000 TL bedelli bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve %40 kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, husumet, yetki ve zamanaşımı itirazlarının olduğunu, temlik sözleşmesi nedeniyle alacaklı olduğunu belirterek davanın reddine ve %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARAR ÖZETİ İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, icra takibine konu bonoda davacının aval veren olduğu, bu bono nedeniyle başlatılan icra takibinde, asıl borçlulara ait Kocaeli ili Derince ilçesi … ada … parsel üzerinde bulunan 1-2-3-4 ve 5 bağımsız bölüm sayılı taşınmazların değerinin ve yine İstanbul … icra müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla satılan taşınmaz değerleri dikkate alındığında kullanılan krediyi karşılayacak miktarda tahsilat yapıldığı, kaldı ki davalının kredi alacaklısı olan … A.Ş.’den bu kredi alacaklarını ve ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takip alacağını da temlik aldığı, böylece borçlu ve alacaklı sıfatının birleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyasında takibe konan 24/12/2012 ödeme tarihli ve 1.950.000 TL bedelli bono nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulunulmuştur.
İSTİNAF SEBEPLERİ Davalı vekilinin istinaf dilekçesinde özetle; dosyada alına bilirkişi raporunun hükme elverişli olmadığını, ilk derece mahkemesinin gerekçesinin dosya kapsamını yansıtmadığını, müvekkilinin alacaklı olduğunu belirterek ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasını istemiştir.
GEREKÇE Dava, icra takibine konu edilen bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istemine ilişkindir. İlk derece mahkemesince, davanın kabulüne karar verilmiş, bu karara karşı süresi içerisinde davalı vekilince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Somut olayda, davacı tarafça, bir dönem yetkilisi ve ortağı …Ltd. Şti. ile …Ltd. Şti.’nin … A.Ş.’den genel kredi sözleşmesi kapsamında kredi kullandığını, bu kredinin teminatı olarak adı geçen şirketlerin müşterek borçlusu, dava dışı … ve kendisinin aval vereni olduğu 24.12.2012 tarihli 1.950.000 TL bedelli bononun düzenlendiğini, daha sonradan hisselerini devrederek şirket ortaklığından ayrıldığını, kredi borcundan dolayı bankaca bonoya dayalı icra takibine girişildiğini, daha sonradan icra dosyasındaki alacağı bankadan temlik alan davalının icra dosyasındaki hacizleri kaldırdığını, bonoda aval veren davacı borçlunun durumunu ağırlaştırdığından aval veren olarak sorumluluktan kurtulduğu iddia edilerek dava konusu bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespiti istenmiştir. Davacı, az yukarıda açıklandığı üzere, talebinde açıkça 24.12.2012 tarihli 1.950.000 TL bedelli bonodan dolayı borçlu olunmadığının tespitini istemiş ise de dava değerini 200.000 TL üzerinden göstererek bu miktar üzerinden harçlandırmış, ilk derece mahkemesince hükümde, davanın kabulü ile dava konusu 24.12.2012 tarihli 1.950.000 TL bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine karar verildiği halde, hükümde eksik yatan harcı da dava değeri olarak gösterilen 200.000 TL üzerinden tamamladığı görülmüştür. Harçlar Kanunun 30.maddesine göre, noksan değer üzerinden peşin karar ve ilam harcı tamamlanmadıkça davaya devam olunamaz. Harcın yatırılmış olması davanın görülme şartlarındandır. Bu şart tamamlanmadan, HK’nun 30. maddesi uyarınca yargılamaya devam edilemez. Mahkemece bu kural uygulanmadan hüküm tesisi doğru değildir. Dolayısıyla davaya konusu bono bedeli olan 1.950.000 TL üzerinden peşin nispi harcın tamamlatılması gerekir. Öte yandan, 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 18.06.2014 tarih, 6545 sayılı Kanun’un 45. maddesi ile değişik 5. maddesinde ”…Asliye ticaret mahkemesi kurulan yerlerde bu mahkemelerde bir başkan ile yeteri kadar üye bulunur. Konusu parayla ölçülebilen uyuşmazlıklarda dava değeri üç yüz bin Türk Lirasının üzerinde olan dava ve işler ile dava değerine bakılmaksızın; İflas, iflasın kaldırılması, iflasın kapatılması, konkordato ve yeniden yapılandırmadan kaynaklanan iş ve davalara, 13/1/2011 tarihli ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununda hâkimin kesin olarak karara bağlayacağı işler ile davalara, şirketler ve kooperatifler hukukundan kaynaklanan genel kurul kararlarının iptali ve butlanına ilişkin davalara, yönetim organları ve denetim organları aleyhine açılacak sorumluluk davalarına, organların azline ve geçici organ atanmasına ilişkin davalara, fesih, infisah ve tasfiyeye yönelik davalara, 12/1/2011 tarihli ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa ve 21/6/2001 tarihli ve 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanununa göre yapılan tahkim yargılamasında; tahkim şartına ilişkin itirazlara, hakemlerin seçimi ve reddine yönelik davalar ile yabancı hakem kararlarının tanıma ve tenfizine yönelik davalara ilişkin tüm yargılama safhaları, bir başkan ve iki üye ile toplanacak heyetçe yürütülür ve sonuçlandırılır. Heyet hâlinde bakılacak davalarla ilgili olmak üzere, dava açılmadan önce veya açıldıktan sonra talep edilen ihtiyati haciz ve ihtiyati tedbirler de heyet tarafından incelenir ve karara bağlanır…” hükmü düzenlenmiştir. O halde, somut uyuşmazlıkta, davadaki talep ve dava değeri gözetildiğinde, davanın heyet halinde görülüp karar verilmesi gerekirken tek hakimle hüküm tesisi cihetine gidilmesi de doğru görülmemiştir. Açıklanan bu hukuki gerekçelerle, mahkemenin teşekkülüne dair dava koşulu gerçekleştirilmeden ve davanın görülme şartı olan harcın ikmali konusundaki işlemlerin yapılarak işin esasının değerlendirilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmadığından HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca, ilk derece mahkemesinin istinafa konu kararının kaldırılmasına dair aşağıdaki karar tesis edilmiştir.
KARAR:Gerekçesi yukarıda açıklandığı üzere; 1-HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca İlk Derece Mahkemesinin istinafa konu kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın heyetçe yeniden görülmesi için dosyanın, kararı veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf yoluna başvuran davalı tarafından yatırılan istinaf peşin harcının talep halinde ilk derece mahkemesince iadesine, 4-Yapılan kanun yolu masraflarının, ilk derece mahkemesince, esas hükümle birlikte yargılama giderleri içinde değerlendirilmesine, 5-Kararın, ilk derece mahkemesince taraf vekillerine çıkarılacak davetiyelerle tebliğine dair; HMK’nın 353/1.a.4. maddesi uyarınca dosya üzerinde yapılan inceleme sonunda, 05/03/2020 tarihinde, oy birliğiyle ve kesin olarak karar verildi.
KANUN YOLU: HMK’nın 353/1.a. maddesi uyarınca karar kesindir.